Deniz Seki de bu sonuca köpürmüş, “Neye göre, kime göre? Bu kadar özel yorumcu varken hem de!” diyerek.
Hani Deniz köpürmese böyle bir araştırmadan haberimiz dahi olmayacak, bir köşede unutulup gidecekti.
Ama çok geç, Melek Mosso da haklı olarak “Abla biz özel değil miyiz” diye karşılık verince anket sonucuna göz atmak zorunda kaldım.
Optimar’ın yaptığı ankette Melek Mosso’yu Sezen Aksu, Hadise, Zeynep Bastık, Ebru Yaşar, Sefo, İbrahim Tatlıses, Edis ve Kerimcan Durmaz takip etmiş.
Ankete yanıt verenlerin kafası karışıkmış demek pek doğru olmaz.
Çünkü bu tür anketlerde ilk akla gelen isim söylenir, çok doğal.
Cuma günü ise şehrin en popüler mekanlarından birinde kokteyl 180 lira olmuştu.
Bir başka popüler mekanın 240 liraya kokteyl satacağı masada konuşuluyordu.
Bir yandan da henüz çoğu mekan menü fiyatlarına dokunmuş değil.
Herkes bu konuda birbirini bekliyor.
“Önce onlar yapsın, ben onlara göre hareket edeyim” mantığı var.
Ama şimdiden müdavimlerin diline düştü fiyatlar.
“Artık daha az dışarı çıkarım” diyen de var, “Ortaya paylaşımlık sipariş de kurtarmayacak” diyen de...
Bizde pek yaygın değildir, ama keşke içkilerin akşamüstü saatlerinde indirimli satıldığı “happy hour”lar bu vesileyle trend olsa.
Ama hiçbirimizin vesikalığı sanatçı Alican Leblebici’nin vesikalığı gibi olmadı, olamaz da!
Neden mi? Çünkü Leblebici bambaşka bir yöntem izliyor.
Önce fotoğraf stüdyosuna gidip kimlik kartına basılmak üzere herkes gibi bir vesikalık çektiriyor.
Sonra çektirdiği vesikalığın resmini yapıyor.
O resmin de fotoğrafını çekip Nüfus Müdürlüğü’ne gidiyor ve kimliğini yeniletiyor.
Kimse de vesikalığın gerçek fotoğraf değil, resim olduğunu anlamıyor.
Alican Leblebici’nin yaptığı bu otoportre vesikalık resim ve yenilenen kimlik kartı, 2015 yılında bir sanat eserine de dönüşüyor. Eserin ismi, “Otoportre ve Kimlik Kartları”.
KARAKÖY LOKANTASI’NIN YENİ YERİ
Karaköy Lokantası yaz ortasından bu yana yeni yerinde, Novotel’in girişinde.
Eski binasının tadı elbette bambaşkaydı ama yeni konumu da güzel.
Hatta daha şık ve daha çok bitkili.
Ama çoğu İstanbul mekanı gibi burada da bir aydınlatma problemi var.
Saat 17.00 gibi mekana gidince o problemi daha net görüyorsun.
Hatta çok yakında etkinliklerin başlaması planlanıyor.
Divan Kuruçeşme mimar Gökhan Avcıoğlu’nun tasarım stüdyosu GAD ve Sinan Kafadar’ın beraber çalıştığı bir tasarım projesi.
Avcıoğlu’na “Nasıl bir bina bizi bekliyor?” diye sordum, yanıtı şöyle oldu:
“Burası 17. ve 18. yüzyıllardan kalma iki adet yalının arka bahçesi.
Zaman içinde yalılar apartman tarzında, kat kat olacak şekilde kullanılmaya başlanmış.
Bu arka bahçeler ise o yalılara ait hamam, çamaşırhane gibi fonksiyonların bulunduğu bahçeler olarak düşünülmüş.
İçerideki çelik konstrüksiyon aslında bir hamam kalıntısını taşıyor.
Burada çıkan tarihi eserlerle bir arkeoloji müzesi yaptık.
Bu yılın ilk günlerinde de İstiklal Caddesi’nde çekilmiş yılbaşı gecesi görüntülerini konuştuk.
Geçen yıllardan farklı olarak en azından bu kez tacize uğrayan kadın görüntüleri yoktu.
Çünkü koca caddede devasa bir erkek seli vardı, kadın yoktu!
Bunun üzerine sosyal medyada İstiklal Caddesi’nin 1995 yılında çekilmiş nostaljik görüntüleri girdi devreye.
Daha önce olduğu gibi...
En başta “İstiklal Caddesi neden böyle oldu?” diye hayıflananlar İstiklal’e gitmiyor aslında.
Çünkü İstiklal’e gitmeleri için uzun bir süredir esaslı bir neden yok.
Eskiden
İzleyen herkes sürekli kıyas yarışında.
Cem Yılmaz gösterilerinin müdavimi olmadığım için öyle
bir kıyas yapmam mümkün değil.
O yüzden son gösteriyi tamamen bu önyargıdan arınmış halde izledim.
Ne kadar güldüm ne kadar gülmedim diye de bakmadım olaya.
Oturup konferans izler gibi beklentisiz, dümdüz seyrettim. Sonuç şu:
- Jenerasyonlarla ilgili analizlerini sevdim. Ama bir noktadan sonra kendi jenerasyonunu, 70’ler ve 80’leri çok fazla övdü ve “eskiye özlem” duygusunu bir tık abarttı.
Malum, son zamanlarda en çok konuştuğumuz şeylerden biri nasıl olduğunu tam bilsek de bilmesek de Metaverse.
Şimdilik insanların dijital olarak bir araya gelip sosyalleşebileceği, onun da ötesinde mal ve hizmet satın alabileceği bir dijital meydan olarak düşünülüyor.
Ama aslında Metaverse bunun çok daha ötesi. Lakin “ötesi” için henüz zaman var.
Şu an her şey emekleme aşamasında.
Her şeyi çok hızlı yaşadığımız için hatırlayan var mı bilmem ama internetin henüz çok yaygınlaşmadığı ilk zamanları gibi düşünün.
Benim anladığım şu an Metaverse o seviyede...
PEKİ SONRA NELER OLDU?