◊ 6 yaşında Bern, Cenevre, New York, Paris’te sergiler... “Harika çocuk” olmanın nesi daha zor: Yüksek beklenti mi, akranlarından farklı yaşamak mı?
- Herkes tersini zanneder ama merak etmeyin ben çocukluğumu doya doya yaşadım...
Bütün mahalle arkadaşlarımla hâlâ görüşürüm. Her gece dizim kanayarak eve dönerdim, tecrit edilmiş bir harika çocuk değildim.
Resim yapmak da doğuştan beri var olan rutin ve keyifli bir olay. Kendimi hatırladığımdan beri dünyaca meşhurum, dolayısıyla şöhret de beni hiç kötü etkilemedi.
◊ Sorbonne’da master yaparken aktörlük eğitimi de alıyorsunuz, tenis dereceleriniz de var. Şimdi bakınca: İştah mı, doyumsuzluk mu?
- İştah! Dünyayı fethetmeiştahı o...
Arama, mesaj at” hareketi, Afterwork adlı bir dijital içerik ajansındaki gençlerin çektiği viral videoyla aldı yürüyor.
Manifesto gibi.
“Eğer çok zor durumda değilsen” diyorlar; “Arama, mesaj at...”
“Sesini duymak istemiyor olabilirim...
O an konuşmaya müsait olmayabilirim...
İstediğimiz an cevap vermek istiyoruz...
Dakikalarca meşgul edilmek istemiyoruz...
Bundan 10-12 yıl önce Karaköy’de dükkân bulamazdınız. İstanbul’un ‘Soho’su olarak şehrin yükselen semtiydi. Buraya taşınan sanat mekânları, sanatçılar, ilginç dükkânlar, plakçılar, gözlükçüler, dövmeciler, Unter gibi yeni nesil kafeler ve Gaspar gibi yeni nesil restoranlar, Mânâ gibi yeni nesil meyhaneler...
Hızla eğlence bölgesi haline de geliyordu semt. İlk sallanmalar Tamirane’de başlamıştı; sonra Raw Clup, Madeo, Mitte, Zelda Zonc, Suma diye devam etti. Bunların çoğunun içinde özel salonlar...
Ama bütün bu yığışmadan dolayı kiralar o kadar arttı ki kimse iş yapamaz, onlar yapsa biz gidemez hale geldik. Fiyatlar Boğaz’la yarışmaya, buranın asıl kitlesini aşmaya, herkes dükkânını devredecek birilerini aramaya başladı. Hızlı yükselişin bedeli hızlı düşüş oldu. Üstüne turistlerin çekilmesi... Ve şimdi pandemi.
Karaköy’ü arşınlamaya Galata Köprüsü’nden başlıyoruz. Neyse ki köprüaltında pek kayıp yok. Dersaadet, Orfoz, Altın Balık hepsi yan yana, tabelaları yakmışlar. Ama her birinde bir, bilemedin iki masa. Arapça ve eski Doğu Bloku dillerini konuşuyorlar.
Acaba bir salaşlık markası olarak Akın Balık ne durumda? Küçücük bir kış bahçesine sığışmış ama yerinde. Pandemide paket servise de başladı, biliyorsunuz.
FİYATLAR ARTMIŞ
Vapur iskelesinin karşısına yan yana sıralanmış Olimpiyat, Odessa, Afrodit gibi sahil meyhaneleri de yerli yerinde. Balık-ekmek 18, kalamar tava 50 lira. Sanki son bir yılda fiyatları bir tık arttırmışlar.
İlkokulda tebeşir tozu adlı şehir efsanesine fena inanıyordum.
Okuldan kaytarmak isteyen öğrenciler tebeşirin tozunu suda eritip içiyormuş, “mahsusçuktan” ateşleri çıkıyormuş, anneleri de okula göndermiyormuş...
Okuldan aşırıp n’olur n’olmaz diye çantamda tebeşir bulundurmuşluğum var bir dönem.
Hatta bir keresinde denemiştim bile ama tozu içtiğimle kaldım.
Ateşim hiç yükselmedi tabii, marş marş okula.
Yıllar yıllar sonra... Microsoft’un kurucusu Bill Gates ve zengin arkadaşları, “SCOPex” adında bir projeye kaynak sağlıyor. Stratosfere tebeşir tozu püskürtecekler.
Hesap şu: O hafif toz parçacıkları orada asılı kalacak, böylece güneş ışınlarının bir kısmını tutarak küresel ısınmayı azaltacak.
Ciddi ciddi: İlk deneme haziran ayında.
Pandemide bütün sayılar artmıyor neyse ki. Arada mutlu eden sonuçlar da var.
Mesela yoğun bakımdaki hasta aynı hızda artmıyor.
Yani vaka sayıları katlanıyor ama artık daha az kişi yoğun bakımlık oluyor.
Buna sebep olarak 65 yüş üstü yüksek riskli grupta yapılan aşılama gösteriliyor. Bilmem siz de böyle bir şey fark ediyor musunuz:
Aşıyla ilgili böyle başarı sayıları geldikçe...
Aşı karşıtlığını bilemem ama en azından “aşı tereddütçülüğü” hafifledi sanki. Bunları ayırmakta fayda var çünkü ikisi tam aynı şeyler değil bence.
Aşı karşıtları bana daha sistematik, daha kategorik geliyor.
Aşı tereddütçüleriyse karşı olmadığı halde, “Böyle böyle şeyler dolaşıyor, bize chip mi takacaklar” diye bir tereddüte düşenler.
Demet Akalın, bugüne kadar hep desteklediği yeni nesil ünlü popçu Aleyna Tilki’yi eleştirdi.
Kaçırdıysanız çok bir şey kaybetmediniz, hemen özetleyeyim.
Demet dedi ki:
Dünya starı olacaktı, bebe dizisinde oynuyor.
Aleyna dedi ki:
Dünyaca ünlü ekiple çalışıyorum.
Demet dedi ki:
Kızım Hıra bile seyretmiyor.
◊ Hangisi daha kötü senaryo: Kimselere âşık olamamak mı her aşkınızın kötü bitmesi mi?
- İkisi de birbirinden beter... Vazgeçtim yok yok, her aşkın kötü bitmesi daha beter. Çünkü insanın yıpranmaktan artık ne kimseye güveni ne de inancı kalır. Kimseye âşık olamamak da çok kötü tabii ama en azından âşık olmadan da sevebilirsin. Olmaz mı ya, olur bence.
◊ Affetmek mi unutmak mı?
- Unutmak bir koruma kalkanı. Vücudumuzun kendini korumak için geliştirdiği bir refleks gibi. Affetmekse olgunluk gerektirir. İnsanı kökünden rahatlatıp o konudan arındırır. O yüzden mümkünse affetmek, affedip yoluna devam etmek...
◊ Bir insan için hangisi daha ağırdır? İhaneti bilip de susmak mı, habersiz yaşamak mı?
- Bilip de susmak. Habersiz yaşamak da çok üzücü ama en azından habersizsin, mutlusun, hâlâ bir inancın ve güvenin var. Bilip de belli sebepler yüzünden susmak çok ağır. İnsanın inancını, güvenini, neşesini, her şeyi alıp götürür.
◊ Aşkın karşıtı: Nefret mi kayıtsızlık mı?
İnsanlık yakın tarihte gördüğümüz en büyük belayla baş etmeye çalışıyor: Korona.
Dünya savaşlarından beri böyle büyük felaket yaşamamıştık.
Yerkürenin şu anda en kudretli ülkesi ABD, Vietnam bozgununda 60 bin kayıp verdi, koronada 500 bin.
Oradan hesaplayın.
Dünya ekonomisi küçüldü, küçülüyor.
Anlı şanlı havayolu şirketleri, turizm zincirleri, sigorta-sağlık sistemleri battı; batmanın eşiğinde.
Gezegenin her yerinde bir küçük soluk için çırpınıyor insanlar yoğun bakımlarda.