14 Eylül 2009
Kapalı alanlarda geçirdiğimiz zaman giderek artıyor. Bazen yıllar içinde değişen yaşam ve çalışma koşulları bazen de kendi tercihlerimiz buna zemin hazırlıyor. Gün ışığından yoksun kalan sadece yetişkinler değil, çocuklar da... Artık uzmanlar, “gün ışığı eksikliği” diye bir sorundan söz ediyor. Önerimiz gün ışığıyla temas için fırsat beklememeniz, kendi fırsatlarınızı yaratmanız. Günlerinizi, hafta sonlarınızı alışveriş merkezlerinde, kapalı yerlerde geçirmeyin... Deniz kıyısı, park, bahçe, orman yürüyüşleri bile çok işe yarar. Beden ve ruh sağlığınızı düşünün, vücudunuzu gün ışığından mahrum bırakmayın.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon, gün ışığı eksikliğinin birçok hastalığa zemin hazırladığını söylüyor. Geçmek bilmeyen sırt ağrıları, uyku düzensizlikleri, sürekli gerginlik ve kaygılanma, baş ağrısı, isteksizlik ve hepsinden önemlisi sürekli yorgunluk, bitkinlik hali. Prof. Dr. Kalyon, “Son yıllarda üzerinde giderek daha çok durulan ve önemi vurgulanan bir klinik tablo var. Gün ışığı Eksikliği Hastalıkları diyoruz bunlara. Gün boyu kapalı mekânlarda çalışıp yeterli gün ışığı alamayan kişilerde ortaya çıkıyor. Zamanında önlem alınmadığı takdirde kronikleşiyor” diyor.
KIŞIN ARTIYOR
Özellikle gündüzlerin kısaldığı kış mevsiminde gün ışığı eksikliği artıyor. Kış aylarındaki atış, melatonin ve serotonin hormonlarının düzensiz salınımıyla ilgili olduğu kadar beynimize gelen ışık uyarılarının azalmasıyla da bağlantılı. Bazı kişilerde çok ciddi depresyon bulgularıyla seyreden ve Mevsimsel Afektif Bozukluk olarak bilinen bu rahatsızlığın tedavisinde günlük ışık terapi seansları uygulanıyor.
Günde en az bir saat güneş ışığına çıkmamız gerekiyor. Çalıştığımız ortamda bol pencere olsa bile güneşin ultraviyole ışınlarının önemli bir kısmı pencere camından geçemiyor, dolasıyla vücudumuz bundan yoksun kalıyor. Üstelik giderek yaygınlaşan, gün boyu renkli gözlük takma alışkanlığı ve güneş kremlerinin aşırı kullanımı, vücudumuza giren ışık miktarının daha da azalmasına neden oluyor.
Gün ışığı azalınınca ne oluyor? Önce uyku düzeni bozuluyor. Sonra bağışıklık sisteminin etkilenmesine bağlı diğer yakınmalar başlıyor. D vitamini sentezi azalıyor. D vitamini iskelet sistemimiz için gerekli olduğu kadar denge duyumuzun korunmasına da yardım eder. Yeteri kadar D vitamini alınamadığı durumlarda hem kemiklerin kırılganlığı artıyor hem de denge bozukluğuna bağlı düşmeler oluyor. İskelet sistemimiz ciddi zarar görüyor.
GÜN IŞIĞI MUTLU EDİYOR
Güneş ışınlarının insanların biyolojik ritmi üzerinde etkin olduğu biliniyor. Havaların serinlemeye başlamasıyla güneş ışınlarının giderek etkisinin azalması, anksiyete, depresyon gibi ruhsal problemlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Dr. İsmet Bora, bu gelişmelerin beyindeki hipofiz bezince salgılanan melatonin hormonuyla bağlantılı olduğunu söylüyor: “Karanlık ortamlarda bu bez hormon üretimini artırır. Melatonin hormonu insanın fiziki hareketlerini yavaşlatan, uykulu ve bitkin yapan, ruh halini dinginleştiren, yani ruhun nefes almasını sağlayan doğal bir sakinleştirici. Gözün ağ tabakasından hipofiz bezine iletilen ışıksa melatoninin üretilmesini azaltıyor. Kişi neşelenip, aktifleşiyor. Kış aylarında güneş ışığının azalması, gecelerin uzun, gündüzlerin kısa olması ve doğal olarak melatoninin çok üretilmesi mevsimsel duygulanım bozukluğuna yol açıyor” diyor.
Bu arada küçük bir hatırlatmayı da borç biliriz... Güneşin mucizevi etkisinin yanında aşırı maruz kalmanın kanser yapıcı olduğu da malum. Özellikle yaz aylarında, riskli saatlerde uzun güneşlenme sakıncalı.
Yazının Devamını Oku 7 Eylül 2009
Her yıl çok sayıda insan şu veya bu nedenle seyahat ediyor. Seyahate karar verdiğinizde, kullanacağız taşıt, yapacağınız aktivite (dalma, dağcılık, safari), gidilen ülkelere özgü enfeksiyonlar, kişisel sağlık sorunlarını da göz önüne alarak planlamanızı yapın. Riskleri önceden görmek ve önlem almak, hem seyahat sırasında hem de sonrası sorunlarla karşılaşmanızı önler.
İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sunay Sandıkçı, yurtdışına seyahat edenlerin (özellikle bazı hastalıkların sık görüldüğü coğrafyaya gidiliyorsa) mutlaka bir uzmandan danışmanlık almasını öneriyor. Seyahat tıbbıyla uğraşan doktorlar bu konuda yardımcı olabilir. Ancak yola çıkmadan en az bir ay önce görünün ki aşı yapıldıktan sonra bağışıklık gelişsin.
Bavulunuzda sağlık çantası için de yer ayırın. Sık karşılaşılan basit hastalıkları tedavi eden temel ilaçlar, ilk yardım malzemeleri ve birtakım koruyucu malzemeler bu çantada bulunmalı. Antiseptik yara temizleyici, tıbbi flaster, steril sargı bezi, göz damlası, böcek kovucular, alerji ve yanık kremleri, burun açıcı damla, basit ağrı kesici (örneğin parasetamol), bandajlar, termometre, koruyucu güneş kremi, ishal önleyici ilaçlar, su dezenfektanları da... Ve tabii sürekli kullandığınız ilaçlar da çantanın olmazsa olmazı.
TURİST İSHALİ EN SIK GÖRÜLEN SORUN
Seyahatte en sık görülen tıbbi sorun enfeksiyon hastalıkları. Enfesiyon hastalıkları su ve besinler, solunum yolu, sivrisinek-böcek sokmaları veya cinsel ilişki yoluyla bulaşıyor. Seyahat edenlerde en sık görülen hastalıksa turist ishali. Su ve yiyeceklerle bakteri, virüs ve parazitlerin bulaşmasıyla gelişiyor. İshalle birlikte bulantı, kusma, karın ağrısı, ateş olabiliyor. Genellikle 1-5 gün içinde kendiliğinden düzeliyor. Tedavide asıl olan yeterli sıvı almak. En uygunu tuz ve şeker içeren sıvı. Bunu bir litre suya yarım çay kaşığı tuz, yarım çay kaşığı soda ve dört çorba kaşığı şekerle hazırlayabilirsiniz.
YEDİĞİNİZE, İÇTİĞİNİZE ÇOK DİKKAT EDİN!
Yiyecek ve içeceklere dikkat etmek ishal riskinizi azaltır. Özellikle hijyenik koşulları iyi olmayan bölgelerde, enfeksiyonu önlemek için su ve yiyeceklerle ilgili önlemleri özenle alın. Musluk suyu mikrop içerebilir. Olanağınız varsa kaynatıp soğutun. Yoksa iki litre suya beş damla tentürdiyot eklenmesi, 30 dakikada mikropların çoğunu öldürür. Sudan kuşkunuz varsa dişlerinizi fırçalamak için dahi kullanmayın. Ayrıca, soyulmayan meyveleri yemeyin. Meyveyi yemeden hemen önce kendiniz soyun. Çiğ sebze yemeyin, pastörize olmayan süt ürünlerini yiyip içmeyin. Çiğ veya az pişmiş et, balık ve deniz ürünlerini yemeyin. Ellerinizi sık sık sabunlayın.
İnternetten bilgi alın
Yurtdışı seyahatlerinden önce www.cdc.gov/travel ve www.who.int/ith sitelerini ziyaret edebilirsiniz. Uzmanların önerisi seyahatten dönüşte (özellile sağlık ortamı açısından riskli bölgelerden) doktora başvurulması. Bazı hastalıklar döndükten birkaç hafta sonra da çıkabiliyor.
Yazının Devamını Oku 31 Ağustos 2009
Bebeğinizin olması seyahatlerinizi rafa kaldırmak anlamına gelmez. Bazı önlemler alarak, yolculuğunuzun sizin, bebeğiniz ve çevreniz için çekilmez olmasını önlemeniz mümkün. Evet bebekleri seviyoruz ama saatlerce ağlayan, huzursuz bir bebekle yolculuk etmenin herkes için zor olduğunu kabul edin! Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Özgeneci, iyi bir hazırlık yapılması gerektiğini hatırlatıyor. “Tatile çıkarken sorun yaşamak istemiyorsanız tatil öncesi örneğin bebeği memeden kesmek gibi değişiklikler yapmamalısınız” diyor.
Otomobilde renkli ortam yaratın
Eğer 1 saatten uzun otomobil yolculuğuna çıkacaksanız, bebeğinizin sıkılmasını önleyecek ve onu rahatsız etmeyecek şekilde bazı önlemler alabilirsiniz. Araç koltuğuna bebeğinizin ilgisini çekecek oyuncaklar asmak faydalı. Bebeğiniz seyahat boyunca sıkılmayacaktır. Bebek yolda uyumuyorsa her 1-1.5 saatte bir mola verin. Yolculukta termosta su bulundurun. Aracın arka koltuklarına renkli kurdeleler bağlayın ya da çocuğunuzun çok sevdiği bir resmi karşısına asın. Karayolu ile yolculuk yapan anneler, her yarım saatte bir bebeklerini emzirmeli. Aracın camlarına gölgelik koymak bebeklerin, güneşten rahatsız olmasını engelleyecektir. Yolculuk sırasında bebeğin beslenme düzenini bozmayacak şekilde yanınızda kavanoz mama ve bisküvi bulundurun. Islak mendili sakın unutmayın! Seyahate çıkmadan önce otomobilin detaylı temizlenmesi, klimasının kontrol edilmesi ve toz tutmayan paspas kullanılması da gerekiyor.
Uçağın kalkış ve inişinde emzirin
Çocuklar ve bebekler uçaktaki basınçtan çok fazla etkilenmez. Ortakulak basıncını dengelemek için uçağın inişi ve kalkışı sırasında bebeklerin emzirilmesi, büyük çocuklara da sakız çiğnetilmesi faydalı. Bebeklerin en az yedi günlük olmaları, uçağa binmeleri için gereken bir kuraldır. İki yaşından küçük bebekler, kucakta seyahat etmeli. Uçak biletinizi alırken uçuşunuzu yoğun olmayan saatlere ayarlamanız sizin ve diğer yolcuların rahat etmesini sağlar. Seyahatte koridor tarafındaki koltukları tercih edin. Bu durum size hareket rahatlığı getirir.
İlaçları almayı unutmayın
Ateş düşürücü şurup, yara bandı, cımbız, termometre, sinek kovucu, koruyucu krem, antiseptik solüsyon, steril gazlı bez, alerji ve ishal ilacını yanınıza alın. Eğer çocuğunuzun kullandığı ilaç varsa yanınızda yeterli miktarda bulundurmanızda yarar var. En önemlisi tatile çıkarken çocuk doktorunuzun ve hastane acil telefon numarasını almayı unutmayın.
Yazının Devamını Oku 24 Ağustos 2009
Yaz aylarında sadece bozulan gıdalar değil, soğuk ve birlikte yenen bazı meyveler de ishal riskini artırıyor.
Kavun, karpuz, üzüm gibi meyveleri karıştırarak soğuk şekilde yemek, soğuk içecekler içmek mide ve bağırsak hareketlerini bozarak ishale neden olabiliyor. Seyahatte ishal gibi bir sorunla uğraşmak istemiyorsanız bu meyveleri birlikte yemekten kaçının.
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Soysal’ın verdiği bilgiye göre, yumurta içeren unlu mamuller, yaş pasta, tavuk eti (kırmızı ete göre daha kolay bozuluyor) tüketirken dikkatli olmak gerekiyor. Tavuk eti bozulunca “salmonella” gibi mikroplar kısa sürede aşırı miktarda ürüyor. Bu mikropların toksinleri de ishale yol açabiliyor. Mikrobik olmayan ishallerse genellikle karışık meyvelerin yenmesinden kaynaklanıyor.
Bazı yiyecekleri az miktarda tüketmek sorun yaratmasa da fazla miktarda yemek ishale neden oluyor. Bunlar, taze kayısı (kayısı suyu), üzüm (üzüm suyu), erik, kiraz, kavun ve karpuz.
Dr. Soysal, “Elma, armut, şeftaliden birer, karpuz ve kavundan birer ince dilim, erikten de 15 adetten fazla yememek gerekiyor. Meyveleri çok soğuk yememek önemli. Özellikle mide hassasiyeti olanlar meyvenin yanısıra soğuk meşrubat da içiyorlarsa ishal olurlar” diyor.
Ayrıca, deniz ve havuz suyunun yutulması, mide ve bağırsaklarda tahrişe neden olabilir. Vücut terliyken klimaya maruz kalmak bile ishal ve karın ağrısı yapabilir.
KAHVE İLAÇ DEĞİL
İshal çoğu zaman aniden ortaya çıkıyor. Her evde bulunan kahve telvesi veya kuru çay yiyerek ishalle başetmeye kalmışmayın. Bunları yemek ishali kesmeyeceği gibi, midenin ve bağırsakların da tahrişine neden olabiliyor. İshale yüksek ateş eşlik ediyor ve 24 saatte geçmiyorsa doktora başvurun.
Yazın yiyecekler sık bozuluyor
Yazının Devamını Oku 17 Ağustos 2009
Yazın yaşanan talihsizliklerden biri arı sokması. Arı zehirli bir hayvan değil. Ama bazı bünyelerde ciddi alerjik reaksiyonları tetikleyebilir. Hatta hayatı da tehdit edebilir. Arı sokması halinde yapılacak ilk iş, iğneyi çıkarmak. Çok derindeyse cımbızdan yararlanabilirsiniz. Sonraki adımsa yarayı da sabun ve suyla yıkamak. Buz uygulaması da ağrıyı, sızıyı hafifletir.
Aslında insanlar arıların hedefleri arasında değil. Bazen bir parfüm, bazen parlak bir giysi arıları çekebiliyor. Genellikle arı sokması ciddi sorunlara yol açmıyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Yavuz Furuncuoğlu, nefes darlığı, bulantı ve güçsüzlük gibi durumlarda mutlaka hastaneye gidilmesi uyarısı yapıyor.
Dr. Furuncuoğlu, arı sokması halinde yapılan müdahaleden sonra sokulan bölgenin mutlaka yukarı kaldırılmasını öneriyor. Bu, şişmeyi azaltacaktır.
Dr. Furuncuoğlu, “Arı sokması durumlarında genellikle antibiyotiğe gerek duyulmuyor. Çünkü enfeksiyon olmaz. Ancak alerji ilaçları ya da ağrı kesici verilebilir. Daha ciddi reaksiyonlarda da (nefes darlığı, güçsüzlük, bulantı gibi) en kısa zamanda hastaneye gitmek gerekir. Çünkü damardan mutlaka iğne yapılması şarttır. Alerji ve nefes açıcı ilaçlar damardan serumla uygulanarak kişinin hayatı kurtarılır” diyor.
Ciddi lokal reaksiyon varsa sonraki sokmalarda dikkat!
Arı sokması halinde aşağıdaki reaksiyonlar gelişir:
Lokal reaksiyonlar: Soktuğu bölgede gelişen şişmelerle seyreder. Bazen komşu eklemi etkiler ama bütün vücudu ilgilendiren şikâyetlere yol açmaz. Ciddi lokal reaksiyonu olan bir kişiyi arı daha sonraki dönemde tekrar sokarsa ciddi sistemik reaksiyonlar gelişebilir. Hayatı tehdit edebilir.
Toksik reaksiyonlar: Birden fazla arının ısırmasıyla gelişir. Gerçek alerjik reaksiyonlarda görülenlere benzer etki gösterirler. Nefes darlığı ve ürtiker (kurdeşen) yapmaz ama mide-bağırsak sistemiyle ilgili şikâyetlere neden olur.
Sistemik veya anaflaktik reaksiyonlar: Hafiften, ölüme kadar değişen gerçek alerjik reaksiyonlar. Şikâyetler, sokmadan sonra ne kadar kısa sürede gelişirse o kadar ciddi. Bu tabloda ilk şikâyetler genellikle gözlerde kaşınma, ürtiker ve öksürük. Olayın ilerlemesiyle solunum sıkıntısı ve tansiyon düşmesi, kalp durması olabilir.
Yazının Devamını Oku 10 Ağustos 2009
Kirli havuzların başımıza açtığı dert çok. Bunlardan biri de havuz sistiti. İdrar kesesi iltihaplanması olan sistit, anatomik yapılarından dolayı kadınlarda erkeklerden çok daha sık görülüyor. Özellikle de genç kadınlarda. Sistite yol açan başka faktörler de var ancak kalabalık ve kirli havuzlar bu riski artırıyor. Dolayısıyla temizliğinden emin olmadığınız, çok kalabalık havuzlara girmeyin.
Ürolog Op. Dr. Erdal Alkan, sistitin ihmal edilmemesi gereken bir sorun olduğunu söylüyor. Aksi halde kronikleşebilir, üriner sistemde (mesane ve böbreklerde) kalıcı hasara neden olabilir. Bakteriyel sistitler genellikle 20-40 yaşları arasındaki genç kadınlarda daha sık görülür. Her 5 kadından biri yaşamının herhangi bir döneminde en az bir kez sistit geçiriyor.
KOLİ BASİLİ SİSTİT YAPIYOR
Sistite en sık (yüzde 85) koli basili yol açıyor. Normalde bu bakteriler kalın bağırsakta bol miktarda bulunur. Bazı risk faktörlerinin varlığında ise mesaneye ulaşarak sistite neden olur.
Kötü genital temizlik, idrar akımının engellendiği durumlar (üriner sistemde taş, tümör veya sonda gibi yabancı cisim bulunması), nörolojik olarak mesanenin boşalamaması, şeker hastalığı, hamilelik, yaşlılık, düzensiz cinsel ilişki (sistit yeni evlilerde daha sık görülür ki buna balayı sistiti denir), menopoz, erkeklerde prostat ve üretra hastalıkları sistite zemin hazırlayan faktörler.
BELİRTİLERİ ÖĞRENİN,TEDAVİYİ İHMAL ETMEYİN
İdrar yaparken yanma, sızı, ağrı, sık idrara çıkma ve az idrar yapma, acil idrar yapma hissi, tam boşalamama hissi, kötü kokulu ve bulanık idrar, cinsel ilişki sırasında ağrı duyulması, kasıklarda ve göbek altında ağrı olması, idrarda kan olması sistitin belirtileri. Sistit ve altta yatan neden tedavi edilmezse, kronikleşebilir. Hastayı zayıf ve bitkin bırakabilir. Tedavide uzmanlar uygun antibiyotiği öneriyor.
Sistit olmamak için
* Günde en az 2 litre su için.Su bakterilerin mesaneye tutunmasını engeller ve dışarı atılmasını sağlar.
Yazının Devamını Oku 3 Ağustos 2009
Çoğumuz, giysilerin vücuttaki fazlalıkları ortaya çıkardığı yaz aylarına sıkı diyetlerle hazırlanıyoruz. Mayolara sığmanın, plajlarda ele güne karşı göğüs gererek dolaşmanın hedeflendiği diyet dolu haftalardan sonra ihtiyatı elden bırakmayın. Tatilde, gram gram verilen kiloların fazlasıyla geri dönmesine izin vermeyin. Otellerdeki açık büfelerin, bitmez ikramların ağır tahrik olduğunu inkâr edecek değilim ama bazı küçük manevralarla yaramazlıklarınızın kiloya dönüşmesini önleyebilirsiniz.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Emel Unutmaz, “Yaza girerken başlanan diyetlerde, en büyük tuzak gidilen tatil mekânlarındaki ‘her şey dâhil’ sofraları. Bu ortamlarda diyeti devam ettirmek zor” diyor. Ve gayet insaflı bir öneride bulunuyor: Tatilde amaç kilo vermekten öte, kiloyu korumak olmalı. İşte bunu başarmanız için birkaç pratik yol:
MUTLAKA KAHVALTI YAPIN: Sabah iştahsız oluyorum, diyorsanız, 1 bardak sütle birlikte meyve veya çeşitli gevreklerle de kahvaltı yapabilirsiniz. Kahvaltıda 1 bardak süt, 6- 8 kaşık yulaf gevreği, 1 çay kaşığı tarçın ve 10-12 fındık karıştırarak hem dengeli, hem doyurucu bir mönü oluşturabilirsiniz. Veya 1 kepekli tostla birlikte şekersiz dal tarçın konmuş bir yeşil çay da olabilir. Tabii en güzeli yavaş yavaş iyi çiğneyerek yapılacak, bol çiğ sebze (domates, salatalık, maydanoz ve çeşitli yeşillikler) ile birlikte peynir, yumurta (sıklığı kişiye göre değişmek kaydıyla), esmer ekmek, zeytinle yapılan geleneksel kahvaltı.
ARA ÖĞÜNLERİ ATLAMAYIN: Her şey dahil tatil sistemlerinin güzel taraflarından biri de ara öğün olanağı sunması. Sabah ve öğlen arası 3-4 saati geçmiyorsa, ara öğün yapılmayabilir. Ancak öğlenle akşam arasında, yani ikindi dediğimiz öğünde, mutlaka küçük de olsa bir ara öğün yapılması yararlı. Diğer öğünlerle dengelenerek, sabah yapılmadıysa yine gevrek ve süt/yoğurt veya meyve ile süt/yoğurt iyi tercihler. Veya bulunabiliyorsa kepekli bir tostla ayran veya kalorisiz bir içecek olabilir. Kişinin canı gözleme istiyorsa akşam yemeğindeki karbonhidrat (çorba, makarna, pilav, patates) tercihini azaltarak yağsız bir gözleme de tüketebilir. Tabii her gün olmamasında fayda var. Yine dondurma da süt+meyve haklarından düşerek tüketilebilecek bir besin. Ancak, sıklığa dikkat!
SUSUZ KALMAYIN: Yaz aylarında en çok ihtiyaç duyulan şey sıvı... Su içmeyi sevemeyenler bu ihtiyaçlarını karşılamak için asitli ve kalorili sıvılara yöneliyor. Bu noktada yapılacak en güzel şey kişinin kendine hedef koyması. Günlük 2 litre su içmek kaydıyla istediğinde maden suyu (kalp, tansiyon, böbrek hastalıkları gibi sodyum kısıtlaması gerektiren bir rahatsızlık yoksa) ayran, kalorisiz içecekler (diyet içecekleri günde 1 kutudan fazla tüketmemekte fayda var) içilebilir. Yazın terle birlikte kaybedilen mineraller, vücutta halsizlik bitkinlik yaratabilir. Bunun engellenmesi için gerekli mineral takviyesini de kişi maden suyuyla karşılayabilir.
MEYVE PORSİYONLARINA DİKKAT: Diyetlerde sınırsız yenileceği yanılgısına düşülen meyve porsiyonları en masum görünüşlü karbonhidrat kaynaklarıdır! “Ama o meyve çok yesem ne olur ki?” demeyin. Meyveler de nihayetinde karbonhidrat. Dolayısıyla kalori içeren besinlerden. Günlük tüketimi kişiye bağlı olarak değişse de sağlıklı bireylere ortalama 3- 5 porsiyon öneriyoruz. Ancak porsiyon ölçüsüne dikkat etmek şartıyla! Ayrıca yemeklerle birlikte tüketmektense ara öğün olarak tüketmek daha faydalı olacaktır.
Yazının Devamını Oku 27 Temmuz 2009
Yaz sıcakları ve neme bazen sağlıklı insanların bile dayanması zor. Bazı kronik hastalıkları bulunanlar, yaşlılar, çocuklar ve hamileler içinse daha büyük ıstırap. Sözünü ettiğim, sıcakların yol açtığı konforsuzluk değil, zemin hazırladığı ya da tetiklediği bazı hastalıklar. Sıcakların, örneğin kalp ve damar hastalarına yükü ağır olabiliyor. Terlemeye bağlı aşırı tuz kaybı halsizlik, bitkinlik ve ritim bozukluğunu beraberinde getirebiliyor. ,
Kalp cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez’in verdiği bilgiye göre, kalp kapağı hastalarının yazdan bu kadar etkilenmesinin temel nedeni, idrar söktürücü ilaç kullanmaları. Bu hastalar vücutlarındaki fazla su ve tuzu idrarla atarlar. Ancak yazın çok terledikleri için terlemeyle de tuz ve su atacaklarından özellikle tuz kayıpları aşırı miktarda olur. Bu da halsizlik, bitkinlik ve ritim bozukluğuna yol açabilir.
Prof. Dr. Sönmez, “O nedenle yazın bir otomobilin nasıl karbüratör ve klima ayarları yaptırılıyorsa, kapak hastalarının da doktorlarına danışarak idrar söktürücü ilaç dozunu gerekli miktara gelecek şekilde azaltmaları gerekiyor” diyor.
BOL SU İÇMEK ŞART
Koroner kalp hastalarında ise kan akışkanlığı çok önemli. Bu hastalara kan sulandırıcı ilaçlar veriliyor ki, kanlarının akışkanlığı artsın. Ancak koroner kalp hastaları yaz aylarında çok fazla terledikleri için 1-2 litrelik su kayıplarında kanları koyulaşıyor ve akışkanlığı da buna bağlı olarak azalıyor. Bu da çok kritik olmayan bir darlıkta oluşabilecek bir pıhtının, hiç beklenmeyen ve sonu ölümle sonuçlanabilen enfarktüse neden olabilme ihtimalini artırıyor. Prof. Dr. Sönmez, “Koroner kalp hastaları aşırı sıcaklardan kesinlikle kaçınmalı. Güneşin dik konumda olmadığı sabah erken ve akşam üstü saatlerinde denize girmeli ve bol bol su içmeliler. Su, onların terlediklerinde kaybettikleri su miktarını geri kazandırıyor” diyor.
GÜNEŞ ALTINDA ALKOL ALMAYIN
Sorunları neden kaynaklanırsa kaynaklansın, kalp hastaları kesinlikle güneş altında alkol almamalı. Özellikle yüksek tansiyonu olan hastalar. Az az ve sık sık yemeli, ağır ve yağlı beslenmekten kaçınmalı. Koroner hastalarının günde en az iki litre ve daha çok su içmeleri, ağır ve yağlı yemekleri tercih etmemeleri de önemli. Sporu ise sabah ya da akşamüstü saatlerine bırakın.
Yine hatırlatmakta yarar var: Kalp kapak hastaları ve koroner kalp hastaları kesinlikle güneşin dik geldiği ve günün en sıcak olduğu 11.00- 15.00 saatleri arasında ortalıkta dolaşmamalı, kesinlikle spor yapmamalı.
Yazının Devamını Oku