İçimde bulut oldu, uçurdu beni bu cümle.
Zaten kelimeler çocukluğumdan beri uçan halım oldu benim. Ondan düştüm peşlerine.
Bu cümlenin yazdığı kitabı açtığımda, bir resim gördüm ve gözlerim doldu. Tuhaf...
Neden bir yayla resmine gözlerim doldu acaba diye düşündüm.
Acaba bulutlu bir günümde miyim, yoksa ben eski bir hayatta burada mıydım?
Sanki “Artık benzini başkalarının like ve yorumlarından almıyorum” der gibiydi.
Peki nereye gidecek, mesela bir şeyi öğrenmek ve ondan bundan geri kalmamak için?
Kendi konularıyla ilgili internette gezinimlerinin, Instagram’ın dar sokaklarından daha zengin olduğunu söyledi. Haklıydı.
Sosyal medya hayatı soslamadan önce, benim de mesela gizli saklı kaynaklarım vardı.
Sonra unuttum isimlerini sitelerin.
Kitaplar, kütüphaneler, sohbetler hep kısıldı.
“Videosu olmayan şeyin nesini anlamaya çalışayım”cılık başladı.
Herkes bu şakaya güldü. Haklıydı.
Burası, evden çok katlarında mola verilen bir merdivendi.
Bir şeyini unuttun mu, yandıydın.
Mesela, balkonda akşam yemeği öncesi, sivrisinek kovucu sprey yatak odandaki komidinin üzerindeyse.
Peki dedim, madem bu ev bir göz doktorunun ve muayenehanesi de üçüncü kattaki salon, o zaman bu adam incecik olmalı bu kadar merdivene.
Evet dediler adamı görenler, adam ince, ama karısı kilolu.
Bu ev beş gün boyunca, Amalfi’de kalacağımız evdi.
Bir anne bizi doğuruyor.
Onun bir evi var, bir kocası var, pişirmeyi bildiği yemekler var ve de kokusu.
Ev ahalisinin sevgi ve öfke ayarları var.
Geçmişten, ta biz doğmadan yaşadıkları bir sürü şey ve onların bıraktığı bir sürü iz.
İzlerin bazıları kollarında, bazıları ruhlarında.
Bu seçmediğimiz ve büyük bir şans ya da şanssızlık eseri kucaklarına düştüğümüz aile, kendi bildiği gibi büyütüyor bizi.
Kararlar onların dudaklarında.
Yağmur istedim yağmadı
Bir iş bulmuştum sarmadı
Herkesi duyan beni mi duymadı
Çok mu şey istedim de ben olmadı?
Bir kere denedim ama
O da tam olmadı benim
Senden başka kimsem olmadı
Google’a, Sakız Adası’ndaki en romantik dağ köyü yazmıştık.
Öyle bulmuştuk burayı.
Sadece ağustos böceklerini, sadece kuşları, dalgaları ve rüzgarı duyduk o günden sonra.
Bir de birbirimizi tabii ki. Gerçi çok da konuşmadık. Dinleme yeriydi burası.
Tesadüf, Kirkor’la Ani’ye rastladık orada.
Bizden önce gelmişlerdi buraya.
Kirkor resim yapmaya, Ani kitap okumaya, seramikleri için ilham almaya...
Yazarın ‘Bütün Beyinli Çocuk’ olan kitabı var biliyorsunuz. İki yıldır başucumda olan bu kitabın yazarının konuşmasını dinlemek üzere sabah 9’da koltuğuma oturdum ve akşamüstü 17 sularında, başka bir Nil olarak ayağa kalkıp salondan çıktım.
Mindfulness’in Türkçesi yok. Anın içinde olmak denilebilir.
Mesela pencereden bakarsın ama baktığın falan yoktur aslında...
Bakmadığın için, yazın bu sene git gide sonbahara benzemeye başladığını görmezsin, kuşların avaz avaz sohbetlerini duymazsın, pencerenin aralığından alnındaki saçları bir anne gibi hafif geriye atan rüzgarı hissetmezsin.
Gözüne bir gözlük takmış, başka bir realitede oyun oynayan yeni yetme çocuklar gibi bir şeylerle kavga ediyorsun, bir şeylerden kaçıyorsundur.
Senin baktığın yerde koştuğun köprüler yıkılıyor, kapın hızlı hızlı çalıyordur.
Geçmişi temize çeken adamından telgraf vardır, gelecekten uyarılar getiren çirkin kuş da yine bahçendeki korkuluğa tünemiştir.
Hemen yatağıma gelip fısır fısır benim ve onun bunun dedikodusunu yapıyorlardı ki “Yeter!” dedim.
Her sabah eski beni temize çekiyorsunuz, halbuki ben hep içimdeki mobilyaları oynatma taraftarıyım. Onu sağa bunu sola çekeceğim, kaydıracağım, pencereye yanaştıracağım, şunu buraya bunu da şuraya koyup bakacağım nasıl oldu.
Siz, düşünceler silsilesi, beni hep aynı insan olmaya zorlayamazsınız. Hep geçmiş albümlere bakamam. Sürekli teleskopla uzaktakileri netlemeye de çalışamam.
Penceremden sokağıma da bakacağım, çıkıp sokaktan pencereme de bakacağım.
Uzun zamandır bir şey biliyorum. Her şeyin niyetle başladığını biliyorum. Niyet oldu mu, korkma. Niyet Hanım n’apar yapar, bu işi halleder. Hele Şans Bey de Niyet Hanım’ı görür görmez güldü mü, kim tutar seni!
İşte böyle bir sabah, dur dedim bugünü öylesine yaşamayayım. Biraz mobilyaların yerlerini değiştirip bakayım.