Çetin Çetintaş’a her şeyi sordum...

Yoga eğitmeni Çetin Çetintaş bu alanın en popüler isimlerinden biri.Ben de onun yoga derslerini pandeminin başladığı ilk karantina günlerinde Youtube’da keşfetmiştim.O gün bugündür de kanalındaki bazı dersleri evde hâlâ yapıyorum.

Haberin Devamı

Çetintaş geçtiğimiz haftalarda tuhaf bir iddiayla gündeme gelince şaşırdım.
Habere göre Ankara’da hamile bir kadın, doğum koçu ile evde doğum yapmaya çalışırken bebeğini kaybetmişti.
Doğum koçunun ise Çetin Çetintaş tarafından atanan Ceyda Saltadal olduğu belirtiliyordu.
Yine habere göre, Çetintaş hamile kadına gebelik süreci boyunca doktora gitmemesi gerektiğini söylemişti.
Çetintaş bu iddiaları sosyal medyasında yalanladı.
Ama sonrasında her yoga eğitmenine yapıldığı gibi “tarikat” yaftası yapıştırıldı üzerine. Ben de kendisine açıp sordum, “Neler oluyor?” diye.
Çetin Çetintaş’a her şeyi sordum...

Garip iftiralar atılıyor
◊ Bebeğini doğum yaparken kaybeden anneyi tanıyor musun?
Anneyle tam iki kere aynı ortamda denk gelmişliğim var. Kendisi ne benim öğrencimdir ne de bugüne kadar bir eğitimime ya da dersime katılmıştır. Evde doğum olayını ben de herkes gibi internetten öğrendim.
◊ Peki bu talihsiz olayla ilgili neden seninle bağ kurdular?
Bu sorunun yanıtını herkes gibi ben de çok merak ediyorum! Bir süredir sistematik bir şekilde beni karalamak için ortaya garip iftiralar atılıyordu. Fakat bu iftira o kadar altı boş ve akıl dışı bir senaryo ki, haberle karşılaşanlar bile şaşkın. Düşünsene, Ceyda Saltadal’ın adını bile kulaktan kulağa “Ceyda Saltadal’mış” derken, “Ceyda Saltadalmış” diye yazarak haber yapmışlar. Kimse beş saniyesini ayırarak, bu kız kim diye bakmamış bile. Çünkü amaç sadece bir karalama ve linç kampanyası başlatmak. Bu iftirayı atanlar nasıl bir menfaat peşinde eminim ortaya çıkacak. Hiçbir gerçek saklı kalmaz.

Haberin Devamı

Bu başarı kimilerini rahatsız ediyor
◊ Sanırım Zorlu PSM’de yaptığın mantra etkinliği yanlış algılandı. “Tarikat” yaftası da oradan çıktı. O performans ne içindi? Neler oldu o gece? Anlatır mısın?
“MargaM / Bir Yol Deneyimi” daha önce Türkiye’de eşi görülmemiş bir performanstı. Müthiş bir orkestrayla birlikte mantralar söylediğimiz, yoganın “pranayama” çalışmalarını uyguladığımız, insanın yaşam yolculuğunu anlatan dansların sahnelendiği, hayat üzerine düşündüren konuşmaların yer aldığı dünyada örneği olmayan bir etkinlikti.
Bu bir sahne performansı olduğu için oraya gelen kişileri başka bir dünyaya sürüklemek adına kostümler, sahne tasarımı, ışıklar, görsel şov gibi gerekli her türlü hazırlık elbette yapıldı. Günlerce insanlar bu etkinliği konuştu. Hâlâ konuşuluyor, ama bu sefer ben hedef gösterildiğim için çarpıtılarak...
Bu performansta internette çarpıtılarak bahsedildiği gibi “ayin” yapılıyor olsaydı, o güne ait video ve fotoğrafları her türlü sosyal mecrada paylaşıyor olmazdık. 7’den 70’e herkese açık bir performanstı. Hatta kimileri çocuklarıyla katıldı. Düşünsene, dünyada yapılmamış bir performans hazırlıyor ve Zorlu PSM’nin tüm koltuklarını dolduruyorsunuz.
Yetmiyor, bir de insanlar bu etkinlikten sonra tekrarı için paylaşım yapıyor.
Bu kadar ilgi ve başarı ister istemez kimilerini rahatsız ediyordur. Ne de olsa insan doğası. Bütün bu hurafelerden sonra, 7 Mayıs’ta MargaM “Karşılaşma” etkinliğiyle yeniden Zorlu PSM’de olacağız. Bunun bir tarikat ayini olduğunu düşünenleri bekleriz.
Maalesef dünya
buna evrildi
◊ Yoganın tarikatla bir ilgisinin olmadığını biliyorum, ama neden olamayacağını senden duyalım...
Yoga bir metod. Bu metod sayesinde kendimizle bütünleşmeyi öğreniriz. Fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak. Her insan şahsına münhasır olduğundan, yoga bireysel bir çalışma. Yoga kişinin bireysel yolculuğuyken nasıl olur da tarikatlaşabilir? Sadece Youtube kanalımda biraz vakit geçirmiş biri bile, yoganın bir tarikat sistemi olamayacağını, bunun ne kadar mantıksız olduğunu anlayabilir.
◊ Peki bu tür haberler ve linç kültürü hakkında ne düşünüyorsun?
Maalesef dünya buna evrildi. İnternette linç kültürü aldı başını gidiyor. Çünkü takma isimle, sahte bir fotoğraf arkasına saklanarak insanlar istediğini diyebileceklerini ve bu söylediklerinin onların sorumluluğunda olmayacağını düşünüyor. Oysa kim olduğumuz bilinsin ya da bilinmesin, yaptığımız her şeyin sorumluluğunu taşırız. Bazı insanların içindeki mutsuzluk ve öfke o kadar yoğun ki; bunu birine kusmak, birine bu hislerini boşaltmak için yakaladıkları hiçbir fırsatı kaçırmıyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları