1. Kelime GezmeceVerilen harfleri kullanarak anlamlı sözcükler meydana getirmeniz gerekiyor. Oyun aynı zamanda birçok popüler şehri de tanıtıyor.
2. Minecraft Creative Mode
Minecraft’ın ‘Creative’ (yaratıcılık) sürümü yaratıcılığı destekleyen, zararsız bir içerik. Bu oyunla üç boyutlu düşünme ve mimari becerilerini geliştirebilirler.
3. Rayman Adventures
Gizemli topraklarda, perili ortaçağ kalelerinde ve Olympus’un efsanevi dünyasında dolaşmaya ve sırları çözmeye yarayan bu oyun hızlı karar verme ve stratejik düşünme tekniklerini ilerletiyor.
CİNSİYETÇİLİK DOĞUŞTAN GELMİYOR, ÇOCUKLAR AİLESİNDEN ÖĞRENİYOR
Cinsiyetçi söylemlerin çocuk ve ergenler arasında çok yaygın olduğunu görüyoruz. Sebebi nedir?
Prof. Dr. Yıldız Dilek Ertürk: Herhangi bir cinsin diğerinden üstün olduğunu düşündüğümüz anda cinsiyetçilik yapmış oluyoruz. Bunun temeli ailede atılıyor ve kültürel bir alt yapıya sahip. Üstelik cinsiyetçilik hayatın her alanında var. Örneğin, kız çocuklarına karşı tarihten, bilimden ve dinden gelen bir aşağı söylem var. Küfürler cinsiyetçi, söylemler cinsiyetçi. Yani herhangi birini aşağılamak istediğimizde bunu cinsel kimlik üzerinden tanımlamaya başlıyoruz ve cinsiyetçi bir bakış açısı ortaya çıkıyor. Çocuklara pembe veya mavi giydirmek, ekonomik ve fiziksel gücün babada toplanması, annenin ev işleriyle ilgilenmesi, kız ve oğlan çocuklara farklı görevler verilmesi, hatta oyuncaklar bile cinsiyetçiliği besliyor. Örneğin kız çocuğunun eline bebek, oğlan çocuğunun eline araba verdiğinizde toplumsal bir rol belirlemiş oluyorsunuz. Oysaki çocukların önüne pek çok oyuncak koyduğunuzda, bir kız çocuğunun da arabayla bir oğlan çocuğunun da bebekle oynayabildiğini gözlemleyebiliyorsunuz. Dolayısıyla cinsiyetçilik doğuştan gelen bir şey değil, öğreniliyor. İşte bu sorunun kaynağı da burada. Anne baba, çocuğuna ne öğrettiğinin fakında bile olmadan öğretiyor aslında. Çoğu zaman erkeklere “Nasıl kızlardan hoşlanıyorsun?”, kızlara “Ne tarz erkekleri beğeniyorsun?” diye soruyoruz. Bunun yerine “Beğendiğin biri var mı?” diye sormak gerekiyor. Çünkü biz ona ne dersek diyelim, istediğini beğenecek zaten. Dolayısıyla söylemlere çok dikkat etmek gerekiyor. “Erkekler ağlamaz, adam gibi otur!” veya “Hanım hanımcık ol, erkek gibi davranma!” vb. söylemler örseleyici, cinsiyetçi ve aşağılayıcı söylemler… Bunların dilden ayıklanması gerekiyor.
ÖTEKİYE TEPKİ NESİLDEN NESLE AKTARILIYOR
Peki, anne baba tutumları yönetilebilir mi?
Prof. Dr. Yıldız Dilek Ertürk: Anne baba tutumları içinde cezalandırıcı, koruyucu ve görev veren ebeveyn türleri var. Böyle ailelerde çocukların kendileri olması zordur. Oysaki önemli olan ‘ben’ olabilmektir. Çocuğun boyun eğen bir çocuk mu, asi mi, uyumlu mu yoksa doğal bir çocuk mu olacağını tavırlarıyla aile belirliyor. Burada da toplumsal beklentilere uygun kimlik oluşuyor. Aslında cinsiyet rolü, yüklenen bir beklenti. İnsan, dişil ve eril bir yapıda doğuyor. Bu cinsel bir tercih değil, biyolojik bir yapı. Çünkü cinsel kimliğin içinde sadece cinsellik yaşamak yok. Bedenimiz; anatomik özellikler, biyolojik işlevler, davranışlar ve duyumların bütünü. Toplumsal cinsiyet açısından baktığımızda da bunun karşısında siyasi ve kültürel bir bakış açısı duruyor. Burada beden ve toplumsal bakış arasında bir sıkışma meydana geliyor. Dolayısıyla öteki, tepki çekiyor. Geleneksel olarak bu öğreti de nesillerden nesillere aktarılıyor. Hayatta, beden üzerinden de bir iktidar alanı oluşturuyoruz.
HERKESİN DUYGULARI VAR VE DUYGULAR EVRENSEL
Ne yapmak gerek?
Çocuk ve gençler birbirlerinin özel görüntülerini ele geçirip, WhatsApp gruplarında, sosyal medyada paylaşarak birbirlerini deşifre ediyorlar. Üstelik bu yaptıklarının suç olduğunun bile farkında değiller. Peki, ama arkadaşlarının özel görüntülerini sosyal medyada yayımlayarak onlara zorbalık yapmanın altında nasıl psikoloji yatıyor? Ne yapmak gerek? Anadolu Üniversitesi ve Dijital Güvenlik Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (SODİGEM) Müdürü Prof. Dr. Levent Eraslan ve iletişim antropoloğu Doç. Dr. Ebru Güzel’e sorduk.
İfşa videoları ve fotoğrafları nasıl yaygınlaştı?
Prof. Dr. Levent Eraslan: İfşa kavramı son zamanlarda özellikle Twitter’da rastladığımız bir kavram. Elbette Twitter’ın yanı sıra Tiktok, Instagram, Snapchat, Facebook gibi platformlarda da bu sayfalara rastlamak mümkün. İfşa; gençlerin, ergenlerin veya yetişkinlerin vücutlarını veya saklanmak istenen diğer diğer davranışlarının sergilenmesi olarak adlandırılıyor. Bu davranışı sergileyenlerin bir kısmı beğeni alma ve takipçi kazanma isteğinde, bir kısmı da bilinmeyen kişiler tarafından ifşa amacıyla sosyal medyada paylaşılıyor. Kullanıcılar çoğunlukla kendi kendini yok eden mesaj özelliğinin bulunduğu Snapchat veya Instagram gibi sosyal ağlarda görüntülerini ortadan kaybolacağı düşüncesiyle karşı tarafla paylaşıyor. Oysaki dijital izler asla kaybolmuyor. Gönderilen görüntüleri çeşitli yöntemlerle kaydetmek de mümkün. Kaydedilen görüntüler sonucunda şantaj, tehdit gibi süreçlerin başlaması günümüzde sıklıkla karşılaştığımız bir durum. Sırf bu ifşa görüntüleri için açılan sayfalar, bu görüntüler üzerinden para kazanan kişiler mevcut.
Peki, çocuk ve gençler ifşa etmeyi nereden öğrendi, bunu neden yapıyorlar?
Doç. Dr. Ebru Güzel: İfşa etmek, gizli olanı ortaya çıkarmak, alenen dökmek anlamına geliyor. Biz sosyal bilimciler ise ‘mahremiyetin ifşası’ anlamında kullanıyoruz. Artık güzelliği, bedensel ölçüleri, giyimi, dekorasyonu, yemeği ya da sporu sosyal medya normlarına göre yaşayan toplumlar olarak ifşayı da bu platformlarda üretiyor, öğreniyor ve yayıyoruz. Amerika’da 9-13 yaş grubu çocuklara ‘çocuk’ denilmiyor ‘tween’ deniliyor. Yani yetişkinleştirilen, cinsiyetleştirilen ve metalaştırılan çocukları ifade ediyor kavram. Ben bunu Türkçede ‘eşikergen’ olarak adlandırıyorum. Çocuklar arasındaki sosyal medya yazışmaları öyle bir hale geldi ki ‘tween jargonu’ diye bir kavram ortaya çıktı. Bugün nude akımı (çıplaklık), siber zorbalık gibi tartışılan konular, çocukların diline kodlanmış durumda. Meselâ bunun için bazı kısaltmalar var: Çok beğeni için ölçeğimi kır BMS (break my scale), sesli gülmek LOL, ailem odada PIR, ailem bakıyor 9, pantalonunu çıkar GYPO ya da çıplakken yazıyorum IPN, uyuşturucu seçimi için de DOC kısaltmasını kullanıyorlar.
İfşa videoları içinde en çok ne tür içerikler var?
Prof. Dr. Levent Eraslan: Çoğunlukla nude (çıplaklık) fotoğraf ve videolar var. Ayrıca gizli kamerayla kayıt altına alınan pornografik görüntüler ve çocuk pornografisi de var. Birbirine çıplak fotoğraflarını gönderenler, özel bölgelerini gösterenler de bu görüntüleri çoğunlukla Twitter’da paylaşıyor. Görüntülerin devamını izlemek isteyenleri de ifşa amacıyla oluşturulan web sayfalarına gönderiyorlar, kullanıcıların kart bilgilerini talep ediyorlar. Bu gibi içeriklere sahip sayfaların binlerce üyesi var.
İfşa etmek konusu her şeyden önce ahlaki bir konu. Bir bireyin fotoğrafını veya videosunu sosyal medyada yayımlama özgürlüğü nereden geliyor? Çocuklar (veya yetişkinler böylesine bir konuda nasıl ‘sınırsız özgür’ olduklarını düşünebiliyorlar?
Koronavirüs vakaları yeniden artmaya başladı. Sıcak havalarda maske kullanmak da çok zor. Üstüne üstlük bir de sivrisinek ve böcekler artıyor… Ne yapacağız?
Bunlar ekstra önlemler almamızı talep eden sıra dışı zamanlar. Küresel bir salgının olduğu bir dönemden geçerken maalesef kendimizi rahat hissetmediğimiz, konforlu olmayan tedbirler almamız gerekebiliyor. Maske de bunlardan -hatta en önemlilerinden- biri. Eğer maske çok rahatsız ediyorsa, çözüm çok gerekmedikçe dışarı çıkmamak evde daha çok zaman geçirmek. Çocukları maske takmaya ikna etmek daha zor olabilir. Ancak dikte etmek yerine bunun neden önemli olduğunu, bir süre daha böyle önlemler almamız gerektiğini anlattığınızda çocuğunuzun çok daha kolay ikna olduğunu göreceksiniz. Hatta bir de bakmışsınız siz maske takmayı unuttuğunuzda çocuğunuz sizi uyarmaya başlamış.
Sinek ve böcek ısırıklarının insan beslenmesiyle bir ilişkisi var mı? Bu süreçte nasıl beslenmek gerek?
Beslenmeyle sinek ve böcek ısırıkları arasında herhangi bir ilişki yok. Bir istisna dışında; sarımsak yemenin zararlı haşeratları uzak tutmada faydalı olduğu biliniyor. COVID-19 salgınında en güçlü koruyucunuz etkin bir şekilde çalışan bağışıklık sistemidir. Bu yüzden de bağışıklık sisteminize köstek değil destek olan bir beslenme modeli benimsemeniz gerekiyor. Ailenizi, özellikle de çocuklarınızı çöp yiyeceklerden uzak tutun. Eğer bugün çocuklarınıza doğal beslenme alışkanlığı kazandırırsanız, yarın yetişkin olduklarında onları tüm kronik hastalıklardan korumak adına önemli bir adım atmış olursunuz. Çöp yiyecekler yerine ev yoğurdu, ev turşusu, kemikli etle pişmiş tencere yemekleri, mevsim sebzeleri tüketen çocuklar koronavirüs de dâhil olmak üzere tüm hastalıklara karşı çok daha dirençli olurlar. Üstelik doğal beslenmenin sıkıcı olması da gerekmiyor. Son kitabım Yaşam Sevinci’nde çocukların bayılacağı şekersiz, unsuz kurabiye, kek tarifleri, ev yoğurdu ve mevsim meyveleri ile hazırlayabileceğiniz sağlıklı içecek tarifleri var.
Sinek kovucular neden zararlı?
Sinek ve böcek ilaçlarında en çok kullanılan kimyasal DEET yani, N,N-dietil-meta-toluamid adlı bir kimyasaldır. 1940’lı yıllarda Amerikan ordusu tarafından geliştirilen ve patenti alınan bu zehrin beyin hücrelerini etkilediğini gösteren araştırmalar var. Sinek kovucu spreylerin hemen hepsinin aktif maddesi DEET’dir. Bu kimyasalın ne kadar tehlikeli olduğunu gösteren pek çok bilimsel yayın var. Mesela uzun süre DEET’e maruz bırakılan farelerde davranışsal bozukluklar ve ölüm gibi etkiler gözleniyor. Yani bu zehirleri çocuğunuzun solumasını, tenine değmesini istemezsiniz. Aktif maddesi DEET olan sinek kovucuların alerjik reaksiyonlara, nöbetlere neden olduğu ispatlanmıştır. Özellikle küçük çocuklarda risk daha da büyük. Bu ilaçların konsantrasyonu olumsuz etkilediği, hafıza sorunlarına ve öğrenme güçlüğüne neden olduğu da biliniyor. Daha da ötesi vücuda sürülen sinek kovucularda kullanılan DEET’nin bir kanserojen olduğunu işaret eden pek çok yayın var.
Peki, doğal yöntemlerle nasıl korunacağız?
Çocuklu evin dağınık olması normal mi?
Prof. Dr. Özgür Öner: Aslında dağınıklık, göreceli bir durumu ifade eder. Belli sınırlar içinde bir kişiye göre dağınık olan bir ortam, diğeri için gayet düzenli olabilir. Çocukların oyun oynarken etrafı dağıtması normaldir. Ancak onlardan beklenen, yaş ve gelişim düzeylerine göre etrafı toplamaya yardımcı olmalarıdır.
Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan: Çocuklu evlerin dağınık olmaması anormal olurdu. Şu ana kadar görüştüğüm ailelerden benim çocuğum çok düzenli diyenlerin sayısı bir hayli azdır. Babalar genelde çalıştığı ve daha uzun saatler evde olmadığı için dağınıklık konusuna pek takılmıyorlar. Özellikle ev hanımı olan annelerin ise kâbusu çocukların etrafı dağıtmaları. Evi dağıtmaması konusunda küçüklükten itibaren uyarı alan çocuk, bir süre sonra zaten bu uyarıları duymamaya başlar ve hiçbir uyarıyı önemsemez hale gelir. Bu durumu gören anne daha da sinirlenir. Sonrası tahmininiz gibi evde büyük kavgalar.
Anneler “Evi dağıtma!” diyerek neyi engelliyorlar?
Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan: Aslında yaratıcılık engellenmiş oluyor. Çünkü evi dağıtan çocuk kendi hayal dünyasında oyunlar oynar ve yaratıcılığını geliştirir. Evet, dağınıklıkla çocukların yaratıcılıkları arasında doğrusal bir ilişki vardır. Çünkü çocuklar dağınıklık içinde bile kendi düzenlerini oluştururlar, yaratıcılıklarını geliştirirler.
Yaratıcılığını köreltmeden orta yol bulunabilir mi?
Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan:
Şu an çocukla tatil için doğru bir zaman mı?
PROF. DR. HASAN TEZER: Normalleşme sürecine girdik evet ama hâlâ riskli bir dönemdeyiz. Özellikle tatil için gidilecek yerlerde fiziki mesafenin sağlanmasının çok zor olacağı açık. Çocuklarla gidilecek olan bir tatilde, küçük çocukların anlatılan önlemleri uygulaması da zor olacaktır. Eğer seyahate özel araçla gidiliyorsa, arabada 4 kişiden fazlası olmamasına özen gösterilmeli. Yolculuk esnasında aracın içi sık sık olarak havalandırılmalı. Araçtaki kişiler ev halkından ise ve Covid-19 şüphesi veya tanısı olan bir kişi yok ise araç içinde maske takılmasına gerek yok. Ancak mola verilmesi ve kalabalık bir ortama girilmesi durumunda maske takılmalı, su ve sabunla el hijyeninin sağlanamadığı durumlarda el dezenfektanı kullanılmalı. Dezenfektan ellerin üzeri ve parmak araları dahil olmak üzere elin tamamına uygulanmalı.
Özel aracımız yoksa...
DR. ELİF PINAR ÇAKIR: “Normalleşme süreci” deyimiyle birlikte eski hayatımıza tamamen dönüldüğüne dair bir algı var ama yanılgıya düşmeyelim. Tehlike devam ediyor. Fiziki mesafeyi korumaya devam etmemiz gerekiyor. Mümkün olduğunca uçak, otobüs gibi toplu taşıma araçlarını kullanmamakta yarar var. Seyahate çıkmadan önce çocukla, onun anlayabileceği bir dilde konuşmak, bu seyahatin diğerlerinden farklı olacağını anlatmak gerekiyor. Çocuklarımız da artık ‘yeni normal’e alışmalı, maske ve dezenfektan kullanımının hayatın bir parçası olduğunu bilmeli. Virüsün bulaşma ihtimalini en aza indirmek için de kendi yiyecek ve suyumuzu da mutlaka yanımıza almalıyız.
Çocuklara neler söylenmeli peki?
PROF. DR. HASAN TEZER: Öksürürken veya hapşırırken peçete veya havlu ile ağız ve burnun kapatılmasının ve ellerin sık yıkanmasının gerekliliği çocuklara öğretilmelidir. Toplu yerlere giderken çocuğa da maske takılmalı ve ortak kullanılan alanlara temasla kirlenmiş ellerin yüz, ağız ve göze götürülmemesi gerektiği anlatılmalıdır. Küçük yaştaki çocukların anlatılan önlemleri uygulaması zor olabileceğinden ebeveynlerin yanlarında bir el dezenfektanı, kullanıp atabilecekleri ıslak mendil taşımaları uygun olabilir. Hapşırma, öksürme gibi hastalık belirtileri olan kişilerden uzak durmaları, arkadaşlarıyla aralarında 1-2 metre mesafe bırakmaları gerektiği de öğretilmeli. Ebeveynlerin çocuklara bu konuda örnek olması önemli. Elbette çocukların ellerini maskeye götürmeyecek olgunlukta olması da gerekiyor. Çocukların maske takarken mutlaka denetimli olarak takip edilmesi, asla maskeli olarak uyumaması büyük önem taşıyor.
Bu yaz tatilinde denize ya da havuza girebilecek miyiz?
Pandemiyle birlikte çocukların internet kullanımı zirve yaptı. Bu durum siber zorbalık vakalarını da arttırdı. Ne yapmak gerek?
Doç. Dr. Yavuz Samur: Gerçek hayatta yapmamızın uygun olmadığı davranışları sanal ortamda yapmak siber zorbalıktır. Birine hakaret etmek, kötü yorumda bulunmak, aşağılamak, dalga geçmek veya tehditte bulunmak siber zorbalıktır. Bu tür olaylar en çok sosyal medyada karşımıza çıkıyor. Maalesef ki bu vakalar son birkaç aydır oldukça arttı. Özellikle de sahte isimlerle açılan hesaplardan karşısındakini tehdit ve taciz etmek, utandırmak, şantaj yapmak, sosyal medya hesabını ele geçirmeye çalışmak, başkalarının fotoğraf ve videolarını elde edip yayımlamak vb. siber zorbalıktır.
Prof. Dr. Selçuk Özdemir: Çocuklar ekran karşısına oturtulmalı mı oturtulmamalı mı? Salgınla birlikte bu durum toplumsal bir ikilem yarattı. Çocukların siber dünyada zorbalıkla, şiddetle, yaşlarına uygun olmayan cinsel içeriklerle karşılaşmasından korkan yetişkinler, bu kötülüklerin toplum hayatında bin yıllardır olduğunu ve tarih boyunca ailelerin çocuklarını korumak için döneme uygun kurallar ve yöntemler geliştirdiklerini unuttular ne yazık ki! Mahallelerde yetişen 70’li 80’li yılların çocuklarının kendi mahallesinden çıkmasına izin verilmezdi, mahalle büyüklerinin gözünün çocukların üstünde olması sağlanırdı. Bu da bir koruma yöntemiydi. Ancak büyüklerimiz en etkili sosyalleşme ve öğrenme ortamlarından biri olan sokaktan bizi mahrum bırakmazlardı. Bizler, sokakların her türlü haytalığı yapabileceğimiz serbest ortamlar olmadığını bilirdik. Yani kurallar içinde kaldığımız sürece istediğimizi yapabilirdik ama sınırları aştığımızda yaptırımlar devreye girerdi. İşte bu durum dijital dünya için de geçerli!
Nasıl?
Prof. Dr. Selçuk Özdemir: Her alanın kuralları vardır. Dijital mahallenin de kuralları var. Anne babalar çocuklarını hızlı internet bağlantılı o renkli ekranlarla ‘kuralsız’ bir şekilde baş başa bırakmasınlar. 6-14 yaş arası çocuklara bilgisayarlar sadece belli oyunları oynamak ve uygulamaları kullanmak üzere verilmeli, çocuklardan izin verilenler dışındaki içeriklere erişmemeleri yönünde söz alınmalı. Kullanılacak filtre ve dijital kayıtlarla çocukların hangi uygulamaları kullandıkları ve hangi siteleri ziyaret ettikleri kontrol edilmeli. Ne yapılması gerektiği Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (btk.gov.tr) internet sitesinde apaçık ifade ediliyor, ebeveynler ziyaret etsinler. Ayrıca zaten dört duvar içine hapsolmuş çocukları bir de ekrana hapsetmemek gerek. Bu süreçte çocukların teknoloji okuryazarı olması sağlanmalı. 6-14 yaşları arasındaki çocuklar 1-3 saatten fazla ekran karşısında kalmamalı. Ayrıca şunu da unutmamak gerek ki yeni nesiller, bilgisayar ve türevlerini onlara anlatma fırsatı olduğunda bu araçları yetişkinlerden çok daha hızlı ve amacına uygun şekilde kullanıyorlar. Üstelik sadece sosyalleşmek için değil, hayal ettiklerini ete kemiğe büründürmek, yani bilişimle üretim yapmak için de…
Siber zorbalıktan korunmak için neler yapılmalı?
Doç. Dr. Yavuz Samur:
En azından her şey normale dönüp de ‘fiziki mesafe’yi önemsemeden yan yana durabileceğimiz günlere kadar bunun böyle olması gerekiyor. Ancak hiç kimse tasalanmasın çünkü dijital dünyayı da doğru kullanmayı öğrendik şu süreçte. Bu nedenle hepimize yarar sağlayacak içerikleri dijital ekranlardan takip etmeyi bırakmayalım.
‘Ulusal egemenlik ve çocuk yılı’
2020 yılını “Ulusal egemenlik ve çocuk yılı” ilân eden Lüleburgaz Belediyesi bu kapsamda çocuklar ve ebeveynler için birbirinden güzel etkinlikler düzenliyor. Bu etkinlikler ise belediyenin sosyal medya hesaplarından ve www.luleburgazcocuk.com internet sitesinden takip edilebiliyor. Etkinlikler kapsamında ben bu akşam saat 21.30’da Lüleburgaz Belediyesi Instagram hesabında masal anlatacağım. 11 Haziran Perşembe günü Judith Liberman masalseverlerle olacak. Ayrıca Haziran ve Temmuz ayları boyunca Yıldız Çocuk Kukla Atölyesi de belediyenin sosyal medya hesaplarından gösterilerini sunacak. Festival kapsamında ayrıca ritim atölyeleri, yazar söyleşileri, kodlama eğitimleri de çocukları bekliyor. Festival dijital olarak gerçekleştiği için de katılmak için illâ ki Lüleburgaz’da olmanıza gerek yok. Dünyanın neresinde olursanız olun bu güzel festivali yakından takip edebilirsiniz.
Dünya Çevre Günü de dijital
5 Haziran Dünya Çevre Günü de dijital olarak kutlanıyor. @yesilcocukcom ve @cocukludunya Instagram hesaplarında gün boyunca etkinlikler gerçekleştirilecek. Yarın saat 13.00’te Ceren Kerimoğlu geri dönüşümü anlatacak, saat 14.00’te Bahar Havzalı Şener tohum topu yapacak, saat 15.00’te Diyetisyen Gülden Kılınç ve Yeşil Çocuk kurucusu Aslı Dede çevre kirliliğinin gıdaları nasıl etkilediği konusunda sohbet edecek, saat 16.00’da da müzisyen Banu Kanıbelli şarkı söyleyecek.
Hürriyet’in #EvdeKal etkinlikleri sürüyor
Hürriyet Aile ve Hürriyet.com.tr Instagram hesaplarında da etkinlikler sürüyor. Pandemi süreci başladığından beri canlı yayınlara ara vermeksizin devam ediyoruz. Bu akşam saat 19.00’da @hurriyetaile Instagram hesabında Op. Dr. Banu Çiftçi ile normalleşme sürecinde doğum ve sağlık konusunu konuşacağız. Yarın ise @hurriyetcomtr Instagram hesabında Adel Kalemcilik Genel Müdürü Evrim Hizaler ile 5 Haziran Dünya Çevre Günü özel yayını gerçekleştireceğiz. Herkesi yayınlarımıza bekliyoruz.