Son dönemde bazı işletmelerin, esnafın hatta küçük kafe ve restoranların “POS cihazı arızalı”, “Banka komisyonu yüksek” gibi bahanelerle kredi veya banka kartı yerine IBAN üzerinden ödeme talep ettikleri şikâyetleri geliyor. İşletmeler, IBAN’a havale yoluyla fiş ve fatura düzenlemekten de kaçınıyorlar. Artan şikâyetler Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Maliye, bu yöntemle kazançlarını kayıtdışı hale getiren işletmelerin peşine düştü. Bu konudaki sorularınızı vergi hukuku uzmanı avukat Dr. Burak Aslanpınar’a yönelttim. Yanıtları şöyle:
IBAN’A ÖDEME YASAL MI
* IBAN’a yapılan ödeme yasal mı?
Banka hesabı üzerinden tahsilat yapılması, işlemin tarafları, miktarı doğru olduğu ve gerçek durumla uyumlu olduğu sürece elbette yasal. Ancak banka komisyonundan, ödeme gecikmesinden veya vergiden kaçmak, kayıt dışında kalmak gibi nedenlerle başkalarının IBAN’ının kullanılması söz konusu olduğunda konu yasal değil. Üstelik tüm taraflar için ağır cezalar var. Bu cezalar, ihtimallere göre değişiyor.
* Kendi adına ödeme alıp fatura kesmeyenin durumu nasıl değerlendirilir?
Bu ihtimallerden ilki ve en masumu, işletmenin ödemeyi kendi hesabına yaptırıp fatura kesmemesi. Bu işletmenin vergi mükellefiyeti varsa düzenlenmeyen her fatura için 3 bin 400 TL’den (2024 yılı için) az olmamak üzere fatura tutarının yüzde 10’u kadar özel usulsüzlük cezası kesilir. Bu tutarın 2024 yılı için yıllık toplamı 1.7 milyon TL’yi geçemez. Ayrıca ödenmeyen vergiler, yani şahıs şirketi diye de bilinen şahıs mükellefiyeti için gelir vergisi, ticaret şirketi için ise kurumlar vergisi ile KDV de bir kat cezası ve aylık yüzde 3.5 faiziyle birlikte istenir. Vergi mükellefiyeti hiç yoksa bu cezalara, geriye dönük verilmeyen beyannamelerden kaynaklı cezalar da eklenir. Bunları alt alta koyup topladığınızda çok yüksek miktarlarla karşılaşılabilir.
* Başkasının IBAN’ını kullanmanın cezası var mı?
Bu durumda da KDV, gelir veya kurumlar vergisi, bunların bir kat cezası ve faizi ile özel usulsüzlük cezası ile karşılaşılıyor.
ÖNCE Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iptal kararını nasıl verdiğini anımsatalım. TBMM’de, 30 Mart 2023’te çıkarılan torba kanun ile Hakimler Savcılar Kanunu’na ek zam maddesi eklenmişti. Yargıtay ve Danıştay üyelerine 40 bin, birinci sınıf hâkim-savcılar için ise 15 bin gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayıyla çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık ek zam ödenmesi kabul edilmişti. Böylece, birinci sınıf hâkim-savcılara daha az ek zam öngören düzenlemeyle Yargıtay ve Danıştay üyelerinin maaşı, AYM üyeleriyle eşitlenmişti. Bu durum tartışma yaratmıştı.
HÂKİM DAVA AÇMIŞTI
Bir hâkim ek zam düzenlemesine karşı, Ankara 25. İdare Mahkemesi’nde dava açmıştı. İdare mahkemesi, baktığı bu davada yargıya ek zam düzenlemesini, anayasanın “hukuk devleti”, “yargı bağımsızlığı”, “eşitlik ilkeleri” ile “Çalışma barışının sağlanması” kurallarına aykırı olduğu ve iptali talebiyle AYM’ye taşımıştı.
AYM İPTAL ETMİŞTİ
Peki AYM ne yapmıştı? 11 Ekim 2023’te yargıya ek zam düzenlemesini eşitlik ilkesine aykırı bularak iptal etmişti. İptal kararı, 30 Ocak tarihli Resmi Gazete’de yayımlanırken, Hükümet’e, yeni düzenleme için altı ay süre verilmişti. AYM, yargıya maaş düzenlemesi yapılırken, dikkate alınması gereken kriterleri sıralarken “Anayasa’da güvence altına alınan hakimlik teminatı bakımından farklılıkları bulunmayan birinci sınıf hâkim ve savcılar ile Yargıtay ve Danıştay üyeleri arasında çalışma barışını bozacak düzeyde olduğu ve söz konusu farklılığın makul ve orantılı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır” demişti.
30 TEMMUZ’A KADAR
AYM’nin, Hükümet’e ek zam konusunda düzenleme yapılması için verdiği altı aylık süre 30 Temmuz’da dolacak. İptal kararı 30 Temmuz’da yürürlüğe girecek. 30 Temmuz’a ek zam düzenlemesi yapılmazsa, yargı mensuplarının maaşlarında düşme tehlikesi ortaya çıkacak. Adalet Bakanlığı, 9. yargı paketinde bu konuda da çalışırken, yargı kulislerinde yeni düzenlemenin nasıl yapılması gerektiği konusunda tartışma yaşanıyor.
Önce Türkiye’nin Gümrük Birliği (GB) serüvenini anımsayalım. Türkiye ile dönemin Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasında 1963’te imzalanan Ankara Anlaşması ile başlayan, 1973’te Katma Protokol ile devam eden ilişki, 6 Mart 1995’te GB kararıyla yeni bir boyuta geçti. GB ile birlikte Türkiye ile AB arasında sanayi ürünleri ticaretinde gümrük vergileri, miktar kısıtlamaları ve eş etkili önlemler ortadan kalktı. Türkiye, üçüncü ülkelere yönelik AB’nin belirlediği ortak gümrük tarifesini uygulamaya başladı. AB’nin diğer ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmalarına Türkiye’nin doğrudan taraf olmaması, Türkiye’den araçlara uygulanan karayolu kotaları, GB’nin işleyişiyle ilgili danışma ve karar alma mekanizmalarında Türkiye’nin yeterince yer almaması ise ciddi sıkıntı yaratıyor. Uluslararası hukukçu Dr. Selim Sarıibrahimoğlu “Gümrük Birliği kararları üye ülkelerin veto hakkı nedeniyle güncellenemez” görüşünde.
AB’ye üye olmadan GB anlaşmasını imzalayan dönemin siyasileri hakkında Meclis soruşturması yapılması gerektiğini savunan Sarıibrahimoğlu’nun, güncelleme konusundaki değerlendirmeleri şöyle:
AB HUKUKUNDA MÜMKÜN DEĞİL
* “Gümrük Birliği kararlarının güncellenmesi AB hukuku çerçevesinde mümkün görünmemektedir. AB’de kararlar GB de dahil oybirliği ile alınmak zorundadır. Türkiye’nin göreli üretim ve fiyat avantajı olan tarım ve benzeri ürünlerde kolaylık sağlamayı amaçlayan güncellemeye, üye 28 ülkenin özellikle çıkarları zarara uğrayacak olanların veto haklarını kullanacakları kuşkusuzdur.
GB ve AB birbirinden ayrı düşünülemez. Biri olmazsa diğeri işlevsiz kalır. AB ile Türkiye arasındaki GB protokolü, başlangıçta, taraflar arasında sanayi mallarının sınır ötesine kolay ve gümrüksüz geçişini sağlayan ve her iki tarafın da çıkarlarına hizmet eden bir anlaşmalar dizini şeklinde imzalanmıştır. Ancak zaman içerisinde bu anlaşmanın ayrılmaz bir parçası olan tam üyelik süreci AB tarafından askıya alınınca, GB anlaşması tek taraflı çıkara hizmet eden yeni nesil bir kapitülasyona dönüşmüştür. Ayrıca AB’nin bu anlaşmaya aykırı koruyucu uygulamaları da rekabetçi dengeyi bozmuştur. Türkiye vatandaşlarının, AB ile imzalanan anlaşmalara rağmen hukuka aykırı şekilde dolaşım serbestisinden (vize) yararlanamaması haksız rekabet oluşturmuştur.
2001 BANKACILIK KRİZİNİ TETİKLEDİ
* GB, 2001’deki bankacılık krizinin de en önemli tetikçisi olmuştur. 2001’deki kriz 2000 yılına kadar 14 milyar dolar civarında seyreden dış ticaret açığının birdenbire 34 milyar dolara yükselmesi nedeniyle meydana gelmiştir. Yapılan haksızlık sebebiyle Türkiye her yıl milyar dolarlar kaybederken AB kâra geçmiştir. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizin bile muhtemel sebebi GB’dir.
Tahliye taahhüdü ne demek? Kiracının kendi fotoğrafını ve iletişim bilgilerini eskort sitesine koyarak, evi de bu amaçla kullanması tahliye nedeni sayılır mı? Ankara Barosu avukatı arabulucu Burcu Akar Muratoğlu yanıtladı...
GEÇERLİLİK ŞARTLARI
-Kira taahhüdü ne demek? Ev sahiplerinin ne işine yarar? Kiracı tahliye taahhüdü ile kiralayana (ev sahibi) karşı taşınmazı belirli bir tarihte tahliye edeceğini bildirip bunu taahhüt etmektedir. Ev sahibi, evin tahliye için bu taahhüdü kullanabilmekte. Ancak, ev sahibi tarafından kiracıya sunulan tahliye taahhüdü, kiracının tahliye taahhüdünü kabul etmemesi halinde kiracı lehine veya aleyhine herhangi bir hüküm doğurmamakta. Tahliye taahhüdünün geçerli olması için bazı şartlar aranmaktadır.
-Tahliye taahhüdünün geçerli olması için hangi şartlar gereklidir?
1- Tahliye taahhüdü yazılı olmalıdır.
2- Kiralananın teslim edilmesinden sonra ve kira sözleşmesindeki tarihten sonraki bir tarihe ilişkin olarak verilmelidir.
3- Bizzat kiracı veya yetkili temsilcisi yapmış olmalıdır.
1- KOOPERATİFLER Kanunu’ndaki bu değişiklikler neler getiriyor? Kooperatif yöneticileri dağılmış sayılmamak için neler yapmalılar? Bu soruları İstanbul Barosu avukatlarından Mustafa Şeref Kısacık yanıtladı.
- Kooperatifler Kanunu’ndaki değişiklikler ne zaman yapıldı?
Kooperatifler Kanunu’nda 7339 sayılı Kanunla 21 Ekim 2021 tarihinde çok önemli değişiklikler yapıldı. Bu değişiklikler 26 Ekim 2021 tarih ve 31640 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı.
- Kanunun geçici maddesinde nasıl bir düzenleme öngörüldü?
Öncelikle söylenmesi gereken en önemli husus KK’nın geçici 9. maddesi uyarınca kooperatiflerin ve kooperatif üst kuruluşlarının anasözleşmelerini en geç 3 yıl içinde, 26 Ekim 2024’e kadar bu yeni yasal düzenlemelere uygun hale getirmek, intibak işlemlerini yapmak zorunda olmalarıdır.
- İntibak işlemleri yapılmazsa ne olacak?
Aksi halde kooperatifler ve üst kuruluşlar dağılmış sayılırlar. İki ay içinde tasfiye işlemlerine geçilmezse, ortaklar ya da alacaklılar 2 yıl içinde Mahkemeden tasfiye memuru atanmasını isteyebilirler.
DİKKAT KAPANMA TEHLİKESİ VAR
1- Eski binamızda güçlendirme hangi yöntemlerle yapılabilir?
Binamızda üç şekilde güçlendirme yapılabilir.
1- Kentsel dönüşüm uygulaması ile güçlendirme.
2- Kat malikleri kurulu kararı ile güçlendirme.
3- Mahkeme kararı ile güçlendirme.
2- Genel Kurul (GK) veya mahkeme kararıyla güçlendirme arasındaki fark nedir?
Halkımızın kısaca Kentsel Dönüşüm Yasası diye adlandırdığı 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’a göre güçlendirme yapılabilmesi için maliklerin en az 5’te 4’ünün bunu kabul etmesi ve koşulların da yerine getirilmesi gerekir. Diğerlerinde ise uygulama farklıdır.
"Başta kaynana, kayınbaba olmak üzere teyze, hala, amca, dayı, kuzen, yeğen, arkadaş, sevgili gibi kişilere ‘iyilik olsun’ diye evin bedelsiz olarak bırakılması durumunda kira alamadığınız gibi, aynı zamanda almadığınız kiranın vergisini ödemek durumunda kalabilirsiniz. Çünkü kanun belli kişiler dışındakilere evin bedelsiz olarak bırakılması durumunda da kira alınmış gibi vergi ödenmesini öngörüyor. ‘Zaten kira almıyorum, olmayan kiranın hesabı nasıl yapılacak?’ diye sorarsanız, kanunda yer alan hükme göre emsal kira bedeli üzerinden vergi ödenmesi gerekiyor.
-Emsal kira bedeli hesabı nasıl yapılır? Kira gelirinin hiç beyan edilmemesi, eksik beyan edilmesi ya da istisna olan kişiler dışındakilere evin bedelsiz tahsis edilmesi durumunda emsal kira bedeline göre işlem yapılır. Emsal kira bedeli, eğer vergi idaresi tarafından bir takdir yani belirleme yapıldıysa bu takdir edilen tutar üzerinden, böyle bir takdir yapılmadıysa gayrimenkulün emlak vergisi değerinin yüzde 5’i bir yıllık kira bedeline karşılık olmak üzere belirlenir. Örneğin, 1 milyon TL değerinde vergi değeri olan bir gayrimenkul için yıllık 50 bin TL kira geliri elde edildiği kabul edilir. Ayrıca bu tutar faiziyle ve ceza kesilerek alınır.
-Emsal kira vergisi alınmayacak durumlar neler? Evin bedelsiz tahsil edildiği her durumda emsal kira bedeli hesaplanarak vergi istenmiyor. Kanunda belirlenmiş, vergi alınmayacak istisna durumlar da mevcut. Şu durumlarda emsal kira bedeli uygulanmıyor:
1- Boş kalan gayrimenkullerin korunması amacıyla bedelsiz olarak başkalarının bırakılması,
2- Binaların mal sahiplerinin (anne-baba, büyükanne-büyükbaba), füru (çocuklar, torunlar) veya kardeşlerinin ikametine tahsis edilmesi. Ancak bu kişilerden her birinin ikametine birden fazla konut tahsis edilmiş ise bu konutların yalnız birisi hakkında emsal kira bedeli hesaplanmaz. Kardeşler evli ise eşlerden sadece biri için emsal kira bedeli hesaplanmaz.
3- Mal sahibi ile birlikte akrabaların da aynı evde veya dairede ikamet etmesi,
4- Genel bütçeye dahil daireler ve katma bütçeli idareler, il özel idareleri ve belediyeler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan kiralamalarda.
Bu konuda okurlarımdan çok sayıda soru geliyor. Kira vergisiyle ilgili merak edilenleri vergi hukuku uzmanı avukat Dr. Burak Aslanpınar’a sordum.
BEYANNAME VERMEK İÇİN SON TARİH 31 MART
- Kira geliri beyannamesi ne zaman veriliyor?
2023 yılı için elde edilen kira gelirinin beyannamesinin 31 Mart’a kadar verilmesi gerekiyor.
- Kira geliri sadece konutlar için mi ödeniyor?
İşyeri, arazi, gayrimenkul olarak tescil edilen haklar, imtiyaz hakları, telif hakları, motorlu araç kiraları da vergilendirilir. Ancak konut kira gelirlerinin vergilendirilmesi çok daha fazla kişiyi ilgilendirmesi ve bu yıl Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın sıkı takip ve denetimi olması nedeniyle gündemde kalıyor.
-