Ömür Kurt

‘Yemek yememe sorununu kaygılı ebeveyn yaratıyor’

17 Temmuz 2021
‘Yaz iştahsızlığı’, anne-babaları endişelendirebiliyor. Elinde tabakla çocuğunun arkasından koşturanlar görüyoruz. Ancak bu tutum, çocukların yemek yeme davranışını olumsuz etkiliyor.

 

Ebeveynler, çocuğuna sürekli yemek yemesini hatırlatırsa çocuk yemek yemeyi sorun haline getirebilir.ÇOCUKLARDA YAZ İŞTAHSIZLIĞI NEDEN OLUR?

Diyetisyen Zeynep Çapay: Yazın çocuklar hep dışarıdadır ve kendilerini oyuna kaptırarak çoğu zaman acıktıklarını ve susadıklarını bile fark etmezler. Genelde sıvı tüketimini de yemekten önce yaptıkları için masada hemen “Doydum” derler. Anne-babaysa çocuğunun yemediğini, yaşıtlarına göre yetersiz beslendiğini düşünür. Ama kıyaslama yapmak doğru değil, çünkü her çocuğun büyüme hızı farklıdır ve onu kendi ihtiyaçlarına göre değerlendirmek gerekir.

PEKİ GENEL OLARAK YEMEK YEMEME DAVRANIŞININ SEBEBİ NEDİR?

Psikolog Ali Orhan: Yemek yememe davranışı, yaygın olarak aşırı korumacı yetiştirilen ilk çocuklar, tek çocuklar veya geç gelen çocuklarda görülür. Kalabalık ailelerde yetişen çocuklarda yemek yememe davranışı pek görülmez. Aslında fiziksel veya biyolojik hastalıklar gibi çok özel durumlar dışında çocuklarda yememe sorunu yoktur. Bu sorunu kaygılı ebeveynler yaratırlar. Çocuğuna sürekli bir şeyler yedirme derdinde olan ebeveyn, çocukta yanlış bir algı oluşmasına sebep olur. Çocuk, yemeği annesi için yediğini düşünür ve yemek yemediğinde annesinin kaygısını gördüğünden bunu kendi istekleri için bir araç olarak kullanmaya başlar. 

AİLELERE ÖNERİLERİNİZ NELER?

Ali Orhan: Yemek yemek, nefes almak kadar doğal ve gerekli bir ihtiyaçtır. Bu sebeple anne-babalar rahat olsunlar. Çocuk nefes aldığında, su içtiğinde nasıl ‘normal’ davranılıyorsa yemek yerken de aynı tepkiyi vermek gerekir. Gelişim dönemine uygun olan yemeği, önüne koymanız yeterlidir. Kaşık tutabilecek, sofrada oturabilecek fiziki duruma geldiğinde sofraya oturtun. Kendisinin yemesine izin verin. İlk zamanlarda çevreyi kirletebilir, sabırlı olun. “Aferin” demeyin.

Zeynep Çapay:

Yazının Devamını Oku

‘Kendiyle barışık’ olması için değerli olduğunu hissetmeli

10 Temmuz 2021
Son yıllarda çocukların ve ergenlerin ‘kendiyle kavgalı’ olduğunu gözlemliyoruz. Kimi kilosundan memnun değil, kimi yüzünü beğenmiyor, kimi boyunu. Oysaki her insanın kendisini olduğu gibi kabul etmesi ve sevmesi güzel. Uzmanlar, “Bunun için anne-babalar davranış ve tutumlarına özen göstermeli” diyor.

ÇOCUKLARIN KENDİYLE BARIŞIK OLMAMASININ TEMEL SEBEBİ NEDİR?

Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan (Çocuk ve ergen psikiyatrı): Çocukla iletişimimiz, ona biçtiğimiz değer ve ev ortamındaki sohbetlerimiz belirleyicidir. Ruh sağlığı yerinde, kendiyle barışık, mutlu, duyarlı, özgüvenli ve üretken çocuk yetiştirmek için etkili anne-baba olmak gerekir. Etkili ebeveynler, çocuğunun farklı bir birey olduğunu kabul eder, çocuğunu sadece ama sadece ‘kendisi’ olduğu için değerli olduğunu hissettirir.

Ezgi Katı (Psikolojik danışman): Burada doğal kabul, yani olduğu gibi kabul edilme ve sevilme çok önemlidir. Bunu yaşamayan çocuk, anne-babasının ‘istediği o kişi’ olamadığı için her an utanç, suçluluk ve yalnızlık yaşar. Bu çatışma en çok ergenlik döneminde yaşanır ve ergen birey her türlü duygusunu bedenine yansıtır.

ÇOCUK EVDE HANGİ DEĞERLERİ KAZANIR?

Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan:

* Farklı bir birey olduğunu bilen çocuk kendisini ve yaşamı doğru algılar, yani farkındalığı yüksektir.

* Sadece kendisi olduğu için değerli olduğundan emin olan çocuk yaşam boyunca kendisinin değerli olup olmadığını test etmeye gerek duymaz.

* İhtiyaçları önemsenen ve zamanında karşılanan çocuğun güven duygusu sağlamdır.

Yazının Devamını Oku

Çocukların bu yaz eğlenmeye ihtiyacı var

3 Temmuz 2021
Son 1.5 yılımızı pandeminin kıskacında geçirdik. Bu süreçten en çok çocukların etkilendiği ortada. Okullar yaz tatiline de girdi, şimdi ne yapacaklar? Uzmanlar tatil dönemini ailece bir arada ve eğlenerek geçirmek gerektiğinin altını çiziyor.

ANI BİRİKTİRMEK ÇOK ÖNEMLİProf. Dr. Şehnaz Ceylan (Karabük Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü)

Çocukların bu süreçte eğlenmesi çok önemli. Ancak bu eğlenceye aileler de dahil olmalı. Birlikte oyun oynamak, gülmek ve güzel anılar biriktirmek için fırsat yaratılmalı.

- Bisiklet turu yapın, araba yıkayın

Bisiklet sürmek, çocuğunuzun motor gelişimi ve enerjisini atmak için oldukça iyi bir etkinliktir. Ayrıca arabanızı, bisikletinizi çocuğunuzla birlikte yıkayabilirsiniz. Çocuklar her zaman su ve köpüklerle oynamaktan büyük keyif alırlar. Bu eğlenceli etkinlik çocukların özgüven duygusunu da geliştirir.

- Yeni tarifler deneyin

Çocuğunuzla birlikte yaz aylarının vazgeçilmezi limonata, dondurma gibi tarifler deneyebilirsiniz. Böylece küçük bir şef olma yolundaki ilk adımlarını atmış olurlar. Bu çocuklar için hem eğlenceli hem de el-göz koordinasyonunu, ince motor becerilerini geliştirici bir aktivitedir.

- Müze gezin, sergilere gidin

Yaz tatilinde yaşadığınız ya da gittiğiniz bölgelerde müzeleri, galerileri, sergileri ziyaret edin. Bu ziyaretler çocuğun estetik duygusunun oluşması için ilk adımdır. Çocuklar için ilginç, eğlenceli, eğitici olmanın yanı sıra çevresini keşfetmesi açısından da önemli.

Yazının Devamını Oku

Çocuğu tanımanın yolu sohbetten geçer

26 Haziran 2021
"Kendinde en sevdiğin üç özellik nedir?", "Annenin keşke olmasa dediğin üç özelliği nedir?", "Babanı diğer babalardan ayıran şey sence nedir?" Basit gibi görünen bu sorular bize çocukların düşünceleri ve duyguları hakkında fikir verir. Bunları onlara oyun içinde sorarsanız, samimi cevaplara ulaşmanız da kolaylaşacaktır. Soru sormanın önemini işin uzmanlarına sorduk.

Çocukları daha yakından tanımak için neler yapmak gerek? 

Prof. Dr. Figen Turan (Hacettepe Üniversitesi, Çocuk Gelişimi): Duyarlı ebeveynlik çok önemli. Sevgi, şefkat, ilgi, güven, sınır, kural ve pozitif disiplin duyarlı iletişimin en temel faktörleri. Duyarlılık, ebeveynin çocuğun duygusal işaretlerini zamanında algılama, doğru yorumlama ve bu işaretlere uygun cevap verme becerisidir. Ebeveynlerin ilişki temelli doğal yaklaşımla, çocuklarıyla bazen oyun esnasında, bazen de birlikte kitap okuma aktivitelerinde ya da günlük yaşamsal rutinlerde göz kontağı kurarak, çocukların ilgisini izleyerek jestler, taklitler ve sıralı iletişim ile ortak ilgi kurarak eğlenceli bir rol almaları nitelikli bir iletişim ortamını sunmaktadır. Bunun anahtarı da bol bol sohbet etmektir.

Şerife İbiş (Çocuk Gelişimi Uzmanı): Çocukları doğal akışında gözlemlemek çok önemli. Onlarla daha çok zaman geçirmek, düşüncelerini ifade etmelerine olanak tanımak ve birlikte bol bol oyun oynamak gerekiyor. Nitekim oyun biz yetişkinlerin düşündüğü kadar basit bir eylem değildir. Çocuğun en önemli işidir. Dünyayla bağ kurma, dünyayı anlama ve öğrenme deneyimidir. Oyun çocuk için amaç iken biz ebeveynler için çocuğu daha yakından tanımak için bir araçtır. Elbette bu süreçte bol bol sohbet etmek ve çocuğa bazı basit sorular sormak lazım.

Ne gibi sorular?

Şerife İbiş (Çocuk Gelişimi Uzmanı): Bazen basit gibi görünen sorular bize çocuklarımızın duygu ve düşünceleri hakkında fikir verirken bazen de beklemediğimiz gerçeklerle yüzleşmemizi sağlar. Bu soru örneklerini çocuklarınıza sorabilirsiniz. Ancak bu soruları sorarken özellikle karşınıza oturtup sınav yapar gibi değil de doğal akış içinde hatta mümkünse oyun içinde sorarsanız samimi cevaplara ulaşabilmeniz daha kolay olacaktır. Bazen beklemediğiniz yanıtlar alabilirsiniz ancak bunu çocuğunuzu tanımak adına bir avantaj gibi düşünebilirsiniz.

- Kendinde en sevdiğin üç özelliğin nedir?

- Kendinde değiştirmek istediğin üç özelliğin nedir?

Yazının Devamını Oku

Başımızı ekrandan kaldırdığımız an görmeye başlıyoruz

24 Haziran 2021
Uzun yıllar boyunca çocuk kitabı editörlüğü yapan Sinem Çelebioğlu, yılların deneyimini bir çocuk kitabıyla taçlandırdı. 25m2 Kitap’tan çıkan “Çevremde Kimler Varmış?” kitabı çocukların başlarını ekrandan kaldırdığında çevresinde olup bitenleri fark etmeye başladığını gösteren bir öykü. Kitabı vesilesiyle bir araya geldiğimiz Çelebioğlu ile hem kitapları hem de yayıncılıktaki hızın kitap içeriklerini nasıl etkilediğini konuştuk.

Son günlerde kiminle karşılaşsak "Benim de kitabım yakında çıkıyor" lafını duyuyoruz. Kitap yayımlamak öylesine sıradanlaştı ki iyi esere nasıl ulaşacağız, bilemiyorum. Sizin öneriniz nedir?

Aslında sadece yayın cephesinden değil yazım sürecinden de bakarsak, son günlerde kitap yazma hızımız çok arttı. Araştırmadan, içimize sinmeden, ön okuma yapmadan yazmak, sonrasında da yayınevlerine dosya göndermek popüler hale geldi. Yayıncı tarafındaysak iyi yazılan dosyaları ayıklamalı, okur tarafındaysak editör ekibinin yetkin olduğu yayınevlerinin kitapları tercih etmeli, yazar tarafındaysak da hem teknik hem içerik gelişim için iyi örnekleri çok çok okumalıyız.

Çocuk kitaplarında da tekrarlar ve hızlı üretimden kaynaklanan nitelik düşüşü gözlemliyoruz. Önerileriniz neler?

“Çocuk kitaplarının sayfası az ve kolayca yazılır” düşüncesiyle hareket ettiğimiz noktada yanılırız. Tam tersine çocuğa görelik ilkesiyle hareket ederek yazmamız gereken metinlerdeki sorumluluğumuzun farkında olmalıyız. Merak, hayal gücü ve sınırsız bir sözcük kapasitesine sahip olan ve bir hazine olarak tanımlayabileceğimiz çocuğun dünyasına ait bir kurgu oluşturmak birincil hedefimiz olmalı. Çocuksu olmaktan kaçınmalıyız.

Siz yılların editörü olarak kitap yazmakta epey temkinliydiniz. Sonunda ilk çocuk kitabınız geldi. Neden cesaret aldınız?

On beş yıldır yayıncılık dünyasındayım ve son on yıldır çocuk ve gençlik kitapları alanında pek çok değerli yazarla çocuk kitapları üzerine çalıştım. Birlikte kurgular ürettik, metinleri geliştirdik ve çocuklara ulaştık. 2019’dan beri tüm deneyimimi ve çocuk kitapları yazarken bilmemiz gereken teknikleri 25m2 Akademi’de düzenlediğimiz Çocuk Kitabı Yazma Atölyesi buluşmalarında yazar ve yazar adaylarıyla paylaşıyorum. Bir çocuk kitabında olması gereken çatışma, önerme, dönüşüm, rehber, tema, kazanım gibi kavramları kendi kitabımda da görmek istedim. Bu yüzden büyük bir keyifle yazdım.

İlk çocuk kitabınız ‘Çevremde Kimler Varmış?’ nasıl ortaya çıktı?

Yazının Devamını Oku

Resimlerinin sesine ‘kulak verin’...

19 Haziran 2021
Çocukların yaptıkları resimlerde kullandıkları renkler ve çizdikleri figürler iç dünyalarına dair yol göstericidir. Uzmanlar “Duygular, düşünceler, korkular ve travmalar çizime yansır. Çocuklarınızın yaptığı resimleri ciddiye alın” diyor.

Çocukların resim yapması neden önemli?

Ramazan S. Şimşek (Uzman psikolog): Resim yapmak zihinsel ve duygusal gelişimi destekler. Zira her çocuk duygularını, düşüncelerini, hayallerini, zekâsını, korkularını hatta travmalarını resme yansıtır. Öfke, korku, sevinç, neşe, haz, heyecan, üzüntü, kaygı, hayal kırıklığı... Çocuk bunları çizdiği şekillerle, nesnelerle, çizme biçimiyle, renklerle ifade eder.

Ezgi Katı (Psikolojik danışman): Çocuk kelimelerin eksik kalan yerini rengârenk sembollerle doldurur. Bu nedenle boyama kitaplarına değil, boş bir kâğıda ve renkli kalemlere ihtiyacı vardır. Böylelikle kendi özel dünyalarını sınırlandırmadan kâğıda dökebilirler.

Anne-babalar resimleri nasıl yorumlamalı?

Ramazan S. Şimşek: Çocuğun çizimlerini, çabalarını desteklemek gerekir. Olumsuz yorumlar ve aşırı övgüler çocuğun çizim isteğine ve doğallığına sekte vurabilir. Çocuktan, çizdiği resmi anlatmasını istemek iyi bir yoldur çünkü çocuğun anlatımı daha önemli bilgiler barındırabilir.

Ezgi Katı: Çocuğun çizdiği semboller ‘kahve falı’ gibi analiz edilmemeli. O sembollerin resimdeki işlevi, hikâyesi, çocuğun geçmiş yaşantısı içinde bambaşka anlamlar taşıyabilir. Sembolleri takip ederek çocukların ihtiyaçlarını, beklentilerini, endişelerini görebilir ve yardımcı olmaya çalışabiliriz. Ebeveyn olarak resimlerini önemsemeli ama kendi yorumlarımızla yanlış sonuçlar çıkarmamalıyız. Endişe veren bir resimle karşılaştığımızda mutlaka bir uzmandan yardım almalıyız.

ÇOCUKLARIN YAPTIĞI HANGİ FİGÜR NE ANLAMA GELİR?

Yazının Devamını Oku

Mutlaka anlayacağı şekilde anlatmalıyız

12 Haziran 2021
UNICEF pandemi kısıtlamalarıyla birlikte çocuklara yönelik şiddet, istismar, sömürü ve ihmal riskinin hızla arttığını açıklamıştı. Uzmanlara çocukları istismardan nasıl koruyacağımızı sorduk.

Pandemi dönemindeki istismar uyarılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Prof. Nilgün Sarp (İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi, Çocuk Gelişimi bölümü): İstismarın fiziksel, duygusal, ruhsal, cinsel olmak üzere birçok çeşidi var. Pandeminin yarattığı koşulların ağırlaşması, her istismar türünün artmasına sebep oldu, özellikle kalabalık ailelerde çocuklar istismarcılarıyla aynı ortamda bulunmak zorunda kaldılar.

Doç. Dr. Ebru Güzel (Fenerbahçe Üniversitesi Öğretim Üyesi, Yeni Medya bölümü): Pandemi sürecinde İngiltere’de de istismara uğrayan çocukların sayısında yüzde 25 artış olduğu raporlandı. Bu yalnızca bildiğimiz sayı çünkü eve kapanmalar geri bildirimleri azalttı. Örneğin İzmir Barosu, pandemi sonrası çocuk istismarı suçu için yapılan görevlendirme sayısında da önemli bir düşüş yaşandığını ama bunun yanıltıcı olduğunu bildirdi. Çocuklar okula gidemiyorken ve öğretmenler çocuğu izleyemiyorken zaten faillerin genelde hane içinde olduğu bir istismar düzeninde çocuklar yaşadıkları sorunları kime anlatacak? Pandemiyle birlikte işsizlik, gıda güvensizliği ve yoksulluğun artışı, çocukların yüz yüze iletişimden yoksun kalması, ebeveynlerin kontrolünün azalmasına karşılık dijital risklerin artması, sosyal desteğin sekteye uğraması, sosyal yaşamın durması ve aile büyüklerinin alkol ve madde kullanımının artması gibi sebepler yüzünden çocuklara yönelik ihmal ve istismar vakaları artıyor.

Çocuklar kendilerini nasıl koruyabilir?

Prof. Dr. Nilgün Sarp: Çocuklar küçük yaştan itibaren bedenini tanımalı, bedenine anne veya doktor gibi ‘özel’ kişilerin dışında kimsenin dokunmasına izin vermemeli, “Hayır!” demeyi öğrenmeli. Bunlar çocuğa anlayabileceği şekilde anlatılmalı; çocuğun yaşayabileceği bu tür bir sıkıntı durumunda mutlaka konuyu anne-babasına söylemekten korkmamayı öğrenmesi gerekli. Bu, ergenler için de geçerli. Çünkü gençler bazı istismar durumlarında kendilerini suçlayabiliyor. Oysa bunun asla kendi suçları olmadığını bilmeliler ki başlarına gelen herhangi bir olaydan korkup söylemekten kaçınmasınlar.

Mahremiyet eğitiminde dikkat etmemiz gerekenler nelerdir peki?

Prof. Dr. Nilgün Sarp:

Yazının Devamını Oku

Gelişim hızına saygı gösterin

5 Haziran 2021
Dr. Bahar Eriş’in yeni kitabı, bir bebeğin hayatının ilk üç yılında iç dünyasından geçenleri anne-babasına esprili bir dille anlattığı mektuplardan oluşuyor. Eriş “Her çocuk kendi hızında ilerler” diyor.

Bir bebeğin ağzından anne- babaya mektup yazmak nereden geldi aklınıza?

Üç yıl önce sosyal medyada ‘2 yaş sendromu’ olarak bilinen, bebek gelişiminde önemli bir aşama olan bağımsızlaşma dönemiyle ilgili bir gönderi paylaştım. Bu gönderi bir bebeğin ağzından kaleme alınmıştı. “Keşke böyle kitap yazılsa, okumak ne zevkli olurdu” şeklinde sayısız yorum aldım ve “Neden olmasın” dedim.

Hayatın ilk üç yılı neden önemli?

Beynin en hızlı şekillendiği dönem. Bu dönemde ailenin çocuğa yaklaşımı, mutlu ve sağlıklı bir yetişkinlik için çok önemli. Elbette gelişim hayat boyu devam ediyor ama ilerideki arkadaşlık ilişkilerinden okul başarısına, sağlık durumundan zorluklarla başa çıkma becerisine birçok alanda, ilk üç yıl yapılanlar büyük fark yaratıyor. Tabii yaş da tek başına sağlıklı bir ölçüt değil. Her çocuk kendi hızında ve tarzında ilerliyor. ‘Ortalama çocuk’ diye bir şey yok. Ailelerin çocuğun gelişimine saygı göstermesi çok değerli. 

Kitapta “Anne-babaların kaygılarından beslenen bir pazar var” diyorsunuz...

Ailesiyle arasındaki sözel iletişim, çocuğun zekâ gelişimi açısından çok önemli. Bol ve çeşitli kelimeler kullanarak konuşmak erken dönemde avantaj yaratıyor. Bazı aileler bunu duyunca “Eyvah, çocuğumuzla yeterince konuşuyor muyuz acaba” diye kaygılanıyor. İşte o sırada bir oyuncak firması ellerini ovuşturuyor “Buyurun, dil geliştiren oyuncaklar, DVD’ler, videolar” diye... Aile bu sözde ‘geliştirici oyuncaklara’ büyük paralar saçıyor. Oysa bilimsel verilere göre bunların hiçbiri çocukla yüz yüze, göz göze iletişimin yerini tutmuyor. Yurtdışında bazı firmalara davalar açıldı, ‘zekâ geliştirici video’ iddialarını geri aldılar, para cezaları ödediler. 

Yazının Devamını Oku