Oya Armutçu

Dilek Feneri yasak değilmiş

15 Ağustos 2012
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı açıkladı. Türkiye’nin her yerinden binlercesi yakılarak uçurulan uzmanlara göre çevre kirliği ve sıcak yaz günlerinde yangın tehlikesi yaratan dilek balonlarına ilişkin hiçbir yasakta, kısıtlama da yokmuş.

Yasakta kısıtlama da yokmuş

 Çevreyi hiç mi hiç umursamayan vatandaşlarımız gönül rahatlığı ile dileklerini tutup bu balonlardan uçurmaya devam etsinler.

“DİLEK Balonu”, “Uçan Fener” veya “Çin Böceği” adıyla, Gölbaşı’ndan, tüm sahillere kadar her yerden yakılarak uçurulan 3-5 dakika seyirlik manzara yarattıktan sonra düşüp plastik atıklarıyla çevre kirliliği ve yangın tehlikesi yaratan fenerler yasaklı da kısıtlı değilmiş.
Bu fenerlerin yarattıkları çevre kirliliği Gölbaşı’nda ilk kez geçen Haziran’da dikkatimi çekmişti. Yazı konusu yapmıştım. Bu balonların çevre kirliliği ve yangın tehlikesi yarattığını ikinci kez Temmuz’da yazmıştım.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na da bu konuda yazılı soru göndermiştim. Sorumun yanıtı geldi. Bakın şöyle:
“Yakılarak uçurulan dilek fenerinden kaynaklanan, yangın tehlikesi ve çevre kirliliği yaratan bu balonların yasaklanmasına ilişkin Çevre Kanunu ve bu Kanuna istinaden yürürlüğe giren hava kirliliğinin önlenmesine yönelik çıkarılan Yönetmeliklerde herhangi bir kısıtlama veya yasaklama bulunmamaktadır.”

Oysa Valilik geçen yıl yasakladı

Bu açıklamadan, internette tanesi 1.5 liradan, onluk paketi 22.90’dan kargo ücretsiz kapınıza kadar getirilen balonlarla ilgili herhangi bir kısıtlama veya yasaklama olmadığı anlaşılıyor.

Yazının Devamını Oku

Fener tehlikesi 2

1 Ağustos 2012
“Dilek Balonu”, “Uçan Fener” veya “Çin Böceği” adıyla, Gölbaşı’ndan, Ünye sahillerine kadar her yerden yakılarak, uçurulan 3-5 dakika seyirlik manzara yarattıktan sonra düşüp plastik atıklarıyla çevre kirliliği yaratan fener tehlikesine dikkat. Mogan’da geçen Pazar yüzeye vuran ölü balıklar vardı.

“DİLEK Balonu”, “Uçan Fener” veya “Çin Böceği” adıyla, Gölbaşı’ndan, Ünye sahillerine, mezuniyet törenlerinden, düğünlere kadar her yerden yakılarak uçurulan 3-5 dakika seyirlik manzara yarattıktan sonra düşüp plastik atıklarıyla çevre kirliliği yaratan fener tehlikesine dikkat...
3-5 dakikalık eğlence için kirlilik
Bu fenerlerin yarattıkları çevre kirliliği Gölbaşı’nda ilk kez Haziran’da dikkatimi çekmişti. Göl kenarında güya doğayla başbaşa kalmak için gelen insanların birkaç dakikalık eğlence için 5-10 lira karşılığında garsonların çakmakla tutuşturup havalandırdıkları fenerlerin kısa yolculuğu Mogan Gölü’nün dibinde sonlanmıştı. 40 derece sıcakta ateş topu gibi yanarak, yere düşen bu balonların çevre kirliliği yanından yangın tehlikesi de yarattığını da 26 Haziran’da yazıp uyarmıştım.

Mogan’da balıklar ölüyor

Plastik artıkların doğada yüzlerce yılda yok olmadığı sudaki canlılığı ve çevreyi tehdit ettiğini artık çocuklar bile biliyor. Ama bu konuda bir parantez açıp bir kez daha uyarmak istiyorum. Geçen Pazar günü yine bir grup arkadaşımızla Mogan Gölü kıyısına gittik. Birkaç ölü balık yüzeye vurmuştu. Acaba neden? Göle düşen fenerlerin yarattığı kirlilikten mi? Yetkililer artık bu dilek feneri faciasına el koyup bu soruyu yanıtlarsa, yanıtını da memnuniyetle haftaya size yazarım.

Ünye’de dördüncü kez şenliği yapılmış

17 Temmuz’da yıllık iznimde ailemi ziyarete gittiğim Ünye’de de fener faciasıyla bir kez daha karşılaştım. Bu kez balon adıyla bu fenerlerin hemde dördüncü kez şenliğinin Ünye’de yapıldığını hala kaldırılmamış afişlerden gördüm. Sahilde uçurulan ve yandıktan sonra düşen yüzlerce fenerlerin plastik ve metal artıkları hala göze çarpıyor. Yarattıkları çevre kirliliği de apaçık ortada duruyor.

İzmir’de yasaklandı

Yazının Devamını Oku

Servis araçları-1

11 Temmuz 2012
İki gün önce iki servis aracının peşpeşe yaydıkları egzos dumanı Seyrabağları’nda caddeyi kara bir bulut gibi kapladı. Nefes almamızı zorlaştıracak derecede çevre kirliliği yaratan servis araçlarından biri bilin bakalım kimin servis aracıydı?

TRAFİĞE çıkan araç sayısını paralel, motorlu taşıtlardan kaynaklanan egzoz gazı emisyonlarının neden olduğu kirlilik, bütün kentlerde olduğu gibi Ankara’da da sıkıntı yaratıyor. Bu konuda, eski belediye otobüslerinden, kamyonlardan, eski otomobillerden daha önemlisi de kamunun kullandığı servis araçlarından “çevreyi kirletiyorlar” diye şikayet yağıyor.
İki gün önce gazetemizin servis aracını 08.30 civarında Seyranbağları Sembol Sokak’ın köşesinde beklerken, biri kamu kuruluşunun servis aracı diğer ne servisi olduğu belli olmayan tabelasız bir aracın egzozundan çıkan yoğun duman caddeye kara bir bulut gibi çöktü. Nefes almamızı zorlaştıracak derecede çevre kirliliği yaratan servis aracı bilin bakalım kimin servis aracıydı?
İnanması güç ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın servisiydi.

Denetimden sorumlu bakanlık

Bu bakanlık egzos gazı denetiminden ve idari para cezası kesmekten sorumlu. Önce mevzuatı da anımsatalım. Çevre Kanunu’na bağlı olarak çıkarılan 4 Nisan 2009 tarihli “Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü Yönetmeliği” ayrıntılı düzenleme getiriyor. Yeni araçların üç yılda bir diğer araçlarının her yıl yetkilendirilen servislerde yaklaşık 25 TL karşılığı egzos gazı emisyon ölçümü yaptırması gerekiyor. Bakın yönetmeliğe göre uygulama nasıl?

Sınır değere uygun çıkmayan bakımla yükümlü

“Egzoz gazı emisyon ölçümü sonucu sınır değerlere uygun çıkmayan taşıt sahibi, taşıtının gerekli bakımını yaptırmak ve bu yönetmelikle belirlenen standartları sağlamakla yükümlüdür.

Ölçüm pulu zorunlu

Yazının Devamını Oku

Emekli ikramiyesi ile kütüphane

4 Temmuz 2012
Araştırmalara göre beş saat televizyon izlenen ülkemizde, kişi başına yılda düşen kitap sayısı 6.8.

On yılda bir kitap okuyoruz

Demokrat Eğitimciler Sendikası’nın düşünce kuruluşu olan DESAM’ın raporuna göre, Türkler 10 yılda ancak bir kitap okuyor. Buna karşılık bir Japon 25, bir İsviçreli 10, bir Fransız ise 7 kitap okuyor.

İkramiyesini kütüphaneye harcadı

Köy öğretmenleri ile haberleşme ve yardımlaşma Derneği Ankara şubesi başkanı emekli öğretmen İnci Tuğ’dan, okumayan Türkiye’nin değişmesi için örnek bir adım geldi. Tuğ, bütün emekli ikramiyesini verip bir okul kütüphanesi açtı.

Aeaştırmalara göre beş saat televizyon izlenen ülkemizde, kişi başına yılda düşen kitap sayısı 6.8. Demokrat Eğitimciler Sendikası’nın düşünce kuruluşu olan DESAM’ın raporuna göre, Türkler 10 yılda ancak bir kitap okuyor. Buna karşılık bir Japon 25, bir İsviçreli 10, bir Fransız ise 7 kitap okuyor.

Çocuğunuzu kitapla tanıştırın

Okumayan Türkiye gerçeği çözüm bekleyen sorun olarak karşımızda duruyor. “Ağaç yaşken eğilir” atasözünden hareketle bu işe önce okullardan başlanması gerektiği de çok açık. Kitap okuma alışkanlığı, evde kitaptan önce akıllı telefon, bilgisayar ve televizyonla tanışan onlarla büyüyen çocuklara okula başladıkları anda kazandırılmalı. Sonradan bu alışkanlığın edinilenemediği zaten ortada.

İkramiyesini kütüphaneye harcadı

Yazının Devamını Oku

Dilek feneri facia olmasın

26 Haziran 2012
Gölbaşı, Ankara’nın hafta sonu nefes aldığı, en çok tercih edilen adreslerin başında geliyor.

Mogan Gölü’ndeki kafe ve restorantlar her hafta sonu Ankaralılarla dolup taşıyor. Gölbaşı’nda başta çocuklar olmak üzere müşteriler için yakılarak uçurulan fener eğlencesi icat edilmiş. Bana söylenene göre adları da “Dilek feneriymiş...” İşte bu yeni tehlikeli eğlenceyi yazıp uyarmak istiyorum.
Hafta sonu Mogan Gölü’ndeydik. Oturduğumuz restorantın garsonlarından birkaçı ellerinde çakmaklar plastik görünümlü bu kocaman “Dilek fenerleriyle” gölün kenarına koşturdular. Bir süre sonra bu telaşın nedeni anlaşıldı. Yan masasımızda oturan vatandaşlarımız garsonlara bu fenerlerden uçurulmasını sipariş etmişler. Bu fenerler garsonlar tarafından yakılarak, havalandırılıyor. Gece karanlıkta gölün üzerinde kırmızı ateş böcekleri gibi yanarak uçuyorlar.
Müşterileri de yaratılan tehlike ve çevre kirliliği tehditini hiç umursamadan “Aaa ne güzel uçtu. Bizimki ne kadar uzağa düştü” diye ağzı açık izliyorlar. Bazıları gündüz gündüz yakılan fenerler ise yükselip göle varamadan 40 derece sıcakta çıra gibi bir kıvılcımla tutuşacak altlarında müşterilerin mangal yaptığı ağaçların üzerine düşüyorlar. Buna çok üzülen masadan bu kez “Oooooooo” sesleri yükseliyor. Bu ağaçların alev alması yangın tehlikesi hiç kimsenin umurunda bile değil.
Ne kadar tepki gösterdiysek işletmeye de o feneri sipariş eden müşterilere de engel olamadık. Daha hava kararmadan gündüz vakti başlayan bu tehlikeli temaşa gece boyu sürdü gitti. Tam yanımızdaki masanın çocuklardan çok anne babalarının anlayamadığımız bir heves ve çok büyük ısrarla beklediği defalarca yakılan ama sönüp yere düşen kırmızı feneri de sonunda havalandı. “Ooooo” sesleri ve çocukların çığlıkları arasında yükseldi. Karanlıkta birkaç dakika çevreyi hiç mi hiç umursamayan tepkimize kulaklarını tıkayan 3-5 kişi için bir seyirlik şov yarattı. Onların mutlu bakışları ve gözümüzün önünde ateşi sönünce de Mogan Gölü’nün dibini boyladı.

Çevreyi kirletme cezası kesin

Aklıma Hopa tutuklusu arkadaşlarına destek vermek için saçlarını kesen ve bu yüzden belediyenin çevreyi kirlettikleri için 26 lira para cezası kestikleri genç kızlar geldi. Gölü temizlemek için tonla para harcayan devlet kuruluşlarını ve en başta Gölbaşı Belediyesi’ni bu tehlikeli eğlenceyi durdurmaya davet ediyorum. Lüften bunu icat eden işletmecilere engel olun, para verip çevreyi kirleten bu duyarsız müşterilere de çevreyi kirletme cezası kesin...

Yazının Devamını Oku

Çocuğa bakmamak suç

19 Haziran 2012
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre çocuklara anne-babanın bakmaması da çalıştırması da suç. Suç duyurusunda bulunulması üzerine, anne-babalara altı aydan bir yıla kadar hapisle dava açılıp ceza veriliyor.

Anne ve babasının bakmadığı, evden kovduğu bu kadar çok çocuk olduğunu bilmiyordum. Devlet korumasına alınanlar var, akrabasına ve hatta arkadaşlarının evine sığınanlar var. Anne babaları boşanmış ve ikisi de istemediği için ortada kalmışlar. Önce içim sızlayarak, okuduğum o mailler:

İki yeğenime anne-babası bakmıyor

“Biri kız 10 yaşında diğeri erkek 9 yaşında iki yeğenim var. Anne babaları boşandı. İkisi de çocuklara bakmadıkları için bizimle kalıyorlar. Ne yapabilirim. Suç duyurusunda bulunsam ceza alırlar? Cezaları ne olur. Bu durumdaki çocukların durumu ne? Çocuk Esirgeme Kurumu’na mı veriliyorlar”
Karım çocuklarıyla ilgilenmiyor.
“Karım evi iki yıl önce terk etti. İki küçük çocuğum var. O günden beri kayıp, çocuklarla hiç ilgilenmiyor. Arayıp sormuyor bile. Şikayet etme hakkım var mı? Hukuki yardım alabilir miyim?”

Çocuğa bakmamak suç

İşte okurmalarıma yanıtım:

Yazının Devamını Oku

Beydili’nde Hıdırellez Kavaklıdere’de anma

6 Haziran 2012
KENTLER de yaşayan organizmalar. Kaçınılmaz olarak her gün değişiyorlar. Ama yaşanan semtle özdeşleşen, simgesi olan yerler var. Kavaklıdere Sineması gibi. Kapılarını kapatması semt sakinleri üzdüğü gibi kente yabancılaşma duygusunu da yaşatıyor.

Bu hafta izninizle çok değerli siyasetçi, aydın ve yazar Aydın Köymen’in Kavaklıdere Sineması’ndaki anma töreni ile Ankara’nın yeni turizm beldesi olmaya aday Nallıhan Beydili Köyü’ndeki Hıdırellez Şenliği’ni yazmak istiyorum. Önce Kavaklıdere’deki o anma töreni:

Kavaklıdere kapılarını açtı


Ankara sevdalısı Köymen için aramızdan ayrılışının ikinci yılında Aydın Birlikteliği ve Kavaklıderem Derneği tarafından anma günü ve ödül töreni düzenlendi. Yürüyerek sinemaya gitme keyfini yaşadığımız semtimizin uzun süredir kapalı olan sineması Kavaklıdere o etkinlik için kapılarını açtı. Törene ben de gittim. Köymen’in sevgili eşi Sinem, ailesi, dostları salondaydı. Geceye Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden, CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, Çankaya Belediye Başkan Yardımcısı Buğra Gökçe ile semt sakinleri katıldı. Önce, Köymen’le ilgili çekilen eski bakanlardan, ailesine, arkadaşlarına, çiçekçisine kadar herkesin “rol” aldığı “Ciddi adam ciddi ülkesi” isimli belgesel film gösterildi.
Sonra, Prof. Dr. Ruşen Keleş ile Prof. Dr. İlhan Tekeli, “Yerel yönetimlerin tarihle ilişkisi nasıl kurulmalıdır” konulu söyleşi son olarakta, “Yaşadığımız toplumsal dönüşümün gerçekleri” konulu yazı yarışmasının ödül töreni yapıldı.

Keşke sinema salonumuz geri gelse

Anma töreninden biraz buruk çıkan herkes, Köymen’i özlediklerini Kavaklıdere Sinemasını geri istediklerine söylediler. Ticari kaygısı olmayan, son derece kaliteli filmlerin gösterime girdiği sinema salonumuz keşke geri gelse...

Beydili’nde 6. Hıdırellez şenliği

Yazının Devamını Oku

Hacettepe’den cevap

29 Mayıs 2012
GEÇEN haftaki “Konservatuvarda büyü sıkıntısı” başlıklı yazımda, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nda, bir öğretim üyesinin oda kapısının önüne dökülen su ve yağ karşımının “domuz büyüsü yapıldığı” iddiasını gündeme getirdiği ve ortalığın karıştığını, tutulan tutanağa dayanarak, yazmıştım.

Bazı üniversite öğretim üyelerinin konservatuvardaki sıkıntılarını anlatan maillerinden de alıntı yapıp yayınlamıştım.
Hacettepe Üniversitesi Hukuk Müşavirliği’nden dün saat 13.53’te faksla ulaşan “cevap ve düzeltme” yazısını aynen yayınlıyorum:
“Gazetenizin 25.5.2012 tarihli nüshasının Ankara ekinde Oya Armutçu tarafından hazırlanan köşe yazısında yeralan haber ve bilgiler gerçeği yansıtmamaktadır. Üniversitemiz Ankara Devlet Konservatuvarında domuz büyüsü yapıldığı haberi hiçbir dayanağı olmayan gerçekle bağdaşmayan bir haberdir.
Konservatuvarımızda eğitim dönemlerine ilişkin ders saati ve programı ile ilgili öneriler değişiklikler ilgili Anasanat Dalı Akademik Kurulu’nun yetkisi dahilinde düzenlenir ve karara bağlanır. Dolasıyla dışarıdan müdahale iddiaları asılsızdır.
Konservatuvarımız bünyesinde yapılan görev dağılımı ve atamalar 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun ve üniversitelerde Akademik Teşkilat YÖnetmeliği’nin ilgili hükümleri doğrultusunda gerçekleştirilmiş olup, mevzuata uygundur.
Haberde yeralan ‘Arka Bahçe Olmasın’ iddiası her ne kadar kapalı ise de kurulduğu yıldan (1936) itibaren Cumhuriyet Okulu olan Konservatuvarımız ülkemizin çok değerli sanatçılarını yetiştiren ve içinde barındıran bir sanat kurumu olup, kimsenin ya da bir kurumun arka bahçesi olamaz.
Kurumumuzda mevzuatlar çerçevesinde eğitim öğretim hizmeti verilmektedir”

Yazının Devamını Oku