Oya Armutçu

‘Rahşan Affı’na dönmesin

5 Mart 2018
Cezaevlerinde cinsel istismardan hükümlü-tutuklu sayısı 16 bin ve 19 bin 954 cinsel suç dosyası temyizde bekliyor.

Hükümet’in yeni önlem paketini desteklerken, uygulamaya dönük şu uyarıyı da yapmak zorundayım. Bu paket yol kazasına uğrayıp ‘Rahşan Affı’na dönmesin. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarıyla bu ‘sapıklara’ tahliye kapısı açılmasın. Aman dikkat!

ADALET Bakanı Abdulhamit Gül’ün açıklamasına göre çocuklar dâhil cinsel istismardan hükümlü-tutuklu sayısı 16 bin. Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nde, 19 bin 954 cinsel suç dosyası temyizden geçmeyi bekliyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla geçen ay kurulan sekiz bakanın yer aldığı Çocuk İstismarını Önleme Komisyonu geniş kapsamlı bir önlem paketi hazırlıyor. Komisyonda, 12 yaşın altındaki  ‘çocuklara’ tecavüz edip öldürenlere ‘ağırlaştırılmış müebbet’ verilmesi, TCK 103 ve 104’teki çocuğa cinsel istismar suçlarının cezasının kademeli şekilde arttırılması, TCK’nın 62’deki hâkimin takdirine bırakılan ‘iyi hâl’ indiriminin kaldırılması ve ‘kimyasal hadım’ (kastrasyon) tartışılıyor.

‘KRAVAT İNDİRİMİ KALKSIN’ MUTABAKATI

‘Kravat taktı’ ve ‘duruşmalarda efendi durdu’ diye bu sapıklara neredeyse ‘otomatik’ uygulanan ‘iyi hâl’ indiriminin kaldırılması konusunda, partilerde de toplumda da zaten mutabakat oluştu. Komisyon başkanı Recep Akdağ, muhalefetin de desteğini almak için geçen hafta Meclis’te CHP ve MHP’nin kapısını çaldı. Akdağ, “CHP ve MHP ziyadesiyle bu konuya destek oluyor. Tasarıyı 10 gün içinde getirmeyi planlıyoruz” açıklaması yaptı. Hükümet paketi açık nokta bırakmadan getirirse, Meclis’te 10 dakikada mutabakatla geçer ve geçmeli de.

20 yıldır bu tip dava süreçlerini de izleyen bir gazeteci olarak yeni önlem paketini destekliyorum. Ancak, uygulamaya dönük şu uyarıyı yapmak zorundayım. Bu paket, ‘Rahşan affı’na dönmesin. Eski başbakan Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit’in ‘kader mahkûmları’ için çıkartılmasını istediği Şartla Salıverme Yasası, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarıyla genişletilerek, katiller, hırsızlar ve tecavüzcülere de tahliye kapısı açmıştı.

KASTRASYONA DİKKAT

Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr.

Yazının Devamını Oku

Hâkim amca Ayşeleri kim kurtaracak: Ya uygulama ne olacak

26 Şubat 2018
Ankara’da annelerinin iddiasına göre baba, 11 yaşındaki zihinsel engelli öz kızına tecavüz etti ve öz oğluna da dışkısını yedirdi.

Anne boşanma davası açtı ve suç duyurusunda bulundu. Mahkeme, “Küçük kız tecavüzü anlatamadı. Anne boşanmak için babaya iftira attı” diye beraat verdi. Yargıtay onadı. 

Bakanlardan oluşan komisyon hafta başı çocuk istismarı önlem paketini belirleyecek. Ayşelerin sesi olmak adına soruyorum. Sadece TCK’nın 103. maddesine, “12 yaşından küçük çocuklara tecavüz edene ağırlaştırılmış müebbet hapis verilir” yazmak yetecek mi? Yeni uygulama nasıl olacak?

BU yazdıklarımın hepsi yargı kararlarından. Doğu’da ya da Güneydoğu’da değil Ankara’da geçiyor. 11 yaşındaki zihinsel engelli küçük Ayşe ve ondan birkaç yaş büyük konuşma engelli ağabeyine ilişkin akıl almaz iddialar var. Dava dosyasına göre olay şöyle:

 

Anne bir gün küçük kızı Ayşe’nin kanaması olduğunu görünce şüphelendi ve babasıyla beraber doktora götürdü. Kız yolda giderken, babasının tecavüz ettiğini annesine söyledi. Doktorlar sorduğunda ise yanıt veremedi. Kocası eve döndüklerinde, “Önce seni, sonra kızını öldürürüm” diyerek karısını tehdit etti. Baba evde yokken, ağabey de annesine, babasının kendisine dışkısını yedirdiğini ve idrarını içirdiği söyledi. Bunları komşularına anlattığını ama inanmadıklarını belirten anne, oğlunun kocası tarafından dövüldüğü için sakat kaldığını ve doktora bile götüremediğini anlattı. Anne bu olaylardan bir yıl sonra boşanma davası açtı ve savcılığa suç duyurusunda bulundu.

 

MAHKEMEDEN SANIKBABAYA BERAAT

 Küçük kız psikolog huzurundaki ifadesinde, babasının kendisine nasıl tecavüz ettiğini işaretlerle anlattı. Hâkim karşısında soruları sadece tasdik ederek yanıtlayabildi. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada, savcı “Annenin olaydan bir yıl sonra şikâyette bulunduğunu, tecavüzü görmediğini, olayı sadece kızının anlatımlarından yola çıkarak aktardığını” belirterek beraat istedi. Mahkemede, savcının mütalaası ışığında, doktor raporuyla küçük Ayşe’nin yüzde 70 engelli olduğunun saptandığını, duruşmalarda sorulara cevap veremediğini, annenin sözlerini ispatlayamadığını ve annenin boşanma aşamasında delil olması için kocasına iftira atmış olabileceğini gerekçesiyle beraat verdi. Bir hâkim üye ise beraate şu karşı oyu yazdı:

Yazının Devamını Oku

Elektrik abonesine kötü haber... Kayıp kaçak davaları düşecek

19 Şubat 2018
Anayasa Mahkemesi elektrik faturasındaki kayıp-kaçak bedelini anayasaya uygun buldu. Gözler kayıp-kaçak bedellerinin iadesi için açılan binlerce davaya çevrildi. Bu davalar düşecek. Tüketiciler AYM’den vize alan kayıp kaçak bedellerini ödemeye devam edecek.

ANAYASA Mahkemesi (AYM) milyonlarca tüketicinin merakla beklediği kararını verdi.

AYM, “Kayıp-kaçak bedelinin elektriğin bir maliyet unsuru olarak tarifeye eklenmesi ve tüketicilerden alınması Anayasaya uygundur” dedi. Bu kararı vatandaşlar gibi mahkemeler de önlerindeki kayıp kaçak davalarını karara bağlamak için bekliyordu. Tüketici dernekleri ile vatandaşlar tarafından açılan binlerce kayıp-kaçak davası bu karar ışığında düşecek. Yasal güvenceye kavuşan ve Anayasa vizesi alan kayıp-kaçak bedelinin tüketicilerden tahsiline de devam edilecek.

TEK MADDEYE İPTAL

Tüketici dernekleri, elektrik faturalarındaki bedelin yüzde 40’ının kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, perakende satış hizmet ve sayaç okuma bedeli adı altında haksız bir şekilde vatandaştan alındığı iddiasıyla, “Elektrikte soyguna son” davaları açmıştı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 2014’te tüketicileri haklı bulunca, yasa değişikliği yapılmış ve bu bedellerin alımı mevzuatla uyumlu hale getirilmişti. Ancak hem CHP hem de 26 mahkeme değişiklikleri iki yıl önce AYM’ye götürmüştü.

AYM, 28 Aralık 2017’de kayıp-kaçak bedeliyle ilgili kararını verdi. Kayıp-kaçak bedeli alınması Anayasa’ya aykırı görülmedi ve başvurular oyçokluğu ile reddedildi. AYM, sadece tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin açtıkları davaların sınırlanmasına ilişkin hükmü ise adil yargılanma hakkını ihlal edip, hak arama özgürlüğünü kısıtladığı gerekçesiyle iptal etti. Bu karar da 15 Şubat’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Tüketici Dernekleri Federasyonu Başkanı (TÜDEF) Hasan Atak’a, AYM kararını sordum. Bakın nasıl değerlendirdi:

DÜRÜST ABONEYE CEZA

“AYM bu kararı ile elektriği çalmayan ve kurallara uyan dürüst aboneleri cezalandırmıştır. Elektrik dağıtım şirketlerinin isteklerini kabul etmiştir. Elektrikten alınan kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, perakende satış, hizmet ve sayaç okuma bedellerinin hukuk ve adalet anlayışına aykırı olduğuna ilişkin yüksek mahkeme Yargıtay’ın kararları dikkate alınmayarak, hukuk ve adalet anlayışı ile tüketici ve insan hakları hiçe sayılarak bir karara imza atılmıştır.

AYM’nin bu kararıyla; ‘Kayıp-kaçak bedeli yasal güvence altına alınarak dürüst elektrik tüketicileri ve aboneleri cezalandırılmış olacak, dürüst elektrik aboneleri çalmadıkları, kullanmadıkları kaçak elektrik ile sorumlusu olmadıkları kayıp elektrik bedelini ödemek zorunda bırakılacaktır. Devam eden davalar geçersiz kılınacak, Tüketici Hakem Heyetleri’ne yapılan başvurular ile tüketici mahkemeleri ve icra müdürlüklerinde devam eden her türlü icra takibi, dava ve başvurular düşecektir.

Yazının Devamını Oku

Profesör babanın nafaka isyanI

12 Şubat 2018
İstanbul’da on yıl önce boşanan ve ikinci kez evlenip iki kızı daha olan profesör baba H.C., ABD’de yüksek lisansa giden kızı Ö.C.’ye ödediği 2 bin liralık nafakanın 500 liraya indirilmesini istedi, davası reddedildi. Maaş bordrosunu mahkemeye delil gösteren davacı baba, “Davalı kızım üniversiteyi bitirdi. Çalışıp hayatını idame ettirebilir. Geçinemiyorum” diyerek İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne (istinaf) başvurdu.

İSTANBUL’da bir üniversitede profesör olan H.C., on yıl önce eşinden boşandı ve yeniden evlendi. İkinci eşinden de ikiz kız çocukları doğdu. Özel bir üniversiteden geçen yıl mezun kızı Ö.C., ABD’de yüksek lisansa gidince 500 liralık yardım nafakası, bin 500 liralık eğitim yardımıyla 2 bin liraya yükseldi. Üç kızının bakımına yetişemeyen baba büyük kızının nafakasının 500 liraya indirilmesi için dava açtı. Davası reddedildi. Maaş bordrosunu mahkemeye delil gösteren davacı baba, “Davalı kızım üniversiteyi bitirdi. Çalışıp hayatını idame ettirebilir. Geçinemiyorum” diyerek İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne (istinaf) başvurdu. O babanın avukatının 18 Ocak tarihli itiraz dilekçesi bakın şöyle:

ABD’YE MASTER’A DEĞİL GÖNÜLLÜ STAJA GİTTİ

“Müvekkilim H.C.’nin kızı davalı Ö.C.’nin 19 Ocak 2017 tarihi itibarı ile üniversite eğitimi sona ermiştir. Müvekkilim, kızının bir an önce hayata atılması için kendisine yol göstermek ve iş imkanları yaratmak için defalarca aramış ancak kızı hiçbir olumlu yaklaşımda bulunmamıştır. Yerel Mahkeme,‘Ö.C.’nin Amerika’da yüksek lisans eğitimine başlayıp başlamadığı, başlamış ise hangi tarihte başladığı konusunda beyanda bulunması ve yüksek lisansa ilişkin öğrenci belgesinin noter onaylı tercümesini ibraz etmesini’ ara kararı ile istemiştir. Ancak, davalı vekili, sadece müvekkili Ö.C.’nin gönüllü staj yaptığına ilişkin tercümesi noter tasdikli bir yazı sunabilmiştir.”

NAFAKA YÜKÜMLÜLÜĞÜ İÇİNE GİRMEZ

“Doktrinde belirlendiği üzere, nafaka yükümlülüğünün sona ermesi için çocuğun bir işe girmesi veya meslek sahibi olması gerekmez. Nafaka yükümlülüğünün süresinde belirleyici olan, çocuğun uygun mesleki eğitimini tamamlamış olmasıdır. Eğitimini tamamlayan çocuk iş bulamamışsa, eğitim nafakasına devam olunmaz. Ancak koşulları mevcutsa çocuk, TMK 364. maddesi gereğince yardım nafakası talep edebilir. Çocuğun mesleki eğitimi için zorunlu olmayan yüksek lisans eğitiminin nafaka yükümlülüğünün içinde olması mümkün değildir ve nafaka yükümlüsünden beklenemez.”

MÜVEKKİLİM BABA GEÇİNEMİYOR

“Evli olan müvekkilim, ikiz bebeklerinin de bakım ve eğitimlerini düşünmek zorundadır. Profesör olarak asgari bir yaşam sürmesi gerekmektedir. Son bordrosuna göre, maaşından eline kalan 3 bin 810 TL’dir. Nafaka dışında, kızı davalının iki ayrı haczi nedeniyle de maaştan kesinti yapılmaktadır. Müvekkilim, kendi yaşamını sürdürebilmesi konusunda ciddi endişeler yaşamaktadır.”

BOŞANMIŞ BABALAR DÜZENLEME İSTİYOR

Yazının Devamını Oku

Çocuğa hâkim kararıyla ameliyat

5 Şubat 2018
Boşanmış bir anne olarak çocuğunuzun velayetini eski eşiniz ile ortak kullanıyorsanız ve görmesi gereken tıbbi tedavi konusunda anlaşamıyorsanız ne yapacaksınız? Hukuka uygun olarak yapmanız gereken şey, doktor raporu alıp aile hâkiminden tedbir kararı çıkarmak. Daha sonra eski eşinize karşı velayeti tek başınıza kullanmak için dava açıp bu durumu “delil” olarak gösterebilirsiniz.

BOŞANMIŞ ve velayeti ortak kullanan çiftler çocuklarının eğitimi gibi sağlık sorunlarının tedavisi konusunda da karşı karşıya gelebiliyor. Örneğin çocuklarının ameliyat edilmesi konusunda, biri “evet” derken diğeri “hayır” diyebiliyor. Bu durumda ortak velayet altındaki çocuğun ameliyatı konusunda hâkimin müdahalesini istemekten başka çare kalmıyor.

Aile hâkimi çocuğun ameliyatı ile ilgili kararı verirken, gerektiğinde kendiliğinden ve “acele” olarak konunun uzmanı hekimlerden veya sağlık kurullarından görüş alıp, çocuğun üstün yararını da gözeterek hızlı bir şekilde gerekli tedbirleri alabiliyor. Çocuk mahkemenin tedbir kararıyla “ameliyat” ediliyor. Ya da “ameliyat edilmemesi” şeklinde tedbir kararı verilebiliyor.

DOKTOR ANNENİN MAIL’İ

İstanbul’da doktor bir anne olan okurum A.Y., ortak velayetleri altındaki dört yaşındaki kızının bademcik ameliyatı konusunda boşandığı eşi B.D. ile bir türlü anlaşamadığını yazmış. Avukat baba, kendi götürdüğü çocuk doktorunun görüşüne göre bu müdahaleye izin vermediğini aksi halde çocuğun velayetini almak için dava açacağını eski eşine bildirmiş.

Çaresiz kalan anne A.Y., “Ben bir doktorum. Kızımın sağlığını en az babası kadar düşünürüm ve mesleki olarak bu durumu ondan ve başka bir doktordan da daha iyi değerlendirebilirim. Eşim izin vermiyor. Ben hukuken nasıl bir yol izleyip kızımın ameliyat olmasını sağlayabilirim” diye sormuş. Bu soruyu eski aile hâkimi avukat Mustafa Karadağ’a sordum. Karadağ’ın yanıtı bakın şöyle:

VELAYETİN KULLANILMASI SINIRLANDIRILAMAZ

“Türk Medeni Kanunu’na göre velayet kendisine verilen ebeveyn çocuğun eğitimi ve sağlığı ile ilgili tüm tedbirleri kendiliğinden alabilir. Velayetin kullanılması sınırlandırılamaz. Bununla beraber önemli konularda çocuğun üstün yararı ve diğer ebeveynin ihtiyaçların karşılanmasına katkıda bulunma yükümlülüğü nedeniyle görüşünün alınmasında fayda vardır.

Küçüğün sağlık problemlerine ilişkin olarak önemli olan velayeti kullanan ebeveynin tıbben yeterince aydınlatılmış olmasıdır. Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre mümkün olduğunca idrak yaşındaki çocuğun kendisi ile ilgili konularda düşüncesi alınmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Gen hukuku

29 Ocak 2018
GEN teknolojisindeki gelişmeler “üçüncü devrim” olarak kabul ediliyor.

Gen, DNA’nın bir parçası ve bu “yönetici” molekül saç rengimizden boyumuza, hangi kalıtsal hastalıkları geçirmeye eğilimli olduğumuza kadar A’dan Z’ye yaşam döngümüzü belirliyor. 1990-2003 arasındaki 13 yıl süren uluslararası araştırma olan Human Genome Projesi’yle (HGP) insanın genetik şifresinin yüzde 99’u çözüldü. İnsanın genetik şifresinin çözülmesinin ardından hücre, gen ve yeni nesil kanser tedavileri baş döndürücü bir hızla gelişti.

GEN TEDAVİLERİNİN ÜSSÜ

İsviçre Basel’deki Novartis Kampus, sağlık alanında bu teknolojinin üssü gibi. 23-24 Ocak’ta 2017 yıllık değerlendirme toplantısı için davetli olarak gittiğimde kampusu ve labarotuvarları gezme fırsatı buldum. Önce şirket yetkililerinden aldığım bilgiler ve izlenimlerim:

Araştırma-geliştirme faaliyetlerinde 23 bin kişinin çalıştığı, yılda 9 milyarlık araştırma/geliştirme bütçesi kullanan ve Ar-Ge yatırımlarının tüm sektörlerde her defasında dünyanın ilk 20’si arasına girdiği şirket, “gen yeni ürün adaylarından” oluşan geniş bir araştırma portföyüne sahip. Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi’nin (FDA) geçen yıl ilk kez onay verdiği hastanın kendi bağışıklık sistemini kanserli hücreleri öldürmesi için yeniden programlanması olarak tanımlanan kök hücre temelli gen terapi yöntemi “canlı ilaç” (CAR-T) yönteminin lösemi dışındaki diğer nadir kanser türleri ve oftalmoloji (göz hastalıkları) ile kellik tedavisi alanlarında da kullanılması için çalışma yapılıyor. Bilim adamları, “gen değiştirme” gibi yenilikçi tedavileri kullanarak ölümcül hastalıklara çare arıyor.

AB MEVZUATI UYGUN

Teknik tarafını gördükten sonra hukuki tarafını Novartis Kardiyometabolizma İş Birimi Global Marka Direktörü Bahadır Pakiş’e sordum. Pakiş, gen araştırmalarının AB mevzuatına göre sorunsuz yürütüldüğünü, bir engelle karşılaşmadıklarını söyledi. Pakiş son olarak, kalp yetmezliğinde ani ölüm riski ve hastaneye yatış ihtiyacını yüzde 20 azaltan, yenilikçi bir tedavinin SGK kapsamında ödenmesi için Sağlık Bakanlığı ile çalışma yapıldığını da belirtti.

YENİ MEVZUAT GEREKLİ Mİ?

Bu gelişmelere paralel, genetik kopyalama ile önce koyun, sonra maymun gibi yeni canlılar meydana getirilmesi, gıdaların üretilmesinde ve hastalıkların teşhis-tedavisinde gen tekniklerinin kullanılması, tüm ülkelerin hukuk düzenlerinin çözüm bulmak zorunda olduğu yeni konular arasına girdi.

Yazının Devamını Oku

Polise kedi demek suç sayılmadı

22 Ocak 2018
Yargıtay, Eskişehir’de tartıştığı polislere “Dışarıda kedi gibi oluyorsunuz, üniformayı giyince aslan kesiliyorsunuz” dediği için “hakaret”ten 1 yıl 4 ay hapse mahkûm edilen Ü.Ç.’yi haklı buldu. Yargıtay 18. Ceza Dairesi temyizde bu sözlerin “suç” değil “ağır eleştiri” ve “kaba hitap tarzı” saydı ve mahkûmiyeti bozdu.

TARTIŞTIĞINIZ polislere “Dışarıda kedi gibi oluyorsunuz, üniformayı giyince aslan kesiliyor sunuz?” derseniz ne olur?

“Polise hakaretten” dava açılır, sanık olursunuz.

Önce Eskişehir’deki o olay:

Ü.Ç. adlı vatandaş geçen yıl tartıştığı polislere “Dışarıda kedi gibi oluyorsunuz, üniformayı giydiğiniz zaman aslan kesiliyorsunuz” dedi. Polisler bu sözler üzerine tutanak tuttu ve konu savcılığa intikal ettirildi. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı, TCK’nın 125/3. maddesi çerçevesinde “kamu görevlisine hakaret” suçundan dava açtı. Ü.Ç. mahkemede polisin üniformayı kullanarak vatandaşlara olumsuz davranışlar sergilediğini savunarak, tepkisini dile getirmek için bu sözleri sarf ettiğini söyledi.

MAHKEMEDEN 1 YIL 4 AY HAPİS

Yargılamayı yapan Eskişehir 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Ü.Ç.’nin bu savunmasını yerinde görmedi. Mahkeme polislere yönelik bu sözleri “hakaret” suçu olarak nitelendirdi. Mahkeme, üçüncü fıkradaki, “Hakaret suçunun; kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz” ibaresi ışığında, sanık Ü.Ç.’yi 1 yıl 4 ay hapse mahkûm etti.

Ü.Ç., mahkûmiyet kararını, Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nde temyiz etti. Yargıtay, 1 yıl 4 aylık mahkûmiyet kararını bozdu ve ne dedi, biliyor musunuz? Bu sözler “hakaret” sayılmaz ve “suç” olmaz. Yargıtay kararında, hakaretin “tahrik edici olup olmadığının, zamana, yere ve duruma göre değişebileceği” belirtildi.

HAKARET KRİTERİ UYARISI

Yazının Devamını Oku

Gürültü hukuku

15 Ocak 2018
M.Ç. adlı kiracı okurumunun sorusu şu:

“Bu sene üst katımıza bir aile taşındı. Küçük çocukları akşam başlayıp gece 01.00 sularına kadar sürekli koşuyor ve bağırıyor. Ses yalıtımı kötü olduğu için huzurumuz kalmadı. Kendileriyle konuştuk, özür dilediler. Ancak değişiklik olmadı. Muhtemelen çocuğu gündüz geç saatlere kadar uyutuyorlar. Bu durum bizim uykumuzu etkiliyor. Ben de kiracı olduğum için adım atmak konusunda emin değilim. Bu sorunun çözümünün yasal bir dayanağı var mı?”

Kat Mülkiyeti Kanunu’na (KMK) göre apartmanda, huzur bozup uyku kaçıracak kadar “çekilmez hal” alan gürültü yasak. “Komşuyu rahatsız etmemek” yasal bir yükümlülük. Kiracı ve ev sahibi fark etmiyor ve aynı yasal yükümlülüklere tabiler. KMK’nın 18. maddesindeki “genel kural” şöyle:

“Kat malikleri, gerek bağımsız bölümlerini, gerek eklentileri ve ortak yerleri kullanırken doğruluk kaidelerine uymak, özellikle birbirini rahatsız etmemek, birbirinin haklarını çiğnememek ve yönetim planı hükümlerine uymakla, karşılıklı olarak yükümlüdürler.”

BİR KEZ DAHA UYARIN

Yasal durum bu. Benim önerim, “komşuluk hukuku” çerçevesinde üst kat komşunuzu bir kez daha kesin bir dille uyarın. Ev sahibinize de durumu bildirin ve apartman yöneticinize başvurun. Apartman yönetim planını isteyip inceleyin. Kat Malikleri Kurulu’nca önceden bu tip davranışları yasaklayıp yaptırıma bağlayan bir karar alınmış olabilir. Bu kararın girişe asılmasını ve “hassasiyet” gösterilmesi için tüm kat maliklerine gönderilmesini sağlayın.

Bu kadar uyarıya rağmen üst kat komşunuz gürültüye devam ederse, belediye zabıtasına şikâyet ederek, idari para cezası kesilmesini sağlayın. Apartmanlarda Gürültü Yönetmeliği ve Kabahatler Kanunu’nun 36’ncı maddesi çerçevesinde bu yıl için gürültü cezası 124 lira. Özeti hiç caydırıcı değil.

Komşunuz cezaya rağmen aynı şekilde davranırsa son çare mahkemeye gitmek. Bulunduğunuz yer sulh hukuk mahkemesine başvurup komşunuzun gürültü yapmasını yasaklatabilirsiniz. Mahkeme, desibel ölçümü de yaptırarak, bu konuda tedbir kararı verebilir. Komşunuz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın belirlediği değerlerin üzerinde gürültü yapıyorsa hâkim yasaklar, aksi halde tedbir talebiniz reddedilir.

Basit apartman kurallarına uymamak hukuki olmaktan çok ortak yaşam kültürünün yerleşmemesinden kaynaklı bir sorun. Keşke, “komşuluk hukuku” ile çözülebilse ve mahkemeye gitmesek.

Yazının Devamını Oku