Paylaş
Biliyoruz ki hemen hemen tüm başarılı insanlar işlerini tutkuyla ve şevkle yapıyor.
Ama tam olarak bilmediğimiz bir şey var: Bu tutku nereden geliyor?
Ya da bir çocukta tutkuyu nasıl oluştururuz veya tutkumuzu nasıl keşfederiz?
İŞE BAKIŞ AÇISI
Yale Üniversitesi araştırmacılarından Prof. Amy Wrzesniewski, 1997 yılında insanların mesleklere karşı tutumlarını araştırıyor.
Araştırma sonucunda öğreniyor ki bir işe karşı insanların üç farklı tutumu olabiliyor: yaptığı işi meslek olarak görmek, kariyer olarak görmek ve ulvi bir çağrı olarak görmek.
Araştırmanın burası ilginç değil. Ama ilginç olan şu:
Hangi meslek grubunun işini daha ulvi görmesini beklersiniz?
Doktor veya öğretmen gibi insana hizmetin temel olduğu meslekler diye tahmin edebilirsiniz. Ama sonuç böyle çıkmıyor.
Her meslek alanında işini ulvi görenlerin sayısı neredeyse eşit.
İşini ulvi olarak gören çöpçüler var. İşlerini çok seviyorlar ve heyecanla yapıyorlar.
Diğer taraftan işini sadece bir meslek olarak görüp, zamanını dolduran öğretmenler ve doktorlar da var.
TUTKU NEREDEN GELİYOR?
Bu sonuca bakarak diyebiliriz ki; tutku her zaman çocukluktan gelmiyor. (Doğuştan hiç gelmez.)
Bir kişinin çöpçü olma tutkusu küçükken oluşmuş ve tutkusunun peşinden gitmiş olamaz. O zaman bu tutku sonradan oluşmuştur, ama nasıl?
GELİŞİM VE TUTKU
Prof. Amy Wrzesniewski aynı iş kolu içinde işini ulvi görenler ile görmeyenler arasındaki farka bakıyor. Bir özellik ön plana çıkıyor. O da “beceri”.
Bir kişi ne kadar becerikliyse, işini o kadar tutkulu yapıyor.
Yani bu kişiler, sevdikleri işi yapmamışlar ama yaptıkları işi becerileri arttıkça sevmişler.
Bu araştırma ile aslında tüm taşlar yerinden oynuyor. İnsanlar çoğu zaman sevdikleri işlerde başarılı olmuyor, başarılı oldukları işleri seviyor. (Yılmaz Özdil de bir programda bunu söylemişti.)
Başarı, tutkudan önce geliyor.
SÜREÇ NASIL İŞLİYOR?
Çocukluk yıllarında kişi hangi alanda sürekli başarılı olursa, (diğer koşullar destekleyici olduğu sürece) o alanda tutkusunu geliştiriyor.
Peki en başta tutkusunu geliştireceği alana nasıl karar veriyor?
Çocuk, ilk önce model alma yoluyla ya da keşfetme duygusuyla bir etkinliğe ilgi duyuyor. Baba ya da anne sporcuysa, çocuk spora ilgi duyabilir. Ülkede o yıl basketbol takımı şampiyon olduysa, basketbola ilgi duyabilir.
Çocukta keşfetme yoluyla ilgi uyandırmak da oldukça kolay. Çocuk keşfetme makinesi zaten. Buna “durumsal ilgi” diyebiliriz .
(Bazen aileler çocukta ilgi uyandırmadan onları sanat ya da müzik dersine zorluyor. Bu da tam ters tepki yaratıyor.)
KİŞİSEL İLGİ
Ama önemli olan durumsal ilginin “kişisel ilgiye” dönüşmesi.
Çocuk birkaç deneme yapıyor, başarılı olursa; zamanla bu durumsal ilgi kişisel ilgiye dönüşüyor.
Başarılı olamazsa, birkaç denemeden sonra bırakıyor.
Bu aşamada öğretmenin ve velinin rolü çok önemli.
Çocuğa etkinliği öyle sunmalı ki, işin zorluğu çocuğun becerisinin ne çok üstünde ne de çok altında olmalı. Ancak o zaman çocuk Prof. Mihaly Csikszentmihalyi’n tarif ettiği “akış alanına” [Flow Area] giriyor. Bu alan bir nevi zamanın durduğu, kişinin kendini kaybettiği an.
Çocuk da bu akış alanından çıkmamak için sürekli becerisini geliştiriyor.
Beceri gelişimi ve başarı duygusu, ilgiyi arttırıyor. İlgi arttıkça da, daha çok çalışıyor ve beceri gelişiyor. Sonuçta ortaya hem tutkulu hem de becerikli kişiler çıkıyor.
BECERİKLİ AMA TUTKUSUZ
Peki her beceri tutkuyu getirir mi? Hayır.
Genelde bunun iki sebebi oluyor. Ya işi özendiren ve destekleyen bir rol model/mentör olmuyor ya da kişi işi değersiz görüyor.
Onun için yapılacak şey ilk önce kişinin güçlü yanını keşfetmek.
Veli çocuğu gözlemleyecek ve güçlü olduğu alanda ona bir etkinlik sunacak.
İş ortamında ise çalışan hangi alanda güçlü ise, ona o alanda bir iş sunulacak.
O zaman herkes mükemmelliğe ulaşabilir.
Paylaş