Dünya Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği’nce kırmızı listeye alınarak neslinin tükendiğine inanılan, SHOAL adlı Doğa Koruma Örgütü’nce dünyanın en çok aranan 10 balık türü arasında yer alan leopar sazanının tespiti için Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Cüneyt Kaya ve Dr. Öğr. Üyesi Münevver Oral bir çalışma başlatmıştı.
Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü ile Şırnak Tarım ve Orman Müdürlüğü iş birliğiyle yapılan arama çalışmaları sonucunda, balıkçı Mehmet Ülkü’nün de desteği ile 50 santimetrelik 2 kilogram ağırlığında siyah benekli balık yakalandı ve Metin Yoksu tarafından fotoğraflanarak kayıtlara geçti.
Dünya basınında ağırlıklı olarak çevreci yayınlarda yer alan haberin geniş kitlelere yayılması ise Leonardo DiCaprio aracılığıyla oldu. O bahsetmese belki Türkiye’de bile gündem olmayacaktı bu değerli haber.
Ününü ve takipçi kitlelerini sadece kendi markaları için değil, dünyaya, çevreye, insanlara, hayvanlara iyi gelmek için kullanan ünlülere ayrı bir hayranlık duyuyorum.
Çevreciliğiyle öne çıkan Leonardo DiCaprio da bunlardan biri.
Oscar’lı oyuncu tarafından dünyaya duyurulan bu güzel haberin ardından şimdi sıra, iklim krizinin ve giderek daha da kirlenen kara, deniz ve nehirlerin içinde doğayı ve hayvanları korumaya, vahşi doğaya sahip çıkmakta.
Pipet kullanmayın
Geçenlerde bir araştırma yapıldı.
Böyle çekici, kıvrak, ritmik bir dans görmemiştim daha önce.
922 bin takipçisi var.
Dans videoları efsane, çok izleniyor, çok yorum alıyor.
Ve şimdi yeni bir şarkı da çıkardı Millon.
İnternette ise yeterince bilgi yok hakkında. DM’den ulaştım kendisine, yakında Türkiye’ye gelecek, buluşacağız ama şimdilik bana yazdıklarından ufak bir derleme yazıp size tanıtayım istedim.
İleride ismini buralarda çok daha fazla duyacağımıza eminim çünkü.
Almanya’da Kirchhain adlı küçük bir kasabada büyümüş.
3 yaşında şarkı söylemeye başlamış.
Baştan sona, bol bol, kahkaha kahkaha bir Doğu Demirkol bulacaklar karşılarında.
Her sahnesinde ince esprilerle günümüz popüler kültürünün, yaşam tarzının üçkağıtlarını ti’ye alan film evrenden giriyor, kuantumdan çıkıyor, olumlamalara dokunuyor, biyoenerjiyle yükseliyor.
Nereden alındığı belli olmayan eğitim ve sertifikalarla yaşam koçluğu yapanlara her dokunuşun salona kahkaha olarak yansıdığı hiciv, zekâ ve gülmece dolu senaryo, iyi oynanmış, iyi çekilmiş.
Yağmur Tanrısevsin, Bülent Çolak, Hakan Meriçliler ve Nazlı Tosunoğlu, hepsi de Burak Kuka’nın çektiği filme çok şey katmış.
Filmin her sahnesi kendi içinde güzel ama Cüneyt Özdemir’li, Ebrar Alya Demirbilek’li sahnelere özellikle dikkat diyorum.
Ömür’ün Oscar’lık oyunculuğu
O nasıl bir bakış, nasıl güzel duruş.
Atamama hastalığı diyorum ben buna.
Özellikle annelerimizde çok fazla.
Benimki hiçbir eşyasıyla vedalaşamaz mesela. “Anne şunu verelim” derim, “yok yeri gelir kullanırız, lazım olur” der çıkar işin içinden, benim asla bir daha bulamayacağım bir dolaba koyar hemen, saklar yani.
Hele o dantelli masa ve sehpa örtüleri, of of of. Kendi evime döndüğümde annemden pek de farkım olmadığımı anlamam çok zaman almadı. Ve şu an trend olan “sahip olduğun 50 eşyadan kurtul” akımına uymaya karar verdim.
1 değil 5 değil, 50 eşya!
Müzikle ilgili hiçbir şeyi atmama konusunda kendimden emin olarak başladım vedalaşmaya. Eski telefon kılıfları, kullanılmayan kulaklıklar, birbirine girmiş kablolar, hiç giyilmeyen şapkalar, gömlekler derken en fazla teknolojik ürünle vedalaştığımı gördüm.
Hepsinin devri geçmiş, yenileri gelince eski ve kullanılmaz kalmışlar.
İyi bir turistimdir yani.
Geçen gün yurtdışına gitmeden ülke, hatta şehir içinde o güzel hissin, turist olma keyfinin yaşanabileceğini keşfettim.
Yılbaşında bir geceliğine Hagia Sofia Mansions’da kaldım.
Hatta tam da kalmadım.
Gittim geldim.
Gece eve uğradım, kedileri besleyip, sevip oynadıktan sonra otele geri döndüm.
Ve ne oldu biliyor musunuz, işte o an başladım yurtdışı tatilime.
Gençleşmek için yüze sünnet derisinden alınan hücrelerin enjekte edilmesinin ardından bu sefer de gençlerin plazmalarını kullanmak gündemde.
Ancak bu kez gençleşmek ya da güzelleşmek için değil, bir sağlık sorunu için çare aranıyor.
Egzersiz yapmanın yerine geçecek haplar üzerinde yapılan çalışmalar sırasında keşfedilen bu yeni tedavi, yaşlılığın korkulu rüyası Alzheimer’a yönelik.
ExPlas, yani ‘exercized plazma’ adı verilen bu araştırma Kuzey Norveç’te yapılıyor.
Düzenli egzersiz yapan gençlerden alınan plazma, erken Alzhemier döneminde olan 50-75 yaş arası hastalara enjekte ediliyor ve gidişat izleniyor.
Araştırmanın sonuçları 2025 yılında açıklanacak. Alzheimer için umut olması tabii ki en büyük dileğimiz.
Shakira’nın dev heykeli
Shakira’nın 6.5 metre uzunluğundaki dev heykelini gördünüz mü?
Hem şöhret hem de tutarsa sağlam para kazandırıyor.
Bunun bir okulu yok, tiyatro sahnesi tozu yutmuş olmak her zaman avantaj.
Başarının ardında ise azim, odaklanma ve kıvrak zekâ yatıyor.
Şeytan tüyünü de ekleyelim dilersiniz.
Sahne ışığını da.
Ve sıkı durun, artık bunların hepsini size öğretecek biri var; usta tiyatrocu, evde tiyatronun mucidi Metin Zakoğlu.
Metin Zakoğlu, Cafe Theatre İstmarina’da 2 ay boyunca haftada 2 gün seçmeleri kazanan 19-30 yaş arasındaki adaylara eğitim verecek.
Ücretsiz olanların başında WhatsApp geliyor. Ne demişler, önce iletişim.
O çok konuşulan ve hepimizin indirdiği Telegram ise ilk beşte yok.
İkinci sıra en tercih edilen sosyal medya paylaşım aracı olan Instagram’ın.
Instagram, Twitter, yeni adıyla X’i geçmiş durumda.
Demek ki kendini göstermek ve başkalarını izlemek, haber almaktan daha önemli bizim ülkemizde.
Gerçi X’in haber alma konusundaki etkinliği de tartışılır. TT’nin neye ait olduğunu bulana kadar bin tane saçma habere maruz kalıyorsunuz. Ana akım medyadan şaşmamak lazım. Sıralama dördüncü sırada YouTube ve sonra TiTtok’la devam ediyor.
Müzikle ilgilenenler için ise şarkı patlatma yeri olarak TikTok geçerliliğini koruyor.