Onur Baştürk

Marmaray’daki yolculardan biri karşısında oturan genç çifte, “Terbiyesizlik yapmayın, neden sevişiyorsunuz?” demiş.

Sonrası kavga duman.
Zaten biz de yolculardan birinin çektiği videoyla işin sadece kavgalı kısmına şahit olduk.
Genç çift elbette sevişmemiştir.
En fazla öpüşmüş ya da birbirlerine sokulup sarılmıştır, ki öpüştüklerini hiç sanmam.
Çünkü hepimizin kafasında belli bir otokontrol var.
Gün içinde sürekli, “Aman şimdi böyle davranma” diyen bir otokontrol. Bir iç ses.

Yeme-içme sektörü artan maliyetlere rağmen dinamiği hâlâ eksilmeyen bir sektör.

Önümüzdeki hafta iki yeni restoran daha geliyor sektöre.
Üstelik ikisi de şef restoranı. O yüzden daha da değerliler.
İlki, Somer Sivrioğlu’nun Levent’teki Set Kebap’ın yerine açacağı Efendy adlı restoran.
15 yıl önce Sidney’de açılan Efendy, Sivrioğlu’nun ilk restoranı.


Dolayısıyla ünlü şef için bu restoranın İstanbul’da açılmasının ayrı bir anlamı var.

Macar yönetmen István Szabó’nun “Taraf Tutmak” (Taking Sides) filmi, 20’nci yüzyılın en iyi orkestra şeflerinden biri olarak kabul edilen Wilhelm Furtwängler’in İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki sorgulama sürecini anlatır.

Amerikalı bir binbaşının (Harvey Keitel şahane canlandırır) liderlik
ettiği bu süreçte sorgulanan şey, ünlü orkestra şefinin Nazi partisiyle geçmişte işbirliği yapıp yapmadığı meselesidir.
Furtwängler yöneltilen suçlamalar üzerine savaş boyunca birçok Yahudi’yi himaye ettiğini söyler ama şunu da kabul eder:
Nazilere karşı ödün vermek zorunda kalmıştır, muhalefet etmemiştir ama onlarla doğrudan bir işbirliği içine de girmemiştir.
Amacının müziğin politikadan daha önemli olduğunu kanıtlamak olduğunu yineler Furtwängler.
Ama birtakım belgeler ortaya çıktıkça da zor durumda kalır.
Film zaten seyirciyi sürekli bir ikilemde bırakır:

Farah Zeynep Abdullah’ın gala kıyafeti ve sonrasında gösterdiği tepki tam bir “İletişim nasıl yapılmaz” dersi olur.

Çünkü haftalardır, hatta aylardır beklenen bir filmdi “Bergen”.
Filmin ilk tanıtımı çıktığında herkes heyecanlanmıştı.
Afişler çıktığında heyecan daha çok tavan yaptı.
Farah’ın Bergen’e olan benzerliği inanılmazdı.
Sonunda gala gecesi geldi ve filmin çok konuşulan başrol oyuncusu fıstık yeşili bir takım, siyah eldiven ve rastalı bir saçla arzı endam etti.
Bu kıyafetin mesaj içeriği netti: “Dikkat çekmek istiyorum.”

Müzeler uzun bir süredir mimari tasarımlarıyla da ön planda.

Bilbao’da Guggenheim, Meksika’daki The Museo Soumaya, Rio’daki Niteroi Contemporary Art Museum, Paris’teki Louis Vuitton Foundation, Çin’deki Ordos...
Say say bitmez.
Bu zincirin son halkası da Dubai’de açılan Museum Of The Future oldu.
Uzaktan bakıldığında uzay gemisini andıran müze, daha ilk günden içeriğiyle değil, binasının görkemli ve farklı formuyla ilgi odağı oldu, olmaya da devam ediyor.
Dubai yönetimi müze için “Dünyanın en güzel binası” iddiasında bulunuyor.
Müzenin dünyanın en yüksek binası olduğu tescillenmiş Burj Khalifa gökdelenine çok yakın bir mesafeye konuşlanmış olması da dikkat çekici.

Rusya’ya olan yaptırımların hep ekonomik tarafını görüyoruz ama işin bir de sanat boyutu var. Orası da doğal olarak bugünlerde kaynayan kazan.

Mesela Metropolitan Opera geçen pazar yaptığı açıklamayla Putin’e desteğini dile getiren Rus sanatçı ve kurumlarla artık çalışmayacağını açıkladı.
MET için büyük bir karar.
Çünkü hem bünyelerinde çok fazla Rus sanatçı çalışıyor hem de Moskova’daki Bolşoy Tiyatrosu ile yapımcı ortaklıkları var.
NY Times’a göre MET’in bu kararından en çok etkilenecek kişi ise süperstar soprano Anna Netrebko.
Çünkü Nebretko, Putin’le bağı olan bir sanatçı ve bir dönem Ukrayna’daki Rus destekli ayrılıkçı gruplara da destek vermiş.
Netrebko Instagram’ında yaptığı açıklamada savaşa karşı olduğunu belirtti ama şu notu da ekleyerek:
“Sanatçıları, siyasi görüşlerini kamuoyu önünde dile getirmeye ve anavatanlarını kınamaya zorlamak doğru değil”.

Herhalde hiçbir projede yer almadan gündemde kalan tek ünlü Arda Kural.

Son zamanlarda suyu tükenip giden Tortum Şelalesi gibi olan şu magazin çölünün tek yıldızı.

Çünkü neredeyse her gün hakkında bir haber çıkıyor.

Haberler sayesinde bin yıl önce oynadığı dizisinin adını ezberlemiş bulundum, unutmak için çabalıyorum.

Ayrıca bitmeyen ilk aşk hikâyesine dair her şeyi maalesef öğrendim:

İlk aşkı Yıldız Asyalı’dan ayrıldıktan sonra çok acı çekmiş.

Yıldız Asyalı bunu duyunca “Onu görsem elim titrer” demiş.

Ardından Arda Kural, Yıldız Asyalı’yı dinlemeye gitmiş.

Pembe dizi misali sakız gibi uzayarak sürüp gider bu hikâye.

Eğer Körfez Savaşı’nı televizyondan izlemiş jenerasyondansanız, Rusya-Ukrayna savaşı dolayısıyla bugünlerde mutlaka şu cümleyi kurmuşsunuzdur:“Her şeyi gördük, daha başka ne göreceğiz acaba?”

Bu soruya verilen yanıtlar genelde hep olumsuz şeyler.
Dünyanın son birkaç gündür gidişatı nedeniyle aklıma düşen ve durumu özetleyen bir eser var. İsmi, “Tomorrow”.
Elmgreen&Dragset’in 2013 tarihli, yarını mezara gömen bu esprili işi her şeyi pek güzel özetliyor aslında.
Elmgreen&Dragset ikilisi ise mart sonunda açılacak ve çok konuşulacak bir başka büyük sergiyle, yine yeniden bir “durum özeti” yapmaya hazırlanıyor.
O sergiden önce bu sanatçı ikili hakkında biraz bilgi vereyim.

ÇÖL ORTASINDAKİ SÖZDE MAĞAZA