Mete Tamer Omur

Zor olanın peşinden gitti hazır giyimde marka oldu

23 Ekim 2022
Kimi zaman pazarda su, kimi zaman ise ihraç fazlası ürünleri satar. Ticari hayatla çok küçük yaşta tanışan Erman Coşkun, lisenin ardından da çalışma hayatına hızlı bir giriş yapar.

Birçok sektörde satış ve pazarlama alanında başarılı işlere imza atar. Profesyonel olarak yıllarca hazır giyimde edindiği deneyimle de 2012’de ortaklı bir yapıyla kendi hikayesini yazmak için ilk adımı atar. Kimsenin yapmadığı ve zor olanın peşinden giden Erman Coşkun, pantolon üretme hedefiyle Betobe Tekstil’i kurar. Süreç içinde ortaklarıyla yolunu ayıran Erman Coşkun, zamanla birçok ünlü markaya koleksiyon verir hale gelir. İtalyan GMG Firenze’i satın alarak girişimcilik serüvenine yeni bir halka ekler. Büyüme yatırımları yaptığı süreçte pandemi yaşansa da Erman Coşkun, hedeflerinden vazgeçmez. Bugün bir yandan global oyunculara BETOBE ile pantolon üreten, GMG Firenze ile de Türkiye’de mağazalaşmaya başlayan Erman Coşkun, yatay büyüyerek global bir oyuncu olma hedefiyle yolculuğuna devam etmek istiyor.

ERMAN Coşkun... Herkesin gittiği yoldan yürümek yerine kendi rotasını çizen sıra dışı bir iş insanı. Ülkesine katma değer yaratmayı misyon edinmiş bir girişimci. Betobe Tekstil’in kurucusu Erman Coşkun ile hem kariyer yolculuğundan gelecek hedeflerine, hem de GMG Firenze için planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. Ev kadını anne ile banka memuru babanın ikinci çocuğu olarak 1974’te İzmir’de dünyaya ‘merhaba’ diyen Erman Coşkun, ‘sigortalı-maaşlı işin olsun’ felsefesinin hakim olduğu bir ortamda büyüdüğünü paylaşarak, o süreci şöyle aktardı:

SAKİN YAPIYI PROTESTO
“Böyle bir kültürün içinde çok küçük yaşta ticaretle tanıştım. Burada da maddi ihtiyaçtan oluşan bir şeyle hareket etmedim. Çünkü kendi kendine yetebilen bir yapı vardı. Buna rağmen içimde ‘bir şeyler sat’ diyen bir dürtü sözkonusuydu. Belki o dönem ki sakin yapıyı protesto etmek adına böyle bir dürtü oluşmuş da olabilir. Sonuç olarak annem pazara alışverişe gittiğinde ben de evdeki suları alıp satmaya giderdim. Tabii pazarda annemle karşılaştığım zaman ‘bizi rezil edeceksin, konu komşu bunların paraya ihtiyacı var’ sözleriyle de fırçamı yerdim. Okul dışındaki zamanım hep bu döngü içinde geçti. Ramazan pidesi de sattım, ihracat fazlası ürünler de, video kaset de. İlkokul 1’den itibaren de her yazımı bir esnafın yanında çırak olarak geçirdim. Çevremde de bu tarzda kimse yoktu.”

İMKANSIZ DENEN İŞE KABUL

Yazının Devamını Oku

Hedefi Türkiye’nin Deming’i olmak

16 Ekim 2022
Ticareti öğrenme içgüdüsüyle ortaokul yıllarında çekirdek satar. Üniversite yıllarında ise dil eğitim seti ile tencere-tava satışıyla deneyim kazanır. Sinan Gültekin, mezun olduktan sonra da önce profesyonel iş hayatında kariyerine yön verir.

2001’de ise üç ortaklı bir yapıyla çevre sağlığı şirketi kurar. Sinan Gültekin, 2005 bu yapıdan ayrılarak çalışanlarına da hisse verdiği EGAM’a hayat verir. Çevre sağlığıyla başlayan yapılanma, süreç içinde yönetim danışmanlığına ve grup şirketine evrilir. Sinan Gültekin, işletme doktorları misyonuyla Corpitall İşletme Hastanesi’ni kurar. Şu an 300’ün üzerinde işletme doktoruyla KOBİ’lere hizmet veren Sinan Gültekin, bu sayıyı 50 bine çıkararak global bir oyuncu olmayı hedefliyor.

 

SİNAN Gültekin... Önce kendisine ve ardından da çevresine faydalı olma misyonuyla hareket eden ve Türkiye’nin William Edwards Deming’i olma hedefiyle çalışan bir girişimci. Tüm girişimlerine dijitali de ekleyen ve kendini ‘egonomist’ olarak tanımlayan bir iş insanı. EGAM Group Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Gültekin ile hem girişimcilik serüveni hem start-up çalışmalarını hem de gelecekle ilgili hedeflerini konuştuk. İşçi emeklisi bir babanın üç çocuğundan biri olarak 1974’te Erzurum’da dünyaya gelen Sinan Gültekin, ticari hayatla tanışmasının ortaokul yıllarına denk geldiğini paylaşarak, o süreci şöyle aktardı:
SATIŞ YOK AMA DENEYİM VAR
“Ekonomik olarak sıkıntılı bir ortamda büyümedim ama ticareti öğrenme içgüdüsüyle Erzurum’da çekirdek sattım. Kardeşim ise simitle bana eşlik etti. Harçlıklarımızı sermaye yaptığımız bu yolculuğun sonunda ben para kazanamadım. Çünkü, hem kazandığımı hem de çekirdekleri çevreme dağıtıyordum. Daha sonraki süreçte üniversite okumak için 1995’te İzmir’e geldim. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nde okurken de ticari girişimlerim devam etti. Esasında çekingen, çok dışa dönük biri değildim. Bunu aşmak adına dil eğitim seti ve tencere-tava satışı yaptım. Bunu da gizli yapıyordum. Günün sonunda bir satış yapamasam da hem kendimi aşmak adına hem de tecrübe kazanmak, iletişim kurmak adına önemli deneyimlerde elde ettim.”
İLK GİRİŞİM ÜÇ ORTAKLI

Yazının Devamını Oku

Sahnelerin gizli kahramanı

18 Eylül 2022
MÜZİĞE ve sahnelere karşı büyük bir merakı olsa da lisenin ardından farklı sektörlerde kariyerine yön verir. Ancak sahnelere olan özlemi uzun sürmez. Önce Mustafa Ceceli’nin asistanlığı yapar. Sertap Erener ve Aşkın Nur Yengi gibi isimlerle çalışır. İbrahim Kandemir, prodüksiyon şirketi kurmak için İstanbul’dan Adana’ya gelir. O süreçte de Adana’da çekilen James Bond-Skyfall filminin set ihtiyaçları için geliştirdiği çözümlerle işini büyütür. 5 büyük kentte ofisler açan İbrahim Kandemir, rotasını doğdu şehir İzmir’e çevirir. Bugün prodüksiyon tasarımcısı unvanıyla, aralarında 9 Eylül İzmir’in kurtuluşunun 100’uncu yılı gibi önemli projelerde imzası olan Kandemir’in hedefinde olimpiyat oyunları var.

 

İBRAHİM Kandemir... Hayallerinin peşinden giden ve bunlar için mücadele eden bir isim. Birçok başarılı projenin arkasındaki yer alan gizli bir girişimci. Koala Production’un kurucusu olan İbrahim Kandemir ile hem kariyer yolculuğunu, hem hedeflerini, hem de 9 Eylül kutlamalarının perde arkasını konuştuk. 1982 İzmir doğumlu İbrahim Kandemir, ailevi nedenlerle hayatını Adana’da devam ettirdiğini paylaşarak, hikayesinin devamını şöyle aktardı:

‘KIZ VERMEZLER’ DEDİLER
“Müziğe ve sahnelere karşı büyük bir merakım vardı. İzlediğim konserlerde, ‘ben de bir gün böyle sahneler kuracağım’ derdim. O yıllarda bu merakımı yönetebileceğim bir üniversite ve bölüm olmadığı için lisenin ardından çalışma hayatına adım attım. Tabii ailem de ‘müzikle uğraşana kız vermezler’ diyerek, beni bu alandan uzaklaştırdılar. Ben de iş hayatına atıldım. En son Adana’da paketleme makineleri üreten bir firmada tekniker olarak çalışıyordum. Orada da kariyerimde iyi noktalardaydım.”

HOPARLÖR TAŞIYARAK BAŞLADI
İbrahim Kandemir, tekniker olarak çalıştığı süreçte kader ağlarını farklı şekilde örer ve bir basketbol oyuncusundan hoşlanır. Oyuncunun bulunduğu ortamda DJ’den şarkı istediğine tanıklık eden İbrahim Kandemir, bu DJ ile iletişim kurma yoluna gider. Kandemir, “DJ’in yanına gidip, ‘sizinle çalışmak istiyorum’ dedim. DJ bu teklifimi kabul etti ve ben aslında merakım da olan bir alana farklı bir şekilde giriş yapmış oldum. DJ ile tanıştıktan sonra onunla maçlara gidip gelmeye başladım. Hoparlör taşıyarak işe koyuldum. Tam da bu süreçte Ersay Üner ile yolum kesişti. O dönem Sezen Aksu ile çalışan ve aranjörlük yapan Mustafa Ceceli ile tanışmak istiyordum. O sırada Sezen Aksu’nun Adana’da konseri oldu ve Ersay Üner aracılığıyla Mustafa Ceceli ile tanıştım ve iyi de arkadaş olduk. Bir süre sonra Mustafa Ceceli de kendi albümünü çıkarma kararı aldı. Beni de İstanbul’a birlikte çalışmak için çağırdı” diyerek, Adana’dan sonra İstanbul macerasının başladığını aktardı.

JAMES BON’A SES TEKNOLOJİSİ

Yazının Devamını Oku

Yeni hikayesini dokuma kumaşları üzerine yazıyor

28 Ağustos 2022
‘Bir eve iki televizyoncu fazla gelir” diyerek, yönünü tekstil sektörüne çevirir. ‘2’nci üniversitem’ dediği tekstilde uzun yıllar çalışır. Emel Asyalı, eşinin işi için geldiği Fethiye’de yerel dokumayı keşfeder. Önce belediye için bir projede görev alan Asyalı, daha sonra ‘bu işi farklılaştıracağım’ diyerek, kendi işini kurmaya karar verir. 25 bini tazminat, 25 bin TL’si ise borç toplam 50 bin lirayla Emel’s Weawing Art’ı kurar. Bugün dokuma kumaşlar üzerine kendi tasarımlarını işleyerek tunikten fulara, masa örtüsünden elbiseye birçok el yapımı ürün üreten Emel Asyalı’nın hedefinde ise hem butik açmak hem de ihracat var.



EMEL Asyalı... Tekstil alanındaki yılların deneyimini yerele aktararak farkındalık yaratan bir desinatör. Bilgisi, tecrübesi, çevresi ve değerleriyle kendi hikayesini yazan bir girişimci. Emel’s Weawing Art’ın kurucusu Emel Asyalı ile kariyer yolculuğundan, kendi markasını yaratmaya sürecine ve yarınlara dair planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1974 doğumlu Emel Asyalı, İstanbul Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü mezunu olarak ekran önündeki herkesin tanıdığı İclal Aydın, Çiğdem Tunç, Hande Kazanova gibi isimlerin yönetmenliğini yaptığını, rejisine girdiğini paylaşarak, hikayesinin devamını şöyle anlattı:



TELEVİZYONDAN TEKSTİLE

Yazının Devamını Oku

O mandalinalar girişime dönüştü

21 Ağustos 2022
Taş evlerinin bahçesindeki Bodrum mandalinası ile narenciyelerin israf olduğunu görerek harekete geçerler. İlk başta yere dökülen meyvelerden elde ettikleri meyve sularını çevrelerine dağıtırlar. Mine Atalar, hayat arkadaşı Bora Tanık’la birlikte meyve sularına çeşitli sebzeler, bitkisel tozlar ve tohumlar ekler. Ve çiğ meyve-sebze suyu üreticiliğiyle Bodrum’da ‘Raw Love You’ markası doğar. Yolculuğuna lokal bir marka olarak başlayan Raw Love You, 5’inci yılında ise İstanbul’da da şubeleşmeye gider. Hedefte ise sağlıklı içecekleri daha geniş kitlelere ulaştırmak ve yurtdışına açılmak var.

 

 

RAW Love You... Gücünü doğadan alan bir marka. Başta Bodrum mandalinası olmak üzere meyve ve sebzelere katma değer katan sağlıklı bir girişim. Raw Love You’nun kurucularından Mine Atalar ile markanın doğuş sürecinden gelecek planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. İzmir Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümü’nün ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’nü bitirdiğini anlatan Mine Atalar, şöyle devam etti:

ROTAYI BODRUM’A ÇEVİRDİLER
“Üniversitenin ardından İzmir ve İstanbul’da çeşitli reklam ajanslarında ambalaj tasarımcısı, sanat yönetmeni gibi işler yaptım. 2011 yılında da ayakkabı tasarımına ilgi duymaya başlayarak Türkiye’nin önde gelen moda markalarına koleksiyonlar hazırladım. Bora Tanık da benim gibi Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü mezunu. Daha sonra iş hayatına Fransızca rehberlikle başlamış. Uzun yıllar büyük bir turizm acentesinin yöneticiliğini yaptı. 2016’da da hayat bizi Bodrum’a getirdi.”

ÖNCE İKRAMLA BAŞLADILAR

Yazının Devamını Oku

Türk erkeğine kısa şort giydirdiler

24 Temmuz 2022
GÜVENLİ limanlardaki gemilerini yakarak yeni bir rota oluştururlar.

 

Kurumsal hayatın konforlu alanından çıkarak, ‘marka yönetim ve iletişim danışmanlığı’ hizmeti veren bir şirket kurup, girişimcilikte ilk adımı atarlar. Gülay Akçakoca ve Zeynep Fatma Yılmaz, moda sektöründeki şirketlere marka yaratmaktan yönetimine kadar birçok konuda yol gösterir. Bir süre sonra ‘peki biz neden kendi markamızı yaratmıyoruz’ sorusuyla birlikte de iki girişimci, yeni bir yolculuğa çıkar. “Bu iş Türkiye’de tutmaz, Türk erkeği asla kısa şort giymez, burası İtalya mı” gibi olumsuz söylemlere kulak asmayan Akçakoca ve Yılmaz, ‘IGGY MORRIS’ markasıyla sektöre giriş yapar. Markalarının hem Türkiye’de hem yurtdışında satış noktaları ve online satış kanalıyla tüketiciyle buluşturan Gülay Akçakoca ve Zeynep Fatma Yılmaz, ‘beach fashion’ konseptiyle Bodrum’da OIO Boutique mağazasını açar. Kısa erkek deniz şortunun yanına yeni ürünler ekleyerek markalarını büyüten iki girişimcinin hedefi ise global bir oyuncu olmak. Ayrıca butik mağazalarını da dünya genelinde bir zincire döndürmek planları arasında.

GÜLAY Akçakoca, Zeynep Fatma Yılmaz... Yılların dostluğunu girişimcilikle taçlandıran iki iş insanı. Birçok şirketin büyümesinde, markalaşmasında önemli pay sahibi olduktan sonra kendi hikayeleri için emek veren iki girişimci. ‘IGGY MORRIS’in kurucuları Gülay Akçakoca ile Zeynep Fatma Yılmaz ile kariyer yolculuğundan markalarının doğuş sürecine ve yarınlara dair hedeflerine kadar birçok konuyu konuştuk. 1981 İstanbul doğumlu Zeynep Fatma Yılmaz, Anadolu Üniversitesi İşletme’den 2002’de mezun olduktan sonra kariyerine finans sektöründe yön verir. 9 aylık iş deneyiminin ardından da bu sektörde çok da mutlu olmadığını fark eden Zeynep Fatma Yılmaz, Boğaziçi Üniversitesi’ne bağlı bir kurumda grafik ve reklam dersleri almaya başlar. Bu süreçte de Yılmaz’ın yolu orada eğitmen olan Gülay Akçakoca ile kesişir. 1978 İzmir doğumlu olan Gülay Akçakoca da Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü’nden mezun olmadan profesyonel iş hayatına adım attığını paylaşarak, şöyle devam etti:

GÜVENLİ LİMANDAN ÇIKTILAR
“1999’da mezun olduktan sonra İngiltere’de hem dil hem de pazarlama eğitimi aldım. 1,5 yılın ardından da İstanbul’a döndüm ve kurumsal hayat maceram başladı. İçinde eğitmenliğin de olduğu birçok görevde bulundum. En son bir holdingde icra kurulu başkan yardımcısı olarak görev yapıyordum. Bir sabah işe giderken direksiyon başında nefes almakta güçlük çektiğimi, aslında hiç gitmek istemediğimi fark ettim. Arabayı kenara çekip biraz soluklandım ve sonrasında da gidip istifa ettim. Mesleğimde en üst düzey konumdaydım ama kendimi özgür ve mutlu hissetmiyordum. O sabah benim hayatımda yeni bir dönem başladı. Güvenli limanlardaki gemileri yakıp kendi rotamı çizdim. O dönem kurumsal hayatta kariyerine yön veren can dostum Zeynep Fatma Yılmaz’la birlikte tekstil ve moda sektöründe marka yönetimi ve iletişim hizmetleri sunan GF Design Studio’yu 2010’da kurduk.”

NEDEN KENDİ MARKAMIZ OLMASIN
Moda ve tekstil sektöründe bulunan işletmelere marka yaratma ve yönetme konusunda yıllarca destek olan Zeynep Fatma Yılmaz ile Gülay Akçakoca, bir süre sonra “peki biz neden kendi markamızı yaratmıyoruz” demeye başlar. Bu soruyla birlikte de yepyeni bir yolculuğa çıkan iki ortak, ‘en iyi iş bildiğin iş’ felsefesiyle de tekstil sektöründe kendi hikayelerini yazmaya karar verir. Ve odaklarını ise erkek giyimine çevirir. Gülay Akçakoca, o süreci şöyle anlattı:

Yazının Devamını Oku

Bir eczaneden dünya markasına

10 Temmuz 2022
İlk parasını küçük yaşta kazanmak istese de anne engeline takılır. Üniversite sonrası önce eczacılık, ardından da tıbbi malzeme ile anestezi yoğun bakımında kullanılan ilaçların ithalatını ve satışını yapar.

Atilla Sevinçli, 90’ların sonunda yönünü tıbbi malzeme üretimine çevirir. Bugün üretiminin yüzde 70’ni ihraç eden Meditera’yı 2021’de borsaya da açan Atilla Sevinçli’nin gündeminde, vakumlu kan alma tüpleri üretimi yapan diğer şirketi Disera’yı 3 yıl içinde halka arz etmek var. Ayrıca, farklı ortak girişimlerle de fonksiyonel tıp ve gıda alanında yatırım planları bulunuyor.

ATİLLA Sevinçli... İnovatif bakış acısıyla birçok projeye hayata geçiren bir iş insanı. Kendini üretmeye ve katma değer yaratmaya adamış bir girişimci. Meditera’nın kurucusu Atilla Sevinçli ile girişimcilik yolculuğundan geleceğe dair hedeflerine kadar birçok konuyu konuştuk. 1954 yılında İzmir’de doğan ve Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden 1977 yılında mezun olan Atilla Sevinçli, üniversitenin ardından hastane ve eczane eczacılığı yaparak kariyerinde ilk adımları attığını paylaştı, şöyle devam etti:

YÖNÜNÜ ÜRETİME ÇEVİRDİ
“Daha sonraki süreçte ise 1983’te İzmir’de Ortıp’ı kurdum. İki yıl sonra bir markanın cerrahi iplik ürünlerinin Ege bayiliğini aldım. 1986’da ise Meditera doğdu. Uzun süre, tıbbi malzemelerin yanı sıra anestezi yoğun bakımında kullanılan ilaçların ithalatını ve satışını yaptım. Sektördeki kar marjları ve fiyatlandırma politikası nedeniyle ilaç işini tamamen bırakıp, 90’ların sonunda tıbbi malzeme üretimine odaklandım. Yeni bir süreç başladı.”

HİÇBİR ŞEY KOLAY OLMADI
Üretim döneminin ilk 10 yılı Atilla Sevinçli için çok zorlu geçer. Atilla Sevinçli, “Hastanenin ihalesine giriyorsunuz, büyük taahhütler var, teminat mektupları ve hukuk sistemi devreye giriyor, bilgimiz az. Çok çaba gerektiren bir dönemdi. Çok zorlandım diyebilirim. Ama tüm bu zorlukların ardından Meditera olarak Tire Organize Sanayi Bölgesi’nde bugün infüzon sistemleri, yoğun bakım ve anestezi devreleri, onkoloji ilaç hazırlama sistemleri ve sarf malzemeleri üretimlerini, yazılımlarını yapıyoruz. Alanında öncü markalardan birisi haline geldik” diyerek, kozmetikten tıbbi malzemeye, ilaç üretiminden dağıtımına birçok farklı alana hitap etmesi gereken eczacılık mesleğini, eczane içine sıkıştırmak yerine, farklı alanlara açılma gerektiğini görerek, tıbbi malzeme sektörüne girdiğini ve her geçen gün kendilerini geliştirmeyi sürdürdüklerini aktardı.

ÇÖZÜMÜ HALKA ARZDA BULDU

Yazının Devamını Oku

Faydalı girişim

3 Temmuz 2022
İlk başta bir atölye çalışması için çanta yapar. İhracatçı bir arkadaşının çantayı beğenmesiyle de işin seyri değişir. Uzun yıllar kurumsal hayata çalışan, STK’larda görev alan Leyla Koç Somer, ‘ben şimdi çanta mı satacağım’ dese de ihracatçı arkadaşı için o çantayı yapar. Bu ilk adıma, ‘fayda sağlama’ hedefiyle kadınları da dahil eder. 5 kadınla başlayan serüven, bugün L’s Choice markası altında 60 kadınla devam ediyor. Çantanın yanına şapka, ev dekorasyon ürünleri, takı ve marina tekstili grubunu da ekleyen Leyla Koç Somer’in hedefinde ise hem daha fazla kadına dokunmak hem de global bir marka olmak var.

 

LEYLA Koç Somer... 25 yıllık kurumsal hayat ile sivil toplum örgütü deneyimini kendi işine aktaran ve bununla da hem hemcinslerine gelir yaratan hem de öğrencilere burs sağlayan bir iş insanı. Paylaşmayı seven bir girişimci. L’s Choice markasının kurucusu Leyla Koç Somer ile kariyer yolculuğundan girişimciliğe ve yarınlara dair amaçların kadar birçok konuyu konuştuk. 1969 İzmir doğumlu Leyla Koç Somer, Dokuz Eylül Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’ni bitirdikten sonra profesyonel iş hayatına ilk adımını atığını paylaşarak, hikayesinin devamını şöyle anlattı:

25 YILLIK KURUMSAL HAYAT
“Endüstri mühendisi olarak; üretimden planlamaya, kalite güvenceden finansa, lojistikten de satışa her bölümde yaklaşık 25 yıllık bir kurumsal hayatım oldu. İletişim ve çözüm odaklı, pratik, inisiyatif kullanabileceğim, özgür alanım olan işleri tercih ederek kariyer yolculuğuma yön verdim. 25 yıllık çalışma hayatımın da 18 yılını geçirdiğim şirkette en son ‘saha satış destek müdürü’ iken 2015’te emekli oldum. Son çalıştığım şirkette derneklerle yakın bir iletişimim olmuştu. Emeklilik sonrasında da fayda sağlama hedefiyle derneklerde görev alma arayışına girdim. Ve yolum İstanbul merkezli Yeniden Biz Derneği ile kesişti. İş hayatına ara vermenin bir hak olduğu kadar, yeniden işe başlamanın da her kadının hakkı olduğuna ve desteklenmesi gerektiğine inanan bu derneğin İzmir temsilciliğinin kuruluşunda görev aldım. Emeklilik sonrası sadece 1 ay boş kaldım.”

YOL HARİTALARINI ÇİZDİ

Yazının Devamını Oku