Başkanlar: Para almayalım fahri başkanlık yapalım
Kapılarına kilit vurulanlardan 70’e yakını davacı oldu ve mahkeme kararını bekliyor. Ankara nöbetçi idare mahkemesinde dava açan belde belediye başkanları kapatma işleminin “telafisi imkansız zararlar meydana getireceğinden yürütmesinin durdurulmasını ve iptali” yanında, Büyükşehir Yasası’nın da iptali için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşınmasını istiyorlar. Belediyeleri kapatılan vatandaşlar da hak ihlaline uğradıkları gerekçesiyle çoktan bireysel başvuru yoluyla AYM’nin kapısını çaldılar bile. Bu süreci davacı belde belediye başkanlarının avukatı İsmail Gür’le konuştum. Bakın nasıl anlattı:
33’Ü KURTULDU
“6360 sayılı 13 ilde Büyükşehir Belediyesi ve 26 ilçe kurulması ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun 6 Haziran’da yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasayla nüfusu 2 binin altında kalan 559 belde belediyesi kapanacaktı. Ancak, yasa yürürlüğe girmeden başta Yozgat olmak üzere 33 belediye birleşmeyi gerçekleştirerek kapanmaktan kurtuldu. 526’sı kapandı. Bunlardan 70’e yakını davacı.
YASA ÇELİŞKİLİ
2012’de çıkarılan bir yasa için 2011 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıtları esas alındı. Bu büyük bir çelişkidir. Yasanın çıkış amacına ve anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Kapanların yüzde 80’i AK partili belediyeler. Bazıları merkeze 220 km uzaklıkta. Yangın çıktığında ne olacak. Bu düzenleme kırsaldaki göçü tetiklemeyecek mi? Avrupa’nın hiçbir ülkesinde Türkiye’deki kadar az belediye yok.
BELEDİYE REFERANDUMSUZ KAPATILAMAZ
Türkiye Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı’nı onaylamıştır. Buna göre referandum yapılmadan yerel yönetimlerin sınırlarında değişiklik yapılamaz. Kanun küçük ölçekli olan verimli ve etkin değildir anlayışı ile hazırlanmıştır. Bu doğru değildir. Toptancı yaklaşım yanlış ve açıkça hukukun temel prensiplerine aykıdır.”
Ankara 2. Vergi Mahkemesi, ASKİ’nin kendi belirlediği tarife ile milyonlarca kişiden su bağlamak için “kanal katılım payı ve şebeke hissesi” adıyla topladığı binlerce liralık bedeli hukuka aykırı buldu. ASKİ Tarifeler Yönetmeliği’nin ilgili maddesini iptal eden Vergi Mahkemesi, “ASKİ’nin tarife belirleme yetkisi yok” dedi.
Su abonelerine iyi bir haberim var. ASKİ’nin boru hesabına yargı “dur” dedi. ASKİ Tarifeler Yönetmeliği’nin ilgili maddesini iptal eden Ankara 2. Vergi Mahkemesi, “ASKİ’nin tarife belirleme yetkisi yok” dedi. Önce uygulamayı anımsatalım:
ASKİ’nin hazıladığı Tarifeler Yönetmeliği’nin 39. maddesine dayanılarak ASKİ tarafından yeni kanalizasyon ve içme suyu hattı döşendiğinde veya mevcutlar iyileştirildiğinde, bunların hizmet edeceği saha dâhilindeki konut sahiplerinden kanal katılım ve şebeke hissesi adıyla bir bedel alınıyor.
ÇAYYOLU VE MAMAK FARKLI
Örneğin Mamak, Pursaklar, Altındağ’dakiler 1250-1500 lira ödeyerek su abonesi olurken Çayyolu, Yaşamkent, Bağlıca, Alacaatlı veya Dikmen’deki vatandaşların su abonesi olmak için yaklaşık 4 bin lirayı gözden çıkarması gerekiyor. Bu bedeli ödemeyeni ASKİ abone yapmıyor, evine su bağlamıyor. Daha önceki yazılarımda bu yüksek rakamların nereden çıktığını araştırmış, uzmanlarına sormuş, ASKİ’nin cevabına da köşemde yer vermiştim.
3 BİN LİRA ÖDEYEN ABONEDEN DAVA
Çankaya’da oturan ve 3 bin lira kanal katılım payı ve şebeke hisse bedeli çıkarılan bir vatandaş ASKİ’nin uyguladığı tarifeye dava açtı. Ankara 2. Vergi Mahkemesi 02/05/2012 tarih ve 2011/543 Esas, 2012/963 Karar sayılı kararıyla, ASKİ Tarifeler Yönetmeliği’nin 39. maddesini hukuka aykırı buldu ve oybirliği ile iptal etti.
AĞAR: BOŞLUK DOĞMAZ
Tahir Çalgüner, 1993’te Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’ne araştırma görevlisi olarak girdi. 2003’te aynı bölümün ana bilim dalında doktora eğitimine başladı. Çalgüner, 2009’dan itibaren bölüm ve dekanlık yönetimiyle çok sayıda sorun yaşadı.2010 Şubat’ta adli yargıya başvurdu. Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 15 bin liralık mobbing davası açtı. Dava dilekçesinde, Çalgüner, 2009-2010 yıllarında, dönemin Fakülte Dekanı Prof.Dr. İbrahim Gürer, Bölüm Başkanı Prof.Dr. Gülseven Ubay Tönük ve Bölüm Başkan Yardımcısı Doç.Dr. Metin Şenbil’in “psikolojik tacizine uğradığını” öne sürdü.
HUSUMETTEN RET
Dava sürecinde bilirkişi Çalgüner’e dönük “Ağır mobbing var” diye raporu verdi. İki yıl süren davada dosyanın esasına girmeyen mahkeme, Anayasa ve Devlet Memurları Kanunu’nda, “kamu görevlilerinin yetkililerini kusurlu eylemlerini nedeniyle oluşan zararlarda doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabileceğine” hükmetti. Dava “Husumet” nedeniyle reddedildi. Başka bir ifadeyle Çalgüner’ün mobbing davası için “psikolojik tacizine uğradığını” iddia ettiği kişiler değil devlet adres gösterildi. Çalgüner de bu kararı Yargıtay’da temyiz etti.
DEVLET MOBBİNG YAPAMAZ
Çalgüner’in ilginç davasında gözler Yargıtay’ın vereceği temyiz kararına çevrilirken, Mobbingle Mücadele Derneği Başkanı Hüseyin Gün’le konuştum. Bakın Gün kararı nasıl değerlendirdi:
“Eğer kişi bu cezayı kendisi ödemez devlet öderse o zaman mobbingin önüne geçilemez. Devlet memuru 657 sayılı kanunla korunuyor. Mobbing faaliyetlerinden dolayı bu kişiler adına devlet yargılanıyor. Bu durum pozitif hukuka ve evrensel hukuka aykırı. Devlet kamu görevlisini koruyor. Koruduğu için adli yargıdan uzaklaştırıp kalkan getiriyor.
Bu devletin işlediği bir suç değil. Bu kişisel bir suç. Eğer kişiye ceza verilmezse mobbing yapanlar için caydırıcı olmaz. Karar mantıksal açıdan yanlış. Tahir Çalgüner’e yapılan çok büyük bir hukuksuzluk. Dünyanın hiçbir yerinde böyle hukuka aykırı bir karar verilmemiştir. Çünkü devlet mobbing yapamaz. Mobbing kişisel bir kusurdur.”
MOBBİNG ALGILANAMIYOR
Engelli gazilere beş yıl önce yasa değişikliği ile getirilen çift maaş engelinin kaldırılması. Mail bir Kıbrıs gazisinin hukuki vasisi olan oğlundan geliyor. Gazi maaşı alan engelli gazilerin, kesilen engelli maaşlarının yeniden bağlanması için düzenleme yapılmasını istiyorlar. Önce o mail.
“Babam engelli Kıbrıs gazisi olup hukuki vasisi olarak ben yazıyorum. 4 yıldır mücadelesini verdiğim ama başarılı olamadığım sorunun çözülmesini yetkililerden talep ediyorum. Sorunun özü hem engelli hemde gazi olanlar ve hiçbir işte çalışmayan tek geçim kaynağı şeref aylığı alan gazilere ‘siz zaten şeref aylığı alıyorsunuz’ diye engelli maaşının verilmemesidir.
ENGELLİ MAAŞI VE ŞEREF AYLIĞI BAĞLANDI
Babam Memet Gülten 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı I ve II Taarruzlarına katılmış engelli Kıbrıs gazisidir. Savaştan beri psikolojik tedavi görmekte ve hiçbir işte çalışamamaktadır. Babama ilk olarak 1988 yılında yüzde 70 engelli olduğu için 2022 sayılı kanuna göre engelli maaşı bağlanmış, 1991 yılında ise Emekli Sandığı tarafından 1005 sayılı kanun gereği Şeref Aylığı bağlanmıştır.
TEK GEÇİM KAYNAĞI 540 LİRALIK ŞEREF AYLIĞI
1991 yılından 01.12.2007 tarihine kadar hem engelli maaşını hem de şeref aylığını almakta iken 01.12.2007 tarihinde 5510 sayılı SGK kanunda yapılan kanun değişiklik ile engellilik maaşı, gazi maaşı (şeref aylığı) aldığı için kesilmiştir. Halen engellik oranı yüzde 70 olan ve hiçbir sosyal güvenlik kurumundan maaş almayı gerektirecek bir işte çalışmayan babamın tek geçim kaynağı 540 TL’lik şeref aylığıdır. Yüzlerce kez telefon, fax, mail ile ilgili kurumlara belirtmeme rağmen engelli gazilerin bu sorunu çözülememiştir.
SORUNUMUZU KİM ÇÖZECEK
Bugüne kadar hiçbir sosyal güvenlik kurumuna (SSK-Bağ-Kur–Emekli Sandığı’na) bağlı olarak çalışmayan, tek geçim kaynağı engelli maaşı olup engelliliği halen yüzde 70 olan babam gibi engelli gazilerin sorununu kim çözecektir.
Gazilere gazi ve şehit yakınlarına iyi bir haberim var. Nihayet gazilerle, gazi ve şehit yakınlarının özel hastaneye sevksiz ve ek ücretsiz gitmesi için adım attı. Tasarı ile değişiklik yapıldı. O tasarıda dün Meclis’te görüşülmeye başlandı. Kısa süre içinde de TBMM Genel Kurulu’nda görüşülüp yasalaşması bekleniyor. Yasanın yürürülüğe girmesiyle artık gazi ve şehit yakınları da gaziler de özel hastaneye “ek ücret” ödemeksizin gitmek için “sevk” almak zorunda kalmayacaklar.
GAZİLERİN SEVK İSYANI
Geçen haftaki “Gazilerin sevk isyanı” yazımda, gazilerin bu konuda yaşadığı sıkıntıyı bir kez daha dile getirmiştim. Kıbrıs Gazisi Erdoğan Parlak, daha önce hangi hastaneye giderlerse gitsin sevk istenmezken, birkaç haftadır sevk istendiğini söylemişti. Yaşı ilerlemiş gazilerden sevk istenmesinin hem mevzuata aykırı hem de “külfet” olduğunu savunan Parlak, bu durumun yasaya da anayasaya da aykırı olduğunu savunmuştu. Parlak bu konudaki tartışmaları noktalayacak bir düzenleme de istemişti.
BAKANLIK YASAYA KOYDU
Yetkililer de sonunda bu serzenişleri duydu ve harekete geçti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu konuda tartışmaları noktalayan bir düzenlemeye gitti. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı’nda, terörle mücadele, emniyet ve asayişin sağlanmasına ilişkin görevleri nedeniyle malul kalanlar ya da Kore, Kıbrıs ve İstiklal Savaşı gazisi olarak şeref aylığı bağlanmış olanlar ile bunların eşlerinden özel hastaneye ek ücret ödemeksizin gidebilmelerinde aranan “sevk” kağıdı alma şartı kaldırıldı.
EŞLERİ DE YARARLANACAK
Gaziler Derneği Genel Başkanı Emekli Albay Şükrü Tandoğan da bakın düzenleme ile ilgili ne dedi:
Yaşı ilerlemiş gazilerden sevk istenmesinin hem mevzuata aykırı hem de “külfet” olduğunu savunan Parlak bakın ne dedi:
“Beş yıldan bu yana gazi kartımı göstererek, hiç problem olmadan fark ücreti talep edilmeden özel hastanede tedavi oluyordum. Ama bir hafta önce yine aynı özel hastaneye gittim bu kez sevk almamı istediler.
DEVLET HASTANESİ SEVK EDEMEDİ
Kolay olacağı düşüncesiyle önce Aile Sağlık Merkezi’ne gittim. Ancak, onlar ‘biz veremeyiz hastaneye gidin’ dediler. Devlet hastanesine sevk için başvurdum. Onlar da ‘Bu tedaviyi biz de yapıyoruz, sevk edemeyiz’ yanıtı verdiler.
TEDAVİM YARIM KALDI
Tedavimi yapan özel hastaneye tekrar gittim. Bana 90 lira muayene parası yatırdığınız takdirde tedavinizi yaparız dediler. Bizim kanunumuza göre gazilerden hiçbir fark ücreti ve ilaç farkı alınmaz. İstenen bu fark Anayasanın 61. maddesine ve yasalara aykırı bir durum. Bugüne kadar yoktu. Niye ve neden şimdi çıktı? 2007’de kanun değişikliği yapılmıştı. Sosyal güvencesi olmayan gaziler için böyle bir hüküm konulmuştu. Beş yıl sonra yanlış şekilde uygulanmaya başladı.
KANUNA AYKIRI ÇÖZÜLMELİ
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Aileden sorumlu Devlet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu’na bu durumu bildirdim. Meclis İnsan Hakları ve Sağlık Komisyonu başkanlıklarına da faks çektim. Sevk alamadığı için ya gazi parasını ödeyip tedavi olacak. Ya da tedavisi yarım kalacak. Yaşı ilerlemiş bir kişi için sevk almak külfettir. Anayasaya da kanuna da aykırı bu duruma bir an önce çözüm bulunmasını istiyoruz.
İnternetten çoğu kez zayıflama, cinsel güç artırıcı olarak tamamen bitkisel diye satılan sahte ilaçlara “kasten öldürme” cezası geliyor.
Sağlığı tehdit eden ürünleri mercek altına alan ve sahte ilaca savaş açan Sağlık Bakanlığı şimdi de mevzuat değişikliği için harekete geçti. Sahte ilaç satıp insanların ölümüne neden olanlar TCK’da yapılacak değişikle “kasten öldürmek” kapsamında cezalandırılması için çalışma yürütülüyor. Sağlık Bakanlığı’nın TCK’nın 82. maddesi başta halkın sağlıyla oynanmasına ilişkin maddelerde caydırıca mevzuat değişikliği öngörecek çalışması son hali verildikten sonra Bakanlar Kurulu’na sunulacak.
SİTELERE SAVAŞ AÇILDI
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, sağlığı tehdit eden ilaç ve gıda takviyesi gibi “tamamen bitkisel” diye satılan ürünlere internette de savaş açmıştı.Bu ürünlerin internette pazarlanmasını engellemek için harekete geçen bakanlık, başta 75 internet sitesinden satış yapıldığını belirledi. Son 10 ay içinde endikasyon belirtilerek tanıtılan veya zararlı kimyasallar içeren yüzlerce tıbbi cihaz, kozmetik ve gıda takviyesi ürünle ilgili toplatma kararları da alındı ve suç duyurusunda bulunuldu.
REKLAMLARI DA YASAKLANDI
Reklam Kurulu da bu ürünlerin reklamlarını yasaklayarak idari para cezası uygulamasına karar verdi. Ancak, toplatma kararına rağmen satışa devam edildiğini tespiti üzerine 81 ilin valisine “Denetimlere kesintisiz devam edin” talimatı verildi. Sorumlular hakkında adli ve idari tüm kanuni işlemleri başlattı.
MEVZUAT YETERSİZ
Ancak, mevzuat yetersizliğinin olduğunun ortaya çıkması üzerine bakanlık bu konuda da çalışma kararı aldı. Son olarak, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla Ankara, İstanbul, Bursa, Van ve Aydın’da eş zamanlı operasyon düzenleyen ekipler, 23 kişiyi gözaltına alınmıştı. 23 zanlı, emniyetteki işlemlerinin ardından “örgüt kurma” ve “Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefet” suçlarından adliyeye sevk edilmişti.
İlk mail Emek’te evini su basan bir okurumdan. Kadın okuruma, sigorta şirketinden “Çatı akmış o yüzden evi su basmış. Bu sizin poliçenizin kapsamı dışında” diye ödeme yapılmamış. Bahçelievlerden bir erkek okurumdan gelen maile göre ise poliçesinde olmasına rağmen sigorta şirketi banyosunda meydana gelen hasarı karşılamamış. Benzer şekilde konut sigortalarıyla ilgili onlarca şikayet maili ulaştı.
ALTINLARIN FATURALARINI ALIN VE SAKLAYIN
Bir başka mail evi soyulan başka bir kadın okurumdan. Altınlarının ve diğer takılarının faturalarını ibraz edemediği için bedelleri hırsızlık sigortası kapsamında karşılanmamış. Bu şekilde de onlarca mail aldım. Sigorta şirketleri fatura yoksa genellikle takıların bedellerini karşılamıyorlar. Poliçenize bakın, dikkatle okuyun, sigorta şirketinin isteyebileceğini düşünerek, takılarınız başta değerli eşyalarınızın fatura ve belgelerini saklayın. Sonuncusu ise en çarpıcı olanı. Mersedes cipi olan ve kaza yapan bir başka kadın okurumdan ise tamir sürecinde kullanması için verilen kendisi yurtdışına giderken “tamir bitti” diye dosyası kapatılınca, günlük 105 lira oto kiralama ücreti alınması. İşte o mail:
KOLUMAN SİGORTA’DAN ŞİKAYET
Oya Hanım, köşenizi okuyan biri olarak yakın bir tarihte sizin de başınıza gelen olayı (çanta hırsızlığı) okuyucularınızla paylaşmanız benim de başıma küçük bir kaza sonucu gelen sigorta denen yapının en olumsuz şekliyle karşılaşmama ve üzülmeme neden olan bu konuyu size aktarmak isteğini adeta ateşlemiştir.
13 Ekim 2012 Cumartesi günü saat 14.00-14.30 arası bir Özel Halk otobüsünün park halindeki arabama çarpması sonucu ön tampon hasar gördü. Kaza sonrası ilk olarak aradığım yer on yıldır müşterisi bulunduğum Koluman Sigorta olmuştur. Sigorta ile ilgili kişiyi aradığımda telefona çıkan kadın, “Ben malesef şu anda cenazedeyim. Kazanızının Cumartesi günü olması da büyük şansızlık” demiştir. Sigortamın Koluman’ın anlaşmalı olduğu Groupama Sigorta Şirketi’nden “Süper Oto Kasko Poliçesi” ile sigortalı olduğu bilgisini de malesef sorunumu çözmesi ve beni yönlendirmesi gereken bu kişiye kaza sonrası tüm sıkıntıma rağmen iletmek zorunda bırakılmam da ayrıca düşündürücü olmuştur.
ÖZEL KOŞULLARA UYULMADI
Kaza sonrası tüm işlemlerin tamamlanmasının ardından kaza raporumu aldım, Koluman Gölbaşı Tesislerine tüm diğer evraklarla birlikte arabamı da bıraktım. Mercedes kullanıcı olarak, bizlere tanınan,tamir sürecinde ücretsiz bir araç verilmesi hatta otelde ağırlanma vs gibi özel koşullar olduğu halde, bu aracın temini de sigorta şirketimin ilgisizliği nedeniyle ayrı bir eziyet halini almıştır. Arabamı Gölbaşı’nı bir hayli geçen bir mevkide bulunan Koluman kaporta tamir yerine bıraktıktan sonra oradan tekrar Gölbaşı’na (Orada çalışanların iyi niyeti sayesinde tamamen kişisel refekatle Gölbaşı’na bırakıldım) ve Ankara’ya tamamen kendi imkanlarımla dönmek zorunda kaldım. Anlaşmalı Zeplin Oto Kiralama’nın Reşit Galip Caddesi’ndeki yerine de aynı şekilde ulaşmak zorunda bırakıldım. Kazanın stresi ile maddi-manevi yıpranmış bir halde geldiğiniz, Zeplin Kiralama da nezaket kurallarına da uymayan bir muamele ile karşılanmanın ardından kredi kartınzının mail order numarası, TC kimlik numarası adeta zorla alınıyor görünümü işin en perişan edici tarafı oluyor. Muhatap olmamanız gereken kişi ve kişilerle sigortanız doğrudan sizi muhatap ediyor. Öyleyse ben neden sigorta yaptırıyorum? Sigorta şirketim nerede?