Paylaş
Oysa ilk karantina döneminde, yani geçen yıl bu zamanlar, gönüllü mutfak kölesiydim.
Yemeğimi kendim yapıyordum. Dışarıdan hiçbir şey sipariş etmiyordum.
Nedenini hatırlayın; o dönem restoranların mutfağından yemek yemeye korkuyorduk, virüs bulaşır diye.
Korkularımız akıllı telefonlar gibi sürekli güncelleniyor, şimdi öyle bir korkumuz yok mesela.
Neyse, gönüllü mutfak kölesi olduğum o haftalarda sağlıklı şeyler yiyeceğim diye -yine kendi kuyularımda- tutturmuştum.
Siyah pirinç bazlı her türlü salata favorim olmuştu.
Yapması kolaydı, doyurucuydu, daha ne olsundu?
Bir ara kerevize takmıştım.
Habire portakallı kereviz yaptığımı anımsıyorum.
Deli miyim neyim?
Sonra enginara sardım.
Ama onu beceremedim.
Anında vazgeçtim.
Gün geldi sağlıklı yemek yapma çizgimden kayıp geleneksele düştüm.
İmambayıldı yaptım mesela! Hâlâ nasıl uğraştığıma şaşırıyorum.
Tadı da güzel olmuştu, lütfen yani!
Ve hayır, ekmek yapan gruptan asla olmadım.
Şimdi yeniden bir tam kapanmanın eşiğinde düşünüyorum da, o gönüllü mutfak köleliği zamanları bir Mars üssü kadar uzak geliyor bana.
Şu an paket servisin kölesiyim.
O yüzden onun da bittiğini sanıp karalar bağlamıştım ki, açtım genelgeyi okudum.
O devam ediyormuş.
O zaman hazırım, kapanabiliriz.
Bırak dolabın dağınık kalsın
Tam kapanma kararı açıklanınca herkes iyi niyetli ve aşırı pozitif mesajlar vermeye çalıştı.
Mesela bir instagram fenomeninin “Dolabımı temizlerim, okumadığım kitapları okurum” yazdığını gördüm.
Ben tam aksini uygulamayı düşünüyorum, dolabım dağınık kalsın.
Şimdiye kadar düzenledim de n’oldu?
Zaten hep aynı şey giyileceğine göre düzenlemek de manasız...
Yine dizilere vuracağım kendimi.
Mesela 2020 yapımı “Romulus” dizisine...
Tamamen Latince olarak çekilen dizi Roma şehrinin doğuşunu anlatıyor.
İkiz kardeşler Romulus ve Remus’un hikâyesi, aralarındaki güç savaşı, milattan önce 8. yüzyıldaki ilkel kabileler, gizem, şiddet, güç ve aile draması; yok yok yani dizide.
Bu ve başka dizilerden sıkıldığım günler gelirse Arzu Sabancı’nın evine iltica etmeyi düşünüyorum. Sabah akşam Boğaz Köprüsü’nü fotoğraflamak üzere.
İşte böyle böyle gelecek günler...
Yeşil yapraklılarım aşırı ilgimden bunalabilir
Bir de tabii bitkilerimle ilgileneceğim.
Hatta büyük olasılıkla bu aşırı ilgimden bunalıp fotosentezi dahi bırakabilir canım yeşil yapraklılarım.
Şimdiye kadar hiç yapmamıştım ama, artık bitkilerle konuşmaya bile başlayabilirim.
Ki bu onlar için alışılmadık bir durum olacağı için içlerine kaçıp sararmayı tercih edebilirler.
Şaka bir yana,
bitkilerle uğraşmak meditasyon gibi.
Günün nasıl geçtiğini anlamıyorsun.
Hele bitki ekeceğim diye evin her yeri toprak ve o topraktan etrafa yayılan envai çeşit canlıyla dolup taşınca gün hakikaten şenlikli geçiyor.
Bitkiyi beş dakikada ektiysen yaklaşık beş saat de temizliği sürüyor.
Dolayısıyla bu uğraşımı tavsiye etmekle etmemek arasında kararsız kaldım size.
Paylaş