Paylaş
Bundan 10-12 yıl önce Karaköy’de dükkân bulamazdınız. İstanbul’un ‘Soho’su olarak şehrin yükselen semtiydi. Buraya taşınan sanat mekânları, sanatçılar, ilginç dükkânlar, plakçılar, gözlükçüler, dövmeciler, Unter gibi yeni nesil kafeler ve Gaspar gibi yeni nesil restoranlar, Mânâ gibi yeni nesil meyhaneler...
Hızla eğlence bölgesi haline de geliyordu semt. İlk sallanmalar Tamirane’de başlamıştı; sonra Raw Clup, Madeo, Mitte, Zelda Zonc, Suma diye devam etti. Bunların çoğunun içinde özel salonlar...
Ama bütün bu yığışmadan dolayı kiralar o kadar arttı ki kimse iş yapamaz, onlar yapsa biz gidemez hale geldik. Fiyatlar Boğaz’la yarışmaya, buranın asıl kitlesini aşmaya, herkes dükkânını devredecek birilerini aramaya başladı. Hızlı yükselişin bedeli hızlı düşüş oldu. Üstüne turistlerin çekilmesi... Ve şimdi pandemi.
Karaköy’ü arşınlamaya Galata Köprüsü’nden başlıyoruz. Neyse ki köprüaltında pek kayıp yok. Dersaadet, Orfoz, Altın Balık hepsi yan yana, tabelaları yakmışlar. Ama her birinde bir, bilemedin iki masa. Arapça ve eski Doğu Bloku dillerini konuşuyorlar.
Acaba bir salaşlık markası olarak Akın Balık ne durumda? Küçücük bir kış bahçesine sığışmış ama yerinde. Pandemide paket servise de başladı, biliyorsunuz.
FİYATLAR ARTMIŞ
Vapur iskelesinin karşısına yan yana sıralanmış Olimpiyat, Odessa, Afrodit gibi sahil meyhaneleri de yerli yerinde. Balık-ekmek 18, kalamar tava 50 lira. Sanki son bir yılda fiyatları bir tık arttırmışlar.
Daha çok merak ettiğim, köşeyi dönünce karşınıza çıkan Namlı Gurme. Oh, yerinde. Buraya derhal kahvaltıya geline... Yandaki Güllüoğlu da çok iyi kahvaltı seçeneği. Kıymalı suböreğinin kilosu 85 lira. Çıkmaya korkarsanız internet sitesinden sipariş verin. Çünkü Karaköy’de sirkülasyonu en yüksek yer orası.
Kemankeş Caddesi’nden eski Amerikan Pazarı’na doğru ilerliyoruz. Sağ taraf eski Liman Lokantası. Meşhur. 2000’lerin ortasında Aslı Altan burayı alıp Safran yapmıştı. Sol köşedeki binanın terası Ferah Feza’ydı. Sonradan Duble Meze oldu.Yandaki tarihi Karaköy Lokantası da artık bir hatıra...
Semtin en sevimli iki sokağı Kılıç Ali Paşa ve Mumhane pandemiyi unutturan bir illüzyon yaratıyor.
TATLI BİR MÜZİK
Az ilerisinde solda JW Marriott oteli var. İç mimarisi de çok güzel. Bir ucundan girip diğer sokağa çıkabilirsiniz. En tepesindeki Sky Bar kışın kapalı. Fakat onun altında Portekiz usulü deniz ürünleri yapan Octo var. Manzara kuvvetli.
Ama hemen yan taraftaki Mürver artık yok. Hemen hemen aynı manzaraya bakıyordu. Taş fırında Anadolu lezzetleri. Hatta kuruluşunda ünlü şef Mehmet Gürs’ün parmağı vardı.
Sokağı bu yönde bitirirken eski Goya ve Colonie’nin (Sonradan Küçük by Klein olmuştu) önünden geçiyoruz. O köşenin eski halini bildiğiniz için molozlardan geçerken üzülüyoruz. Ama döner dönmez Fasuli sapasağlam yerinde. Muhlama 22 lira. Pahalanmış. Olsun, değer.
Girdiğimiz sokak Kılıç Ali Paşa... Semtin en sevimli iki sokağından biri. Sokak dar, dükkânlar küçük küçük, başka başka ışıklı. Her birinde ancak birer-ikişer masa var. Ama o küçüklükten dolayı aldanıyorsunuz, sanki eski günlerdeki gibi kalabalık bir yerden geçiyor hissine kapılıyorsunuz. Bu bile güzel.
Çikolatacılar Hale ve Are You Chocolate... Sağda Mezbaa Burger, Coffee Sapiens... Solda Insta Cafe, Muhit... Lue’nun ambiyansı çok güzel dışarıdan. Bir akşamüstü kahve ya da kokteyle gelinebilir. Baltazar en canlısıydı. Dandin’in önünden geçerken kulağıma tatlı bir müzik çalındı. Ama sanırım bir cep telefonundan geliyordu ses.
15-20 metre sonra semtin diğer güzel sokağı Mumhane’deyiz. Fransız Geçidi de buna bağlanıyor zaten. Mekânların küçük olması yüzünden aynı cıvıllık hissi burada da geçiyor insana.
Sağda meşhur burgerci Burgerlab yerinde. Hatta 11.00-15.00 arası yüzde 25 indirim var. Tükkan Karaköy, Ops Cafe, Paps Cafe, Galata Simitçisi bile açık. Arıyorum, bir tek İtalyan bistrosu Unpo’yu bulamıyorum. Bazı yerlerin kapıları sürgülenmiş, artık neresi neresiydi çözemiyorsunuz.
Dört katlı Chez Moi son derece seksi görünüyor aydınlatmalarıyla. Yasak saatine kadar etrafı gözlemek için oraya oturuyoruz. Fiyatlar diğerlerine göre makul, biralar 24 liradan başlıyor. Ama aklınızda olsun: Süre dolar, servis çok yavaş...
YASAK BAŞLADIKTAN SONRA...
Saat 19.00 olup yasak başlayınca son bir küçük tur atıyoruz semtte.
Hâlâ ışıklı ışıklı mekânlar, bazılarında tek tük oturanlar da var. Soruyorum, paket ve al-götür servis daha 21.00’e kadar devam ettiği için gelip siparişini bekleyenlermiş... İşletmeci siparişini beklerken bir hızlı çay ikram etmiş müdavimine. Çünkü dışarıda hem pandemi hem Sibirya soğukları... O yüzden Karaköy bana umut verdi. Kent hayatı pandemiden sonra tekrar yeşerebilmek için yaşamaya, pandemi ve soğuğa rağmen hayatta kalmaya çalışıyor.
Paylaş