Ömür Kurt

Çocukların ‘yeni normal’i nasıl olacak?

30 Mayıs 2020
Sokağa çıkmıyor, akranlarıyla değil anne-babalarıyla oynuyorlar. Uyku düzenleri, ekran alışkanlıkları ve disiplin altüst oldu! Çocukların ‘yeni normal’i bu mu, her şey yoluna girdiğinde onları neler bekliyor; psikiyatr Dr. Sabri Yurdakul’a sorduk.

Ekran karşısında ders yapan, sokağa çıkamayan çocukların uyku düzeni de bozuk. Bu, nelere sebep olacak?

Çocukların sosyalliği şekil değiştirdi. Bunun iyi ve kötü yönleri var. Şu an arkadaşlarıyla bire bir temastan uzak kaldılar ama evde anne-babalarıyla daha çok zaman geçirmeye başladılar. Yani ev içinde hep birlikte vakit geçirmeyi öğrendiler. Bu iyi yönü... Fakat çocuklar birbirleriyle ancak internet üzerinden bağlantı kuruyor ve sanal bir âlemde sosyalleşiyorlar. Burada ipin ucu kaçarsa iş zorlaşır.

Yeniden sosyalleşmekte ve normalleşmekte zorluk çekerler mi?

Çocuklar yarın öbür gün sokakta birbirleriyle sosyalleşebilirler, ama yeni dönemde anne-babalarından tekrar uzaklaşmaya nasıl tepki verirler, işte orası belirsiz. Çünkü hayat normale döndüğünde anne-babalarıyla kurdukları yakın ilişkiyi sürdürmeleri daha zorlaşacak. Bunun da travmatize bir etkisi olacak.

‘BİR’ OLMAK ÇOK ÖNEMLİ

Dijital sosyalleşme konusunda anne-babalar nelere dikkat etmeli?

Günde 3-4 saatin üzerinde kullanım onları bağımlı yapacaktır. Bu nedenle izin verelim ama sınırlayalım. Akşamları da mümkün olduğunca teknolojik cihaz kullanılmamalı. Gece uykusunun çocukların gelişimi ve mutluluğu için ne kadar önemli olduğu tartışmasız bir gerçek.

Yazının Devamını Oku

Ev işi yapmak çocukları geliştiriyor

23 Mayıs 2020
Ev işleri rutinine çocukları dahil etmenin önemini çocuk gelişimi konusunda uzman Prof. Dr. Şehnaz Ceylan ile konuştuk. “Çamaşır asma özbakım, toz alma koordinasyon becerilerini geliştiriyor” diyen Ceylan, motivasyonu arttırmak için ‘oyunlaştırmayı’ öneriyor.

Çocukların ev işlerine dahil olması neden önemli?

Çocukların ev işlerine dahil olması, onlara karşılaştıkları zorluklarla ve engellerle başa çıkmayı öğretir. Kazandıkları günlük yaşam becerileri, çocukların kendi işlerini başarmalarına ve bağımsızlaşmalarına olanak sağlar. Günlük ev işleri sayesinde çocuk sorumluluk duygusu, düzen alışkanlığı, bağımsızlaşma, özgüven, olumlu benlik gelişimi, öz-disiplin, estetik duygusu, koordinasyon, dikkati yoğunlaştırma, öz- bakım becerileri, yaşam becerileri, sosyal beceriler, merak, keşif, araştırma duygusu vb. kazanır. Ayrıca kendilerini ailelerinin bir parçası olarak hissetmeleri açısından da önemli. Evde çocuğun yaşam alanını benimsetmenin tek yolu; katılım sağladığı, ortak olduğu ve paylaştığı hissini vermekten geçer. Böylece çocuk, ev işlerinde üzerine düşen sorumlulukların farkına varacak, ev işlerine ortak olmak için çabalayacaktır. En önemlisi de erken dönemde sorumluluk duygusunun temelleri atılmış olacaktır. Günlük yaşam becerileri konusunda Maria Montessori’den bahsetmeden olmaz. Montessori, yıllar önce çocuklarda günlük yaşam becerilerinin öz-disiplin, dikkat ve iyi çalışma alışkanlıkları kazandırdığını, daha sonraki dönemlerde ise akademik başarı için önemli olduğunu vurgulamış. Ev işlerinin taklit edilmesi Montessori yaklaşımında önemli bir yere sahiptir. Ev işlerinin taklit edilmesini, hayatın pratiği olarak görür. Bunlar arasında; toz almak, çiçek bakımı yapma, suyun döküldüğü yeri kurulamak, leke çıkarmak, halıları kaldırıp rulo yapmak, onları yere sermek gibi ilginç ev işleri de vardır. Kısaca Montessori iş yaparken kullanılan el hareketlerinin insan zekâsıyla yakından ilgili olduğunu ileri sürer. Böylece, bilişsel gelişime katkısının önemini vurgular.

Güncel araştırmalar incelendiğinde; ebeveynlerin çocuklardan ev işi yapma taleplerinin cinsiyete göre farklılık gösterdiği ortaya çıkıyor. Geleneksel aile yapısına sahip olan toplumlarda kızların oğlanlardan daha fazla ev işi yapması beklenebiliyor. Geleneksel aile çerçevesinde erkekler tamir, bahçe işleri gibi işleri yaparlarken, kadınlar kendilerine verilen yemek pişirme, bulaşık yıkama ve ev temizliği gibi işleri yapmaktadırlar. Bu ayrım çocuklar için de geçerli. Aynı zamanda ebeveynler, erkeklerin ev geçindirme, kariyer yapma vb. sorumlulukları olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla, erken yaşlardan itibaren oğlan çocukların okul ödevi, etütler, sosyalleşme faaliyetleri, spor vb. daha fazla zaman ayırması desteklenirken; kız çocuklarının anneye yardım etme, ev işlerini destekleme görevi üstlenmesi bekleniyor. Günümüzde kız ve oğlan çocuklarının her ne kadar eşit fırsat ve haklardan yararlandığı düşünülse de maalesef araştırmalar bu farkın yaşla birlikte daha dikkat çekici bir hal aldığını gösteriyor. 

Bu nasıl değiştirilebilir peki?

Anne-babanın tutum, davranış ve bakış açıları belirleyici bu konuda. Ailede, ev içi faaliyetlerde eşitlikçi bir dağılım olmalı. Çünkü çocuklar ebeveynini gözlemleyerek ve taklit ederek öğrenir. Çünkü, çocuklar ebeveynlerini gözlemleyerek ve taklit ederek öğrenirler. Örneğin, ev işlerini, yemekleri, görev dağılımlarını birlikte yapan ebeveynlerin çocukları da cinsiyet fark etmeksizin bu konuda benzer davranışlar gösterecektir.

“Anne-babalar, çocuklarına görev vermeli” diyoruz. Hangi işleri, nasıl yapmalılar?

Özellikle pandemi döneminde çocuğun ev işi rutininin bir parçası olması çok önemli. Örneğin, sabah güne başlarken yatağını toplamak, kahvaltıyı hazırlamak, kıyafetlerini giymek, evi temizlemek gibi rutinlerin hepsinde çocuklar da yer almalıdır.

İstekli olmaları da önemli...

Yazının Devamını Oku

Kaygı da tıpkı koronavirüs gibi bulaşıcı

18 Mayıs 2020
Dünyada, koronavirüs psikolojisiyle ilgili yazılmış ilk kitap olma özelliği taşıyan “Kaygı Psikolojisini Yönetebilmek” kitabının yazarları Psikolog Kunter Kurt ve Cevher Sönmez ile hem kaygıyı hem de bu süreçle nasıl başa çıkabileceğimizi konuştuk.

Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?

Dünyada koronavirüs salgını psikolojisiyle ilgili çıkan ilk kitap olma özelliğini taşıyan bu eserimizi Çin’in Wuhan kentinden yayılan koronavirüs salgınının tüm dünyayı etkileyeceğini öngörerek ülkemizde de bu salgının bizi olumsuz yönde etkileyeceğini düşündük ve ‘tanımsız duygular’ dediğimiz duyguların hayatımızı etkilemeye başladığını gördük. Kaygı, korku, endişe gibi duygu yönetimi; hijyen ve fiziki mesafe kuralına dikkat etmek, maskeli ve mesafeli yaşamaya uyum sürecini kolaylaştırabilmek adına bu kitabı yazmaya karar verdik.

           

Neler var kitapta?

Olağanüstü durumlarda olumsuz duyguları nasıl yöneteceğimizi, duygusal değil de duygulu olabilmek için hangi teknik ve metotları uygulayacağımızı, kaygımızı ve korkumuzu nasıl yöneteceğimizi, tanımsız duygularla nasıl baş edeceğimizi anlatan teknikler var. 

Koronavirüs hepimizde önce korku, sonra da kaygı yarattı. Bu ikisini nasıl tanımlamak gerekiyor? Korkularımızı ve kaygılarımızı nasıl yönetebiliriz?

Evirilen dünyada değişim ve dönüşüm kaçınılmazdır. Yeni dünya düzeninde, ‘maskeli ve mesafeli yaşam’ düzenine tüm dünyadaki insanlar gibi bizler de uyumlanıp süreci yöneteceğiz. Burada korku, kaygı ve endişenin tam olarak anlamlarını açıklayalım… Korku, hayatta kalma içgüdüsüdür ve anlıktır; endişe, düşüncedir ve bugüne aittir. Kaygı ise duygudur ve üstelik geleceğe ait bir duygudur ve bulaşıcıdır. Bizi olumsuz yönde etkileyen bu sürecin doğru yönetilebilmesi için ‘uyku hijyenine’ dikkat etmemiz gerekiyor. Bağışıklık sistemimizi en üst düzeyde tutabilmek adına 23.00-03.00 saatleri arasında salgılanan melatonin hormonunu salgılatmak çok önemli. Bu sayede duygularımızı denetleyebiliriz. ‘Düşünsel modifikasyon’ yöntemiyle olayı daha doğru çerçevede değerlendirerek kaygılarımızı yönetebiliriz. Olaylara vermiş olduğumuz tepkilerin duygusal değil; duygulu olması için duygusal modifikasyon tekniğinden yararlanmamız gerekir.

Nedir duygusal modifikasyon?

Yazının Devamını Oku

‘Özgür hissetmek için yaratıcı dramayı denesinler’

15 Mayıs 2020
Koronavirüs günlerinde hepimiz kendimizi kısıtlanmış hissediyoruz. İki aydan uzun bir süredir evde kalan çocuklar da enerjilerini atamıyorlar, sürekli telefon ve tabletle vakit geçiriyorlar. Peki, ama çocukların kendilerini özgür hissetmeleri için ne yapmaları gerek? Bunun için yaratıcı dramayı tavsiye eden tiyatrocu Mehmet Erbil ile hem son kitabını hem de yaratıcı dramayı konuştuk. Erbil, “Yaratıcı drama hayal kurdurur, insanın kendisini tanımasını sağlar” diyor.

Şu günlerde yaratıcı drama yapmak neden önemli?

Çocuklar dünyanın en iyi oyun kurucularıdır. Drama ise farklı disiplinleri bir araya getirerek, oyun oynamanın birçok farklı yolunu sunar. Dramanın içinde canlandırma, müzik, ritim, tasarım, tiyatro vardır. Bunlar ise çocuğun sosyal, duygusal ve sanatsal gelişimine destek olur. Böylece, hele hele şu günlerde evde kalmak zorunda olan çocukların kendilerini daha özgür hissetmelerine yardımcı olacaktır. 

Yaratıcı drama çocuklara ne kazandırır?

Drama, çocuğa bir yandan sosyal beceriler kazandırırken, diğer yandan da doğru iletişim kurmanın püf noktalarını sunar. Toplum içinde birey olma yolunda ilerleyen çocukların en çok ihtiyaç duyduğu şey iletişimdir. İletişimin en büyük aracılarından biri de dramadır. Bu nedenle yaratıcı drama onların benlik duygusu kazanmalarını destekler. Hayal kurmayı, yaşadığımız dünyayı farklı noktalarıyla keşfetmemizi, kendimizi tanımamızı, ilgi alanlarımızı bulmamızı sağlar. Tüm bu özellikler, yaratıcı drama ile kendiliğinden ortaya çıkar. 

Peki, evde yapabileceğimiz yaratıcı drama teknikleri nelerdir?

Yaratıcı drama çocuğun duygusal ve duyusal yönlerinin gelişimini desteklerken çocuğun motor gelişimine de katkı sağlar. Eğer çocuğunuz okul öncesi dönem çocuğuysa, sanatsal ve ince motor gelişimi için maket, kâğıt kesme, yapıştırma, kukla yapma, kolaj, bağlama, söküp-takma gibi yöntemlerin olduğu aktiviteler seçilmelidir. Duygusal ve duygusal gelişimleri için ise dans, hareket, ritim, müzik, resim, doğaçlama, karakter yaratma ve canlandırma unsurlarının olduğu aktiviteler seçilebilir. Bunun için evde anne-babaların da çocuklarıyla birlikte yapabileceği bazı çalışmalar önermekte yarar var:

Ayna çalışması:

Yazının Devamını Oku

Emzik ve bezle vedalaşmak için doğru zaman

8 Mayıs 2020
Karantina süreci özellikle bebeği ya da küçük çocuğu olan aileler için her anlamda bir fırsat. Gelişimi için yaklaşımınızı ve günlük yaşamınızı gözden geçirebilirsiniz. Emzik ve tuvalet eğitimine odaklanmak da bu dönemde daha kolay.

Dr. Ali Fuat Serpen: Karantina sürecinde annelerin bebeklerini rahatlıkla emzirmeleri için bol bol zamanları var. Bebeğin temel besini anne sütü. İlk altı ay kesintisiz anne sütü alması, bilişsel ve sosyal gelişimi için çok önemli. Anne sütü yokluğunda veya yetersizliğinde devam sütü kullanılmalı. Altıncı aydan itibaren ek gıdaya başlanabilir. Anne sütü, bebeğe iki yaşın sonuna kadar verilmeli.

Prof. Dr. Yıldız Dilek Ertürk: Sadece anne değil, baba da iyi bir bakıcıdır. Hiçbir anne bebek bakımında babayı safdışı bırakmamalı.

Dr. Şirin Seçkin: Çocuklar iki-üç yaşlarındayken tuvalet eğitimi, uyku eğitimi, emzik bıraktırma, meme bıraktırma gibi konular devreye girmeye başlıyor. Bunların hepsi çocuğun hayatını etkileyecek önemli konular. Üstelik bu dönem, bebeğin kişiliğinin de gelişmeye başladığı dönem, dolayısıyla her şeye itiraz etmeye başlıyor. Bu nedenle bebeğin hayatını etkileyecek konularda aynı anda hareket etmemek lazım. Sıraya koymak önemli. Örneğin önce emzik alışkanlığını bıraktırın, sonra bez bırakmaya geçin. Sıraya koymak hayatınızı kolaylaştırır ve böylece çocuğun da dengesi bozulmamış olur.

Prof. Dr. Özgür Öner: Bütün çocuklar tuvalet eğitimine aynı yaşta hazır olmazlar ama bu eğitim genellikle iki yaş civarında başlar. Eğer çocuk tuvalete gitme ihtiyacını ifade edebiliyorsa, altı iki saatten fazla kuru kalıyorsa, bezini çıkarıyor veya bezi kirlendiğinde şikâyet ediyorsa, pantolonunu kendisi indirip kaldırabiliyorsa hazır demektir.

Dr. Şirin Seçkin: Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği aşı takvimine uyulmalı ve aşılar bu dönemde de kontrollü bir şekilde yaptırılmalı.

Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan: Bir bebeğin gelişiminde oyunun çok önemli bir yeri var. Bu dönemi kolaylaştımak için oyuna bolca zaman ayrılmalı.

Psikolog Serap Duygulu:

Yazının Devamını Oku

Bebeğinizi emzirirken maske takın

6 Mayıs 2020
Koronavirüs, hayatın her alanında olduğu gibi anne-bebek ilişkilerini de zedeledi. Virüsün anneden bebeğe geçip geçmeyeceği, anne sütünde olup olmadığı, hatta annenin bebeğini nasıl emzirmesi gerektiği hâlâ bir tartışma konusuyken Kadın Doğum Uzmanı Prof. Dr. Özlem Pata bu süreçteki gebeliğe karşı anne adaylarını uyarıyor. Pata ile koronavirüs günlerinde anne adaylarının sorunlarını konuştuk.

Gebelik sürecindeki kadınlar kendilerini nasıl korumalı?

Tüm dünya ve Türkiye maalesef ki kötü bir dönemden geçiyor. Gerçekten bir savaş var ve bu savaş tüm insanlığın bir virüse karşı savaşı. Gebelik kadın yaşamında ayrı bir dönem bu dönemde kadın vücudunda birçok fizyolojik değişiklikler meydana geliyor. Bu değişiklikler bazı durumlara karşı kadını korurken bazı durumlara karşı duyarlılığını ve cevabını değiştiriyor. Örneğin grip virüsü (influenza), Corona grubu (SARS-CoV, MERS-CoV) virüsler gebelerde daha şiddetli seyredebiliyor. Hatta bu virüse bağlı öldürme oranları normal popülasyona göre daha fazla gözlenebiliyor. Covid-19 yeni tanımlanan ve son 6-7 aya kadar hiç tanımadığımız bir virüstü. Biz daha önceki viral enfeksiyon örneklerine bakarak Covid-19’un gebeler üzerine etkilerinden çok korktuk. Ama Çin ve İtalya’nın sayıları kısıtlı da olsa ‘Covid- 19 pozitif’ gebelere baktığımızda özellikle gebelerin bu viral enfeksiyonu daha şiddetli geçirdiği gözlenmedi. Sadece erken doğum ve ‘fetal distress’ riski, yani bebeğin sıkıntıya düşme hali sanki biraz daha fazla gibi görünüyor. Gebelerin bu enfeksiyondan korunmak için diğer insanlardan farklı olarak yapması gereken herhangi bir şey yok. Yalıtım çok çok önemli! Bu süreçte mümkün olduğunca dışarı çıkmamalılar, beslenme düzenlerine dikkat etmeliler, bol sıvı almalılar. Çünkü bu virüs boğazdaki hücrelerde ürüyor ve sonra akciğerlere iniyor, mide asiditesinde ise yok oluyor. Ayrıca temizlik de gerçekten çok önemli. Ellerin sabun ile uygun şekilde yıkanması çok önemli. Hastanelere veya sağlık kuruluşlarına da kontrolleri dışında mümkün olduğunca gitmemeleri ve kontrollere giderken maske takmaları önemli.

Bu süreçte en çok bağışıklık ve vitamin eksiklikleri konuşuldu. Bir anne adayında vitamin eksiklikleri varsa ne yapmak gerek?

Bu kadar güzel ve sağlıklı yiyeceklerimize varken, toplum olarak kötü beslendiğimiz kesin. Çünkü beslenme bilincimiz yok, beslenmede dengeli öğün dağılımı genellikle başarılamıyor, aşırı veya yetersiz beslenmeye bağlı olarak gelişen sağlık sorunları gün geçtikçe artıyor. Düzenli beslenme önemli! Bol proteinli sebze ve lif ağırlıklı gıdalar ile meyve tüketmek önemli. Bunun yanında kalsiyum açısından süt ve süt ürünlerini öğünlere eklemek gerekir. Dünya Sağlık Örgütü günde minimum 5-9 porsiyon meyve sebze tüketilmesini öneriyor. Bunu günlük beslenmesinde sağlayamayan bireylerin yaşa ve cinsiyete uygun günlük bir multivitamin almalarını öneririm. Bunun yanında özellikle C vitamini viral enfeksiyonlara karşı koruyucu etkisi biliniyor. Bu dönemde buna da dikkat etmek gerekir. Ayrıca evde kalmak demek fazla ve kalorisi yüksek gıda tüketip egzersiz yapmamak demek değil. Obesite çağın hastalığı, evde de yapılacak egzersizler var unutmamak gerek.

Peki, ya D vitamini?

D vitamini sadece kas kemik gelişimimiz için değil, vücut savunma mekanizmasından metabolizmamıza kadar tüm sistemlerin fonksiyonu açısından önemlidir. Eksikliğinde raşitizm, osteoporoz-kırık riskinin arttığı biliniyor. Ama son çalışmalar, kanserlerle ilişkisi, otoimmün hastalıklar, kalp hastalıkları, şeker hastalığı, şizofreni ve depresyon, ayrıca karaciğer ve akciğer hastalıkları ile ilişkili olduğunu ortaya koydu. Covid-19 pandemi sürecinde de gebelerin D vitamini depolarının eksilmemesi çok önemli. D vitamini besinlerden alınabilir. Örneğin yumurta, ceviz, mantar, balık D vitamin açısından zengin gıdalardır ama güneş ışınları ile de kendi vücudumuz D vitamin üretebilir. Şu günlerde dışarı çıkamadığımız için D vitamini depolarımızda eksiklikler görülebilir. Türkiye’de yapılan çalışmalar annelerde %40-80, yenidoğanlarda %80-97 oranlarında D vitamin eksikliği olduğunu göstermektedir. Hatta Sağlık Bakanlığı tüm gebelere D vitamin alımını önermektedir. Bu nedenle D vitamini depoları kontrol edilerek, uygun dozda D vitamini almak gerekir.

Peki, ya diğer bireyler?

Unutmamak gerekir ki, her yaşın ve cinsiyetin vitamin ihtiyacı farklı, o halde vitaminleri de farklı olmalı. Yaşamın her döngüsünde insan metabolizması aynı değildir. Yenidoğan dönemi, bebeklik, çocukluk, ergenlik, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerinde ihtiyacımız olan besin öğeleri, vitaminler, sıvı ihtiyacı ve bunların dengesi değişir. Bunun dışında cinsiyete göre de ihtiyaçlar değişiklik gösterebilmektedir. Bundan dolayı dışarıdan vitamin takviyesi alınacak bile olsa cinsiyete, yaşa ve ihtiyaca uygun vitaminler seçilmelidir. Kadınları ele alacak olursak her ay menstrual kanama döngüleri vardır. Kimi az kimi fazla kanama görür. Buna bağlı olarak da demir ihtiyacı değişir. Gebelik dönemi ise tamamen farklı bir dönem. Bu dönemde 2 farklı canlının, anne adayı ve fetüsün sağlıklı yaşamını, gelişim ve büyümesini düşünmek zorundayız. Bazı besin öğeleri ve vitamin eksikliklerinde bazı anomalilerin arttığını biliyoruz. Bu nedenle içerisinde uygun miktarda folik asit içeren bir multivitamin alınması önerilmektedir. Ve bu takviye ile tüm dünyada nöral tüp defektlerinin 8 kat azaldığı bilinmektedir. Haftada iki defa balık yenmeli, yenilemiyorsa Omega takviyesinin alınması gerekir. Bu, anne ve bebek sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Bunlar dışında Akdeniz tarzı beslenme ile gebeliğe bağlı şeker hastalığının azaldığı ayrıca anne ve gelecek neslin kronik sağlık problemlerinin de azabileceği ispatlanmıştır.

Yazının Devamını Oku

Çocuk yogasıyla tüm aile bir arada

1 Mayıs 2020
Anne-babalar çocuklarının dikkat sürelerinin uzamasını, evde daha sakin kalmasını, bir yandan da eğlenmesini istiyor. Hepsini bir arada sağlamanın en iyi yolu da çocuk yogası. Aileyi bir araya getiren yoganın inceliklerini çocuk yogası ve bale eğitmeni Buse Agnaday’a sorduk.

‘Evde kal’dığımız bu dönemde ailece yoga yapmak neden önemli?

Yoga sözcüğü ‘birleşme, bütünleşme’ anlamına gelir. Pandemi günlerinde ihtiyacımız olan tam da bu değil mi? Biz yetişkinler hep geçmişle gelecek arasında gelgitler yaşarken çocuk her zaman ‘şimdi’dedir. ‘Anda kalabilme’ felsefesiyle yoga da aile içinde birleştirici bir güce sahiptir.

Nasıl etkiliyor ilişkileri?

Birlikte yapılan yogayla aile içi bağlar kuvvetlenir, çocuğun başarabilme ve güven duyguları güçlenir. Üstelik çocukların evden eğitim aldığı şu günlerde dikkatlerini toplamada güçlük yaşadıklarını da gözlemliyoruz. Yoga sayesinde çocukların odaklanma süreleri uzar.

Evde çocukla yoga yapmak için neler gerekir?

Çocukla yoga yapmanın iki temel anahtarı vardır; biri istemek, diğeriyse eğlenmek. Etrafta çocukların dikkatini dağıtacak herhangi bir obje olmaması da çok önemli. Çocuğun özel bir durumu yoksa 3 ay itibariyle bebek yogasına, 3 yaş itibariyle de çocuk yogasına katılabilir. Öncesinde mutlaka bir çocuk doktoruna danışılması gerekir. Günün her saati yoga yapılabilir ancak aç karnına ve tam yemek sonrasında olmamalı. Rahat giysiler giymek ve sakinleştirici bir müzik açmak iyi olur. Bir mat ve minder; eğer yoksa bir battaniye de yeterlidir. Ve yogada iyi ya da kötü yapmak söz konusu değildir; hem ebeveyn hem çocuk kendi sınırlarında duruşları yapabilir.

 EVDE ÇOCUĞA HANGİ TEKNİKLERLE YOGA YAPTIRILABİLİR?

ALDIĞI NEFESİN FARKINA VARSIN

Yazının Devamını Oku

#EvdeKal günlükleri motivasyon arttırıyor

24 Nisan 2020
Günlük tutan çocukların iç motivasyonları artarken kendilerini ifade etme, yazma, okuma ve anlama becerileri de gelişiyor. Onlara günlük tutma alışkanlığı kazandırmanın yollarını da eğitimbilimci Dr. Bahar Eriş anlatıyor...

* Günlük tutmak neden önemli?

Duygusal boyutta; yazmak sağaltıcı etkiye sahip. Özellikle içinden geçtiğimiz bu zor günlerde, bir nevi terapi işlevi üstleniyor. Günlük, bir özkeşif ve kişisel gelişim aracıdır. Bu dışavurum daha pozitif bir ruh haline girmemizi sağlıyor ki bu da dolaylı yoldan bağışıklığı güçlendiriyor. Yani işin fiziksel sağlık boyutu da var.

* Çocuklara bu beceriyi kazandırmak için ne yapmalı?

Öncelikle defteri çocuk seçmeli. Bu onun yazma motivasyonunu arttırır. Tarihleri olmayan bir defter daha iyi. Aksi takdirde çocuklar “Her gün yazmalıyım” stresine girebilirler. Boya kalemleri, çıkartmalar, damgalarla sayfaları süsleyebilirler. Böylece daha eğlenceli hale gelir.

* Günlük tutan çocukların kazanımları ne olur?

Çok fazla kazanımları olur. Mesela günlük tutan çocukların yaşlarının daha ilerisinde akademik performans sergilediği görülmüş. Sonuçta yazı yazmak, beyni devreye sokmak demek. Yazmak için düşünmek gerekiyor. Bu da sınavlarda performansına olumlu etki ediyor.

Duygusal zekâ için

* Akademik becerinin yanı sıra neler kazanıyor?

Yazının Devamını Oku