17 Kasım 2010
ANKARA’da Kızılay, Çankaya, Bahçelievler başta olmak üzere merkez yerlerdeki apartmanların çoğu artık işyeri görünümünde. Alt kattaki dükkanların yanısıra, bu merkezi yerlerdeki apartmanlarda karşı komşunuz bir dükkan ya da şirket olabiliyor. Binaya asılan çok sayıdaki reklam tabelası da işyeri sahipleriyle apartman sakinlerini çoğu zaman karşı karşıya getiriyor. Hem sorun hem de görüntü kirliliği yaratıyor.
Alttaki dükkanın dev tabelası yüzünden küçücük ve tek balkonunu artık tam kullanamayan çamaşır bile asamayan okurum şikayetçi olup hukuken ne yapabileceğini sormuş. Apartmanda görüntü kirliliği yaratan tabelalardan şikayetçi olan çok sayıda okurumun maili üzerine Yargıtay’ın tabela kriterlerini yazmaya karar verdim.
Tabela kriterleri
Yargıtay uygulamalarında, yönetim planı veya kat malikleri kurulu kararıyla konulmuş bir yasaklama bulunmaması halinde işyerini tanıtma ve reklam amacıyla bina cephesine binanın dış görünümünü ve estetiğini bozacak şekilde abartılı ebatlarda olmamak, ait olduğu bağımsız bölümün dış cephe sınırlarını da aşmamak kaydıyla tabela ve levha asılabileceği kabul ediliyor. Bu konuda Yargıtay’ın 2009/297 esas sayılı kararı bakın şöyle alındı:
Işıklı tabela yerleştirdi
Davalı işyeri sahibi ön cephedeki pencerelerin boyutlarını büyütüp vitrin haline dönüştürdü. Binanın ortak yerlerine birden fazla ışıklı tabela yerleştirdi. Kendisine ait bağımsız bölümünün kalorifer peteklerini söktü ve girişine de merdiven trabzanlığı yaptı. Apartman komşusu, ortak yerlere müdahalenin önlenmesi ve tabelaların sökülmesi için dava açtı. Mahkeme, davayı reddetti.
Yargıtay: tabela kaldırılmalı
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, temyizde kararı bozdu. Kararda şöyle denildi:
“Yargıtay uygulamalarında reklam panolarının ancak ait olduğu bağımsız bölümün dış sınırlarını aşmamak, makul ölçülerde olmak ve diğer bağımsız bölüm malikleri ve kiracılarına rahatsızlık vermemek koşullarıyla reklam panosu yerleştirilebileceği kabul edilmektedir. Mahkemece bu husus dikkate alınarak davalının işyerindeki reklam tabelalarının bu ölçülere uygun olup olmadığı araştırılıp ortak alana dikey olarak yerleştirilenlerin kaldırılmasına, işyerinin duvarına asılan tabelalar bulunduğu takdirde bunların yukarıda açıklandığı şekilde olup olmadığının tespitinden sonra Yargıtay’ca kabul edilen duruma uygun hale getirilmesi gerektiğinin düşünülmemesib.
Eski haline getirilmeli
Davalının bağımsız bölümünün ön cephesinde bulunan pencelerin ortasındaki kayıtların projeye aykırı şekilde kaldırıldığı, binanın ön cephesindeki ana giriş kapasının sağına ve soluna metal kaplama taktırdığı ve ayrıca bağımsız bölümün giriş merdivenlerine trabzan yaptırdığı bu hususların projeye aykırılık teşkil ettiği bilirkişi raporu içeriğinden anlaşılmasına karşın bu konulardaki projeye aykırılıkların onaylı mimari projeye uygun eski hale getirilmesine de karar verilmesi gerekirken, bu istemlerin reddi yolunda hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla kararın bozulmasına oybirliği ile karar verildi.”
Dava açın
Taleplerine rağmen Yargıtay’ın kriterlerine aykırı, rahatsızlık veren ve görüntü kirliliği yaratan bu tabelaları kaldırtamayan apartman sakinlerine tek yol olarak mahkemeye başvurmak kalıyor. En iyisi ise sorunu karşılıklı hoşgörü ve anlayışla “komşululuk hukuku” içinde çözümlemek.
Tüm okurlarımın Kurban Bayramı kutlu olsun.
Yazının Devamını Oku 10 Kasım 2010
ÖNCE okurum Tarık Karadeniz’in bana sorusu: “Almak istediğimin binada mesken ruhsatı yok. Çünkü, belediyenin cevabına göre binanın yola terki var. İmar planında bina yolda görünüyor. İmar planı nasıl değişir? Neler gerekir? Emlakçının satmak istediği evin mesken ruhsatı olmadığını önceden belirtmesi gerekmez mi? Cevaplarsanız sevinirim.”
Mesken ruhsatını ilçe belediyesi veriyor
İşte yanıtım.
Mesken ruhsatı inşaatın bulunduğu ilçe belediyeleri tarafından veriliyor. İmar planı değişikliğini de yine belediyeler yapıyor. Ruhsat işlemleri ortalama 1-1.5 ayda tamamlanıyor. Bu işlemler için gerekli belgelerin tümünü ilgili belediyelerin internet sitelerinde bulmak ya da başvuru sırasında almak mümkün. Liste uzun. Sizin için ben hem belediye yetkilileri hem de uzmanlarla konuştum. İmar planı problemli ve ruhsatı olmayan bu binayı almaktan vazgeçmenizi önerdiler. Bakın neden.
Otomatikman 329 lira ceza gelebilir
Sizin almak istediğiniz binada olduğu gibi, müteahhit binayı tamamlıyor ancak mesken ruhsatını almadan evi teslim ediyor. Vatandaş bunu ve imarla ilgili sorunları da bilmeden taşınıyor. İlk sorunu kayıt sisteminde yaşıyor. Ruhsat alınmadığı için bina sistemde “arsa” ya da “inşaat” olarak çıkıyor. Bu nedenle seçmen kütüklerine esas alınan adres kaydı yapılamıyor. Eski oturduğu eve de bir başkası taşınmışsa adres otamatik kapatılıyor. Adres kapatıldıktan 20 iş günü sonra da oradan taşınan kişiye, yeni adresini bildirmediği için sistem otomatik olarak 329 TL para cezası kesiyor.
Belediyeye abonelik için gittiğinizde de eliniz boş geri dönüyorsunuz. Mesken ruhsatı bulunmayan yeni binaların elektrik, su ve doğalgaz abonelik işlemleri yapılmıyor. Binada su ve elektiriğin olması da o binanın ruhsatının olduğu ve aboneliklerinin yapıldığı anlamını da taşımıyor. Bina inşaat halindeyken şantiyede kullanılan geçici abonelikler kullanılıyor. Ruhsatsız binaya taşınan vatandaşlar, işyerleri tarifesinden elektrik su parası ödemek zorunda kalıyor.
Ev alırken de şunlara dikkat edin
Uzmanlar ev alırken ise şunlara dikkat etmeniz konusunda uyarıyorlar:
Öncelikle alınacak olan konutun tapusunun olup olmadığına ve kat mülkiyetine geçilip geçilmediğine bakın.
Tapu Sicil Müdürlüğü’nden tapu kayıtlarında ipotek, haciz ya da kısıtlayıcı bir durum olup olmadığı kontrol edin.
Konutun ait olduğu ilçe/belde varsa büyükşehir belediyesinden alınacak olan konutun pafta, ada, parsel numaraları belirtilerek planlardaki durumu ve bölgenin jeolojik yapısını öğrenin.
Bu araştırmayı tamamlayınca tapudan satış işlemini yapın.
Deprem ülkesiyiz ama
Son bir not.
Deprem ülkesiyiz ama İstanbul’daki binaların yüzde 85’i ruhsatsız. Bu oran İzmir’de yüzde 65, Ankara’da yüzde 45. Uzmanlar deprem riskini de anımsatarak, vatandaşları “sakın ruhsatsız ev” almayın diye uyarıyorlar.
Haberiniz olsun...
LÖSEV’in 12. yıl kutlaması
LÖSEMİLİ Çocuklar Vakfı (LÖSEV) kuruluşunun 12. yıldönümünü geçen Cuma akşamı güzel bir geceyle kutladı. Ben de davetliydim. Gidemediğim için üzüldüm. Doğum günlerini kutluyorum. Ankara Swiss Otel’deki o güzel geceyi de size yazmak istiyorum. Milli Eğitim Bakanlığı döneminde LÖSEV’e önemli katkılarda bulunan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik gecenin onur konukları arasındaydı. Geceye, LÖSEV çalışanları, Lösemili Çocuklar Hastanesi personeli, lösemili çocukların aileleri, gönüllüler ve davetliler katıldı. LÖSEV Yönetim Kurulu Başkanı Üstün Ezer gecedeki konuşmasında şu mesajı verdi:
“Vakfımızın çalışmalarıyla 151 lösemili çocuğumuz iyileşti. LÖSEV sayesinde bugün iyileşmesi mümkün görülmeyen ve ölüme terk edilen 18 çocuğumuz Avrupa standartlarında tedavi uygulanarak iyileştirildi. LÖSEV’in en büyük görevi yardıma muhtaç hasta çocukları tedavi ettirmek.”
Gecede, tedavilerinin ardından sağlıklarına kavuşan LÖSEV İlköğretim Okulu öğrencilerileri şarkılar söyledi. LÖSEV tanıtım filmi gösteriminin sonrasında, sağlığına kavuşan öğrenciler “Hayat Dansı” yaptı. Lösemiyi yenen 18 çocuk, gösterilerinin ardından maskelerini havaya fırlattı.
Yazının Devamını Oku 3 Kasım 2010
SERVAN dört yaşındaydı. Bundan 10 yıl önce anne ve babasıyla Ankara’daki YİMPAŞ Söğütözü Mağazası’na alışverişe gitmişti. Şeker yerken, montajı unutulan 100 kilogramlık dolabın altında kaldı ve can verdi. Dün gibi anımsadığım bu olay herkesin yüreğini yaktı. En çok da çocuklarını kaybeden Nazan-Haşim Karahan çiftinin. Karahan çifti mahkemeye başvurdu. Davanın sonucunu merak edenlere söylemek istiyorum.
Sorumlular hakkında açılan ceza davası 7.5 yılda tamamlanmayıp zamanaşımından düştü. Karahan çifti açtıkları 500 bin liralık tazminat davasının reddedilen 440 bin liralık bölümü nedeniyle YİMPAŞ avukatlarına icra yoluyla 7 bin lira ödemek zorunda kaldı. YİMPAŞ ise kesinleşen 82 bin 100 liralık tazminatı hala ödemedi.
Hiç şikayetçi olmazdım
On yıldır süren dava sürecinde yaşadıklarına isyan eden Baba Karahan, ne dedi biliyor musunuz?
“Adalet sistemi bizi yıktı. Keşke hiç şikayetçi olmasaydık...”
Psiklojisinin bozulduğunu ve artık çalışamadığını belirten Karahan, şunları söyledi:
“O kadar çok yorulduk ve gücümüz tükendi ki, bize çocuğumuzun öldüğü o günü bile arattılar. Keşke o güne dönsek, hiç şikayetçi olmazdım. Eşimle böylesine maddi ve manevi yıpranıp üzülmezdik. Geçen yıl ‘kendi davamızı takip edeyim’ diye hukuk okumak için üniversite sınavlarına hazırlandım. Psikolojimin bozulduğu ve artık kaldırmayacağıma ikna edip beni vazgeçirdiler.
Eşimin ziynetlerini satıp ödedim
Bizim canımız gitti yıkıldık. Ama hukuk sistemi bizi daha çok yıktı. Dava on yıl sürdü. Altı yıllık yargılama sonunda, ‘dava yanlış mahkemede görüldü. Tüketici mahkemesi baksın’ diye Yargıtay bozdu. Ceza davası zamanaşımından düştü. YİMPAŞ avukatları, tazminatın reddedilen bölümü için mağdur taraf bizden 7 bin lira vekalet ücreti aldı. Bu parayı eşimin ziynet eşyalarını satıp ödedim.
Adil yargılama yapılmadı
Bu olayda adil yargılama yapılmadı. Fahiş hukuk hataları yaşandı. Yazı işleri müdürü bilirkişileri mahkemeye çağırıp hazırlanmış raporu imzalatmak istedi. İki yıl gıyabımızda yargılama yapıldı. Haberimiz olmadı. Kazandığımız 82 bin lira tazminat için YİMPAŞ’a 3-4 kez hacze gittik. İcra memurları ürktü. Bir defasında ‘başımız derde girer. Aranızda anlaşın diyerek, kapıdan döndüler.
Keşke komisyon kurulup incelense
Ben İTÜ mezunu bir mühendisim. Hayatımızın on yılı karardı. İki-üç tane evim vardı. Sattım. O gün BMW’ye biniyordum, şimdi yayan gidiyorum. Şu anda çalışmıyorum. Beş avukat tuttuk. 23 bin 500 sayfa fotokopi çektik. Avukat, mahkeme, bilirkişi masrafı derken, kazandığımız paranın üç katı masraf ettik. Keşke devlet bir komisyon kursa, Servan’ın davasında olanlar adalet sisteminde yaşanan aksaklıklar bir bir ortaya çıkarılsa. Benim evladım boşuna ölmemiş olsa. Bari ölümü bu işe yarasa.
Derdimiz para değil
YİMPAŞ Holding’in Başkanı Dursun Uyar’la görüştük. Dursun Bey bana, ‘Nakitimiz yok. Bir milyar dolar malvarlığımız var. Size aylık para verelim. Ankara’da ev verelim’ dedi. Sonunda noter kanalıyla 21 Haziran’da tazminatı ödeyin diye ihtar çektim. Aradan aylar geçti ödemediler. Derdimiz para değil. Bu bizi çok üzüyor. Dava 2-3 yılda bitse bu duruma düşmeyecektik. YİMPAŞ’ta belki tazminatımızı alacaktık.”
On yıllık dava
9 Mart 2001’de, bayram alışverişi için gittikleri Ankara’daki Yimpaş Söğütözü Mağazası’nda, Servan, oyuncak reyonunda oynarken, duvara monte edilmemiş 100 kilogramlık dolabın üzerine düşmesi sonucu ölmüştü. Ankara 20. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davada üç mağaza yöneticisi ve üç tezgahtar kusurlu görüldü. Ancak Yargıtay, satış görevlisi üç kişiyle ilgili kararı bozunca tüm sanıklar yeniden yargılandı. Bu yargılama sonunda, Servan ya da ailesinin de 3/8 kusurlu olduğu kararıyla, sadece müdür yardımcısına bin 908 lira para cezası verildi. Bu karar da yeminsiz bilirkişi raporu nedeniyle bozuldu. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 8 Temmuz 2009’da, davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verdi. 500 bin liralık tazminat davasında önce asliye hukuk mahkemesinin 60 liralık tazminat kararı Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nce, “Dava tüketici mahkemesinde görülmeli” diye bozuldu. On yılın sonunda mahkeme 82 bin 100 lira tazminata hükmetti ve bu karar kesinleşti.
Yazının Devamını Oku 27 Ekim 2010
KURBAN Bayramı öncesinde yurtdışı turlarına yoğun ilgi var. Ama tur şirketi mağduru olmamak için çok dikkat edin. Hayalini kurduğunuz tatile çıkamamanın sinir bozukluğu yanında, hem vize hem paranızı geri alamama tehlikesi var. O yüzden yasal seyahat acentalarından birini seçin, mutlaka sözleşme yapın ve bir örneğini alın.
Şanslı olmayabilirsiniz
Çankaya’da oturan ve bir kamu kuruluşunda çalışan Nursen Turan’ın başına bakın ne geldi:
Turan, 4-8 Eylül tarihleri arasında Prag, Viyana ve Budapeşte’yi kapsayan dört günlük seyahat için tura yazıldı. 400 avro ücret ödedi. Turan’la birlikte yedi kişi daha aynı turla bu geziye katılmak için başvurdu ve para yatırdı. Ancak, vizeleri alınmadı ve geziye gidemediler. Turan’a ve diğer tur mağduru sekiz kişiye önce paraları iade edilmedi. Şirketin Ankara bürosu son derece ilgisiz davrandı. Şikayet haklarını kullandılar. İstanbul merkezleri devreye girip, “istediklere yere tatile gönderme” sözü verince en azından Turan ve o turun mağdurları için konu tatlıya bağlandı. Ancak, siz Nursen Turan kadar şanslı olmayabilirsiniz.
Uyarılara dikkat
Tur mağduru olmamak için şu uyarılara da dikkat:
Tatil için yasal seyahat acentelerini tercih edin.
Mutlaka Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna göre sözleşmne düzenlenmesini isteyin. Bir örneğini alın.
Gezi öncesinde firmanın vaat ettiği hizmetleri ve özellikleri sözleşmeye yazdırın.
Seyahat esnasında oluşan aksaklıklar tarih, saat ve yer belirtilerek not alın.
İleride oluşabilecek hukuki sürece katkı sağlanması açısında oluşan ayıbın kamera veya fotoğraf çekimi yapın.
Mümkünse yanınızda bulunan kişilerle birlikte olumsuzlukları tutanak altına alın.
Oluşan olumsuzlukların hangi yetkili ile paylaştığınızı ve neticesinin ne olduğunu da mutlaka not alın.
Tüketici Hakem Heyeti’ne şikayet yolu
Bütün dikkatinize rağmen tur mağduru olursanız hakkınızı mutlaka arayın. Ödediğiniz para 938 TL sınırı altındaysa, Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurmanız gerekiyor. Satın aldığınız ve şikayet konusu olan mal ya da hizmetin değeri 1 Ocak 2010’dan itibaren 938,75 TL’nin (Parasal sınır her yıl DİE’nin TEFE’de meydana gelen yıllık artış oranında artırılıyor) altında ise sorunun çözümü için Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvuru zorunlu. Hakem heyetlerinin aldığı karar bağlayıcı.
Tüketici Mahkemesi’ne dava açma kriteri
Bu rakamın üstündeki şikayetler için Tüketici Mahkemelerinde dava açmak gerekiyor. Bir not daha hakem heyetine başvuru ücretsiz. Hakem Heyetlerine yapılan başvurular, başvuru tarih ve sırasına göre en geç üç ay içinde karara bağlanıyor. Ayrıca TÜRSAB’a şikayet yolu da açık. TÜRSAB, üye seyahat acentaları ile ilgili yapılan şikayet inceleyip sonuca bağlıyor.
Haberiniz olsun.
Büyükşehir: Önce altyapı, sonra asfalt
CEPA alışveriş merkezinin arkasında, Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki onlarca site ve apartmanda oturan yapılmayan yollar yüzünden yazın toz, kışın çamur çilesi çeken okurlarım haklı olarak tepki gösteriyor. Büyükşehir Belediyesi ile konuştum; okurlarıma bir iyi bir kötü haberim var. İyi haber Büyükşehir o bölgedeki yolları yapmak için harekete geçti ve çalışmalar başladı. Önce çevredeki kamu kurumlarının altyapı çalışmalarının tamamlanması gerekiyor. Kod ve altyapı çalışmaları tamamlandıktan sonra asfaltlamaya geçilecek. Yolla ilgili bu çalışmalar tamamlanmadığı için asfaltın dökülmesi konusunda ise takvim veremediler. Biraz zaman alacak gibi görünüyor. Bu da kötü haber.
Yazının Devamını Oku 20 Ekim 2010
HACETTEPE Devlet Konservatuarı Tiyatro Ana Sanat Dalı Başkanı Doç. Dr. Füsun Balkaya, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) Türkiye çapındaki iki yurdundan biri olan Kır Çiçekleri Kız öğrenci yurdu için Ankara ile Alanya arasında yardım köprüsü kurdu. Balkaya’nın bağışladığı, dünya markalarını taşıyan giysi, ayakkabı, çanta, gözlük ve aksesuarlar “kır çiçeklerinin” yararına düzenlenen kermeste Alanya’da satışa sunuldu. Kermes bu akşam bitiyor. Hafta sonu ben de açılışındaydım. Çok duygulandım. Önce 14-18 yaş liseli kız öğrenciler yani “kır çiçeklerinin” yararına düzenlenen kermesin öyküsünü paylaşmak istiyorum. Bakın şöyle:
Altı aylık emek Balkaya aslında Alanyalıların tanıdığı bir isim. Alanya Belediyesi Özel Güzel Sanatlar Akademisi Belediye Konservatuarı’nın kurucularından biri. 2009 - 2010 Eğitim Öğretim yılında konservatuarı Hacettepe’nin seçkin akedemisyenleri ve ünlü sanatçılarla birlikte kurdu. Eğitime katkısını sessiz sedasız tıp öğrencilerine babasının adına verdiği bursla, kendi verdiği burslarla sürdüren Doç Balkaya, Alanya’nın “kır çiçeklerine”, yardım elini uzatmak istedi. Alanya Konservatuarında çalıştığı geçen Mart ayında ÇYDD Alanya şube yöneticileriyle konservatuarda görüştü ve
birlikte kermes düzenlemeyi önerdi.
500 parçadan fazla eşya
Bütün yaz boyunca da giysi, aksesuar, gözlük, ayakkabı ve çantalarından oluşan 500’den fazla parçayı Alanya’ya kolilerle gönderdi. Kermesin bütün masraflarını üstlenen Balkaya açılışta da dernek yöneticileri ve Alanyalıları yalnız bırakmadı. Balkaya’nın bağışladığı giysi ve aksesuarların yanında dernek üyelerin bağışladığı bazıları az kullanılmış, çoğu yeni eşyalar, giysiler ve yiyecek maddeleri 15-20 Ekim arasında satışa sunuldu.
Balkaya’nın eşyalarının sergilendiği kermesteki stantlarda Alanyalı kadınlardan daha çok turistler vardı. Turistler Balkaya’nın dünya markalarını taşıyan ve “bedavadan biraz pahalı” vintage ve birinci el giysilere büyük ilgi gösterdiler. Bağışladığı eşyaların kapış kapış satılması dernek yöneticilerinden daha çok Balkaya’yı mutlu etti.
Kermesin açılışından sonra dernek yöneticileri Balkaya’yı kız yurduna davet ettiler. Balkaya yurdu ziyaret etti. Toplantı salonu,tiyatro salonu, engelli odası, kütüphanesi bulunan kız yurdunu gezdi. Daha sonra yurttaki öğretmen ve
dernek yöneticileri ile de görüştü.ÇYDD Alanya Şube Başkan Yardımcısı Semra Karadağ, “kardelenlerin” üniversite
öğrencileri, “kır çiçeklerinin” lise öğrencisi kızlar olduğunu söyledi. “Kır çiçekleri” ifadesinin kendi şubelerine özgü bir tanımlama olduğuna anlatan Karadağ, bakın ne dedi:
“Biz bu yurdu, Alanya Belediyesi’nin bağışladığı arsa üzerine gönüllülerin ve üyelerimizin katkısı ile 2.5 yılda tamamladık.
Dört yıldır ‘kır çiçeklerimize’ hizmet veriyoruz. Yurtta, Toroslarda ve civarında yaşayan 14-18 yaş arasında 56 lise öğrencisi kızımız kalıyor. Kapasitemiz 100. Alanya’da okul kazananları alıyoruz. Beş profesyonel çalışanımız ve gönüllü öğretmenlerimiz kızlarımıza hizmet veriyor. Aylık masrafımız 15 bin lira. Gönüllülerimizin desteği ile ayaktayız. Bütün Alanyalıları ve halkımızı ‘kır çiçeklerimize’ ve eğitime katkı vermeye davet ediyoruz. Üniversite öğrencilerine de burs veriyoruz. Hedefimiz daha çok kızımıza ulaşmak ve daha çok burs sağlamak.”
Destek olma zamanı
“Kır çiçeklerinin” gözlerindeki ışığı gören ve Alanya’dan son derece memnun ayrılan Doç Balkaya’ya kermesi ve Alanya’yı sordum. O da şunları söyledi:
“Alanya ile tanışmam Alanya Belediye Konservutarının kuruluşu aşamasında başladı. Daha sonra belediye konservatuarının Alanya’nın sanat ve kültür hayatına girmesiyle beraberlik anlayışımız sürekli hale geldi. Bu aşamaları Alanya Belediyesi ile birlikte yürütürken, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’yle de tanışma şansını buldum. Eğitim ve öğretime dayalı her her çalışmada olmak isterim. Kız öğrenci eğitimi için çağdaş yaşamla ortak görüşümüz uzun süren
çalışmalarımız bizi bu kermese taşıdı. Bu mutlu sonucun ‘kır çiçeklerine’ döneceğini kermesteki bu fotoğraf bana gösterdi.
Alanya’dan bu sefer başka bir mutlulukla ayrılıyorum ve şu çağrıda bulunuyorum. Haydi şimdi kızlarımıza destek olma zamanıdır...”
Yazının Devamını Oku 13 Ekim 2010
DANIŞTAY 13. Dairesi, Ankara’da bir inşaat şirketinin açtığı dava üzerine önemli ve özgürlükçü bir karara imza attı. “Çalışma özgürlüğünün engelleneceği” gerekçesiyle, memurların ayrıldıkları eski kurumlarının ihalelerine giriş yasağını kaldırdı.
Danıştay, görevlerinden herhangi bir şekilde ayrılmış memurların ayrıldıkları kurumun ihalelerine şirket ortağı olarak girebileceklerine karar verdi. Böylece, kamu görevlilerine eski kurumlarının ihalelerine şirket ortağı olarak katılabilmelerinin önü açıldı. Bakın dava şöyle açıldı:
Dava nasıl açıldı
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ihalesine katılan Arıkan İnşaatın ortağı olan iki kişinin ihaleyi yapan idaredeki görevlerinden emekli olarak ayrılmış olmaları nedeniyle şirket ortağı olarak ihaleye katılmaları, 2531 sayılı “Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanunu”na aykırı bulundu. Şirketi, Kamu İhale Kurulu da haksız buldu.
Şirket, Kamu İhale Kurumu’nun bu kararına karşı Ankara İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Dava reddedildi ve karar Danıştay’da temyiz edildi. Danıştay 13. Dairesi, davacı şirketin avukatı Mahmut Kaçmaz’ın temyiz gerekçelerini yerinde bularak idare mahkemesi kararını oybirliği ile bozdu.
Çalışma özgürlüğüne aykırı
Danıştay kararında; şirket ortağı bu kişilerin hakim ortak olmadıkları, şirkette yönetim ve temsil yetkilerinin bulunmadığı, söz konusu kişilerin 4734 sayılı Kamu İhale Kanun’nun 11. maddesindeki yasak kapsamında bulunmadıkları ve Kamu İhale Genel Tebliğindeki kurala dayanılarak işlem tesis edilemeyeceği belirtildi.
Aksi bir görüşün çalışma özgürlüğüne aykırı olacağı gerekçeleriyle davacı şirketin ihale dışı bırakılması ve 1.5 milyon TL geçici teminatın gelir kaydedilmesi kararını hukuka aykırı buldu.
Son bir not. Danıştay bir başka kararında da davacı şirketin Başbakanlık tarafından bu sebeple ihalelerden yasaklanamayacağına hükmetti.
Yazının Devamını Oku 6 Ekim 2010
ANKARA Barosu seçimlerine damgasını vuran mahkemelik Barokart’la ilgili olarak, Üçüncü Yol Grubu Başkan adayı Bülent Turhan Gündüz’den de bir açıklama geldi. Gündüz, Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Başkanı Vedat Ahsen Coşar ve yarıştığı diğer iki aday Metin Feyzioğlu ve Aydoğan Koru’ya çatıyor. Şirketin açtıkları davada, 450 bin dolar yatırım yaptıklarını bildirdikleri Barokart’ı şimdi neden 1 TL’ye yani bedelsiz TBB’ye devrettiği sorusunun da açıklanmasını istiyor. Ankara Barosu’nun on bin avukatı ve artık TBB’ye devredildiği için Türkiye’deki 60 bini aşkın avukatı ilgilendiren bu açıklamasını yorumsuz ve özetle veriyorum. Bakın şöyle:
“Hürriyet Gazetesinin 29 Eylül tarihli Ankara Ekinin sekizinci sayfasındaki ‘Barokart’ 1 liraya TBB’nin oldu başlıklı haber/ropörtajı okudum. Öncelikle Sayın Aydoğan Koru’yu böylesine önemli bir konuyu seçim malzemesi yaptığı için tebrik etmeliyim. Eğer biz avukatlar (en azından kendi adıma söylemeliyim) açılan bu davanın ‘Baroda Birlik Grubu’ adına açıldığını bilseydik bu davaya müdahil/taraf olmazdık. Söze konu Ankara 1. Fikri Sınai Haklar Mahkemesinde açılan davada ben de müdahil sıfatıyla tarafım. Birliğin Başkan Adayı olunca gazetenize verdiği ‘daha adaylık sürecinde attıkları her adımdan sonuç aldığı’ yönündeki gerçekleri yansıtmayan beyanı en azından etik değil.
Dava düşmez
Sayın Aydoğan Koru’nun davanın konusuz kaldığı ve düşeceği yönündeki beyanını da doğru bulmuyorum. Barokart’ın davalı şirkete tescili haksızdı, bu tescilin iptali için dava açtık. Ancak TBB’nin bu haksız tescilin devamı mahiyetindeki, marka tescili de aynı şekilde haksız, bu işleme de dava açılmalıdır. Önceki davayı gören mahkeme, bu davanın sonuçlanmasına kadar herhangi bir karar vermeyerek bekleyecektir.
Madem Sayın Metin Feyzioğlu konuyla bu kadar ilgiliydi, Ankara Barosu avukatlarının haklarını bunca detaylı düşünüyordu, konuyla uğraşılırken destek vermeli, en azından kendisi de haksız tescilin iptali için dava açmalıydı. ‘Bizce doğru değildi’ derken bu işlerin tamamını şimdi kendisinin başkan adayı olduğu Demokratik Sol Avukatlar Grubu’nun yaptığının da farkında değilmiş gibi duruyor.
Almayan perişan oluyor
Sayın Feyzioğlu, bu kartın avukatın yararına olduğunu düşünüyor; ancak bu kartı olmayanın Baro’nun yaptırdığı tuvaletten ve otoparktan yararlanamadığını, hatta fotokopi çektirebilmek için metrelerce yürüyüp, onlarca basamak çıktığından; yani Barokart’a marka değeri kazandırmak ve marka sahibi şirket kar etsin diye avukatlara baronun hizmetlerinden yararlanmaları yönünde dayatma yapıldığından, almayanların perişan edildiğinden haberdar mı? Ayrıca, kişiselleştirilmiş akıllı kartlar bundan onlarca yıl önce üstelik Türkiye dışında icat edildiğine göre Sayın Vedat Ahsen Coşar bunun hangi kısmını icat etmiştir acaba.
Sayın Coşar Başkan sizdiniz
Sorunu yaratan kendisi, Ankara Barosu adına tescil ettirmek yerine, davalı şirket üzerine haksız tescil yaptırıyor, sonra da markayı TBB üzerine tescil ettirerek kahraman oluyor. Sayın Vedat Ahsen Coşar TBB Başkanı seçilince, Ankara Barosu Başkanlığında geçen dönemi unuttu galiba. Buradan anımsatmak isterim, Barokart davalı şirkete tescil ettirilirken, siz Ankara Barosu Başkanı idiniz!
Ben bir hukukçuyum. Hemen sorarım. Davalı şirket açtığımız davada bu kartı kendisinin icat ettiğini (icat paylaşılamıyor) bunun için 450.000 Amerikan Doları yatırım yaptığını, kimseye vermeyeceğini beyan etti. Dilekçe dosyada mevcut. Şimdi birisi bana anlatsın, bu şirket hayata geçirmek için 450 bin Amerikan Doları harcadığı bu kartı niye TBB’ne 1 liraya devretsin? Şirketin bu işten çıkarı ne? Sayın Vedat Ahsen Coşar bunu bir hukukçunun anlayacağı şekilde izah etmek zorundadır.
Neyle ilgisi olduğuna açıklayacağım
Sayın Coşar beyanında ‘bu devrin açılan davayla ilgisi yok’ demiş. Bu beyanının doğruluğuna yürekten inanıyorum. Bu devrin neyle ilgili olduğunu 9-10 Ekim’de Ankara Barosu Genel Kurulundaki görüşmelerde açıklayacağım. Sadece bu hususu da değil, söze konu şirketle ilgili diğer konulara ilişkin tüm belgeleri de. İşte TBB’ne karşı söze konu tescilin iptali için açılacak davanın gerekçeleri de bunlar olacak!
Yazının Devamını Oku 22 Eylül 2010
ANKARA’dan mail atan kadın okurum N.B’nin durumu içimi acıttı. Bir kadın gazeteci olarak kendimi kötü hissettim. Ev kadını olduğunu, eşinin hakaretine uğradığını, dayak yediğini yazmış. Kirayı, faturaları ödeyemeyeceği, karnını bile doyuramayıp aç kalacağından korktuğu için boşanma davası açamadığını belirtmiş. Bana da “Gazetede okudum. Mahkeme kararıyla kocamın eve gelmemesi için yasak koydurabilir miyim? Mahkeme faturaları kocamın ödemesine hükmeder mi?” diye sormuş.
Yanıtım evet. Aile mahkemeleri tedbir kararlarında, evden uzaklaştırılan kusurlu kocanın evin kira, su, doğalgaz gibi giderlerini ödemesine ve kadının geçimi için küçük bir nafakaya hükmediyor. Koruma tedbiri son dört yıldır boşanmış kadınlar için de veriliyor.
İşte örnek karar
Boşanmış kadın için ilk kez “koruma kararı” vererek bu yönde içtihat oluşmasını sağlayan Ankara 8. Aile Mahkemesi Hakimi Eray Karınca’nın bu konudaki örnek kararını anımsatmak istiyorum. 2009/66 Değişik İş esas nolu bu karar şöyle alınmıştı:
Ankara’da bir kadın, hakaret eden, döven, kişisel temizliğine dikkat etmeyen, yazları kendisini ve çocuklarını Bolu’daki ailesinin yanına üç ay süreyle zorla gönderen kocasına karşı tedbir alınmasını istedi. Kadın, dava dilekçesinde eşinin çocuklarının yanında dahi kendisini dövdüğünü belirterek, çocukluğunda anne ve babasından dayak yiyen kocasının psikolojik sorunları bulunduğunu düşündüğünü kaydetti. Mahkeme, kocayı eşine şiddet uygulamaması için altı ay evden uzaklaştırırken, kadın ve çocukların yaz tatilinde Bolu’da geçirebilecekleri süreyi 15 günle sınırlandırdı. Mahkeme özetle şu kararı verdi:
Ev içinde sigara yasağı
- Koca, altı ay süreyle karısı ve diğer aile bireylerinin oturdukları eve ve iş yerlerine yaklaşamayacak, eşi ve çocuklarına karşı şiddet ve korkutma amaçlı davranışlarda bulunamayacak ve iletişim vasıtalarıyla rahatsız edemeyecek.
- Evin ve ailenin giderleri ile faturalarını karşılıyorsa bu yükümlülüğü sürecek. Her bir çocuk için aylık 150’şer TL nafakayı karısına ödeyecek.
- Koca, görev yaptığı ilin sağlık müdürlüğüne başvurarak, ruh sağlığı konusunda muayene ve tedavi olacak.
- Koca ev içinde sigara içmeyecek, diş ve beden temizliği ile sağlığına özen gösterecek.
- Eşine ve çocuklarına ilgili olacak, sevecen davranacak ve zaman ayıracak.
Maça gitmeme cezası
Sivas’ta bir hakim de eşini döven kocaya on ay maça gitmeme cezası verdi. Kocaeli’nde eşini döverek burnunu kıran doktor, on ay süreyle “alkollü yerlere gitmeme” cezasına çarptırıldı. Başka ilginç örnekler de var.
Son bir not. Aile mahkemelerinin tedbir kararları mahalli karakol aracılığıyla infaz ediliyor. Mahkemenin tedbir kararlarına aykırı hareket eden dayakçı kocalar ise tutuklanıyor.
Yazının Devamını Oku