Onur Baştürk

Güneye akın

27 Mayıs 2020
Bayram boyunca ve öncesinde en dikkat çekici hareketlenme şuydu:

Güneye akın! Instagram’a ne zaman göz atsam, düne kadar İstanbul’da olan bir tanıdığın güneydeki bir tatil beldesine gittiğini gördüm.
Valla kıskançlıktan değil, İstanbul’da olmaktan şu an mutluyum da, bir ara “Şehirlerarası seyahat yasağı tamamen kalktı galiba?” diye düşündüm; “Bir şey mi kaçırdım?”
Gidenlere sordum, hepsi “İzin aldım” diyordu.
Birkaç hafta
önce giden birkaç kişi
ise “Hallettik bir şekilde” dedi.
Bodrum Belediye Başkanı da İstanbullu yazlıkçıların Bodrum’a nasıl geldiğini merak etmiş.

Yazının Devamını Oku

Ağacın bir bildiği varmış

23 Mayıs 2020
Apartmanın tam önünde koca bir ceviz ağacı var.


Kim diktiyse zamanında, ona bin teşekkür.
İstanbul’un dip dibe binalardan geçilmeyen bazı sokak araları bu ağaçlar olmasa iyice ruhsuz olurdu herhalde.
Neyse. Karantina hayatına başladığımız 17 Mart civarında ağacın dalları -doğal olarak- çırılçıplaktı.
Belki de daha önce hiç bakmadığım kadar o çıplak dallara baktım durdum.
Nisan ortasına doğru geldikçe yavaş yavaş dallar tomurcuklanmaya başladı.
Yine daha önce hiç bakmadığım kadar bu kez o tomurcuklara baktım durdum.

Yazının Devamını Oku

YouTube’a bakarak kendi evini yapanlar

22 Mayıs 2020
Ev yapmaya dair hiçbir fikriniz yokken evinizin inşaatını sıfırdan başlayarak kendiniz yapabilir miydiniz?


Doğrusu bu soruya benim yanıtım “Yok artık, daha neler!” olurdu.
Ama YouTube’da izlediğim iki video fikrimi değiştirdi.
İlk videoyu +90 kanalında izledim.Düne kadar şirketi olan Hayrettin Çağrı Ezerer, her şeyi bırakıp Toroslar’ın bir dağ köyünde arazi satın almış. Sonra da evini kendisi yapmış.
İkinci videoyu Daire adlı Youtube kanalında izledim.
Bodrum’un bir köyüne yerleşen Ceyda ve Özkan da tamamen ahşaptan bir ev inşa etmiş kendilerine.
Her iki tarafın söylediği ortak cümleler şöyle:

Yazının Devamını Oku

Bu sorular bitmez

20 Mayıs 2020
Hepimiz bu soruyla büyüdük: “Ne zaman?”


Okul bitti, “Ne zaman işe giriyorsun?” sorusuyla karşılaştık.
İşe girip çalışmaya başladık, “Ne zaman evleniyorsun?” denildi.
Evlenip barklandık, “Çocuk ne zaman?” diye sordu meraklı gözler.
Çocuğumuz oldu, bu kez sorulan şu oldu:
“Çocuğuna bir kardeş olsa iyi olur, o ne zaman?”
Aslında “Ne zaman?” sorusunu soranların çoğu da iyi niyetlidir.

Yazının Devamını Oku

“Evini merak ediyorum” magazini

18 Mayıs 2020
Pınar Sabancı’nın evinin önünde çekip Instagram hesabında paylaştığı yunusların videosu çok güzeldi.

Ama en az yunuslar kadar Pınar Sabancı’nın Boğaz’a nazır evi oluşunu diline dolayan da vardı.

Özellikle Twitter’da.

Hacı Sabancı Boğaz’a bakan evinde spor yaparken de aynı şey oldu.

Evi, zenginliği, daha doğrusu “konforu” dile dolandı, kıskanıldı.

Ya da Şahan Gökbakar.

Bahçesinde yanan ateşle beraber bir pozunu paylaştığında gelen yorumlar “O kadar büyük bahçen var, gel de 1+1 evde otur” minvalindeydi.

Sadece büyük, geniş, bahçeli, Boğaz’a bakan evler değildi karantina döneminde konuşulan.

Canlı yayın yapanların ya da bu yayınlara konuk olanların arkasında

Yazının Devamını Oku

Otellerin bu yaz için heyecanı farklı

17 Mayıs 2020
Güneydeki otelleri açılış heyecanı sarmış durumda.


Önceki gün Marmaris Hisarönü’ndeki D Maris Bay’in Genel Müdürü Cenk Türkmenoğlu ile konuşuyordum, “Neredeyse 24 saat toplantı yapıyoruz, her şeyi en ince ayrıntısına kadar planladık” diyordu.
1 Haziran’da açılış yapacaklarmış.
D Maris gibi aynı tarihte açılacak olan iki ünlü marka daha var:
Bodrum’daki Six Senses Kaplankaya ve Amanruya...
Gerçekten de otelciler sanki yeni sezon açılışı yapar gibi değil de, ilk kez açılıyormuş gibi heyecanlı.
Çünkü virüs dolayısıyla bu sezon ekstra önlem aldılar, insanların rahat etmesini sağlamak için daha çok çalışıyorlar.

Yazının Devamını Oku

Bizim restoranlara sesleniyorum

16 Mayıs 2020
Washington’daki bir restoran sosyal mesafeyi belirtmek için bazı masalara cansız manken koymuş.

Hatta üşenmeyip mekanın dekorasyonuna da uysun diye o mankenleri 1940’lardan gelmiş gibi giydirmişler.
Bangkok’ta bir başka restoran ise sosyal mesafe gereği boş kalması gereken sandalyelere oyuncak panda oturtmuş.
Hepsinde amaç aynı:
Müşteri hem kurallara uysun hem de daha az yalnız hissetsin!
Bizim restoranlara sesleniyorum, n’olur yan masamıza cansız manken ya da oyuncak ayı filan koymayın.
Bir kere bu uygulama daha çok yalnız hissettiriyor. Ayrıca sinir bozucu.

Yazının Devamını Oku

Yeni normalin yeni romantizmi ’Normal People’ olabilir mi?

13 Mayıs 2020
Son iki gündür gündemim hayatımızdaki normalleşme süreci filan değil, Normal People (Normal İnsanlar) dizisi.

Öyle bir bağlandım ki diziye, dedikleri kadar varmış!
Bir arkadaşımın hafta sonu çılgınlar gibi tavsiye edip “Mutlaka ama mutlaka izle” demesiyle başladığım dizinin, bundan iki yıl önce de uyarlandığı kitabın fenomen olmasına sonuna kadar hak verdim.
Nitekim dizi nisan sonu İngiltere’de yayınladığında BBC’nin iPlayer’ında 16 milyon kez izlenerek rekor kırdı.
Amerika’da Hulu’da gösterilen dizi orada da aynı etkiyi yaptı.
Zaten şöyle bir interneti tarayınca şu an popüler kültürde yer gök Normal People.
Peki ne anlatıyor bu 12 bölümlük dizi?
Aslında kabaca baktığınızda bir aşk hikâyesini anlatıyor.

Yazının Devamını Oku