Paylaş
Ben de onlarla beraberdim.
İlk gün Venedik sokaklarını dolaştıktan sonra akşama doğru kırmızı halı hazırlıklarına başladı bizim ekip.
Salih Bademci ile ben rahattık.
Saç tamam, sakallar muazzam, takımlarımızı giydik mi?
Tamamdır işte bu kadar.
Gökçe ve Burcu tepeden tırnağa çok sıkı hazırlandılar gece için.
Kadın olmak zor iş.
Fakat tüm hazırlıklarına değdi.
Ortaya şahane iki kadın çıktı.
Hiç abartmıyorum ben etrafta onlar kadar göz kamaştıran 3-5 kişi ya gördüm ya görmedim.
Şehir merkezindeki otelimizden hep birlikte deniz taksilerle hareket ettik. Festivale Venedik’in Lido adası ev sahipliği yapıyor.
Oraya gitmek en fazla 15 dakika.
Adaya yanaşırken bir film setine giriyormuş gibi hissediyorsunuz.
En ince ayrıntısına kadar düşünülmüş her şey.
Kendimizi önce 1908 senesinde açılan ve zamanında John Steinbeck, Ingrid Bergman, Winston Churchill gibi isimlerin de konakladığı tarihi Excelsior Oteli’nin terasındaki Lexus Lounge’ında bulduk.
Sonra kırmızı halıya doğru hareket ettik. (Neden kırmızı halıda olduğumu aşağıda anlatacağım)
Hayatımda hiç bu kadar hızlı yürümemiş ve fotoğraf çektirmemiştim.
Zaten ne yürüme işinden anlarım ne de bu kadar çok fotoğraf çektirmekten.
Amacım tek kare fotoğraf çektirip, ortadan kaybolmaktı.
Gecenin filmi
Üç ünlü isim kırmızı halıdan geçtikten sonra gecenin filmini seyretmek için salona doğru hareket etti. Beyazperdede Bill Pohlad’ın yönettiği “Dreamin Wild” vardı.
Festivalde dünya prömiyerini yapan biyografik drama türündeki film Amerikalı iki kardeşin gerçek hayat hikâyesini anlatıyor. Başrollerinde ise Casey Affleck ve Walton Goggins var.
Film öncesi kırmızı halıda onları bekleyen basın mensuplarının ve hayranlarının büyük ilgisiyle karşılaştı ekip. Hatta o ilgiden dolayı film planlanan saatten biraz geç başladı.
Ben baştan söyleyeyim, filme beklentiyi aman çok yükseltmeyin.
Benim ilgimi çeken salondaki atmosfer oldu.
Ona puanım 10 üzerinden 8.
Fakat filme puanımı siz hiç sormayın, ben de hiç söylemeyeyim.
Benim o kırmızı halıda ne işim var
Gökçe Bahadır, Salih Bademci, Burcu Özberk ve benim olduğum 4’lü fotoğrafın altında şöyle bir yorum okudum:
◊ Sağdaki adam kim?
O benim...
Ama bir sorun neden benim!
Ben de kendime tam olarak bunu soruyorum çünkü.
Benim o kırmızı halıda ne işim var?
Olması gereken o halıda oyuncuların yürümesi, teker teker poz vermeleri ve sonra filmin izleneceği salona geçmeleri.
Fakat festivalin uluslararası organizatörleri ile kaynaklanan bir iletişimsizlikten dolayı bizler kendimizi kırmızı halıda bulduk.
Benim amacım 3 oyuncuyla bir kare çektirmekti.
Hatta en baştan bu işi çözeyim de bitsin gitsin diye düşündüm.
O yüzden cep telefonuyla fotoğraflarımızı çektik.
Fakat ben o kadar eminim ki kırmızı halının daha başlamadığına, bizim fotoğraflar çekildikten sonra onların fotoğraf çekiminin başlayacağına.
Ne bileyim ben olayların böyle, hiç beklemediğim şekilde gelişeceğini.
Acele etmemiz gerektiğini söyleyen sesler, yanımıza gelip vücut hareketleriyle ‘haydi’ diyenler, kibarca ‘içeriye girebilirsiniz’ artık diyenler...
Hepsini etrafımızda görmeye başladık.
Oysa tüm olay orada bitmiş.
Önümüzdeki tek fotoğrafçı da mevzuyu anlamayınca biz 2 dakika içinde kendimizi salonun girişinde bulduk.
Elde kalan tek fotoğraflarda bizim telefonla çekildiklerimiz oldu.
Tek tek
Salih Bademci:
10 numara biri Salih Bademci ve 10 numara bir oyuncu. Bir ara Salih, menajeri ve dostu Şermin Ekinci ve ben Venedik’i sokak sokak gezerken bulduk kendimizi. Ama hiçbirimiz yorulmuyoruz, bayrağı yere indirmiyoruz, sanki söz vermişiz Venedik’te ayak basmayacak sokak bırakmayacağız diye.
Gökçe Bahadır:
Eşi Emir Ersoy ile beraberlerdi Venedik’te... Profesyonelliği her adımından belliydi. Özel olarak hazırlandığı gecenin her aşamasında yüzü gülüyordu. Sanki kafasında hep ‘buraya bir gün filmimle katılacağım’ sözleri dönüyordu. Katılır.
Burcu Özberk:
Diğer isimlere göre daha yeni bir isim Burcu. Birkaç gün öncesinden hazırlanmaya başlamış geceye çok belli. Yürüyüşüne bile çalışmış. Profesyonelliğine diyecek laf yok.
Kısacık
∆ Venedik’te günde ortalama 18 bin adım attım.
∆ Dizi ve film sektöründeki eksik bilgilerimi tamamladım.
∆ Venediklilerin İtalyanların kalan kısmı tarafından pek sevilmediğini öğrendim.
∆ Şehirde hiç arabaya binmeden 2 gün geçirince, kara yolundan bir kez daha soğudum.
∆ Gökçe Bahadır ve Emir Ersoy’un birbirlerine olan sevgi, saygı, aşk tüm pozitif duygularına bakıp ‘işte bu’ dedim.
∆ Salih Bademci’nin derin tarih bilgisine ‘şapka çıkardım...’
Paylaş