Tüketici artık sadece ayıplı otomobili için değil, banka kredisi, memnun kalmadığı ev, kiraladığı araba için de tüketici mahkemesinin kapısını çalıyor.
Ankara’daki tüketici mahkemelerine 2009’da 5 bin 567 dava açılırken, bu rakam 2010’da 8 bin 523, 2011’de 8 bin 538 ve 2012’de ikiye katlayarak, 19 bin 848’e yükseldi. Ankara’da yılın daha ilk yarısında geçen yılın dava sayısına yaklaşıldı.
ANKARA’DA BEŞ AYDA 18 BİN 550 DAVA
Ocak-Mayıs arasındaki ilk beş ayda tam 18 bin 550 dava açıldı. Bu rakamlar Ankara 7. Tüketici Mahkemesi Hakimi İlhan Kara’nın, Ankara Adliyesi’nin yayın hayatına yeni başlayan “Başkent Bakış” adlı dergisinde yeraldı. Kara, tüketici hukukunda yaşanan gelişmeler ve tüketicilerin bilinçlenmesi ile birlikte dava sayılarında sürekli artış gözlemlendiğini vurguladı. Kara, bankalar ve TOKİ aleyhine yapılan başvuruların dava sayısını artırdığını belirterek, bakın şu değerlendirme ve uyarılarda bulundu:
DAVA SAYISI 30 BİNİ AŞACAK, HSYK MAHKEME SAYISINI ARTIRSIN
“Bugün için Ankara, Sincan, İstanbul, İzmir, Adana, Samsun, Kayseri, Bursa, Antalya, Konya’da müstakil tüketici mahkemeleri faaliyete geçirilmiştir. Başlangıçta bu illerde tek olan mahkeme sayısı sürekli artış göstermiştir. Gelen iş sayısındaki artışlar örneğin 2013 yılının ilk üç ayında gelen evrak sayısının yıl sonu bazında 30 bin rakamını aşma eğiliminde olması gözönüne alındığında HSK tarafından mahkeme sayısının artırılacağı umulmaktadır.
BANKACILIK İŞLEMLERİ, TOKİ EVLERİ, KREDİ KARTI SÖZLEŞMELERİ
Aynı şekilde bireysel bankacılık işlemlerinden (konut kredisi, taşıt kredisi, nakit kredisi, tatil, teskere, seyahat, bayram, yılbaşı kredisi vb) kaynaklanan uyuşmazlıklar, TOKİ’den yapılan konut alımlarından kaynaklanan tapu iptal tescil, eksik ayıplı iş, geç teslim nedeniyle açılan tazminat davaları, yükleniciden yapılan konut alımları veya kat karşılığı inşaat sözleşmesinde yükleniciye özgülenen konut nitelikli taşınmaz mal alınması nedeniyle açılacak tapu iptali tescil veya eksik ayıplı iş vb tazminat davaları, paket tur (seyahat-tatil) sözleşmeleri, devre tatil, devre mülk sözleşmeleri, internet veya telefon üzerinden yapılan mesafeli sözleşmeler, her türlü abonelik (elektrik, su, telefon, doğalgaz, dergi, internet) sözleşmeleri kapıdan satış sözleşmeleri, kredi kartı sözleşmelerinden kaynaklanan ihtilaflarda tüketici mahkemesi görevlidir.
Hakim savcılara ek, bin 123 hakim savcı ve avukat adayı da sürekli görev yapıyor. Tam 107 bin 36 metrekarelik alan üzerine kurulu adliye artık yetmiyor.
Geçen haftaki yazımda, tartışmalı şekilde Antalya’ya atanan Ankara eski Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş’in hakim-savcı ve personelle yaptığı toplantı ve anket sonrası hazırlattığı rapordaki çarpıcı tespitlere yer vermiştim. Bu hafta ise 181 bin 524 metrekare alan üzerine kurulması önerilen yeni adliye ile ilgili rapordaki bazı önemli önerileri aktarmak istiyorum. Bakın şöyle:
NÜFUS HIZLA ARTIYOR
Türkiye İstatistik Kurumu çizelgelerine göre Ankara’nın 1990 yılında nüfusu 3 milyon 236 bin 626 kişiydi. 2020 yılında nüfusun tahmini 6 milyon 78 bin kişi, 2025 yılında ise 6 milyon 859 bin kişi olacağı hesaplanmıştır. Bu çizelgelere göre başkent nüfusunun her 30 yılda bir ortalama iki misli arttığı gözlenmektedir. Nüfus artışına paralel olarak başkentin ticaret hacminin artması nedeni ile nüfusunun beklenenin üzerinde artabileceği değerlendirilmektedir. 181 bin 524 metrekarelik alanda adliye ünitesi kurulmalıdır.
ÇOCUKLARA ÖZEL SORUŞTURMA
18 yaşından küçük çocukların soruşturmalarının ve yargılamalarının yapıldığı mekanların diğer kişilerden ayrı bir bölümde olmaması nedeni ile suça sürüklenen veya suç mağduru çocuklar ile korunmaya muhtaç çocukların karşılaştıkları ya da karıştıkları adli olaylar nedeni ile ayrıca ruhsal travma geçirmelerine neden olunabildiği görülmektedir. Bu kişilerin adli işlemler sırasında adliyede bulundukları esnada müdafiileri ve aileleri ile sosyal temaslarını hiç kesmeksizin özel olarak görüşebilecekleri ve birlikte zaman geçirebilecekleri gerektiğinde ruhsal destek alabilecekleri mekanların bulunması yargı hizmetlerinin en temel görevlerinden birisinin olduğu değerlendirilmektedir. Bu nedenle bu kişilere ait soruşturma ve yargılama mekanlarının ayrı bir bölümde dizayn edilmesi hedeflenmektedir. Bu konuda görüş birliği vardır.
GÜNEŞ ALAN ODALAR
Savcılar 13-16 metrekarelik karanlık odalarda güç koşullarda dünyada ikişer kişi oturarak görev yapıyorlar. En az 24 metrakare büyüklüğünde güneşten yeterince yararlanılan aydınlık odalarda görev yapmaları hedeflenmektedir.
200 dönümlük arazi tahsis edildi
Sıhhiye’deki Adliye’den icra mahkemeleri ve müdürlüklerinin geçmişte Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan Yenimahalle yolu üzerindeki binaya taşınması sorunu çözmeye yetmedi. Yeni Başsavcı Şimşek’in öncelikli idari konusu bina sorunu olacak. İbrahim Ethem Kuriş, halefi Şimşek’e bina projesi bırakarak gitti. Bu projeye göre halen Ankara merkez sebze ve meyve hali olarak kullanılan mevkide büyük bölümü Atatürk Orman Çiftliği’ne ait olan 200 dönümlük arazi yeni adliye için tahsis edilecek. Arazi tahsis ve devir işlemleri ise son aşamaya geldi.
100 GÜVENLİK KAMERASI
Kuriş, Başsavcılığı döneminde Başsavcı vekili Nuri Yiğit’le birlikte adliyenin acil sorunlarının çözümlenmesi için yoğun mesai yaptı. Son üç yılda, icraların taşınması dışında, hakim savcı odaları, duruşma salonları, kütüphane, konferans salonu, tuvaletler yenilenirken, güvenlik amacıyla x-ray cihazları, kapı dedektörleri değiştirildi. Adliye koridorlarındaki ve dış çevredeki kamera sayısı 58’den 100’e çıkarıldı. Bina sorunu ise alınan tedbirlere rağmen çözülemedi. Soruşturmanın gizliliği ilkesine aykırı olduğu halde iki savcının birlikte çalıştığı odalar, aile mahkemesi taraflarıyla yer sıkıntısı yüzünden çevredeki pastanelerde görüşme yapılmak zorunda kalınması yeni bina projesini zorunlu hale getirdi. Yeni adliye binası için farklı bir çalışma yöntemi belirleyen hakim-savcı ve personelle toplantı ve anketler yapan dönemin Başsavcısı Kuriş, çalışma raporu hazırlattı. Adalet Bakanlığı’na da sunulan rapor “Yeni adalet sarayı çalışma raporu”ndaki çarpıcı tespitler bakın şöyle:
ÜÇTE BİRİ BOŞTU
“Adalet Sarayı binası başlangıçta büyüklüğü nedeni ile 1/3’ünü dolduramadığı halde artan nüfus yoğunluğu ve proje eksiklikleri nedeni ile günümüzde maalesef yetersiz hale gelmiştir. Başkent olmasına rağmen batı ülkelerinde örneğine hiç rastlanmayan şekilde birden fazla cumhuriyet savcısı ve hakim aynı odada hizmet vermek zorunda kalmıştır. Mevcut binanın hizmete girmesinden bu yana geçen 23 yıllık süre geçmiş olup ilk on yıldan itibaren bina yetersiz hale gelmiş ve günümüzde ise artık ek binalarla hizmet vermeye çalışılmaktadır.
OMUZ OMUZA SORUŞTURMA
Cumhuriyet savcıları büyüklüğü 13-16 metrekare arasında değişen odalarda üstelik ikişer kişi oturarak görev yapmaları nedeni ile yürütülen soruşturmalarda aynı anda ifade alınması gerektiğinde, soruşturmanın tarafları küçücük odalarda birbirlerine omuz omuza yakın vaziyette bulunduklarından birbirlerinin soruşturma konularından zorunlu olarak haberdar olmaktadırlar. Bu nedenle en az 24 metrekare büyüklüğünde güneşten yeterince yararlanılan aydınlık tek kişilik odalarda görev yapmaları hedeflenmektedir.
Evli sevgiliye kızın ailesi dava açabilir mi?
Aldatılan evli kadınlar artık kişilik haklarına saldırıldığı gerekçesiyle “öteki kadın”a manevi tazminat davası açabiliyorlar. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, “öteki kadın”a tazminatı içtihat haline getirdi bile. Bana mail atan okurumun sorusu ise çok daha farklı ve son derece ilginç. Bana mail atan okurumun sorusu ise çok daha farklı ve son derece ilginç. Soru şu: “Kızımızın evli sevgilisini istemiyoruz, aile olarak dava açabilir miyiz”
Önce o mail:
“Köşenizi düzenli olarak takip ediyorum, insanların karşılaşabileceği durumlar ve hukuki yönden haklarının neler olduğuna dair bizleri aydınlatıyorsunuz çok teşekkür ederim. Benim size sormak istediğim konu şu. Evli bir kişi evlenmek vaadi ile bir genç kızla beraber olsa ama zamanla ne boşanma ne evlilik konusunda hiç parmağını bile kıpırdatmasa ve ne yazık ki kızın da burnu hiç koku almıyor olsa bunun için kızın ailesi adama karşı hukuki yönden ne yapabilir. Kız da evli sevgilisi de reşit. Ailesi bu adamı istemiyor. Ama kızlarını da vazgeçirmek mümkün olmuyor.
Öğrenmek istediğim şey kızın ailesinin kanunlar çerçevesinde en azından manen rahatlamalarını sağlayacak ne yapılabilir?”
MEDENİ KANUN’A AYKIRI
Okuruma yanıtım şöyle. Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesi eşlerin sadakat yükümlüğüne vurgu yapıyor. Bu maddeye göre evlenmeyle eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundalar. Eşlerden birinin diğerine karşı sadakatsizliği bu maddeye aykırı. Eşin evli olmasına rağmen bir başkası ile cinsel ve duygusal bir ilişkiye girmesi, evlilik sözleşmesi ile bağlandığı, sadakat borcu altına girdiği karısına karşı “haksız eylem” niteliğinde değerlendiriliyor. Daha ötesi hukuki sorumluluğu da var.
ALDATAN KOCA VE ÖTEKİ KADIN BİRLİKTE SORUMLU
Evlilik dışı beş yaşında bir kızı olduğunu yazan kadın okurum, “Kızımın babası işadamı. Fabrikası ve malvarlığı var. Kızıma ödediği 350 liralık nafakanın artırılması için dava açabilir miyim” diye sormuş. Okuruma Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (YHGK) 17 Nisan’da verdiği kararla yanıt vermek istiyorum. Kurul, evlilik dışı çocuklara, resmi nikahlı evlilikten doğan kardeşleriyle eşit yaşam standartı öngören ve nafakalarını artıran mahkemeyi haklı buldu. Aksaray’dan gelen iki dosyada babanın evlilik dışı doğan üç çocuğuna toplam 2 bin 900 lira nafaka ödemesine vize verildi.
ÜÇ ÇOCUĞA 2 BİN 900 TL NAFAKA
Önce dava dosyasından olayı ve bu kararın nasıl alındığını anımsatmak istiyorum:
İ.A adlı kadın, evli ve dört çocuklu S.A ile uzun süreli birlikte oldu. Bu birlikteliğinden evlilik dışı ikisi kız biri erkek, 1999, 2001 ve 2007 doğumlu üç çocuk sahibi oldu. Baba S.A ilköğretim 3 ve 5. sınıfındaki iki çocuğunu nüfusuna geçirdi. Mahkeme, ilköğretim çağındaki iki çocuk için 600’er liradan 1200 lira nafaka bağladı. Üçüncü çocuk için ise babalık davası açılırken, aile mahkemesi küçük kıza da 900 lira ayrıca nafaka bağladı. Yargıtay, önce 900 liralık nafakayı onadı. Küçük kızın 900 liralık nafakası kesinleşti.
NAFAKA ARTIRIMI DAVASI AÇTI
Anne İ.A, 2009’da üç çocuğuna baktığı için çalışamadığını, 450 lira kira ödediğini, okula giden iki çocuğu ile bakıma gereksinim duyan küçük kızının masraflarını karşılayamadığını savunarak, ilköğretim öğrencisi iki çocuğunun nafakalarının 600’er liradan 1500’er liraya yükseltilmesi için dava açtı. Baba S.A’nın avukatı, müvekkilinin dört çocuğu daha olduğunu, zaten bu iki çocuğuna toplam 1200 lira nafaka ödediğini, annenin de çocukların bakımına katılması gerektiğini, savundu. Talebinin kötü niyetli ve velayeti elinde bulunduran annenin zenginleşmesine, dönük Türkiye koşullarında “fantazi ve lüks” olduğu öne sürüldü.
2000 LİRA NAFAKA FAHİŞ
Aksaray 1. Aile mahkemesi, 3 Mart 2011 tarihli kararıyla nafaka artırımı davasını kısmen kabul etti. Davalı babanın okula giden iki çocuğuna ayrı ayrı biner liradan toplam 2 bin lira nafaka ödemesine karar verdi. Temyizde Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 18 Ekim 2011 tarihli kararıyla nafaka miktarını “fahiş” buldu ve bozdu. Bozma kararında bakın ne denildi:
Ankara’da bu vakıflardan biri de hakim ve savcıların kurduğu Adalet Mensupları Dayanışma Vakfı kısa adıyla ADYAV. Vakıf her yıl adalet teşkilatı çalışanlarının başarılı ve maddi açıdan sıkıntı çeken üniversite eğitimi gören çocuklarına 100 lira karşılıksız burs veriyor. ADYAV Genel Başkanı Ankara Hakimi Yaşar Akyıldız’la 26. yaşını kutlayan vakfı konuştum. En önemli hedeflerinin önce Ankara sonra İstanbul’da, yurt açmak olduğunu vurgulayan Akyıldız bakın vakıf faaliyetlerini nasıl anlattı:
26 YIL ÖNCE KURULDU
“Vakfımız 26 yıl önce 15 Nisan 1987’de bir kısım gönüllü yargıç, savcı ve avukatın girişimiyle kuruldu. Vakfımızın Kurucular Kurulu Salim Özkan, Nejat Özkan, Nevzat Tankut, Erol Dündar, Hilmi Özdemir Erol Öcal, Teoman Evren, Mustafa Tören Yücel, Cengiz Yelbaşı, Mükerrem Malatyalı, Selahattin Tekin, Ali Türkhaz ve Ümran Tan’tan oluşmaktadır. Bugün ADYAV’ın yüksek yargı, bakanlık merkez teşkilatı ve kürsüden olmak üzere 800’den fazla üyesi ve yaklaşık 300 bağışçısı bulunmaktadır. Bu sayı her geçen gün katlanarak artmaktadır.
AMACIMIZ YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
ADYAV’ın temel amacı, toplumda yardımlaşma ve dayanışma duygusunu geliştirmek, özellikle ekonomik bakımdan zor durumda olan yargı görevlilerinin çocuklarına eğitim bursu sağlamak, ekonomik darlığa düşen yargı mensuplarına maddi destekte bulunmak, yargı mensuplarının bilgi ve görgülerini geliştirecek diğer faaliyetleri yürütmek olarak ortaya çıkmaktadır.
BAŞARILI ÖĞRENCİYE BURS
Adalet teşkilatında görev yapan personelin dört yıllık üniversitede okuyan başarılı çocuklarına burs veriyoruz. Burs verdiğimiz öğrenciler arasında ilk sırada hukuk ve tıp fakültelerinde okuyanlar var. Burs verirken, öğrencinin ailesinin maddi durumunun zayıf olmasını ve başarısını kriter alıyoruz. 2012-2013 akademik yılı için de yaklaşık 100 öğrenci eğitim bursu almaktadır.
NASIL BURS VERİLİYOR
Ankara’dan mail atan kadın okurum, “Asgari ücretle çalışıyorum. Eşim beni aldattı, yoksulluk nafakası alabilir miyim? Eşimin bir sevgilisi olduğunu da öğrendim ondan da manevi tazminat isteyebilir miyim” diye sormuş. İşte yanıtım.
Medeni Kanun’un boşanmada tazminat ve nafakayı düzenleyen hükümleri arasında, 175. maddede gösteriliyor. Buna madde şöyle:
“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz”.
Bu hükmünde belirtildiği üzere; boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek eşin, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, diğer taraftan mali gücü oranında isteyebileceği nafakanın adı yoksulluk nafakası. Kanun koyucu, boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek eşin kusursuz olması şartını aramıyor. Yoksulluk nafakasına hak kazanabilmesi için, yoksulluğa düşecek eşin, diğer eşten daha ağır kusurlu olmaması yeterli sayılıyor.
YARGITAY ASGARİ ÜCRETİ ENGEL SAYMIYORDU
Yargıtay’ın, “asgari ücret kadını yoksulluktan kurtarmaz. Asgari ücretli kadına da nafaka ödenir” şeklinde örnek kararları vardı. Bu kararlar ışığında asgari ücret alan kadınlara da yoksulluk nafakası bağlanabiliyordu.
6 MART’TA FARKLI KARAR ÇIKTI
Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 6 Mart tarihli bu konudaki son örnek kararında asgari ücret veya bu ücrete yakın ücreti alan kadına yoksulluk nafakası bağlamaması yönünde karar oluşturdu. Yargıtay, boşanma ve tazminat kararını onarken, 350 liralık yoksulluk nafakasını “Kadının kendisini yoksulluktan kurtaracak miktarda düzenli ve sabit bir geliri var” diye bozdu.
Ankara’dan mail atan bir erkek okurum eşiyle anlaşamadıklarını, karısının küfür ettiğini, sürekli medyuma gittiğini, ailesinin de sürekli evliliklerine müdahale ettiğini yazıp, “Boşanmak istiyorum, karım küfür ettiği ve ailesi evliliğimize müdahale ettiği için tazminat talep edebilir miyim” diye sormuş.
Medeni Kanun’a göre eşler şiddetli geçimsiz gerekçesiyle boşanma davası açabildikleri gibi boşanmada kusuru olmayan taraf, kusurlu taraftan manevi tazminat talep edebiliyor. Yargıtay benzer bir davada iki hafta önce örnek karar verdi. Önce o kararı anımsatayım:
İzmir’de, İ.İ adlı erkek, N.İ ile evlendi. Çift, İ.İ’nin ailesine ait apartmanın üst katına yerleşti. Genç çiftin arasında bir sonra şiddetli geçimsizlik başladı. Kadın evden ayrıldı. İ.İ, 14 aydır evli olduğu karısına boşanma davası açtı.
KÜFÜR-BÜYÜ TAZMİNATI İSTEDİ
Karısının, her gece hakaret ettiğini, bunu duyan komşularının ailesine söylediğini savunan İ.İ, boşanmanın yanında, karısından beş bin lira da manevi tazminat isterken, şu gerekçeleri gösterdi:
“Karım ailesinin etkisiyle davamlı büyü işleriyle uğraştı, evin her yerinde muskalar bulduk. Onur kırıcı davranışları nedeniyle güvenimi, evliliğe olan inancımı kaybettim. Eşim rahat etsin diye gece gündüz çalıştım. Bu evlilik için çok masraf yaptım. Evi istediği gibi döşedik. 4 ay önce ortada hiçbir neden yokken beni terk etti, geri dönmedi. Boşanmak ve uğradığım zararlar için beş bin lira manevi tazminat istiyorum”
KADIN DA TAZMİNAT TALEP ETTİ
N.İ ise eşinin ailesinin kendisine düşman gözüyle bakıp hiç yalnız bırakmadıklarını, evin tuvaletleri dahil yeri yerini kendisine temizlettiklerini, evi terk etmeyip kovulduğunu öne sürdü. N.İ, asıl kendi kişilik haklarının zarara uğradığını savunarak, 20 bin lira manevi tazminat ve 500 lira nafaka istedi.