Paylaş
Kastamonu, iki sarp tepe arasına kurulu bir şehir. Şehri kuşbakışı izleyebileceğiniz en güzel nokta ise tarihi kalesi. Aslında M.S. 12. yüzyıla kadar uzanan bir geçmişi var ama ne yazık ki ilk halinden kalan sadece iç kale kısmı. Kalenin karşısındaki tepede ise 1885 yılından kalma Saat Kulesi yükseliyor. Ulaşmak için tırmandığınız yokuşun sonunda şehir manzarasına karşı çayınızı yudumlayabileceğiniz bir de teras bulacaksınız.
Tarihle Selamlaşma: 3 Müze
Tarih severlerin Kastamonu’da uğraması gereken 3 müze var. Arkeoloji Müzesi’nde Kastamonu ve civarından bulunan Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çeşitli eşyalar ve sanatsal objeler sergileniyor. 19. yüzyıl sonlarında yapılan Liva Paşa Konağı ise 1997 yılından bu yana Etnografya Müzesi olarak kullanılıyor. Türkiye’nin ilk Kent Tarihi Müzesi’nin açıldığı yer de Kastamonu. Hükümet Konağı’nın altındaki müzede nadir eserleri görebilirsiniz.
Doğaya Hayranlığın Adı: Valla Kanyonu
Küre Dağları Milli Parkı içinde yer alan Valla Kanyonu, doğa harikası tanımını klişe olarak değil tam manasıyla hak ediyor. 800 metre ile dünyanın en derin 2. kanyonu olma unvanına sahip. Bu aynı zamanda geçilmesinin zor ve tehlikeli olduğu anlamına da geliyor. Kanyondaki uçurumların yüksekliğinin 1200 metreyi bulduğu yerler var.
İlk Panparkımız: Küre Dağları
Küre Dağları Milli Parkı sadece Kastamonu’nun değil ülkemizin de gözbebeği. Toplam büyüklüğü 172 bin 119 hektar. Ender bulunan doğal alanlardan biri olduğu için 2000 yılında milli park statüsünde korumaya alınmıştı. 2 yıl sonra da panpark ilan edildi yani Avrupa Seçkin Milli Parklar Ağı’na kabul edildi. Türkiye’nin ilk, Avrupa’nınsa 13. panparkı. Ormanda 157 endemik bitki türü yaşıyor fakat bunların 3’te 1’i yok olma tehlikesi altında. Milli parkın içinde 14 ayrı tur güzergahı var, kondisyonunuza göre seçim sizin.
Biraz Adrenalin: Aydos’ta Rafting
Kastamonu; doğa yürüyüşleri, dağ ve kaya tırmanışları, bisiklet turları, atlı sporlar, avcılık, safari gibi birçok aktiviteye uygun coğrafyaya sahip. Doğayla iç içe tatili seviyorsanız ya da ekstreme sporlara meraklıysanız, ülkemizdeki en ideal yerler arasında. Özellikle Aydos Kanyonu tam macera düşkünlerine göre.
Nefes Kesici Bir Deneyim: Ilgarini Mağarası
Prehistorik döneme ait bulguların da yer alığı Ilgarini Mağarası, dünyanın en büyük 4. mağarası. 1250 metre rakımdaki mağaranın girişinde uzmanların Bizans dönemine ait olduğunu söyledikleri bir köy kalıntısı karşılayacak sizi. Geç Roma ve Bizans dönemlerine ait şapel, mezarlar ve sarnıçlar da görecekleriniz arasında.
Ahşabın Benzersiz Hali: Çivisiz Cami
Kastamonu’yu ziyaret ettiğinizde, Daday yakınlarındaki Kasaba Köyü’nde bulunan muhteşem Mahmutbey Camii’ni mutlaka görmelisiniz. 1366 yılında Candaroğulları döneminde yaptırılan cami, 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alındı. Harikulade ahşap çatısı, sütunları ve galerisiyle hiç çivi kullanılmadan inşa edilen olağanüstü bir yapı… İçi tamamen ahşap olan caminin tüm yüzeyleri kökboyasıyla kalem işi süslenmiş; muazzam bir emek ve yetenek ürünü.
Tam Instagram’lık: Eski Konaklar
Kastamonu tam bir eski evler cenneti. Kentte 1400’den fazla tarihi konak yer alıyor; 600 kadarı kent merkezinde toplanmış. Diğerleri de başta İnebolu, Taşköprü ve Tosya olmak üzere ilçelere dağılmış durumda. En dikkat çekici özellik, evlerin bir örnek olmaması... Evlerin arasında gezinirken fotoğraf çekmeye doyamayacaksınız; Instagram sayfalarınıza hediye edeceğiniz sayısız güzellik çıkacak karşınıza.
Zamanda Yolculuk: Otellerde Saklı Güzellikler
Kastamonu tarihle ve doğayla yaşayan bir kent. Bu da birbirinden ayrıcalıklı konaklama seçenekleri sunuyor. Bol ödüllü Uğurlu Konakları, bu havayı en başarılı biçimde yansıtan adres. 2 dönüm bahçe içinde biri 19. diğeri 20. yüzyıl yapısı 2 konak yer alıyor. Ana meydana bakan Kurşunlu Han da zamanda yolculuğa çıkacağınız bir başka adres. Şehir merkezinden uzaklaşmak isterseniz, Daday ilçesinde muhteşem bir doğanın ortasına kurulan İksir Town’u deneyebilirsiniz.
TARİHTEN NOTLAR
Atatürk 1925 yılındaki kıyafet ve şapka devrimi için Kastamonu’yu seçmiş; nedenini ise şöyle anlatmış: “Bütün vilayetler beni tanırlar; ya üniformayla veya fesli, kalpaklı, sivil elbiseyle görmüşlerdir. Yalnız Kastamonu’ya gidemedim. İlk önce nasıl görürlerse öyle alışırlar, yadırgamazlar. Üstelik, bu vilayetin hemen hepsi, asker ocağından geçmişlerdir, itaatlidirler, munistirler. Bunun için şapkayı orada giyeceğim.”ü Birçok kişinin düşündüğünün aksine “Çanakkale içinde aynalı çarşı” diye başlayan o meşhur türkü, Çanakkale’ye değil Kastamonu’ya ait. Savaşta verdiğimiz şehitler için yakılmış.
Paylaş