İş insanı Selim Hamamcıoğlu oturduğu evin manzarasını kapadığı için bir ağacı kesmek istemiş.
Site yönetimi izin vermeyince de yöneticiyle kavga etmiş.
Daha sonra olayın kamera görüntüleri WhatsApp gruplarına düşmüş.
Herhalde en şımarık şehirli mevzularından biridir, “Bu ağaç manzaramı kapatıyor” mevzusu.
Neden o deniz manzarasının illa pürüzsüz olması istenir?
Neden sağdan soldan fışkıran bir ağaç kadraja giriyorsa hemen gıcık olunup neredeyse balta almak suretiyle kesip biçme arzusuyla yanıp tutuşulur?
Ki bunu da en medeni, en çevreci görünenler yapar genelde.
İstanbul’dan gelen trafik görüntüleri sıradan bir kıyamet filminden fırlamış gibi.
O sırada Bodrum’dayım, havalimanına gidiyorum.
İstanbul trafiğinin bir benzeri Bodrum’un her tarafında oluşmuş durumda.
“Tam kapanma festivali” gibi ortam, bitmeyen bir son dakika şenliği.
Bir yanıyla turizmi kurtarma hedefi olan bu kapanma vesilesiyle herkesin güneye akın ediyor oluşu ekstra ironik.
Herkes İstanbul’dan kaçarken İstanbul’a dönmek ise tatlı bir duygu kaosu.
Uçak neredeyse boş.
Yan koltuğum, yan koltuğumun koltuğu.
Oysa ilk karantina döneminde, yani geçen yıl bu zamanlar, gönüllü mutfak kölesiydim.
Yemeğimi kendim yapıyordum. Dışarıdan hiçbir şey sipariş etmiyordum.
Nedenini hatırlayın; o dönem restoranların mutfağından yemek yemeye korkuyorduk, virüs bulaşır diye.
Korkularımız akıllı telefonlar gibi sürekli güncelleniyor, şimdi öyle bir korkumuz yok mesela.
Neyse, gönüllü mutfak kölesi olduğum o haftalarda sağlıklı şeyler yiyeceğim diye -yine kendi kuyularımda- tutturmuştum.
Siyah pirinç bazlı her türlü salata favorim olmuştu.
Kaliforniyalı bir emlakçı olan Shane Dulgeroff gayet akıllıca bir çözüm bulmuş.
Elindeki satılık evlerden birini NFT destekli bir sanat eserine dönüştürmüş!
Evi esere dönüştüren elbette emlakçının kendisi değil.
Bu iş için Amerikalı bir grafik tasarımcı olan Kii Arens ile anlaşmış.
Arens da 45 saniyelik bir video eseri yaratmış.
Eserde öyle aman aman bir durum yok.
Göz alıcı renklerden oluşan, uzaylıların dikizlediği bir satılık ev kurgusu.
Çalışmanın başrol oyuncusu ise 50’lerdeki eski radyolar gibi giydirilmiş bir yapay zeka makinesi!
Bu makinenin bağlandığı iki adet dijital çerçeve var.
İşte o çerçevelerde makine yazılımının o anda ürettiği kadın ve erkek portreleri sergileniyor.
Klingemann, yapay zeka yazılımı için Google tarafından geliştirilen ve günümüzdeki en gelişmiş yazılımı olan BigGan teknolojisinden yararlanmış.
355.7 milyonluk devasa bir veri havuzunu aynı anda tarayıp anlık çıktı sağlayan bu yazılım sayesinde daha önce hiç var olmamış yeni insan suretlerinin yaratılışına tanıklık ediliyor bu sayede!
Mario Klingemann’ın bu işini canlı canlı görmek için sabırsızlanıyorum.
İlhamını Büyük İskender’den alıyor
“Her Şeye Rağmen” adlı kitap şöyle tanıtılıyor:
“Bireyin gücü, iradenin otoritesi ve sorgulama sanatı üzerine inşa edilmiş bir başucu rehberi.”
Bitmiyor, maalesef devamı var:
“Z kuşağının anti-otoriter ruhuna kalp masajı yapacak bir kitap.”
Ah bir de, “Acılar tembel insanın bahanesidir.”
Ama burada da
Nefret eden de nefes almadan izliyor; çemkiren de, gizli gizli özenen de...
Sadece kimse itiraf edemiyor.
Ben en son Şeyma’nın insta hayatı dizisinin İtalyan DJ sezonunda kalmıştım.
Mısırlı milyarder sezonunu geç de olsa yakaladım.
Uçak kapatma hadisesinden tropik adadaki romantik tatil atmosferine kadar artık her şeye hakimim.
Başım göğe ermedi ama Şeyma’nın pembe dizi tadındaki hayatını da seviyorum.
Tek sıkıldığım nokta, insanlar onu yüklendikçe “Ben bunu hak ediyorum, ben iyisine layığım” diye coşarak “ben, ben, ben” dansı yapması, ki buna hiç gerek yok.
Üstelik bu kez dünyadaki önemli moda haftalarının hepsinin (60’dan fazla olduğunu belirtiyorlar) sponsoru olan Mercedes de yoktu, sponsorluktan çekilmişti.
Artık moda haftasının adı sadece “Fashion Week İstanbul”.
Mercedes sponsorluktan çıkınca yıllar önce İTÜ’de başlayan o ilk moda haftası kıvamına geri dönülmüş oldu.
Oysa uluslararası radara, takvime girmek için bu sponsorluk önemliydi, yıllarca beklenmişti.
Hatırlıyorum, bu işbirliği ilk gerçekleştiğinde herkes mutlu ve heyecanlıydı.
Nihayet dünya moda haftaları radarına girilmişti.
Şimdi neden böyle oldu peki?