Masalardaki ilişki muhabbetleri

◊ HIZLI KARAR ALMAK
İki kadın arkadaş konuşuyor.
Biri diğerine diyor ki, “Bir ay oldu tanışalı. Evlenme kararı aldık.”
Öteki diyor ki, “Manyak mısın sen? Bir aydır tanıdığın biriyle evlenilir mi?”
Ama evlenmek isteyen gayet net: “Hayat kısa ya, boş ver. İki yıldır tanıdığım sevgilim ne yaptı baksana. Önce terk edip gitti. Bir ay sonra da başkasıyla evlendi, ben neden yapmayayım ki?”

◊ EVLENME VE BOŞANMA SPORU
Gördüğüm o ki, ilişkiler dünyasının yeni sporu bu ikisi.
“Evlen canım nolcak, en kötü boşanırsın” diyen de çok.
“Oh boşandın mı nihayet, yeni birini bulur evlenirsin” diyen de...
Evlenip boşanmak atletizm dalları filan gibi:
100 metre koş, olmadı sonra da sırıkla atla.

◊ INSTAGRAM’DAKİ GİBİ ÇIKMADI
“O beni like’ladı ben onu like’ladım, sonra oturduk çay bahçesinde buluştuk” günlerini geçtik. Artık “O bana DM’den yazdı, ben ona yazdım, yatak odasında görüştük” günlerindeyiz.
Çünkü çağın hızı bunu emrediyor. “Çabuk ol” diyor, “Daha çok seçenek var.”
Hal böyle olunca arada kazalar da oluyor.
Misal, yine iki kadından biri geçtiğimiz günlerde konuşuyor:
“Hiç Instagram’daki gibi çıkmadı, boyu kısaymış bir kere. Bir de Instagram’daki gibi giyinmiyordu. Meğer o kıyafetler hep ödünçmüş.”

◊ “EX’TEN NEXT OLUR”
Dile kolay, beş yıl çıkan bir çift. Birbirlerinin her bir haltını biliyorlar. Ama sonra “Yorduk birbirimizi” deyip ayrılıyorlar. Sorunsuz, yorumsuz.
İkisi de diyar diyar dolaşıp yeni birilerini bulamayınca arada bir yeniden buluşmaya başlıyorlar. Önce çok eğleniyorlar.
İki ayrı insan olarak buluşmak zevkli geliyor.
“Bizi yoran o çift olma haliymiş meğer” deyip bu buluşmalara devam ediyorlar.
Aslında özde yine beraberler ama sözde ayrılar. Başkalarıyla da flört etmeye devam ediyorlar. Batılının tabiriyle aslında “açık ilişkiyi” keşfediyorlar.

Dizi gibi kitap: Deli misin sen

Alanında başarılı olmuş kişilerin hikayeleri genelde dümdüz anlatılır ve sıkıcı olur ya.
Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir kitap bu önyargımı kırmayı başardı.
Ekonomi yazarı Ceyhun Kuburlu’nun “Deli misin Sen?” adlı kitabı.
Birbirinden farklı dallarda başarılı olmuş 10 ismin hikayesini anlatıyor kitap:
Nevzat Aydın, Cem Boyner, Gamze Cizreli, Acun Ilıcalı, Abdullah Kavukçu, Vahap Küçük, Mehmet Özkan, Ali Sabancı, Muzaffer Yıldırım ve Galip Yorgancıoğlu...
Kitabın yazarı Kuburlu bu isimlerin başarı hikayelerini, yolun başında aldığı riskli kararları, hiç bilmediğimiz detayları senarist titizliğinde kaleme almış.
Okurken dizi izler gibi oldum aslında. Mesela Muzaffer Yıldırım’ın hikayesi.
Güney Koreli üç iş insanının Kanyon’daki sinemalara girmek istemesiyle başlıyor.
Onları gezdiren Türk rehber bu isteğe şaşırıyor.
Koreliler de sinemalardaki Türk filmi fazlalığına...
Daha sonra hikaye geçmişe ışınlanıyor, 2000’li yılların başına.
Muzaffer Yıldırım ve Menderes Utku’nun Levent’te kurdukları şirketinin ilk gününe... Ve ofisteki ikinci günlerinde patlayan ekonomik krize...
Oradan da zor durumda olan şirketlerinin nakit akışını sağlamak üzere karşılarına çıkan Tepebaşı’ndaki Nupera projesine...
Final ise muhteşem: Muzaffer ve Menderes’in kurduğu Mars’ın yıllar sonra o Güney Koreli iş insanlarına 600 milyon euro’ya satılması...
Kuburlu’nun kitabını okurken bir yandan Independent’ın sitesindeki Beyoğlu yazısında The Stay’in Çukurcuma’daki otelinden övgüyle bahsedildiğini gördüm.
Malum, yakın zamanda The House otellerini satın alıp The Stay’e çevirmişti Yıldırım. Şimdi de turizm konusunda hızlı adımlarla ilerliyor yani.

Bu akşam ne yapmalı

Bugün cumartesi. Nereye gitmeli ne yapmalı?
Valla en güzel şey şehrin teraslarına gitmek.
Üstelik bugün İstanbul Rooftop Festivali var.
İstanbul’un en gözde 12 terasında bu yıl üçüncüsü yapılacak bu festivalin.
O zaman o terasları da sıralayayım: Anton Peran, Backyard, Birdy Pera, Georges Hotel Galata, Klein Garten, Mentha, Monkey, Nest Karaköy, Ravouna 1906, Spago, SuB Karaköy, Swissotel 16 Roof.