Şunlar kesindir...
* Oraya gidersen yakalanırsın...
* Orada durursan biri gelip videonu çeker...
* Oradan geçersen sana mikrofon uzatılır...
Yani hiç “Aaaa siz nereden çıktınız” falan demeyeceksiniz oradayken.
Neyse...
Son dönemin yükselen magazin figürü Merve Boluğur ile sevgilisinin görüntüsünü seyrettim ben.
Kavga ederken yakalanmışlar
Sonra...
◊ Kolbastı akımı...
◊ Gangnam style akımı...
Ve hatırlayın...
◊ Yeşil uzaylı dansı çıktı...
Bunları anlarım.
Hiç değilse eğlencelilerdi.
Ne ara olduk?
Neden olduk?
Niye olduk?
Sorularını geçiyorum artık.
Bazılarımız düpedüz kötü işte.
Hadise’yle ilgili şu iki yorumu duyarak girdim hafta sonuna...
1- “Hadise hamile, kesin bilgi. Acaba gözyaşlarının nedeni çocuğunu düşürmesi mi?”
Ben de onlarla beraberdim.
İlk gün Venedik sokaklarını dolaştıktan sonra akşama doğru kırmızı halı hazırlıklarına başladı bizim ekip.
Salih Bademci ile ben rahattık.
Saç tamam, sakallar muazzam, takımlarımızı giydik mi?
Tamamdır işte bu kadar.
Gökçe ve Burcu tepeden tırnağa çok sıkı hazırlandılar gece için.
Kadın olmak zor iş.
Diyorlar ki “Ya bu devirde modası geçti o işlerin, single var single. Yap geç işte.”
Ben işi için bir şeyler yapanların hayranıyım.
Mesela bazı isimler bayrağı yere indirmemekte çok kararlı.
“Evet, single da yaparım ama albüm yapmayı ihmal etmem” diyorlar.
“Bizim işimiz bu” diye düşünüyorlar.
Hikayelerine ‘albüm’ bırakanları seviyorum ben. Onlara “Neden albüm?” diye sormak biraz gereksiz geliyor bana.
Demek ki yeteneği var yazıyor, besteliyor ya da iyi şarkı buluyor, sana ne?
Belki “3 günlük dünya, geride bir şey bırakmak kadar güzel bir şey var mı” diye düşünüyor...
Dora Magazin, Arşipel Balıkçısı’nda son zamanlarda gördüğüm en tatlı şehre dönüş partisini düzenledi.
Parti dediğime bakmayın, Arşipel’in o füsunkâr ortamında, arkadan çalan hafif müzikler eşliğinde birbirlerini uzun zamandır görmeyenlerin sohbeti vardı masalarda.
Benim masamda Tayfun Topal, son zamanlarda İstanbul’un neredeyse çoğu yerinde sahneye çıkan Seda Mete, Ömür Gedik ve birkaç arkadaş daha vardı. Yuvarlak masa etrafında toplanıp...
‘Nasıl geçti bir çırpıda canım yaz...’
Geyikleri yaptık.
Ömür Gedik ile Magazin Konseyimizi konuştuk, Seda Mete ile ‘ne olacak bu müzik dünyasının hali’ mavraları yaptık, Tayfun Topal ile İstanbul’un mekânlarını masaya yatırdık.
Öyle konuşmuşuz ki gecenin sonunda davetin en çok konuşan, en çok gülen masası olarak kendimizi seçtik.
Gecenin mimarları Dora Magazin’in sahipleri Ceren Ağca ve kızı Hira Güngör’dü.
“Hizmet sektöründe çalışanlara, ‘şiştt bak buraya, babuş, şefim’ gibi sözler ve aşağılayacağı hareketlerle seslenenler beni anında soğutuyor.”
Bakın bu ciddi bir problem.
Günümüzde çoğu kişinin özellikle erkeklerin yaptığı bir hareket bu.
Evet zaten herkese saygılı davranmak bir zorunluluk ama bizim keyifli olmamız için çabalayan bir garsona daha dikkatli davranmalıyız.
Mesela garsona seslenirken ‘babuş’ ne Allah aşkına?
‘Şiştttt bak buraya’ ne demek?
◊ ‘Şefim’ lafını da sevmem ben o senin şefin değil ki.
◊
En mutlu sabahınıza uyanıyorsunuz...
Bir açıyorsunuz gazeteleri, bir bakıyorsunuz sosyal medyaya, şunları okuyorsunuz:
◊ Öyle gelinlik mi olur!
◊ O nasıl ayakkabı...
◊ Neden o isimleri şahit yaptınız da şunu yapmadınız...
Düşünsenize...
Ya gülüp geçeceksiniz ya da kafayı takıp dert edineceksiniz.