Sultanahmet’in en şenlikli sokağı İncili Çavuş. Atmeydanı’nda Ayasofya’ya sırtınızı verin, sağ çaprazınızda Yerebatan Sarnıcı kalıyor. Sarnıcın hemen yanından girilen sokak. Yol boyunca tepenizden rengârenk avizeler sarkıyor; sağlı sollu kafeler, barlar... Normalde bu mevsimde gürültücü İspanyol gençleri çoktan doldurmuş olurdu buraları. Şimdi şamatacı İspanyollar yerine korona kol geziyor sokaklarda. Üstelik ramazanın birinci günü.
Garsonlar, şefler, müdürler, ellerinde telefon, Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı ramazan tedbirlerini takip ediyor. Ohh... Neyse ki şimdilik tam kapanma yok. En azından paket servise devam edebilecekler.
Ne salgınlar, ne vebalar, ne koleralar gördü bu meydan. Bunu da atlatır elbette.
Kendi bölümündeki avizeleri limon kasalarını boyayarak yapan Fuego Kafe’de soluklanmaya karar veriyoruz.
“Americano biraz uzun sürer. Kahve makinesinin ısınması lazım. Malum, müşteri az, bu makine de çok elektrik yakıyor. Kapatıp tasarruf yapıyorum” diyor işletmeci Heybet Bey. 10 senedir bu sokakta. Şimdiye kadar hiç böyle bir dönem yaşamadığını anlatıyor: “Kısıtlamalar gelir, sonra gevşer. Bizim asıl korkumuz uçuşların iptali. Rus turist çekilirse asıl o zaman biteriz” diyor.
ÖNERECEĞİM AMA UTANIYORUM...
Hakikaten de yürüdükçe fark ediyorsunuz: Eğer koca sokakta 10 masa doluysa bunun 8’i Rus. Yalnız fiyatlar uçmuş, her şey çok pahalı. Pizzalar 46-54, iskender 65 lira. Sadece Fuego’da değil, bütün Sultanahmet’te durum böyle. Herhalde dövizin delirmesiyle ilgili.
PANDEMİ GÜNLÜĞÜ
◊ Önce e-devlet’te kendinize bir e-nabız hesabı oluşturuyorsunuz. Uygulamayı telefonunuza da indiriyorsunuz.
◊ Uygulama size evde aşı olma hakkınızın olup olmadığını, aşıyı hastanede mi aile hekiminde mi tercih edeceğinizi soruyor.
◊ Bunları ve randevu tarihini/saatini ayarlıyorsunuz ve BioNTech mi Sinovac mı, hangi aşıyı tercih ettiğinizi belirtiyorsunuz.
◊ Ben BioNTech seçtim ama nedenini sormayın. Hiçbir tıbbi gerekçem yok. Çok yoruldum anlamadığım bu konuda izahat vermekten.
◊ Benim hastanem Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ydi.
Geç kalmıştım ama sorun çıkarmadan yardımcı oldular.
◊ Bir form doldurup imzalıyorsunuz.
PANDEMİ GÜNLÜĞÜ
Bundan sonra işe gider miyiz, gitmez miyiz?
Hiç mi gitmesek yoksa haftada iki gün gitsek mi daha iyi?
Peki normal ofis mi, yoksa günlük kiralanabilen ofisler mi?
İşletmenin ofis masrafları azalıyor... Evden çalışınca artan masraflar için personele ayrıca destek verilmeli mi?
İşe gidiş yok, dönüş yok, akşam trafiği, öğle tabldotu yok...
Bilgisayarın yanında olduğu sürece ister evden eşofman altıyla, ister tatil köyünden mayoyla katıl toplantıya...
Pandemiye muhteşem başlamıştık. Virüs bize geç gelmişti.
Önümüzde İtalya, İspanya gibi ülkelerin deneyimleri vardı, onlardan ders alıp 2 hafta önceden önlemler alabiliyorduk.
Yabancı haber kanalları Türkiye’ye gelip başarı sırrımızı araştırıyordu.
İnsanlarımız da daha ciddi, bu kadar bıkkın değildi. Evine aldığı suyun damacanasını bile dezenfekte ediyordu.
Sonra bütün tedbirlerimizi birer birer saldık.
Pandemiyi hayatın olağan bir parçası, açıklanan ölüm sayılarını akşam haberleri olarak algılamaya başladık.
Taziye benim, doğum günü senin, düğün benim, dernek senin gezdik dolaştık.
Bütün uyarılara rağmen sokaklara çıktık, alışverişe, tatile gittik, kalabalık ortamlara girdik.
◊ Hangisi daha gurur verici: Bir siyasi liderin “Bu halkın Seda Sayan’ı neden sevdiğini anladığımız gün, seçimi kazanacağız” demesi mi, üst üste en güvenilen yüz seçilmeniz mi?
- Üst üste en güvenilir isim seçilmem. Ağır bir yük aslında. Güvenilir erkek değil, güvenilir kadın değil, sanatçı değil, siyasetçi değil... En güvenilir yüz. Hem gurur verici hem iyi bir ego yani...
◊ Hayatınız film olsa nerede başlardı: Kadırga’da mı, assolist olarak ilk sahneye çıktığınız Stardust Kulübü’nde mi?
- Kesinlikle Kadırga’da. Çünkü ben Eyüpsultan’da doğdum ama çocukluğumun ve genç kızlığımın büyük bölümü Kadırga’da geçti.
◊ Altı kaynana sahibi oldunuz, gelin-kaynanaların yarıştığı bir programı sunuyorsunuz, şimdi oğlunuz Oğulcan’ın da bir ilişkisi var. Kaynana olmak mı, gelin olmak mı?
- Artık kaynana olmak. Ama benden çok iyi bir kaynana olur, ona inanıyorum.
“Bir kadın ve bir adam sonsuza kadar beraber kalmak istemeyebilir. Aldatma konusunun Türkiye’de bu kadar büyütülüp drama haline getirilmesi çok sinirimi bozuyor.
Bir erkek bir kadına gidip ‘Benim canım başka kadınları çekiyor, biz bunu nasıl hallederiz’ dese Türkiye’de kaç kadın ‘Gerçekten mi, ne bileyim ben şimdi’ şeklinde konuşabilir?
Konuşamadığı zaman işte aldatma, arkadan iş çevirme oluyor. (Kızımın babasıyla) berjerde oturuyoruz. Birden ‘Bir şey mi oldu, sen beni
aldatıyor musun?’ diye
sordum, ‘Evet’ dedi.
Oturup konuştuk ve boşandık. Şimdi çok tatlıyız. Dürüstçe davrandı. Konuşmak tatlı bir şey, iletişim çok önemli” diye anlatıyor Esra Dermancıoğlu.
Semt turuna Bahariye’nin bitip artık Moda’nın sınırlarına girdiğiniz eski McDonald’s havuzundan başlıyoruz. Havuz artık yok. Civardaki okullardan arkadaşlarını karga tulumba havuza atan liseliler de... 1980-81’de semtin ilk patates-sosis tavacısı bugün Beylerbeyi Profiterol. O zamanlar çok havalı bir şeydi. Daha McDonald’s’ın gelmesine beş sene vardı...
Dolaşmaya barlar sokağından başlamak iyi fikir değilmiş: Kadife Sokak’ın başında Rexx Sineması’nın etrafı inşaat panelleriyle çevrili hali karşılıyor sizi. Sokağın içinde de hasar büyük. Solda Teachers Pub kapalı. Sağda Kadife Bar kapalı. Smokes Cafe ve Hera açık ama Buddha Sahne ile Barmy gitmiş. Hakeza Agapia Meyhanesi ve Bahane Kültür de kapalı.
Açık kalanlar sokağın sonuna doğru sağlı sollu devam ediyor: İncir Pub, Lâl, Aksi, Brox Burger, Punch, Virane Bahçe... Ama her birinde bir masa, bir ya da iki kişi.. Nerede sokağın pandemi öncesi canlı hali... Birinden çıkıp diğerine geçen insanlar, müzik sesleri...
Karşı sokak sol, sağ da benzer halde. Yavaş pişim lokantalar Suvi ile Go Slow, En Moda ve yılların Hard Rock Cafe’si açık. Ama yan komşusu Belfast Irish Pub gitmiş. Belfast’ınki duyduğum en ilginç hikâyelerden. Ruhsatı gece mekânı göründüğü için pandemide kapanmış. Gidip Moda Burnu’nda Belfast diye yeni bir yer açmışlar. Fakat ikinci dalga önlemlere o da dayanamamış. Yani bir pandemide iki kere batmış.
Fakat aşağı doğru inip Moda Caddesi’ne kavuşunca işin rengi birden değişiyor. Semtin bir ucu Moda Burnu’ysa, diğer ucu burası. Çarşı tarafından, Bahariye’den ve Caferağa’dan gelenler burada kavuşuyor.
Yan yana Fil, Ayı, Bob, Who gibi mekânlar, bir çaprazda Kropka kahve-kafe, diğer çaprazda Selfish balıkçısı.
◊ KEREM HAKLI ÇÜNKÜ: Dünyanın en kalabalık ülkelerinden olmadığımız halde, vaka sayısında üçüncü sıradayız, Hindistan’la falan yarışıyoruz.
◊ KEREM HAKSIZ ÇÜNKÜ: Ne kadar haklı bir gerekçeyle olursa olsun, bir sanatçının çıkıp kendisini sevenlere böyle demesi kabul edilemez.
◊ KEREM HAKLI ÇÜNKÜ: ABD’de yetişmiş. İnsanların kelimelere, tümevarımlara, egoya daha az takıldığı, niyete ve işe bakılan bir ortamda büyümüş.
◊ KEREM HAKSIZ ÇÜNKÜ: Amerika onun “ortamı” da Türkiye değil mi? Bizim de hassasiyetlerimiz var. Burada olduğu sürece buranın kurallarıyla “oynayacak”.