Arkadaşımla Lucca’nın önünden geçiyoruz.
Mekanın perdeleri sıkı sıkı kapanmış. Bir hareket var, ama ne?
Sonunda “Ne var içeride acaba” merakına yenik düşüp içeriye giriyoruz.
Meğer içeride sürreal bir ortam varmış!
Şöyle ki:
Farklı mekanlarda yaptıkları yemek organizasyonlarıyla tanınan Tanrı Misafiri ekibi bu kez sürrealizm konseptli bir yemek ve parti yapmaya karar vermiş Lucca’da.
İsminin kırmızı olarak yazıldığı Yeşil Kabare için Ali Poyrazoğlu eski bir röportajında şöyle der: “Yeşil Kabare radikal bir bakıştan yola çıkmıştı, bu bakış şuydu: Renk körlüğü.
Adı kırmızı olarak yazar, çünkü hepimizde bir renk körlüğü olduğunu düşünüyoruz.
Ama biz zihinsel renk körlüğü içinde olan da bir ülkeyiz.
‘Aslolan göze görünmez, içeri gizlenmiştir’den yola çıkarak stand up’ın, mizahın, alayın, hicvin, önde olduğu, eleştirirken güldürürken insanın içini ferahlatan bir bakıştır Yeşil Kabare’nin bakışı.”
Yeşil Kabare’nin sahnesine kimler konuk olmamış ki?
Sakıp Sabancı’dan
◊ EKOLOJİK HAREKETLER
The Stay Grubu’nun yönetici ortağı Ali İspahani, önceki gün ekonomi gazetecileriyle beraber katıldığım bir basın toplantısında açıkladı:
“The Stay grubu karbon emisyonunu sıfırlayarak Türkiye’deki uluslararası sertifikalı ilk karbon nötr otel grubu oldu”.
Açıklama iddialıydı, bu yüzden herkes “Peki ama bu nasıl oldu”yu sorguladı.
İspahani’nin detayları atlatmadan her soruyu yanıtlamasını sevdim.
Çünkü birçoğumuz markaların sürdürülebilirlik konusunda yaptıklarına kuşkuyla bakıyoruz, “Acaba öyle mi?” sorusu hep kafamızın bir yerinde duruyor.
Bunun nedeni de sürdürülebilirlik ve karbon ayak izini sıfırlama konusunun son yıllarda bir pazarlama konusu haline de getirilmesi.
Bodrum’un üç aya, hatta bazı yazlar iki aya sıkışıp kalan kısa sezonu pandemiyle beraber uzadı.
Sadece yaz sezonu değil, artık kışın bile Bodrum’a gelen insan hayli fazla olmaya başladı.
İlk kez geçtiğimiz yılın şubat ayında yaşamıştım bunu.
Bodrum merkezin popüler mekanlarından Yula’da kış güneşine karşı otururken İstanbul’dan sadece hafta sonu için gelen birçok tanıdık simayla karşılaşmıştım.
Hatta yollarda yaz kadar olmasa bile trafik bile vardı.
GÜZİDE DURAN’IN
DEDİĞİ GİBİ
Farklı tasarım anlayışı ve bitkileri kullanma şekliyle dikkatleri üzerine çekti Lilly.
Manhattan’daki Bryant Park yakınlarında konuşlanması planlanan Lilly, sıradan bir gökdelen değil.
Selim Vural, Lilly projesini “Pasif mimarinin bir sonraki adımı” olarak nitelendiriyor.
Peki pasif mimari anlayış ne?
Özetle şu: Pasif mimaride herhangi bir mekanik ve elektrikli sistem kullanılmadan sistem yapı elemanlarıyla oluşturuluyor.
İç mekanların kışın sıcak, yazın serin kalmasını sağlamak için güneş ve rüzgar enerjisiyle yapı malzemelerinin doğal özelliklerinden faydalanılıyor.
∆ Kendi içinde dalgalanan nakarat hemen dilime takıldı.
∆ Klasiktir, Tarkan şarkıları önce pek beğenilmez, burun kıvrılır, sonra da dile düşer. Gördüğüm kadarıyla bu şarkı o zinciri de kırmış oldu.
∆ Tarkan klipte “Mr. Robot” dizisindeki Rami Malek gibi bir “hacker” kılığında.
Şarkısıyla her kesimden insanın günlük rutinini kesip sözünü söylüyor. Bu yüzden şarkının sözlerini herkes kendine göre yorumladı ve dün itibarıyla sözler üzerine yüzlerce yorum yapıldı.
∆ “Geççek”, hem klasik Tarkan melodileri barındırıyor hem de rap bölümleriyle yeni nesli tavlamayı hedefliyor.
∆ Şarkı hakkındaki Twitter’da okuduğum en güzel yorum ise şu oldu, aynen aktarayım: “Tarkan sırtımıza battaniye, avucumuza sıcacık bir fincan kahve koydu.”
∆ Bir yandan da “Geççek”, Tarkan’ın kendi ruh halini en şeffaf yansıttığı şarkılardan biri olmuş. Şarkının sonunda diyor zaten, “Beni sorarsan, ben de iyi değilim pek, kalmadı eski neşem hiç.”
ROKA’nın en parlak yıldızı
Gayet mütevazı, kendi halinde, uyumlu, çift gibi bir çiftti.
Birbirlerine değer verdikleri her hallerinden belliydi.
Bu yüzden kral daireli, Rolls Royce’lu evlilik teklifi olayının kahramanı olan çift gerçekten onlar mı diye bir an şaşırdım, emin olamadım.
Yetmemiş, bir de kral dairesinde onlar yemek yerken içeriye Sakiler grubu girmiş ve “Dünyadan Uzak” şarkısını söylemeye başlamış.
Allah’tan Sakiler sonrası halk oyunları ekibi, ardından da “Cirque du Soleil” grubu filan girmemiş odaya.
Evlilik teklifi önemli bir an, tamam. Ama bunu bir karnavala dönüştürmelerini, ayrıca yedi kat ellerin bundan haberdar oluşunu yadırgadım.
Aslında hakkında çekilen diziden çok önce Amerika’da zaten konuşuluyordu Anna.
Ama şimdi dizi sayesinde dünya çapında bir şöhret oldu. Tıpkı Simon gibi.
Lakin kabul etmeli; Anna, Simon’dan daha akıllıymış.
Hayatını anlatan dizinin hakları için yapımcı Shonda Rhimes’le anlaşıp 320 bin dolarlık ücretini çoktan almış.
Tek hatası; geçen yıl hapisten şartlı olarak tahliye edildiğinde Balenciaga’larını giyip bir paparazzi ordusu eşliğinde Brooklyn’deki bir merkeze imza atmaya gitmesini dahi gösterişli bir olaya dönüştürmesi ve medyaya peş peşe yaptığı yüksek egolu demeçler olmuş.
Anna yeniden hapse dönmüş olsa da yeni çağın yıldızları artık o ve Simon gibiler.