Paylaş
Nedir bu gizli mesajlar?
GÖZLEM
Bir matematik öğretmeninin dersini gözlemliyorum. Öğretmen çocuklara çarpım tablosunu soruyor. Arkada oturan bir çocuğu işaret ederek “4 kere 6 kaç eder?” diye soruyor.
Çocuk biraz düşünüyor. Öğretmen 1-2 saniye bekliyor, yanıt gelmeyince diğer çocuğa söz veriyor.
Öğretmenin niyeti ne? Çocuğu zorlayarak onu utandırmamak, zamanı etkili kullanmak ve parmak kaldıran diğer çocuklara hak vermek. Ama verdiği gizli mesaj ne?
BİLMESEN DE OLUR
Öğretmenin verdiği ilk mesaj “Bilmesen de olur.”
Böyle davranışlar ile öğretmen tüm sınıfa derse katılmama hakkı veriyor. Diğer çocuklar da biliyor ki eğer çalışmazlarsa ve yanıtı bilmezlerse, öğretmen iki saniye bekleyip onları yalnız bırakacak.
Bu mesaj, çocuklara bilmeme ve çalışmama hakkı veriyor. Aynı zamanda sorumluluk almasını engelliyor.
DÜŞÜNME
Öğretmenin verdiği bir mesaj daha var: düşünme.
Öğretmenin beklentisi çocuğun yanıtı ezberlemesi, düşünmeden söylemesi
Düşünme süresi az olunca ve öğretmen ezberlenmiş yanıtlar bekleyince sınıfta ezbere dayalı bir kültür oluşuyor. Çocuk da müfredatı anlamadan sadece ezberliyor.
Çocukların düşünme becerileri gelişmiyor. Düşünme becerisi gelişmeyen bir çocuk da iş hayatında başarılı olamıyor.
DÜŞÜK BEKLENTİ
Öğretmen, bir çocuğa soru sorup yanıtı almadan, başka öğrenciye geçerse; çocuk öğretmenin kendisinden yüksek beklentisi olmadığını da anlıyor.
Öğretmen gerçekten çocuğun bilebileceğine inansa, o zaman hemen onu terketmezdi. Hemen onu terketmek “Senden düşük beklentim var.” mesajı veriyor.
Kendisinden düşük beklentisi olan bir çocuk çalışmaz ya da yeteri kadar çalışır.
YARIM BİLSEN DE OLUR
Bazen öğretmen çocuğu terketmiyor ama ipucu veriyor. Çocuk yanıta yaklaştığı zaman, öğretmen hemen tamamlıyor. Bu şekilde hem öğretmen hem de öğrenci başarı (!) hazzını yaşıyor.
Bu durumda öğretmenin verdiği mesaj açık: “Yarım bilsen de olur”.
Öğretmenin amacı düşünmeyi özendirmek değil de müfredattaki doğruyu almak olduğu için çocuk birazcık doğruya yaklaştığı an öğretmen bunu kabul ediyor.
Böylece de eksik bilgiler tam bilgiymiş gibi kabul ediliyor.
Çocuk zamanla bunu öğreniyor ve “Yarım yamalak çalışşam yeter.” diyor.
Bazen çocuk doğruyu bilmese bile öğretmen çocuğun heyecanını kırmamak için çocuğun yanlış yanıtını doğru kabul ediyor.
Bütün bunlar ne demek biliyor musunuz? “Benim sorduğum sorunun da, yanıtın da pek önemi yok”. Öğretmen kendi eliyle dersi ve konuyu önemsizleştiriyor ve içi boş başarı hazzı yaratıyor. Bir nevi gizli işbirliği.
DERSİN PEK ÖNEMİ YOK
Bazı öğretmenler sınavda soru gelmesi beklenen konuları işlerken “Bu konular biraz sıkıcı ama işlememiz gerekiyor.” ya da resim, beden eğitimi ya da müzik gibi derslerde çocuklara “Biliyorum bu konulardan sınavda soru gelmiyor.” gibi ifadeler kullanınca öğrencilere ‘bu ders önemsiz’ mesajı veriliyor.
Özellikle birçok sanat ve spor öğretmeni çocuklar önemsemiyor diye kendi derslerini önemsizleştiriyor. Okuldaki her ders, sınav için olmasa da hayat için önemlidir.
SAHİP ÇIKIN
Bir öğretmen hem çocuğa, hem de derse sahip çıkmalı.
Bilmeyen çocuğu hemen terketmemeli. Neden bilemediğini anlamalı. Gerekirse birlikte analiz etmeliler. Böylece hem sınıfta yanlışlardan öğrenme kültürü oluşacak hem de çocuğa ondan yüksek beklenti olduğu gösterilmiş olacak.
Sadece o zaman öğretmen, öğrenme ve gelişim için doğru mesajları vermiş olur.
Paylaş