Acun, köpek balığına benzeyen, daha önce hiç görmediğim bir deniz aracıyla Survivor adasına doğru bata çıka yol alıyordu.
Malum, Acun da bizim buraların dizi karakteri.
Aşırı gerçek üstü bir hayat yaşamasına rağmen asla yadırganmamayı başarmış tek insan.
Sürat yapan deniz araçlarına tutkusu da malum.
İki yıl önce La Boucherie’deki şovunda Eser Yenenler anlatmıştı.
Bodrum’da Acun ve tüm PlayStation arkadaşları bir anda Yunan adası Leros’a gitmeye karar vermişler.
Bir PlayStation turnuvasına katılmak için filan herhalde.
Orası meçhul.
Öyle böyle değil, Sayan’dan sonra dobra aşağı dobra yukarı, her üç cümleden birinde dobrayı havalı sıfat olarak kullanır olduk.
Seda Sayan’ın memleketin en dobrası seçildiği zamanları hatırlayın.
Esip gürlüyordu Joffrey Baratheon misali.
“Oğlum ayağınızı denk alın” diye başlayıp “Siz kimsiniz be!” demek suretiyle dobragillikte zirveye ulaşan o kadim zamanları, sık sık Instagram’ın keşfet sayfasına düşen gullüm dozu 10 numara videolarla anıyoruz.
Algoritma okyanusu sağ olsun.
Okan Bayülgen de dobradır mesela.
Ama onunki frankofon bir dobralıktır.
Kruvasan ve kahvenin yanında iyi giden bir dobralık.
Aşı haberleri sonrası karşıma çıkan makaleler de hep aynı şeyi, yani geleceği sorguluyor:
“Pandemi sonrası nasıl olacağız? Her şey eskisi gibi olacak mı?”
Financial Times’tan The Guardian’a, çoğu yazının bahsettiği ana damar şu:
Dijital etkileşimle her şeyi çözmeye çalışsak da fiziksel etkileşimin yerini hiçbir şey tutmuyor.
Doğru, son zamanlarda Zoom toplantılarından bıkanları park köşelerinde mesafeli toplantı yaparken görüyorum.
Ellerinde, köşedeki kahveciden alınmış karton bardak içinde kahveler.
İstanbul’daki havanın verdiği ılık kolaylıkla -en azından şimdilik- açık hava toplantıları yapıyorlar.
Olaylara (aşırı) dışarıdan bakan BM magazin gözlem heyeti olarak gördüğüm Bermuda şeytan üçgeni iç açıları toplamı şudur:
Murat Dalkılıç, aylar önce ayrıldığı eski sevgilisi Hande Erçel’e belli ki hâlâ kırgın.
Söylenen o ki; ex aşkı Hande’yi dizi partneri Kerem’le beraber Acun’un kanalındaki programda görünce iyice gıcık olmuş, hemen Acun ve tüm yakın PlayStation dostlarını filan takipten çıkmış.
Acun da o sırada Dominik’ten bilmem nereye 50 bin feet dolaylarında uçmak üzereyken eminim bu takipten çıkmaya bir saniye kadar içerlemiş, hatta bu tatlı hüzün ve bir kutu kola sonrası kendine yeni bir parmak arası terlik siparişi vermiş olabilir.
Orası en az Şeyma’nın Mısırlı yeni sevgilisi kadar muamma...
Öte yandan Hande ve Kerem ise oynadıkları 120 dakikalık dizideki rollerin kuantum enerjisine doğal olarak kendilerini kaptırmış durumda.
“N’aber, her şey yolunda mı? Yeni proje var mı? Haftaya bir kahve içelim, görüşemiyoruz.”
Elbette o kahveler hiçbir zaman içilmedi. Hep sonraki haftaya ertelendi.
Meğer kahve sözleri üzerinden ilerleyen o birbirinin aynısı konuşma balonları gayet güzelmiş.
Şimdinin cümlelerine bakın, hepsi virüs üzerine. Son günlerin gözde cümlesi mesela bu:
“Maskeni çıkarabilirsin, antikorluyum aşkım ben, rahat ol.”
Hastalığı yeni atlatmışların ya da etraflı bir test sonucu antikorlu olduğunu öğrenenlerin, yani geçmiş aylarda korona geçirdiğini fark edenlerin cümlesi bu.
Devamı da var: Antikorunu aynı seviyede tutmak için ona göre beslendiğini söyleyenler.
Kısacası, bugünlerde antikor aşağı antikor yukarı.
Eğer hava orta şekerliyse Ilıca Plajı’nda bir de denize girmek.
Henüz ikisini de yapmış değilim.
◊ Delikli Koy’a gitmek de moda. Ama buranın bir köpek cumhuriyeti olduğunu yeni kavramış bulunuyorum. Bu kadar köpeği bir arada uzun süredir görmemiştim.
Bir de pet şişeyi! Herkes bir köşeye pet şişe savurmuş, ayıp yahu.
◊ İstanbul her şeye rağmen daha güzel, onu anladım. Çünkü mekanlar kapalı olsa da hareket oluyor, yani deli bir trafik! Güneydeki ıssızlık hissi ise on dakika iyi geliyor, ondan sonra “Dönsem mi?” oluyorsun. En azından bana öyle oldu.
◊ Sürekli bir “Hava yağmur veriyordu ama bugün de çok güzel” sohbeti oluyor burada.
Sonra da havayı İstanbul’dakiyle kıyaslama cümleleri geliyor. Nedense.
Finalde ise “İstanbul’da kesin susuz kalınacak bu yaz” muhabbeti yapılıyor.
“Bu yıl seyahat edebilecek miyiz? Yoksa yine evlerde miyiz?”
Global turizm sektöründen haberler aktaran PhocusWire’da yayınlanan bir trend yazısı bu sorulara yanıt olacak nitelikte. PhocusWire, dünyanın önde gelen seyahat teknolojisi şirketlerinden Amadeus’un geniş çaplı araştırmasını yorumlamış.
Buna göre 2021’de bizleri 6 tane seyahat akımı bekliyor.
Elbette tüm bu akımlar sınırların 2021 yılı içinde açılacağı umuduyla sıralanmış.
Amadeus’un anketine göre gezginlerin yüzde 55’i artık 14 gün ya da daha uzun süre seyahat etmek istiyor. “Büyük gitmekten” kasıt bu: Çok uzun süreli seyahatler.
Çünkü insanlar eğer 2021 yılı içinde seyahat edebileceklerse kaybettikleri zamanı telafi etmek istiyor. “Hayat kısa ve dünya çok geniş” fikriyle hayatta bir kez yaşanacak uzun soluklu seyahat maceralarının peşinden koşma niyetindeler.
Airbnb tüm iş modelini uzun süreli konaklamaya kaydırmış bile. Dolayısıyla kısa süreli seyahat, mesela “iş için seyahat etmek” kavramı yavaş yavaş ortadan kalkacak gibi.
2020 yılı içinde gördük ki, aslında her yerden çalışmak mümkün! Sadece bir internet bağlantısına ihtiyacımız var. Bu yüzden, COVID-19 bitse bile işverenlerin çalışanlarını ofise geri getirmekte zorlanacağı ya da buna ihtiyaç duymayacakları öngörülüyor.
◊ MasterChef neden bu kadar çok izlendi?
- Öncelikle programın arkasında çok iyi bir ekip var. İkincisi de herkesin kendini bulabileceği, ortak bir paydadır yemek. Elbette pandeminin de çok izlenmede etkisi var. Mesela geçen yıla göre bu yıl başvuran da çok fazlaydı. Düşünsene, 100 bine yakın başvuru vardı!
◊ Bu gece final var. Serhat ve Barbaros kapışacak. Favorini söyleyecek misin?
- Tabii ki hayır! (gülüyor). Ama ikisi de birbirine çok yakın, başa baş giriyorlar finale.
İkisi de yarışmayı domine eden karakterler. Serhat daha modern şef havasında. Teknikleri açısından. Yurtdışında eğitim görmüş. Barbaros ise iyi restoranlarda çalışmış, kendini geliştirmiş bir şef. Şöyle diyebilirim: Biri teknikte (Serhat) diğeri lezzette (Barbaros) üstün.
◊ O zaman ya teknik ya da lezzet kazanacak diyebilir miyiz?
- Bu geceki performanslarına, yapacakları tabaklara bağlı. Özellikle de son tabak. Çünkü kendilerini anlatan imza yemeklerini yapacaklar canlı yayında.