22 Mayıs 2012
Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nda, bir öğretim üyesinin oda kapısının önüne dökülen su ve yağ karşımı “domuz büyüsü yapıldığı” iddiasını gündeme getirdi ve ortalık karıştı.
HACETTEPE Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nda, bir öğretim üyesinin oda kapısının önüne dökülen su ve yağ karşımı “domuz büyüsü yapıldığı” iddiasını gündeme getirdi ve ortalık karıştı.
İsmini vermek istemediğim öğretim üyesi bu durumdan çok rahatsız olup güvenliğe tutanak tuttururken, Hacettepe Üniversitesi Rektörülüğü’ne şikayete hazırlanıyor.
Konservatuvarda garip olay
2011-2012 eğitim öğretim yılı içinde Rektör seçimleri ile gündeme gelen Hacettepe Üniversitesi’nde, doğal olarak idari yapılanmaya ilişkin değişiklikler yaşanmıştı. Ancak, konservatuvardan gelen dönem ortasında ders saatlerinin ve isimlerinin değiştirildiği, dışardan müdahaleler yaşandığı iddiaları üzüntü verici. 9 Mayıs’ta ise çok garip bir olay yaşandı. Bakın şöyle:
Dersten önce sabah odasına giden öğretim üyesi kapısının önüne su-yağ karışımı döküldüğünü gördü. Duruma çok şaşırdı. Güvenliği çağırdı ve tutanak tuturdu. Yapılan incelemede bu sıvının nasıl ve kim tarafından döküldüğü belirlenemedi. Ancak, üniversite çatısı altında yaşanan bu garip olay diğer öğretim üyeleri ve çalışanlar arasında da tedirginlik yarattı. Konservatuvardaki sıkıntıya ilişkin bana ulaşan maillerden biri aynen şöyle:
Türkiye’nin en güçlü üniversitesinin çatısı altındayız
“Ülkemizin sanat yaşamında söz sahibi olma önceliğini üzerinde başarı ile taşıdığına inandığımız Ankara Devlet Konservatuvarı’nda oluşan yeni görev dağılımında veya atamalarında aceleci, tereddüt imkanı yaratan çalışma ve değerlendirmelerin öne çıkabildiği, her Anasanat Dalı için farklı uygulamaların yapıldığını görüyor ve üzülüyoruz. Müzik, Müzikoloji ve Sahne Sanatları Bölümlerini yapısında bulunduran Konservatuvar’ın Türkiye’nin en güçlü üniversitesinin çatısı altında olması da bir diğer ayrıcalığı olarak kabul görmüştür.
Arka bahçe olmasın
Yazının Devamını Oku 1 Mayıs 2012
BAŞBAKANLIK Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı(YTB) Türkiye’den Balkanlara, turizm atağı başlatmak ve “gönül bağı”nı güçlendirmek için harekete geçti. Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala başkanlığındaki Türk Heyeti 21-23 Nisan’da, Makendonya ve Kosova’daydı. YTB’nin desteği ile Doğu Makedonya Türkleri Derneği’nce Radoviş’te düzenlenen sünnet şölenine katıldılar. Heyette ben de vardım. Bu hafta size Osmanlı izlerini taşıyan kendimizi yurtdışında değil Türkiye’de gibi hissettiğimiz o toprakları yazmak istedim.
İlk durak, 19. Yüzyıl Osmanlı kentlerine benzeyen Üsküp’tü. Vardar Nehri, Üsküp’ü ikiye ayırıyor. Bir tarafta kalenin, eski çarşının, Osmanlı zamanında yapılmış cami ve hamamların olduğu ağırlıklı olarak Arnavut ve Türklerin yaşadığı eski Üsküp var. Diğer tarafta yeni ve büyük binaları, kafeleri, alışveriş merkezleri, yeni yapılan heykelleri ile modern görünümlü daha çok Makedonların yaşadığı yeni Üsküp. Kentin simgesi Taş Köprü 15. yüzyılda inşa edilmiş. Sultan I. Murad döneminde yapılan 13 gözlü, eşsiz bir mimari yapı. Bu Taş Köprü işte bu iki Üsküp’ü birbirine bağlıyor.
Alaca Camiine hayran kaldık
Makedonya’daki öteki ilginç duraklarımız Harabati Baba Tekkesi, Alaca Camii gibi eşsiz Osmanlı eserleri ve tabi Türklerin yoğun yaşadığı Alikoç, Buçim gibi yörük köyleri oldu. Türkiye’deki cami örneklerinden farklı olarak tezhip yerine örneğine sadece Balkanlar’da rastlanan İslami geleneğe uygun canlılar dışında Kabe, çiçek, konak ve benzeri resimlerle süslü Alaca Camii’ne hayran kaldık. Müsteşar Ala ve eşi Gülseren Ala, Başkan Yurtnaç ve eşi Dilek Yurtnaç başta hepimiz bu güzel camiide hatıra fotoğrafları çektik.
Türk heyeti camiinin hemen yakınındaki kuran kursunu da ziyaret etti. 80 yaşındaki 45 yıldır hafız olmadığı halde hafız yetiştiren Mahmut Arslani Türk heyetinin ziyaretinden çok memnun olduğunu belirtti ve bakın ne dedi:
“Kuran öğretmenin yasak olduğu savaş yıllarında geceleri gizli gizli ders veriyorduk. Şimdi burada 25’i hafızlık öğrenmek için gelen 200 çocuğumuza sabah ezanından itibaren ders veriyoruz. ”
Osmanlı döneminden kalma en büyük Bektaşi külliyelerinden birisi olan Harabati Baba Tekkesi’nin görevlileri de Müsteşar Ala aracılığıyla Başbakan Tayyip Erdoğan’a selam gönderdi. Üsküp’te hala Başbakan Erdoğan’ın posterleri göze çarparken, Türkler, Erdoğan’ı çok sevdiklerini belirtterek, Heyete sevgi gösterisinde bulundular ve Türk bayrakları açtılar.
Gönül bağımız var
Başkan Yurtnaç’la geziyi ve Balkanlara dönük çalışmalarını konuştum. Bakın neler anlattı:
“Osmanlı bölgede 500 yıldan fazla kaldı. Tarihi bir miras var, kimse reddedemez. Bu mirasa sahip çıkıyoruz, farkındalık yaratmak istiyoruz. Amacımız buradaki kardeşlerimizle kaynaşmak. Bu bir gönül bağıdır. Ülkemizin sınırlarını değiştirmek genişletmek gibi bir düşüncemiz gizli ajandamız yok. Tarihih mirasın canlı tutulması için sivil toplum kuruluşları ile birlikte eğitim, kültür ve sosyal alanda etkinlikler yapıyoruz. Doğu Makedonya Kültür Derneği’yle birlikte sünnet şölenini o çerçevede yaptık.
İstanbul’dan, Ankara’dan, Van’a gitmek, neyse Kosava’ya ve Makedonya’ya gitmek aynı sürede olan şeyler. Bu ülkeler Yugoslavya’dan ayrılan ülkeler. Tecrübelerimize ihtiyaçları var. Onlarla birlikteyiz. Yoğun olarak buradayız. Türkiye’den Balkanlara doğru turizm hareketini başlatmak istiyoruz. Burada görülecek çok büyük mirasımız var. İnsanlar kalkıp Japonya’dan Türkiye’ye geliyor. 600 yıllık Osmanlı eserlerini görmek daha mı az önemli. Vatandaşlarımız üç kere Türkiye’de tatil yapılıyorsa, bir kere buraya gelsinler. Pirizen’in Bursa’dan bir farkı yok, gelip görsünler. Bizim kaybettiğimiz kültürel değerler burada yaşıyor. Selçuklu dönemi Anadolu’da geçmiş, Osmanlı Balkan devletidir.
Alnımız açık başımız dik
Burada biz alnımız açık, başımız dik dolaşabiliyoruz, yüzümüzü kızartacak bir olay yaşanmamış olmamış. Bu ülkelerin köprüsü, devlet binaları, medreseleri Osmanlı’dan kalma. Onur verici. Türkiye’deki insanımız bunları gelip görsün, kendini güçlü hissetsin. Bu duyguları yaşasın istiyoruz.
Türkiye bölgenin yükselen gücü. Bu dünya ve bölge barışı için çok önemli. Balkan dilleri bugün hala konuşuluyorsa, Osmanlı’nın engin hoşgörüsüne bağlı. Kimsenin dinine, diline kültürene müdahale etmemiş. Fransa Cezayir’de sadece 100 yıl kaldı. Cezayir’in resmi dili bugün Fransızca.”
Yazının Devamını Oku 17 Nisan 2012
TAMAMEN bitkisel adı altında internet ve televizyonlardan pazarlanan zayıflama, kilo kontrolü ağırlıklı satılan “sahte ilaçlara” dikkat.
“Bitkisel ilaç. Hiçbir yan etkisi yok” diye bazen eczanelerde bile satılan Sağlık Bakanlığı’nın sık sık toplatılmasına karar verdiği bu ürünler çoğu kez ölümcül sonuçlara neden olabiliyor.
TİTCK savaş açtı
Yeni kurulan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) sahte ilaca savaş açtı. Kurumun öncelikli konularından birisi halkın ilaç sanarak, internet ve çeşitli kanallardan hastalıklarına çare diye yüzlerce liraya aldığı, bu ilaçları satıp ümit tacirliği yapanların cezalandırılması olacak. Bakın bakanlık, TİTCK ve ilgili birimler neler yaptı.
Soruşturma açıldı
RTÜK’ü de yazı yazıp tedbir alınması için uyaran TİTCK, bu kişilere dava açılması için de düğmeye bastı. Sağlık Bakanlığı’nca, “dolandırıcılık ve nitelikli dolandırıcılık, halkın sağlığını tehlikeye düşürmek” iddiasıyla suç duyurusunda bulunuldu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da bu kişi ve kurumlara soruşturma açtı. Bu kişi ve şirket sorumlularının Tarım Bakanlığı’ndan “Gıda takviyesi” adı altında izin alıp “sağlık beyanı” ile birçok hastalığa çareymiş gibi satış yaptıkları ve halkı dolandırdıkları ve halkın sağlığını tehlikeye düşürdükleri iddiasıyla soruşturma kapsamında ifadeleri alınacak. Bakanlığın yeni yapacağı suç duyurularının ve açılan soruşturmanın etkin şekilde takibini ve sahte ilaçla mücadeleyi yeniden yapılandırılan TİTCK yürütecek. Bu amaçla Kurum’da Denetim Başkanlığı adıyla yeni bir başkanlık oluşturuldu. Daha önce sadece bir hukuk müşavirinin görev yaptığı hukuk müşavirliği ise bir baş hukuk müşaviri ve beş hukuk müşaviriyle güçlendirildi. Kurumda, halkı bilindirmek amacıyla basın ve halka ilişkiler birimi kurulacak.
Ruhsatı olmayan ürün almayın
SAĞLIK Bakanlığı yetkilileri ile de konuştum. Halkı bilinçli davranarak, özellikle internet ve televizyonlarda bu tür ürünler satan kişilere itibar etmemeleri, aksi halde ölümcül sağlık sorunlarıyla karşılaşabilecekleri konusunda uyardılar. Yetkililer bir ürünün bir hastalıkta etkinlik gösterebilmesi için faz çalışmaları denilen klinik çalışmalardan geçerek ruhsat alması gerektiğini, Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatı olmayan ürünlerin hiçbir güvenilirliği bulunmadığını da anımsattılar. Soruşturma sürüyor ama dikkat. Paranızla sağlığınızdan olmayın...
Yazının Devamını Oku 10 Nisan 2012
ANKARA, İstanbul’la birlikte Ekim’de Türkiye’de ilk kez düzenlenecek uluslararası kanun festivaline evsahipliği yapacak.
Dünyaca ünlü ses virtüözü Bobby McFerrin’e Ankara konserinde eşlik eden 40 yıllık kanun üstadı Tahir Aydoğdu, festivale Ermenistan, İran ve Yunanistan’dan kanunilerin davet edildiğini ve davetlerine olumlu yanıt aldıklarını söyledi. Festivalin koordinatörlüğünü üstlenen Aydoğdu’ya önce başkenti sallayan McFerrin konserini sordum. Bakın, ne dedi:
Kanun ve Ney’i tercih etmiş
“Konser teklifi Bobby McFerrin’a yapılınca iki Türk enstrümanının da katılmasını arzu etmiş. Bize teklif ettiler. Benim ve neyzen arkadaşım Bilgin Canaz’ın youtube’daki kayıtları ulaştırıldı ve aynı sahneyi paylaştık. Konserden dört saat önce herkes kendi ses provasını, iki saat önce birlikte prova yaptık. Solodan sonra McFerrin’ın bana hasretle sarılmasını hiç unutmayacağım. Ben de aynı şekilde kendisini kucakladım. Konser, Türk müziğinin piyanosu kanun için dünya çapında tanıtım oldu.”
Kanun festivali Ekim’de
Sonra Aydoğdu’yla çalışmalarını sürdürdüğü toplam dört gün sürecek “Ferit Alnar Kanun Festivali ve Sempozyumu”nu konuştuk. Festival, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Tanıtma Fonu, İTÜ T.M.D. Konservatuarı ve ODTÜ Mezunlar derneği’nin katılımıyla, 1-2 Ekim’de İstanbul’da ve 3-4 Ekim’de Ankara’da yapılacak. Aydoğdu, festivalle ilgili de şunları anlattı:
Kanun sazının herşeyi konuşulacak
“Kanun anavatanı Türkiye olan bin yıllık çalgı. O nedenle ilk kez yapılacak festivalinin katılımcısı daha çok Türkiye’den. Anadolu’dan kanuniler gelecek. Amacımız kanun sazının herşeyini konuşmak, sorunlarıyla güzellikleriyle.
Yunanistan’da kanonaki
Yazının Devamını Oku 4 Nisan 2012
ŞİDDET mağduru kadın ve çocuklara destek olmak üzere Ankara Barosu’nun geçen yıl başlattığı Gelincik Projesi bir yılı geride bıraktı.
Projenin başlamasının yıldönümü olan önceki akşam Ege, Sabahat Akkiraz, Mustafa Özarslan ücretsiz konser verdi. Salon tıklım tıklım doluydu. Ben de Hürriyet’in teşekkür plaketini almak onuru görevini üstlendiğim için o tören ve sonrasındaki konserdeydim. Size kısaca önce o geceyi anlatmak istiyorum.
Ankara ATO Congresium’da saat 19.30’da başlayacak konser, destek için çalan orkestra sanatçılarla prova yapamadığı için biraz gecikmeli başladı. Ücretsiz çalan orkestraya Ege seyirciden ekstra alkış istedi.
Gelincik, bürokrasi çarklarını döndürüyor
Konserden önce plaket töreni vardı. Gecenin ev sahibi Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu sahnedeydi. Gülen gözleriyle ve heyacanla rakamları verdi. 7/24 şiddet gören mağdur olan kadınların yardımına koştuklarını, Gelincik Merkezi’ne bir yılda 10 bin 500 yardım çığlığı geldiğini söyledi.
Gelincik Projesi’nin il özel idaresinin destek verdiği tek sivil toplum projesiolduğunu vurguladı. Ardından, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Ankara Valiliği, Yenimahalle, Çankaya, Altındağ, Mamak, Keçiören belediyeleri ve kapıları ardına kadar açan tüm devlet kurumlarına teşekkür etti. Tanıtım için medyaya ve destek olan herkese şükranlarını sunduğunu belirten Feyzioğlu, hepimizi duygulandıran bir olayı da şöyle anlattı:
“Bir sabah çalışmak üzere 7.30 gibi baroya gittim. Kapıda beni ufacık bir kadın bekliyordu. Kucağında küçücük bebesi, elinden ayısı sarkıyor. Çocuğu kucağıma verdi anlattı. 1.5 saatte indiremedim. Bana, ‘Otobüsten şimdi indim. Van’dan geliyorum, size sığındım, ağabeylerim peşimde beni öldürecekler.’ dedi. Hemen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı aradık. Telefonlar çalıştı. Bürokrasi çarkları hayatı tehlikede o kadının yurtdışına gönderilmesi için hiç dönmediği kadar hızlı işledi. Ben o anda anladım ki, iyi birşey yapıyoruz. Bu Artık kadınlar yalnız değil. Ankara Barosu Gelincik Merkezi var. Size yürek dolusu teşekkürlerimi sunuyorum.”
Yazının Devamını Oku 28 Mart 2012
ADALET Bakanlığı’nın verilerine göre 2010’da 18 yaşından küçük 199 bin 461 sanık hakkında dava açıldı ve 47 bin 374’ü hakkında mahkumiyet kararı verildi. 31 Ocak itibarıyla cezaevlerinde 2 bin 360 çocuk suçlu var. Bunların bin 948’nin tutuklu, 412’si hükümlü. Eylemde kullanılan çocuk sayısı yüzde 50 arttı
Emniyet’in 15 ayrı ilde yaptığı son araştırmaya göre ise “taş atan çocuklar yasası” yürürlüğe girdikten sonra PKK kent merkezlerinde özellikle 16-17 yaşından küçük çocukları sokağa sürmeye başladı. Eylemlerde kullanılan çocuk sayısı yüzde 50 arttı.
Sabıkan varsa, hüküm ertelemesi yok
Türkiye’de ve dünyada artan çocuk suçluluğu sosyal bir sorun olarak çözüm beklerken, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’ndan (YCGK) başta PKK’nın sokağa sürmeye devam ettirdiği çocuk suçlulara kötü haber geldi. Sabıkalı çocuk ikinci kez suç işlediğinde cezası ertelenmeyecek. Kurul, kasıtlı bir suçtan sabıkası olan çocuklara CMK’nın 231. maddesiyle getirilen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” yoluyla ceza ertelemesi yapılamayacağına karar verdi. Önce bu kararın nasıl alındığına gözatalım:
Yedi yıllık davadan çıkan karar
İstanbul’da 24 Kasım 2005’te bir marketin önünde park eden bir vatandaşın arabasından çantası çalındı. Şikayetçi vatandaş, arabadaki çantasına kapkaç yapan üç şüpheliyi kovaladı. Ancak yakalayamadı. Hırsızlık olayını bildirmek üzere gittiği polis merkezinde başka bir adli işlem nedeniyle bulunan şüpheli Sait K’yı tanıdı. Sait K. 18 yaşından küçük olduğu için hakkında hırsızlıktan Bakırköy 3. Çocuk Mahkemesi’nde dava açıldı.
Mahkeme: Hırsızlığı alışkanlık haline getirmiş
Çocuk mahkemesi, sabıkalı olan Sait K’nın, hırsızlık suçunu alışkanlık haline getirdiği tespiti yaptı. Mahkeme, sanık Sait K’ya önce hırsızlıktan 2 yıl ceza verdi. Ancak yaşı küçük olduğu ve malın değeri “normal” sayıldığı için cezayı 1 yıl 4 aya indirildi. Sabıkalı oluşunu, geçmişini, yargılama sürecindeki pişmanlık göstermemesini gerekçe gösteren mahkeme cezayı ertelemedi.
“Ceza ertelemesi yapılsın” temyizi
Karar temyiz edildi. Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 26 Eylül 2011 tarihli kararıyla Çocuk Koruma Kanunu ve CMK’nın 231. maddesine göre ceza ertelemesi yapılmasına karar verdi. Mahkumiyet kararı bu nedenle bozuldu.
Başsavcılıktan itiraz
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, karara itiraz etti. Başsavcılık, Dairenin bozma kararının kaldırılıp, çocuk mahkemesinin mahkumiyet kararının onanmasını istedi. Kurul 20 Mart Salı günü Başsavcılığın itirazını görüştü ve kabul etti. Sabıkalı çocuğa ceza ertelemesi yolu kapandı.
3 milyon avroluk umut veren proje
YCGK’nın, mevzuattan kaynaklanan son kararı böyle. Rakamlar ise ortada. Adalet Bakanlığı, AB’nin finansmanı ve UNICEF’in teknik desteğiyle yürütülecek üç milyon 150 bin avroluk 24 ay sürecek “Çocuklar için Adalet” projesine start vermişti. Bu proje kapsamında, mevzuat ve mekanizmalar değiştirilecek. 160 adliye binasında uluslararası standartlara uygun “çocukla görüşme odaları” yapılacak. Savcılık çocuk büroları güçlendirilecek. Çocuğun adil yargılaması garanti altına alınacak ve özgürlükten yoksun bırakılmaya son çare olarak başvurulacak.
Proje umut veriyor.
Yazının Devamını Oku 21 Mart 2012
KİRACI okurum, Batıkent’te iki katlı bir binayı kiraladığını, işleri azaldığı için üst katı boşalttığını bu yüzden kirada indirim isteyip isteyemeyeceğini sormuş. Bu konuda Yargıtay’ın örnek kararı varsa istemiş. İşte yanıtım. Aynı konuda bir dava İzmir’de açılmış. Önce İzmir’den Ankara’ya Yargıtay’a kadar uzayan bu davanın seyrine bakalım:
“Son katı kullanmıyorum” kiradan düşün
İzmir’de, 1981’den bu yana üç katlı binayı kiralayan iki davacı, üçüncü kattaki panoromik restoran barı kullanmadıklarını gerekçe gösterip, yıllık 29 bin 650 liralık kiradan bu katın kira bedelinin düşülerek, kiranın tespitini talep ettiler. Davalı kiralayan dernek, kiranın indirilmesine karşı çıktı ve davanın reddini istedi.
Mahkeme: Hakkaniyete uygun olmaz
İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi, kullanılmayan kat nedeniyle kira bedelinin indirilerek, tespiti davasını kabul etti. Mahkeme, kullanılmayan ve teslim alındığı anlaşılan kısımla ilgili kira alınamayacağına bunun “hakkaniyete” uygun olmayacağına karar verdi. Yıllık kira parasını, üçüncü kat kira bedeli düşülerek, 15 bin 958 liraya indirdi. Dava, temyiz edilince Yargıtay’a geldi.
Yargıtay bozdu: Taşınmaz bütün olarak kiralandı
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, temyizde davanın reddi gerektiğini savunarak, yerel mahkeme kararını bozdu. Daire, taşınmazın bir bütün olarak kiralandığına, kısmi kullanma durumunu davalı kiralayanın kabul etmediğine vurgu yaptı. Mahkeme ise taraflar arasındaki kira aktinin devam ettiğine, üçüncü katın kullanılmadığına ve tahliye edilen kat konusunda ise anlaşamadıklarına dikkat çekti ve ilk kararında direndi.
Son sözü Genel Kurul söyledi
Bunun üzerine, kira davası geçen Aralık’ta Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na (YHGK) taşındı. Kurul, daire kararı yönünde mahkemenin direnme kararını da oybirliği ile bozdu. Kurul, üç katlı bir binayı kiralayan kiracının “üçüncü katı kullanmıyorum” diye kira indirimi istemeyeceğine hükmetti. Böylece, mahkemenin kullanılmayan kat nedeniyle kira bedelinin indirilerek, tespitine ilişkin kararı Yargıtay’dan dönmüş oldu.
Yargıtay’ın bu konudaki son örnek kararı işte böyle.
Yazının Devamını Oku 14 Mart 2012
GEÇEN hafta kadınlar günüydü. TBMM, temel kanun olarak ele alıp kadına karşı şiddete ağır cezalar getiren Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı’nı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kabul etti. Kadınlara yargıdan da 8 Mart jesti geldi. 910 karanfil, 80 gül
Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, ilk kez bu yıl Yargıtay’daki tüm kadın çalışanlara çiçekler dağıtarak, kadınlar gününü kutladı. Yargıtay’daki, kadınlara 4 buket, 910 karanfil, 80 gül dağıtıldı. Çiçeklerin üzerinde, “Dünya kadınlar gününüz kutlu olsun Nazım Kaynak” notu iliştirildi. Yargıtay tüm mensuplarına da mesaj atarak, eşlerinin de kadınlar gününü kutlamayı unutmadı. Yargıtay’ın intranetinden de kadınlar günü kutlama mesajı yayınlandı.
HSYK da unutmadı
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Ahmet Hamsici de kadınlar gününü unutmadı ve tüm kadın meslektaşlarının ve yargı çalışanlarının kadnlar gününü kutladı. Bakın o mesajda şöyleydi:
“Yurdumuzun kurtuluşunda ve kuruluşundan itibaren çok büyük emekleri bulunan, hayatın her alanında sevgiyi, şefkati, fedakarlığı, üretkenliği ve duyarlılığı temsil eden, modern Türkiye’nin inşasında vazgeçilmez bir yeri bulunan kadınlarımızın ve aynı zamanda büyük bir özveriyle görevlerini yerine getiren bayan meslektaşlarımızın ve yargı çalışanlarının kadınlar gününü kutlarız.”
Yargıda kadının adı yok
Kadınlar günü kutlamaları jest olarak çok güzel. Ama malesef yargıda kadının adı yok. Yargıtay’da sadece dört daire başkanı var. Danıştay’da Yüce Divan görevini üstlenen 15 üyeli Haşim Kılıç’ın başkanı olduğu Anayasa Mahkemesi’nin, sadece iki kadın üyesi kadın. Fulya Kantarcıoğlu ve Zehra Ayla Perktaş.
Kadınlar gününde üç kadına sürgün
Gaziantep Sağlık İl Müdürlüğü 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, üç kadın çalışanı sürgün etti. Sağlık Müdürlüğü’nün, Aysun Kaya, Semiye Yılmaz, Sermin Gökpınar adlı sağlık çalışanları başka yerlere gönderildiler. Yankıları sürüyor.
Bir kadınlar günü daha geride kaldı. Anlaşılan şu. Sadece kadınlar günü jestleri yetmiyor...
Yazının Devamını Oku