Paylaş
Şunlar kesindir...
* Oraya gidersen yakalanırsın...
* Orada durursan biri gelip videonu çeker...
* Oradan geçersen sana mikrofon uzatılır...
Yani hiç “Aaaa siz nereden çıktınız” falan demeyeceksiniz oradayken.
Neyse...
Son dönemin yükselen magazin figürü Merve Boluğur ile sevgilisinin görüntüsünü seyrettim ben.
Kavga ederken yakalanmışlar güya.
Sevgilisi Merve’nin telefonuna bakmış da, gelen mesajı görmüş de, kızmış da vesaire...
Şaşırmışlar kameraları görünce güya.
Araba bekliyorlarmış da bilmem neymiş. Lütfen geçiniz bu işleri...
“Nasıl rezil olunur” sorusunun cevabı gibiydi benim seyrettiğim görüntüler.
Sen Nişantaşı’nın göbeğinde tartışırsan sonrasında olanlardan rahatsız olmayacaksın.
Git evinde tartış, çok acelen varsa ve acil tartışman gerekiyorsa arabana binince tartış, gir AVM’nin kuytu köşesine orada tartış.
O yüzden ben bu tartışmalara da, o mimiklere de inanmıyorum.
Zaten Merve’nin sevgilisi çok ayrı bir hikâye...
* Bir şeyler anlatmaya çalışıyor ama sadece çalışıyor.
* Kameralar önünde Merve’yi bırakıp saklanıyor.
* “Müzik” diyor, “proje” diyor, eveleyip geveliyor.
Pardon ama sen kız arkadaşının telefonunu karıştırıyorsan, güvenin sıfırsa, bir de sokak ortasında kavga çıkarıyorsan, üstelik kameralara garip garip hareketler yapı-yorsan adadan elenirsin arkadaşım.
Olmaz o iş. Düşün, Merve’yle bile olmaz.
Ben buna ‘manifesto’ diyorum
Bence Hülya Avşar’ın son fotoğraf karesi bir manifesto olarak algılanabilir. Hatta keşke bir akımın başlangıcı olsa.
Tam yazıyı bitirirken gördüm fotoğrafı.
Bikinisiyle poz vermiş Avşar.
Ee ne var bunda değil mi?
Şu var:
Ne bacaklarını inceltmiş, ne photoshop’lara boğmuş, ne filtrelerle boğuşmuş.
Tamamen olduğu gibi paylaşmış.
Bu ne demek;
* Ben buyum, gelen böyle gelsin.
* Kiloymuş, şuymuş buymuş, seven böyle sevsin.
Ben Instagram’da gördüğüm bir insanı normal yaşam içinde karşılaşınca tanıyamıyorum artık. “İmkansız bu kızın aynı kız olması” diyorum.
Çılgın filtrecileri hiç anlamıyorum o yüzden.
Herkes bu fotoğraftaki Hülya Avşar filtresini uygulasın bence.
Yani doğallık filtresini.
Omzunuzda bir yük kalkacak.
Durun, biz böylesine alışmadık!
Şu sözler çok hoşuma gitti: “5 ay içinde çok büyük bir aşk yaşadık. Kendisi muhteşem bir insan. Birbirimize zaman ayıramadık, çok ayrı kaldık. Görüşemeyince kıymeti kalmıyor.”
Bu sözleri oyuncu Tolga Güleç, ayrıldığı sevgilisi Yasemin Allen için söylemiş. İkisini de tanımıyorum, hiç görmedim de...
Ama ne güzel konuşmuş Tolga.
5 ayı 5 yıl gibi anlatmış. Demek öyle yaşamış.
Zaten haftaların, ayların hiçbir önemi yok ki böyle konularda. Yaşanan yoğunluk önemli bence.
Şimdi bu sözler birçoğumuza garip gelebilir, çünkü kırıp dökmeli ayrılıklara alışkınız biz. Böylelerine yabancıyız. Ama doğrusu budur. Bir ilişkiye nasıl başladığın değil nasıl bitirdiğindir önemli olan.
Kalkıp deseydi ki “5 ayım çile dolu geçti, beni bitirdi mahvetti” inanın daha çok konuşulur, sağda solda haber olurdu.
Böyle olunca sadece benim gibi ‘hassas’ insanların ilgisini çekiyor sanırım.
Tutuldum
Kenan-Duygu:
Kenan Doğulu ile Duygu Soylu’nun bir düeti var. Şarkının adı “Can Kenarı”. Sözü, müziği de Kenan Doğulu’ya ait. Tutuldum ben. Hemen açın dinleyin.
Keyf-i Ciğer:
Taksim’de Tarlabaşı’nda yol kenarında bir ciğerci Keyf-i Ciğer. Kesinlikle yanından geçmişsinizdir. 24 saat açık nöbetçi ocakbaşı gibi düşünün orayı. Fakat bir ciğerleri var. Vay vay vay... Sahibi Civan, yılların işletmecisi zaten. Ben bu aralar ne zaman oradan geçsem, mutlaka oturup bir ciğer-ayran istiyorum.
Devrik cümleler:
Sözlerin büyüsüne inanan ben, devrik konuşanları daha dikkatli dinlediğimi, devrik cümleler kuranlarla oturduğumda sohbet hiç bitmesin dediğimi fark ettim.
Melis Sezen dansları:
Bir daha yaptı Melis... Yine geçti kamera karşısına, açtı müziğini ve kendi tarzıyla dans etti. Tam dansın büyüsüne dair her şeyi unuturken, hatırlatıyor Melis Sezen. Onun gibi dans etmeyi deneyebilirsiniz evde. Siz kaydedip paylaşmayın ama dans edin! İyi gelecek. Ben şimdilik izlemekle yetiniyorum, fakat bir gün mutlaka!
Paylaş