Pazar günü Balıkesir’e doğru giderken kulağımda hep onun anlattıkları vardı.
Yolculuğum aslında Edremit’eydi, Kaz Dağları’nın eteklerine yani.
Burası da KOAH hastalarına şifa olan temiz havasıyla ve zeytinyağları ile zaten efsane.
Güzel bir gün geçireceğimi tahmin ediyordum yani, ama ötesi oldu.
Edremit merkezde harika bir kalabalıkla ve Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz ile buluştum ve Mutlu Patiler projesi ile tanıştım.
Proje kısaca şöyle; belediyenin veterinerleri ve konunun uzmanları hayvanseverler için eğitimler veriyor ve bu eğitimlere katılanlar Patikart sahibi oluyorlar.
Haber şöyleydi hatırlarsanız; şarkıcı Pınar Soykan 5 milyon lira değerindeki evi dahil tüm mirasını ‘Kızım Soykan’ isimli köpeğine bırakacağını duyurdu.
Soykan, “Eşimin ve benim çocuğumuz yok. Bize bir şey olursa köpeğimizin geleceğini garantiye almak istiyoruz” dedi. Soykan, kanunen bunun uygun olup olmadığını bilmediğini ama bu işlem için bir yol aradıklarını söyledi.
Durumu değerlendiren hukukçular, Türk hukukunda mirasın hayvanlara direkt olarak bırakılmasının mümkün olmadığını belirterek, kişinin bir vasiyetname ile kişilere ya da Hayvanları Koruma Derneği gibi bir derneğe, vakfa miras bırakılırken hayvanın gelecekteki bakımının garanti altına alınmasının istenebileceğini kaydetti.
Pınar’ın bu isteğini algılamakta güçlük çekenler için, bir hayvan hakları derneği başkanı olarak, miraslarını hayvanlara bırakmak isteyenlerin sayısının günden güne arttığını söyleyebilirim.
Hatta çocuğu olanlar bile, “Evlatlarımdan hayır görmedim ama kedim, köpeğim beni bir gün sevgisiz bırakmadı, hiç ihanet etmedi” diyerek miraslarını güvendikleri derneklere bağışlama kararı alıyor.
Bunu bizzat yaşadım.
Ocak zaten gayet sıcaktı.
Bu kış İstanbul’da özellikle öğrencileri heyecanlandıran kar yağışını görmedik.
Göremeyeceğiz de.
Dahası iklim krizi, sıcaklıkların tavan yapacağı bir yaz işaret ediyor.
Küresel ısınmanın bu etkilerini düşünürken, Bill Gates’in “2030 yılında et tüketimini sıfıra indirgemeyi planlıyoruz” cümlesini okuyorum.
Laboratuvarda üretilecek etler için düğmeye basıldığı belli.
Ve nedeni de...
Tribünlerde de küfre karşıyız ama bu şarkıların modifiye hallerinin kutlama gecelerindeki toplu söylemleri daha da fena.
Genelde sanatçılı kutlanan organizasyonlarda tribünlerdeki bu tip şarkılardan biri söylendiğinde olanlar oluyor.
Ya da bu normal bir konserde bile sanatçının başına gelebiliyor.
Bakınız geçen günkü Derya Uluğ konseri.
Fenerbahçeli olduğu bilinen Derya, “Şinanay”ı söylerken, seyirciler de sözleri Galatasaray’a yönelik küfürlerle değiştirerek eşlik etti.
Bir kere bu her şeyden önce Derya Uluğ’a saygısızlık.
Birkaç köklü mekân dışında sanatçılarla anlaşıp Sevgililer Günü konseri yapanların hepsi boş geçti ve zarar etti.
Mekânlar, uçuşa geçen sanatçı fiyatlarını karşılamak için kişi başı satış fiyatlarını artırdılar.
İnsanlar da Sevgililer Günü falan dinlemedi, gitmemeyi tercih etti.
Rakamlar böyle devam ederse ne etkinlik kalacak ne de özel gün! Bir de Kıbrıs dosyası var ki, o da detaylarıyla bir sonraki yazımın konusu olacak.
Bu yazın modası sade renkler
Bu sene kış yapmadı.
“Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” da diyemiyoruz.
Yıllardır yanından ayırmadığı köpeği Noynoy’a veda etti Seren, onu Gökkuşağı Köprüsü’ne uğurladı.
Sabır diliyorum kendisine.
Kedimize, köpeğimize “çocuğumuz” dediğimiz için bizi anlayamayanlar, hatta kızanlar var biliyorum, bizim hissettiklerimizi hissedemedikleri için onlara sadece üzülüyorum.
Dünyadaki en büyük sevgilerden birinden yoksun onlar.
Seren, Noynoy’u toprağa vermesinin ardından “Ömür, yaşamak istemiyorum, o benim her şeyim” derken onunla birlikte ben de ağlıyordum.
O tarifsiz acıyı çok iyi bilirim çünkü.
Ana tema dijitalleşmeyle farklı bir boyut kazanan telif haklarıydı.
Dijital devrim korsanı bitirmiş olsa da telif hakları mücadelesi başka mecralarda devam ediyor.
En çok da alanda.
Çünkü hâlâ festivallerden, müzikhollerden, AVM’lerden, restoranlardan, kafelerden, yani müziğin kullanıldığı umumi mekânlardan olması gereken telif alınamıyor.
Bu noktada güzel bir haberi 2 bine yakın eser sahibinin haklarını korumak için mücadele veren MSG yönetimi ve profesyonelleri, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a teşekkürlerle şöyle verdi:
Otel ve konaklama tesislerinin lisanslamaları tamamlanmış.
Yani konaklama yaptığımız otellerde artık emek hırsızlığı yapılmıyor.
“Ayakkabılarınızı çıkarır mısınız?” deyip, terlik uzatanlara
bir tuhaf bakıyordum.
Modern ben,
eski kafalı
onlardı.
Ne kadar da yanılmışım, ne saçmalamışım, ne kadar yanlışmış yaptığım.
Eve girerken ayakkabı çıkarma daha çok Asya ve İskandinav ülkelerinin geleneği.