◊ HIZLI KARAR ALMAK
İki kadın arkadaş konuşuyor.
Biri diğerine diyor ki, “Bir ay oldu tanışalı. Evlenme kararı aldık.”
Öteki diyor ki, “Manyak mısın sen? Bir aydır tanıdığın biriyle evlenilir mi?”
Ama evlenmek isteyen gayet net: “Hayat kısa ya, boş ver. İki yıldır tanıdığım sevgilim ne yaptı baksana. Önce terk edip gitti. Bir ay sonra da başkasıyla evlendi, ben neden yapmayayım ki?”
◊ EVLENME VE BOŞANMA SPORU
Hatta YouTube’da kitabındaki yazıları seslendirdiği videolarına da denk geldim Bodur’un.
Bir dönemin şahane TRT spikeri Ayşe Egesoy’u andıran bir diksiyonla tane tane şuna benzer şeyler söylüyordu:
“En büyük intikam affetmekmiş derler. Neyini affedicem? Yerdeyken elimden yemek yiyip de uçunca kafama pisleyeni mi affedicem?”
Bu tarz şeyler yani.
Sonradan öğrendim: Nilgün Bodur kendi hayatında yaşadığı ilişkilerden yola çıkarak oluşturmuş bu “hayat dersleri”ni...
Neyse ne. Artık sosyal medyada o kadar çok buna benzer bol atarlı giderli yahut süslü cümlelerle bezeli aforizmalar/yazılar paylaşılıyor ki, hiçbiri benim ilgimi çekmiyor. Sıkıcı/sıradan buluyorum.
Hareketlenme her zamanki gibi eylül ortası başlayacak.
Önce Moda Haftası var.
Zorlu PSM’de yapılacak, sayısı 29’u bulan defileler arasında en çok merakla beklenenler Özlem Süer, Nihan Buruk ve DB Berdan.
Defileler sayesinde haftaya Zorlu hayli kalabalık olacak.
Cantinery ve Morini’de dergilerin yapacağı partilerle ise sosyal hayat sezonu açılacak.
Moda haftasının akabinde Contemporary İstanbul başlıyor.
Birkan Sokullu “O sonsuz döngü katlanılacak gibi değil” yanıtını vermiş.
Kerem Bürsin ise tam aksi:
“Ben ölümsüzlüğü seçerdim. Sırf bu dünyada neler olacak diye merakımdan.”
Ben de Kerem Bürsin gibi düşünüyorum!
Merak her şeyi yener...
Ayrıca her dönemi görmek muazzam bir bilgi birikimine sahip olmak demek.
Nevada’daki Black Rock Çölü’nde düzenlenen bu festival Türkiye’nin herhangi bir ilinde, ilçesinde düzenlenen peynir, karpuz, kayısı, erik festivalinden daha çok biliniyor artık.
Bunun da sebebi Instagram fenomenleri ya da ünlülerin birkaç yıldır oraya akın ediyor oluşu.
Geçen yıl Burning Man taytıyla Oğulcan Engin hayli konuşulmuştu mesela.
Bu yıl da ilk Burning Man fotoğrafları Süreyya Yalçın’dan geldi.
Süreyya Hanım dersine fazlasıyla çalışmış, belli.
Festivale değil de moda dergisi çekimine gitmiş gibi ya da yoldan geçerken “Dur şurada da iki poz vereyim” demiş gibi birkaç gündür peş peşe farklı kostümlerle paylaşım yapıyor.
O zamanın ABD Başkanı Twitter hesabından şöyle yazıyor:
“Bugün eşitlik yürüyüşümüzde büyük bir adım. Gay ve lezbiyen çiftler artık herkes gibi evlilik hakkına sahip. Aşk kazandı.”
O dakikadan sonra “Aşk kazandı” yani #lovewins hashtag’i dalga dalga bu habere sevinenler tarafından kullanılmaya, paylaşılmaya başlanıyor.
Bir süre sonra zaten “love wins” deyince akla direkt yasal hale gelen eşcinsel evlilikler geliyor.
Önceki gün Hande Yener ilk İngilizce şarkısını Spotify’da yayınladı, şarkının adı:
Love Always Wins.
Akyaka sakinlerinden Ayşe Hanım yazmış.
Yazdıklarına katılmamak elde değil.
Aynen aktarıyorum:
“Yazınızdan sonra Akyaka’dan kiteboard sahiline giden yoldaki çöpleri toplamışlar, belediye sanırım. Ama bu çözüm değil. Sürekli çöp toplama seferberliği yapıyoruz. Ben de dahil birçok insan/Akyaka halkı münferit olarak sürekli çöp topluyor burada, ‘çöpyaka’da. Ama çok kısa sürede eski haline dönüyor ve işin acısı çöplerin arasında piknik yapıp tatillerini geçiren insanlar bu çöplerden rahatsız değil.
Onlar için ha ot ha yere atılmış bebek bezi/plastik şişe sanırım...
Hatta biz çöp toplarken ilgiyle bizi seyretmelerine rağmen bir tanesi bile kalkıp bize yardım etmeyi düşünmüyor...
Bunun tek çözümü -şu anda kanunda olmasına rağmen hiç uygulanmayan- denetim ve cezai yaptırım.
Yoksa seferberlikle olacak gibi değil bu.
Lakin tek bir çiçek dahi açmaz üzerinde...
Vincent Van Gogh’un bu sözleriyle açılıyor La Casa de Las Flores dizisi.
Hiçbir beklentim olmadan izlediğim, Almodovar filmlerini fazlasıyla anımsatan bu kara mizah tarzındaki Meksika dizisi sarmaşık gibi sarıp sarmalayanlardan.
Bir başladım, bırakamadım.
Çünkü sırlar üzerine kurmuşlar hikayeyi.
Meksikalı üst düzey bir aile var. Dışarıdan mükemmel, pek şahane, pek normal bir hayat yaşıyormuş gibi görünüyorlar.
Ama