O yalnız, ben yalnız.
Ayrı evlerde tek tek oturacağımıza, hafta sonu karantinasında beraber oturur, beraber sıkılırız dedik.
Kolektif sıkılmanın dayanılmaz hafifliğinde kaybolma hikâyesi yani.
Biz, yani iki arkadaş. Koskoca iki adam.
Ama sonra birden, o iki gün gözümüzde büyüdü tabii.
“Emin miyiz?” olduk, “Ya birbirimizden nefret edersek” diye sorguladık.
Sonuçta böyle arkadaşının evine gidip yatıya kalmalar bizim için çok geçmişte kalmıştı.
Neredeyse tüm bir yılı maske takarak, virüs konuşarak, oturma odasından salona ya da salondan yatak odasına seyahat ederek, ayrıca bir açılıp bir kapanarak geçirdik.
Haliyle pandemi hadisesi her yönüyle popüler kültür ve magazini de etkiledi.
Mesela: Merve Boluğur belki de önceki yıl olmadığı kadar haber oldu.
Çünkü çoğunluğun aksine maskesiz dolaştı, dolaştıkça daha çok fotoğraflandı, fotoğraflandıkça Merve Boluğur maskesiz eylemine devam etti.
Hiçbir projede yer almayan oyuncu, manasız bir şekilde 2020’nin en çok konuşulanı olup çıktı...
Mesela: Bir önceki yıl Şevval Şahin ismini bilmiyorduk.
2020 popüler kültürü bize onu da öğretti. Yine pandeminin payı var.
Şahin, erkek arkadaşı Marcus için yaptığı doğum günü partisi ve onu izleyen parti zincirlemesi nedeniyle “korona parti kızı” olarak yaftalandı.
15. Contemporary İstanbul’un dijital versiyonu bugün ön izlemeyle açılış yapıyor.
21 Aralık’ta ise genel izlemeye açılıyor.
Akbank ana sponsorluğundaki Virtual Contemporary İstanbul’a 11 ülkeden 37 galeri ve 550 sanatçı katılmış.
Dijital fuar 17 gün boyunca gezilebilecek. Ücretsiz olarak.
CI’ın fiziki edisyon tarihleri de belli oldu.
O da baharın en güzel zamanlarında: 27 Nisan-2 Mayıs tarihleri arasında.
Dijitali yaptıktan sonra fiziki fuar tamamen iptal olabilirdi. Vazgeçilmemesi de iyi haber.
Öyle bir poz ki, bugün bile hâlâ konuşuluyor, Whatsapp’larda görsel olarak kullanılıyor. Önceki gün Şokopop’ta yeniden bu çıplak poza denk gelince şunları düşündüm:
◊ “Şimdi her iki ünlü de başka başka yollarda. Bu pozun gündeme gelmesinden utanıyor olabilirler mi?” İkonik poza dair en çok bu yorum yapılıyor.
Özellikle Nefise Karatay’ın evli oluşunun altı çiziliyor.
Bu yorumları yapanları hiç anlamıyorum. Evet, geçmiş geçmişte kaldı tamam da, insan geçmişte yaptığı bir çekimden neden utansın? Zorla mı yapmış? Yo, hayır.
Üstelik çok güzel bir fotoğraf. Kimse kötü bir şey söyleyemez bu pozla ilgili.
Gayet estetik gayet şık.
◊ “Şimdi böyle pozlar verecek bir ünlü çift yok” deniliyor. Doğru, yok.
Ama o zamanın ünlüleri de seviyordu medyaya böyle işler çıkarmayı. Konuşulmayı, ses getirmeyi seviyorlardı.
Yener gibi bir sanatçı için bu rakam bir başarısızlık mı?
Aslında değil.
2020’nin en iyi Türkçe pop albümlerinden birini yaptı Hande Yener.
Albümü baştan sona dinleyen herkes buna hak verecektir.
Ama işte bir dönem YouTube’daki tık sayısıyla ölçülüyordu ya müzik dünyasındaki başarı ve başarısızlık.
Tık sayın çoksa muhteşemdin, az sayıdaysa öldün bittin.
Bu tık kriterine takılıp kalan hâlâ çok fazla. Bitmiş değil.
Oysa YouTube başka bir dünya.
“İstanbulluların geceleri dışarı çıkamadığı ve sosyal mesafeyi korumanın her zamankinden daha elzem olduğu günlerde yalnızca karanlıkta deneyimlenebilen bir ışık festivali düzenlemeyi maddi ve manevi kaynakları zamansız, yersiz kullanmak bağlamında etik bulmuyorum”.
Refik Anadol şu açıdan haklı.
Evet, hafta içi 21.00’dan sonra, hafta sonu ise hiçbir şekilde dışarı çıkamıyoruz.
Ama bu yasakları festivali düzenleyen ekip de hesap edemezdi.
Her şeyi ekim ayında planladılar.
Aralık ayına dair bir hoşluk olarak.
Mesela ben Refik Anadol’un bir işi şu anda bir açık alanda sergilensin, mutlaka görmeye giderdim.
Houseparty’lerde, Zoom’larda sosyalleşmek, flört etmek yeniydi.
Hoşumuza da gitti.
Hatta martın 20’sinde “Yalnızlar bir adım öne çıksın” diye bir yazı satırlayıp evde yalnız yaşayanların ruh hallerini aktarmışım.
Biri şöyle demişti mesela:
“Ne kadar yalnız olduğumu anladım, üstelik daha bu üçüncü gün.
İçinde bulunduğumuz stresi yanı başımda olan biriyle paylaşamamak çok fenaymış. İşler normale döner dönmez bir sevgili bulacağım!”
Bir başkası şöyle:
Bir ilişkiye başlarsın. Henüz tam emin değilsindir duygularından.
Ama hemen açıklama beklenir senden.
“İlişki var mı yok mu?” diye.
Kendinden ve karşındakinden emin olup “İlişki var, mutluyuz” dersin.
İki gün sonra aranıza kara kedi ya da Serdar Ortaç’ın antilop yavrusu girer mesela, bu kez “İlişki bitti mi, açıklama bekliyoruz” denir.
Barışırsın, bu kez de “Barıştınız mı?”
Zor yani. Habire ilişki durumunla ilgili bir güncelleme yapmaya zorlanmak.