* 7 ay önce eşimden boşandım. Aşık oldum. Ama 300 gün beklemem gerekiyormuş. Hemen evlenmek istesem ne yapabilirim?
Boşanma kararı kesinleştikten sonra bir erkek ertesi gün bile evlenebilir. Ancak kadının 300 gün beklemesi gerekiyor. Bu da Medeni Kanun’un 132. maddesinden kaynaklanıyor. Bu süreye “iddet müddeti” adı veriliyor. Boşanmanın kesinleşmesinden önce eski eşlerin cinsel ilişkiye girmiş olmaları ihtimalini göz önünde bulundurarak doğacak çocuğun babasının belirlenmesinde ortaya çıkacak karışıklıkları engelleme amacıyla konulan çok eski bir madde. Ancak siz bu 300 günlük süreyi beklemek istemiyorsanız, mahkemeye dava açıp hamile olmadığınızı doktor raporuyla kanıtlayarak, bu süreyi kaldırabilirsiniz. Son bir not. Kadının boşandığı eşiyle tekrar evlenmesi halinde bu süre şartı aranmıyor. Bana göre ise günümüz teknolojik imkanları ışığında artık böyle bir düzenlemeye gerek yok.
CEPTEN HAKARET MESAJINI SİLMEYİN
* Cep telefonuma sürekli hakaret mesajları geliyor. Yasal olarak ne yapabilirim? Bu suç değil mi?
Bir kişinin telefona hakaret mesajı gönderilmesi Türk Ceza Kanunu’ndaki hakaret suçunu oluşturur. Cezası da 3 aydan 2 yıla kadar hapistir. Bu suçtan savcılığın işlem yapması için şikayetçi olmanız gerekir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulabilirsiniz. Suçtan maddi ve manevi zarar gördüğünüz için ise tazminat davası da açabilirsiniz. Hakaret içerikli kısa mesaj ya da mail alanlar için birkaç uyarıda daha bulunmak istiyorum. Bu tip mesajlar geliyorsa, karakola ya da savcılığa şikayette bulunun. Savcılık ilgili telekomünikasyon firmalarından mesaj dökümlerini ister. Ancak telekomünikasyon firmaları mesajlara dair içerik kayıtlarını tutmaz. Bu nedenle sadece mesajı gönderen numarayı, gönderildiği numarayı, gönderim saatlerini ve kişinin kimliğini tespit edebilir. Bu yüzden şikayetçi olacaksanız hakaret içerikli mesajları saklaması önemlidir. Hakaret mesajlarını sakın ama sakın silmeyin.
* Çankaya’da oturan kiracım tahliye kararına rağmen evi boşaltmadı. Ne yapabilirim?
Tahliye kararı verildiğinde doğal olarak kiracının evi boşaltması gerekir.Boşaltmadığına göre önce kararın temyiz edilip edilmediğini araştırın. Kiracı, tahliye kararını temyiz ederse, belirli bir bedeli şartıyla, temyiz kararına kadar tahliyenin uygulanması bekletilir. Kararın kesinleşmesi ya da teminatın yatırılmaması halinde mal sahibi olarak siz icra memuru marifetiyle, kiraya konu olan evin tahliye edilmesini sağlayabilirsiniz. Bu durumda polis yardımı da alınabilir. Kiracının malları daire dışına çıkarılır. Kiracınız evde yoksa malları yediemin olarak bir depoya teslim edilir.
ADRES DEĞİŞİKLİĞİNE 20 GÜN SÜRE
İndirime gitti. Biyonik kulak ameliyatları durdu. Bir aydır bu ameliyatlar yapılamıyor.
Önce Danıştay’ın Hürriyet’te yayımlanan o kararını anımsatmak istiyorum.
Eskiden Emekli Sandığı kapsamındaki memura, sağlık kurulu raporu ile kullanması zorunlu olan 33 bin 873 liralık biyonik kulağın 30 bin 982 liralık cihaz bedeli ödendi. Ancak ithalatı yapan firmanın kâr payı olarak eklediği 2 bin 891 liralık kısım ödenmedi. Vatandaş dava açtı ve kazandı. SGK’nın, “kâr payı ödemeyelim” talepli temyizi de reddedildi. Kurul’un (Esas No: 2010/3327 Karar No: 2012/128) kararında, “Cihazı ithal eden şirketin makul bir kâr payı ekleyerek, satması ticari hayatın gereği” denildi.
SUT DEĞİŞTİ AMELİYATLAR DURDU Bu kararla biyonik kulak, protez, ortez gibi tıbbi araçları ithal eden şirketlerin makul kâr payını faturaya eklemeleri ve bunun da SGK’ca ödenmesi yargı vizesi aldı. Başta biyonik kulak kullanıcıları eksik ödenen faturalara dava açmaya hazırlanırken, 1 Ağustos’ta, SGK, Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) değişiklik yaptı ve fiyatta indirime gitti. Daha sonra olanları Cochlear Implant Derneği Başkanı ve kendisi de biyonik kulak kullanıcısı durumundaki Mustafa Koyuncu ile konuştum. Koyuncu, üç ay önce kendisine de aynı cihazın takıldığını söylediği Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den yardım beklediklerini belirterek, bakın neler anlattı:
ON BİN VATANDAŞA BİYONİK KULAK“İşitme engelinde doğuştan veya sonradan oluşan tam kayıplı olma halinde tek tedavi şekli olan ‘kokler implant-biyonik kulak’ iç kulak protezi ülkemize uygulanmaya başladığı 1987’den beri 10 bin vatandaşımız duyma imkanına kavuşmuştur. İleri bir teknoloji ürünü fiyatı oldukça yüksek olan 25 bin liralık bu cihazın tüm bedelini ve ameliyat masrafını SGK karşılamaktadır. Cihazın garanti sürecinden 3-2 yıl sonraki yedek parça ve pil giderleri de yine SGK’ca ödenmektedir. Ama ayaktan tedavi grubundan yapılan bu ödemelerde geri ödemeler maalesef fatura bedellerinin çok çok altında kalmaktadır.
KULLANICILARIN YÜZDE 75’İ ÇOCUKÖrneğin ara kablosu için SGK 38 TL ödemektedir ama markasına göre bu kaloların fiyatı 160-640 TL, aktarıcı bobin 139 lira ama fiili fiyatı asgari 420 lira, 180 lira ödediği pil yuvası ise 320-700, 11 bin 400 lira ödediği konuşma işlemcisi ise 16 bin 400-16 bin 800 lira, pil için ödediği yıllık ücret 162 lira olmasına karşın pilde en düşük yıllık tutar 330-420 şarjlı pillerde 550-590 liradır. Tabii bir de SGK’nın hiç karşılamadıkları vardır. Örneğin komuta modülü 3 bin 950, FM sistemleri ise 2 bin 500-4 bin 500 TL lira arasındadır. Bu cihazı kullananların yüzde 75’i çocuktur ve aileleri genelde dar gelirli gruptadırlar. Biyonik kulak kullanıcıları ve aileleri ödemeleri mümkün olmayan mali yüklerle karşı karşıyadır.
SUT’TA YÜZDE 35 İNDİRİME GİDİLDİKoklear implant fiyatında 01.08.2013 tarihindeki SUT değişikliği ile yapılan fiyat indirimine bağlı olarak; bu cihazların üretici firmaları döviz kurlarının hep yükselmesine karşın fiyatlarda son iki senede yüzde 35’in üstündeki bir oranda indirme gidilmesiyle oluşan yeni fiyatla tamamı ithal olan bu cihazı Kliniklere vermediklerinden bir ayı aşkındır koklear implant ameliyatları yapılamamaktadır. Ömür boyu sessizliğe mahkum olma artık kader değildir. Tedaviye engel çıkarılmamalıdır. SGK; acil olarak firmalar ve kliniklerle görüşüp sorunun hemen çözülmesini sağlayarak çocuklarımızın ameliyatlarını derhal başlatmalıdır.
Biri 16, diğeri 19 yıldır boşandıkları ilk eşlerine nafaka ödeyen iki erkek okurum, “Eski eşlerimiz asgari ücretle çalışıyor. Bizden fazla gelirleri var. Ömür boyu nafaka mı ödeyeceğiz?” diye sormuşlar.
Önce, 4.5 ay evli kaldığı eski eşine 19 yıldır yoksulluk nafakası ödediğinden nafakanın kaldırılması için açtığı davanın reddedildiğinden yakınan İ.Ö.’nün o maili:
MİRAS KALDI, ÇALIŞIYOR
“Eski eşim boşandıktan hemen sonra asgari ücretle işe girdi. Babasından dul ve yetim maaşı alıyor. Ölen babasından 12 bin 500 lira nakit, bir otomobil ve 300 bin lira değerinde bir evin 1/4 hissesi miras kaldı. Evi annesinin üzerine geçirdi. Bunları ispatladım. Bu evde oturduğu için kira ödemiyor. İki yıl önce yoksulluk nafakasının kaldırılması için açtığım dava ise “karım yoksul” diye reddedildi. Yargıtay da bu kararı onadı.
1700 LİRA GELİRİ VAR
Şu anda eski eşimin 830 lira maaş, 370 lira dul-yetim maaşı, 100 lira ek ücreti, benden aldığı 200 lira yoksulluk nafakası olmak üzere toplam 1500 lira geliri var. Ortak kızımıza ise aylık 200 lira iştirak nafakası veriyorum. Ellerine 1700 lira para geçiyor. Benim ise 1930 lira emekli maaşı, 270 lira kira geliri olmak üzere toplam 2 bin 200 lira gelirim var. 400 lirasını nafaka olarak verince elimde sadece bin 800 lira para kalıyor.
İKİ ÇOCUK, ÇALIŞMAYAN EŞ
İşin komik tarafı ben yeniden evlendim. Yeni evliliğimden okuyan iki çocuğum ve çalışmayan bir eşim var. Mahkeme 1500 lira geliri olan ve kira vermeyen bir kişiye ‘sen yoksulsun’ diyor. Dört kişilik bir aileye ise ‘1800 lira yeter’ diyor. 1500 lirayı asgari ücret seviyesinde sayıp 1800 lirayı asgari ücretin üzerinde kabul ediyor. Bakmakla zorunlu olduğum üç kişiye her öğün çay ve simit yedirsem her öğün 1 liradan aylık 270 lira masrafım olacağını dikkate bile almıyor.
İskenderun Belediyesi’nin büyükşehir belediyesi statüsünde olmadığı için atık su tarifesi belirlemeyeceği şeklindeki mahkeme kararı Danıştay’dan döndü. Bu kararla atıksu da tarife yetkisiyle ilgili tartışma da noktalanmış oldu.
ATIK SU BEDELİ NEDİR?
Önce “Atık su bedeli nedir? Neden dolayı alınır? Hukuki dayanakları nelerdir? Ne zamandan beri alınmaktadır?” sorularının yanıtını ASKİ’nin resmi internet sitesindeki sayfadan aktaralım:
“Ankara ili sınırları içinde idaremize ait kanalizasyon hattının mevcut olduğu yerlerde şebeke hattını kullanan abonelerden alınan bedeldir. ASKİ Tarifeler Yönetmeliği 34. Maddeye göre her su abonesi tükettiği kadar suyu kirleteceğinden bunların uzaklaştırılması için atıksu bedeli ödemekle yükümlüdür. Bu bedel tüketilen suyun yüzde 50’sinden aşağı olamaz. Atık su bedeli 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’na istinaden 1987 yılından beri alınmaktadır.”
YÜZDE 100 ALINIYORDU
ASKİ’nin sayfasında şöyle de bir not var:
“Karayalçın döneminde 1992 yılında tüketilen suyun yüzde 100’ü atık su bedeli olarak alınmaktaydı. Günümüzde ise tüketilen suyun yüzde 50’si atık su bedeli olarak alınmaktadır.”
İSKENDERUN’DAN DANIŞTAY’A
Ankara’da çalışan sayısal bayi, haksız yere ruhsatını iptal ettiğini savunduğu Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü’nden davacı oldu. Önce, yargı kararıyla ruhsatını geri aldı. Sonra da, “Dükkanım on ay kapalı kaldı, müşterilerimi kaybettim, mahçup oldum” diye maddi tazminat yanında manevi tazminat talep etti. Manevi tazminatı da kazandı. Bu karar, haksız ruhsat iptaliyle müşterisine karşı mahçup olan tüm esnaflar için örnek niteliği taşıyor. 17 yıllık Ankaralı esnafın hukuk savaşı bakın şöyle:
ÖNCE RUHSAT DAVASI
Çankaya’da sayısal oyunlar bayiliği yapan bir esnafın ruhsatını Milli Piyongo İdaresi iptal etti. İşleri bozulan ve müşteri kaybına uğrayan esnaf vatandaş önce Ankara 2. İdare Mahkemesi’nde ruhsat iptali işleminin iptali için dava açtı ve kazandı. Danıştay da bu kararı onadı. Ruhsatını yargı kararıyla geri alan esnaf, bu kez kazanç kaybına uğraması ve yaşadığı üzüntü nedeniyle Milli Piyango aleyhine 70 bin lira maddi ve 30 bin lira manevi tazminat talebiyle Ankara 8. İdare Mahkemesi’nde ikinci kez davacı oldu. Ancak Ankara 8. İdare Mahkemesi, tazminat davasını reddetti.
MAHKEME: ZARAR MUHTEMEL
Mahkeme kararında, davacının, ortalama kazancının her hafta farklılık arz edebileceği, uğranılan zararın “muhtemel” olduğu, idare hukuku kuralları çerçevesinde “kesin bir zarar olmadığı” için maddi tazminat talebinin reddi gerektiği vurgulandı. Kararda, bayilik ruhsatı iptalinin tek başına işyerine kapanma gerekçe oluşturmayacağı, yargıdan dönen işlemin “tazminatı gerektirir ağır hizmet kusuru” olmadığı da kaydedildi. Mahkeme, manevi zararın oluştuğundan söz edilemeceği gerekçesiyle manevi tazminat talebini geri çevirdi.
DANIŞTAY’DA TEMYİZ ETİT
Davacı esnaf, tazminat davasını Danıştay’da temyiz etti. Temyiz dilekçesinde, sayısal bayinden hafatada ortalama 250 lira kazandığını, 1996’dan bu yana esnaf olması nedeniyle vergi levhasında başka faaliyetleri görünse de sayısal bayilik ruhsatı aldığı tarihten itibaren işyerindeki asıl kazancının sayısal oyunlar faaliyetinden oluştuğunu bildirdi. Bayilik için ana cadde üzerinde dükkan kiraladığı, ruhsat davasını kazanacağı ümidiyle işyerini kapatmayıp kirayı ve sabit giderleri ödediğini müşterilerine karşı mahcup duruma düştüğü ve üzüntü yaşadığını savundu ve mahkeme kararının bozulmasını istedi.
MAHCUBİYET TAZMİNATI
Bana da “Hukuken ne yapabilirim” diye sormuş. Önce okurumun o maili:
“40 yıldır aynı apartmanda oturuyorum. Üst kat komşum geçen yıl vefat edince iki oğlu evi kiraya verdi. Onların banyosundan benim daireme pis su sızmaya başladı. Bu yüzden duvarlarımda çatlaklar oluştu. Evde rutubet kokusu başladı. Varis çocukları ‘biz yaptırmayız, kiracı yaptırsın, kiradan düşsün’ diyor. Kiracı ise ‘Bana değil ev sahiplerine söyleyin. Ev onların ben yaptırmam’ diye direnirken, üzerine de bana hakaret etti. Dokuz aydır bu durumdayım. Çaresiz kaldım, nasıl bir yol izleyebilirim. Dava açsam kazanabilir miyim?”
TAMİR ETTİRİP DAVA AÇIN
Okurumun, bu durumda önce tamiratı yaptırıp rutubetten kurtulmak sonra da mahkemeye başvurmaktan başka çaresi görünmüyor. Bir avukata da başvurarak, adliyede dava açıp tamirat parası için maddi tazminat talep edebilir siniz. Hakarete uğradığınız için de ayrıca manevi tazminat isteme yolunuz da açık bulunuyor.
YARGITAY: YAŞAM HAKKI İHLALİ
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun da akan ama tamir ettirilmeyen banyolarve borularla ilgili “sağlıklı yaşam hakkı ihlal edildiği” şeklinde tazminat kararları var. Aydın’dan, Ankara’daki Yargıtay’a kadar gelen benzer davada verilen örnek karar, bakın şöyle alındı:
İKİ TARAF DA TAMİR ETTİRMEDİ
Aydın’da bir apartmanda yaşayan Y.N., üst kat dairenin sahibi R.O.’dan evine banyosundan su sızdığı ve rutubet yaptığı için tamirat yaptırmasını istedi. Evde kiracısı oturan R.O. ise pis su sızıntısının kendi kusuru ile olmadığını kiracısının kullanımından kaynaklandığını öne sürdü ve tamirat yaptırmadı. Bunun üzerine Y.N., Aydın 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 2 bin 500 lira maddi ve 3 bin 500 lira manevi tazminat talebiyle dava açtı.
AŞTİ yetkilileri, “Mağdur olmamak için biletlerinizi önceden ayırtın” uyarıları yaptı. Bayramda talep yoğunluğu ek seferlerle karşılanmaya çalışıldı. Ama bir firmanın otobüs eziyeti traji komik öyküye döndü. Nasıl mı bakın şöyle:
GECE YARISI GİTTİ
Nükra Siper, Arife gecesi memleketi Samsun’a gitmek istiyordu. Ankara-Samsun 1.15 otobüsü için Metro firmasından internetten bilet aldı. Ailesine yakınlarına da bayramda Samsun’da olacağını müjdeledi. Otobüsün kalkış saati nedeniyle gece yarısı AŞTİ’ye geldi. AŞTİ’deki Metro yazıhanesine gidip 00.50’de biletini bastırdı. Otobüsün kalkış saati geçti kimse yoktu. Yeniden yazıhaneye gitti. “Otübüs gelecek” dedikleri için 03.30’a kadar tam 3 saat bekledi. Ama sabırla beklediği otobüs bir türlü gelmedi. Bileti iptal edildi ve evine geri döndü.
Bayramı sevdikleri ile geçiremediği için tam bir hayal kırıklığı yaşayıp mağdur oldu. Mail atıp Metro firmasına şikayetini dile getirdi. Siper, gece yarısı ödediği taksi parası da dahil uğradığı maddi zararlar, yılda bir kere gelen bayramı ailesi ile geçiremediği için yaşadığı üzüntü nedeniyle manevi tazminat istedi. Siper’in şikayet maili bakın şöyle:
SENİNLE Mİ UĞRAŞACAĞIM
“8 Ağustos 2013’te 01.15 (çarşambayı perşembeye bağlayan gece) Ankara-Samsun otobüsüne bilet almıştım. Saat 00.50’de AŞTİ’deki Metro yazıhanesine gelip biletimi bastırdım. Fakat saat 01.15’te otobüs söylendiği yere gelmemişti daha. Sorduğumda ise ‘gelecek ama ne zaman belli değil’ dediler ve saat 02.30’a kadar beklememe rağmen otobüs gelmedi. Yazıhaneye gidip sordum, tekrar ‘03.00’te burada olacak’ dediler. Sonra ‘03.30’da gelecek’ dediler. Otobüsün gelmeyeceği ve aslında öyle bir otobüs olmadığı aşikardı. Ve yazıhanedeki ‘hakla ilişkiler müdürü’ adı altında çalışan şahıs aslında bu durumun saat 00.00’da belli olduğunu ama bana söylemediğini ‘bin kişiyle uğraşıyorum seninle mi uğraşacağım’ diyerek laubali bir şekilde kafa bulurcasına dile getirdi. İlk önce bu şahıstan şikayetçiyim. Sonra biletimi iptal ettirdim. Haliyle saat 03.00 sularında ve hala otobüs meydanda yoktu.
Birincisi: Ben Samsun’a gidemedim.
ASKİ’nin kendi belirlediği tarife ile milyonlarca kişiden su bağlamak için “kanal katılım payı ve şebeke hissesi” adıyla aldığı binlerce liralık bedelin hukuka aykırı bulup iptalinin ardından indirime gittiği ortaya çıktı.
FAHİŞ ÖDENEN PARALAR NE OLACAK
ASKİ, iptal kararından önce örneğin Çayyolu’nda 5 bin lira kanal katılım bedeli istediği dairelerden, 300 lira talep etmeye başlamış. Avukat Selçuk Bağcı ASKİ’ye iptalden önce binlerce lira kanal katılım payı ödeyip, fazla ödedikleri miktarlar için dava açan tüketicilerin sorunlarının hala çözülmediğini söyledi. Bağcı, bakın şu eleştirileri getirdi:
20 BİN LİRAYA VARIYOR
“ASKİ, kendi belirlediği tarifeler yönetmeliği gereği, Ankara’daki tüm tüketicilerden kanal katılım bedeli adı altında fahiş bedeller tahsil etmiştir. Öyle ki, Çayyolu civarındaki sitelerde bir daire için 15-20 bin liraya varan kanal bedelleri alınmıştır. ASKİ’nin tamamen keyfi olan bu uygulamasının dayanağı olan AKSİ Tarifeler Yönetmeliğinin 39. maddesi, sizin daha önce yazılarınıza konu ettiğiniz şekliyle Ankara 2. Vergi Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
İPTAL KARARLARI GEÇMİŞE YÜRÜR
Vergi mahkemelerinin iptal kararları geçmişe yürür ve iptal edilen işlemi, ilk andan itibaren hükümsüz hale getirir. Bununla birlikte şayet iptal edilen işlem, düzenleyici bir işlemse, ASKİ Tarifeler Yönetmeliği gibi bu düzenleyici işlem nedeniyle menfaati ihlal edilen veya hakkı muhtel olan kişilerin, düzenleyici işlemin iptaline ilişkin yargı kararının doğurduğu hukuki sonuçlardan yararlanmaları, hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 2011/217 E, 2011/616K sayılı ilamı konuyu tereddüde mahal bırakmayacak şekilde aydınlatmaktadır.
ASKİ DÜZELTTİ