Çetintaş geçtiğimiz haftalarda tuhaf bir iddiayla gündeme gelince şaşırdım.
Habere göre Ankara’da hamile bir kadın, doğum koçu ile evde doğum yapmaya çalışırken bebeğini kaybetmişti.
Doğum koçunun ise Çetin Çetintaş tarafından atanan Ceyda Saltadal olduğu belirtiliyordu.
Yine habere göre, Çetintaş hamile kadına gebelik süreci boyunca doktora gitmemesi gerektiğini söylemişti.
Çetintaş bu iddiaları sosyal medyasında yalanladı.
Ama sonrasında her yoga eğitmenine yapıldığı gibi “tarikat” yaftası yapıştırıldı üzerine. Ben de kendisine açıp sordum, “Neler oluyor?” diye.
Popülist’in açık ara popüler olduğunu da yakın zamanda gözlemlemiş bulunmaktayım.
Peki başka neler oluyor burada?
Londralı, havalı Roka’nın açılmasına az kaldı.
Kanyon’da pili tükenmiş Gina’nın açılıp yeniden dirilmesi de an meselesi.
Sırada Frankie var.
Kadına birkaç güzel kelam eder, tanışmak istediğini belirtir.
Hatta köşedeki kafede bir şey içmeyi teklif eder.
Tam ayaküstü flört yani.
Olaylar böyle tatlı tatlı gelişir, ilerler, romantik seyirci de önce sokakta sonra köşedeki kafede sıcak çikolata eşliğinde devam eden bu flörtü ayıla bayıla izler.
Böyle şeyler hep filmlerde olmuyormuş.
Bir tanıdığımın başına gelmiş.
Yani o günden bugüne bu şarkı defalarca çalındı, dinlendi.
Ne zaman ki şarkı, Sezen Aksu’nun daha çok demo çalışmalarının yayınlandığı YouTube kanalında yılbaşı günü yayınlandı, yeniden keşfedildi.
Ama keşfedilen şeyin ne olduğu malum.
Şarkıda geçen sözlere takılanlar “haddini bil” diyerek Aksu’ya saydırmaya başladı.
Doğrusu bunları ilk okuduğumda “Olur böyle şeyler” diye düşünüyordum; “haddini bil” çok hadsiz, üstten bakan ve yok sayan bir söylem olsa da herkes herkesi eleştirebilir, bu da gelir geçer...
Ta ki düne kadar.
Çünkü olay büyüdükçe büyüdü ve sonunda o küçük grup Sezen Aksu’nun evinin önünde basın açıklaması yaptı.
Sürekli görmeye alıştığın karakteri aniden başka bir oyuncu oynamaya başlar ve seyirciden o yeni yüze çat diye alışması beklenirdi.
Herhalde en son böylesi bir değişim “Spartacus” dizisinde filan olmuştu.
Berksan’ın estetik ameliyatla aniden ve çok sert bir şekilde, Ajda’nın şarkısının hakkını verircesine “bambaşka biri”ne dönüşmesi de o hesap.
Fransız askısı marifetiyle yüzü gerginlikten kopacak duruma gelen Berksan, doktorunun coşturmasıyla kendini “yakışıklı mahkum” diye bellek klasörlerimize kazınmış Jeremy Meeks’e benzetmiş.
Sosyal medyanın yorumları ise daha hain:
Berksan’ı Seda Sayan’ın kayıp erkek kardeşi sananlar çoğunlukta.
Öte yandan herkes itiraf etsin: Estetikle ilgili mevzuları alaya alıp “Ay yüzüne bak, ne yaptırmış böyle” diyen bile, imkanı olsa hemen bıçak altına yatıp kesin bir şey yaptırır.
Hele ki “İyi çıkmamışım, bir daha çeksene”lerin dilimizden düşmediği şu zalim, like’ı giderek azalmış Instagram çağında.
Üzerinde o yıllarda sıkça giydiği, artık onunla özdeşleşmiş siyah deri mayo var.
Ve tabii mini deri ceketi.
Sisler içinden çıkıp gelen Aldinç konserde müthiş enerjik, sahnede oradan oraya koşturuyor.
Hani insanın o ana ışınlanası geliyor.
Üstelik şarkı da nefis pop rock, ismi de pozitif:
“Ne Güzel”.
Hatta onlar ilk açıldığında, “Buraya insanlar gelir mi?” diye düşünülüyordu.
Çok geçmeden Arter’in yeni binasının inşaatı bitti ve Arter’in gelişiyle birlikte Dolapdere’nin estetik olarak çehresi de değişmeye başladı.
Müze Evliyagil de Arter’le aynı cadde üzerinde bir galeri açtı.
Ve şimdi de dört önemli galeri Dolapdere’ye çok yakın olan Piyalepaşa projesinin içine konuşlandı:
Merkür, Zilberman, ArtSumer ve Pi Artworks.
Önceki gün bu dört galeriyi gezdim.
Pi Artworks sergilere şubat ayında başlayacakmış.
Yer, Anıtkabir... Kostümüyle klasikler klasiği “Gülün Adı” filminden çıkıp gelmiş gibi duran ya da bir tapınak şövalyesini andıran Bülent Ersoy tekerlekli sandalyede.
Ersoy’un yüzünde gayet huzurlu bir ifade var. Bir asker ona dev bir şemsiye tutuyor. Yağmurdan koruyor. Bir kadın ise parmağıyla uzaktaki bir noktayı işaret ediyor.
Fotoğrafa gelen yorumlar ise şaka gibi.
Neden asker şemsiye tutuyormuş?
Bülent Ersoy’un ayrıcalığı neymiş?
Neden tekerlekli sandalyedeymiş?