11 Ocak 2010
Şiddetli rüzgar, kuru hava ile kar cildi ve saçı yorar, yıpratır. Dolasıyla bu dönemde saç ve cildi korumak için bazı küçük önlemler almakta yarar var. Özellikle kar sporları yaparken güneş yanıklarından korunmak için mutlaka bir koruyucu sürün. Bu cildinizin erken yaşlanmasına karşı da etkili bir önlem olacaktır.
Dermatoloji uzmanı Uz. Dr. Zerrin Baysal’ın önerileri şunlar:
* Cildinize nem verin!
Ciltteki nem oranı özellikle mevsimsel geçişlerde önemli. Çünkü yazın cildimiz UV ışınlardan etkilenir. Kış
geldiğinde ise kararmış, bronzlaşmış, kurumuş ve kırılmış olur. Havaların giderek soğumasıyla birlikte cildin içerdiği su miktarı aniden düşer. Dolayısıyla normal zamanlarda kullanılan cilt bakım ürünlerini
değiştirmek gerekebilir.
Su bazlı nemlendirici yetmeyebilir. Yağ içerikli ve onarıcı özellikleri olanları tercih etmeniz gerekebilir.
* Çok sıcak suyla yıkanmayın: Kışın ısınmak amacıyla da olsa vücudun çok sıcak suyla yıkanması son derece yanlış.
Yazının Devamını Oku 4 Ocak 2010
Kar sporlarının keyfi başka. Ancak bazı kurallara dikkat edilmeden yapılan kayak, snowboard ve diğer kar sporları sakatlanmalara yol açabilir. Sadece kendinizi değil, çarpışmanız halinde başkalarını da yaralayabilirsiniz. Güvenli kayak için önlem almanızda yarar var.
10 ALTIN KURAL
Kas yorgunluğunu önlemek için egzersiz yapın. Yorulunca ara verin,
Kar sporlarının eğitimini almadan kaymayın,
Uygun kıyafet ve malzeme kullanın. Başkasının kayak takımı ya da ayakkabısını kullanmak sakatlık riskini artırır,
Yaralanma anında sağlık ekiplerinin size ulaşmasını sağlayabilecek teknik donanıma sahip olun,
Başlangıçta ekip halinde kayın,
Vücudu spora hazır hale getirmek için ısınma ve kas germe egzersizleri yapın. Bu egzersizler spora başlamadan önce en az 10 dakika yapılmalı,
Soğuk havada hem ısınmak hem de kasların çalışması için yüksek kaloriye ihtiyaç duyacağınızı unutmayın,
Yorgunluk belirtileri başladığında spora ara verin, kalori ihtiyacınızı karşılayın.
Yorgunluk hissetmeye başladığınızda kendinizi zorlamayın. Unutmayın ki kaza ve denge kaybı en çok bu yorgunluk döneminde oluşuyor,
İlk günlerde kas sistemi yoğun zorlanma karşısında erken kas yorgunluğu (laktik asit birikmesi) oluşacağından egzersiz süresini giderek ve kontrollü olarak artırın.
BOYUN YARALANMASI OLUŞTUYSA UZMAN SAĞLIK EKİBİNİ BEKLEYİN
Kar sporları sırasında, spiral tarzı kırıklar (özellikle uyluk ve bacak kemiklerinde), bağ yaralanmaları (özellikle ön çapraz bağ) ve çıkıklara (omuz çıkığı) rastlanıyor. Bu yaralanmaların en dramatik olanı kuşkusuz, boyun ve bel yaralanmaları sonucunda sinir hasarı oluşması.
Yaralanmalarda, özellikle boyun travmalarında, sağlık ekibi gelip gerekli sabitleme (boyunluk, atel vs.) önlemlerini alıncaya kadar hasta yerinden asla oynatılmamalı. Yaralı sizseniz ve bilinciniz yerindeyse siz de müdahale edin ve kendini sağlık ekibi dışında kimseye taşıtmayın.
Hasta muayenesinin yanısıra radyolojik tetkik mutlaka yapılmalı.
Yazının Devamını Oku 28 Aralık 2009
Havayolu taşımacılığının gelişmesi, seyahatleri kolaylaştırdı, daha uzak mesafeler için cesaretlendirdi. Ancak bazı özel durumlar, uçak yolculuklarını riskli hale getirebiliyor. Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü Tele Sağlık Merkezi Baştabipliği’nin verdiği bilgiye göre, aşağıdaki 10 kategoride sağlık sorunu yaşayanlar diğer ulaşım araçlarını tercih etmeli.
HAYATINIZLA KUMAR OYNAMAYIN
Hamileliğinin son 4 haftası içindeki kadınlar,
7 gününü doldurmamış bebekler,
Dinlenme halinde göğüs ağrısı olanlar,
Herhangi bir ciddi veya bulaşıcı hastalık taşıyanlar,
Dalıştan sonra nitrojen sarhoşluğu yaşayanlar,
Kanama, travma ve enfeksiyondan dolayı artan kafa içi basınç sorunu bulunan hastalar,
Yakın zamanda kalp krizi geçirenler,
Yakın zamanda kapalı karın travması, karın içinin gazla doldurulmasıyla yapılan kapalı cerrahi, baş-yüz, göz hasarı, beyin ameliyatları geçirenler,
Ciddi kronik solunum hastalığı bulunanlar,
Orak hücre anemisi olanlar.
RAHAT BİR UÇAK YOLCULUĞU İÇİN
Uzun süren hareketsizlik özelliklede kanın bacaklarda toplanmasıyla sonuçlanabilir. Sık aralıklarla yapılan basit ayak egzersizleri, uçak içinde yürümek işe yarar.
Hava yolculukları için özel olarak tasarlanmış çoraplar giyebilirsiniz.
El çantanızı ayaklarınızı kısıtlayacak yerlere koymayın,
Bol ve rahat giyinin,
Yeterli sıvı almaya özen gösterin.
KULAĞINIZI KORUYUN
Sinüs enfeksiyonu, kulak ve burun enfeksiyonları (özellikle de östaki borusu tıkanmışsa) varsa uçak alçalırken havanın ortakulak ve sinüslere girmesi sağlanmalı. Böylece basınç farkları da eşitlenmiş olur. Bu rahatsızlıkların çoğu yutkunma, çiğneme veya esneme ile azaltılabilir. Eğer devam ederse ağız ve burnu kapatıp derinden bir nefes verilmesi genellikle yardımcı olur.
Yazının Devamını Oku 21 Aralık 2009
Bizler kuzey yarımkürede, kar, yağmur, fırtına, grip, soğuk algınlığıyla kışı tüm kasveti ve sertliğiyle yaşarken, güney yarımküre yazın tadını çıkarıyor. Aslında vücudumuz mevsimsel değişiklere adapte olabiliyor. Ancak ani hava değişimlerine uyum her zaman kolay değil. Yolunuz başka mevsimi yaşayan coğrafyalara düştüğünde vücudunuzun uyum sürecini kolay atlatması için önlem alın.
Vücudumuzun hava değişimlerine uyumu nasıl oluyor? Sıcaklık merkezimiz “hipotalamus” denen beynin özel bir bölümü. Çeşitli uyarıları algılayan bu yönetim merkezi, vücudun sıcaklığını kan damarları, ter bezleri, akciğer, deri, böbrekler, böbreküstü bezleri, yağ dokusu, kaslarla dengelemeye çalışır.
Bu düzenleme sırasında damarlar genişler, büzülür, ter bezleri salgılarını artırır veya azaltır. Solunum derinliği ve sıklığı azalır veya artar. Terleriz veya üşürüz. Böbreklerde su tutulur veya atılır. Bu mekanizmalara uygun davranılmadığı takdirde insan sağlığı tehlikeye girer.
Sıcaklık, basınç, rüzgar gibi dış hava koşullarının değişmesi bu düzenleme mekanizmalarını hazırlıksız yakalayarak hastalık nedeni olabilir. Bağışıklık
sistemi de bu mekanizmalarla beraber çalıştığından vücut direnci düşebilir. Özellikle mevsim geçişleri, ani hava değişiklerinin yaşandığı dönemlerde.
Unutmayın ki gece gündüz ısı farkı, nem ve basınç farkları havada dolaşan hastalık yapabilen partikül miktarlarında da değişimler yaratır.
SOĞUK DAMARLARINIZI BÜZER, SICAK GENİŞLETİR
Hava sıcak olduğu zaman vücut damarlarını genişleterek sıcak havadan etkilenmemeye çalışır. Vücuttaki ısıyı dışarı vermeye çalışır. Dış ortam soğuk olduğu zamansa damarlar kendini büzüştürür ve organlara daha az kan gider. Havalardaki ani değişiklikler olduğunda ise vücut bu duruma adaptasyon problemi yaşayabilir.
Yazının Devamını Oku 14 Aralık 2009
Geçen hafta İstanbul’da Uluslararası Sıvı Tüketimi ve Sağlık Konferansı toplandı. Toplantıda sağlığımız, performansımız ve görünüşümüzün iyi olması için vücut sıvımızı belirli bir oranda tutmak zorunda olduğumuz birkez daha vurgulandı. Vücudumuz genellikle kendi sıvısını belirli bir oranda tutmayı başarıyor. Ancak bazen bu sistem de yeterince iyi çalışmayabiliyor. Dolasıyla sürprizlerden korunmak için her zaman yeterli sıvı almanın önemi büyük. Önerimiz, nerede olursanız olun sıvı almayı kendinize görev bilin...
Türkiye Diyetisyenler Derneği ve International Life Sciences Institute’un (ILSI) düzenlediği organizasyona katılan Loughborough Üniversitesi Spor Akademisi, Egzersiz ve Sağlık Bilimleri’nden Prof. Ron Maughan, yeterli sıvı ihtiyacının kişisel özelliklere göre değişebileğini ancak genel olarak kadınların günde 2- 3, erkeklerin ise 3-4 litre sıvıya gereksinim duyduklarını söyledi. Kastedilen sadece su değil, sıvı ihtiyacının bir kısmı besin ve diğer içeceklerden de karşılanabilir.
Sıvı tüketiminin üzerinde önemle durulması için neden çok: Yetersiz sıvı tüketimiyle böbrek taşı, kabızlık, koroner kalp hastalıkları ve çarpıntı arasında direkt bağlantı var. Ayrıca, kesin bir saptama olmasa da az sıvı almanın bazı kanser çeşitleri, diş problemleri, solunum sistemi, akciğer yetmezliğine neden olduğu düşünülüyor.
Prof. Dr. Maughan, “Birçok farklı içecek ve yiyecek sıvı ihtiyacını karşılama işlevini yerine getirmede yardımcı. Sıvıların yanı sıra meyve, sebze, çorba gibi gün içerisinde tükettiğimiz birçok besinin vücudun sıvı dengesinin korunmasına katkısı var” diyor.
Vücudun sıvı ihtiyacının artmasına bazı faktörler yol açıyor. Ağır iş koşulları ve sıcak hava gibi... Bu iki faktörün birleşimi sıvı ihtiyacını günlük 10-12 litreye bazen daha da üzerine çıkarabilir. Çok tuzlu ya da yüksek proteinli bir beslenme tarzı da vücudun sıvı ihtiyacını artırır. Ayrıca emzirme dönemindeki kadınların daha fazla suya ihtiyaçları var.
Kabızlıktan kurtarıyor
Nerede olursanız olun, güne başlarken mutlaka su için. Sabah aç karnına içilen bir bardak su bile bağırsakların hareketlenmesini sağlar. Bu alışkanlık seyahatlerde artan kabızlık sorununun oluşmasını engellemeye katkıda bulunabilir. Suyun tadını sevmiyorsanız içine limon eklemeyi deneyin. Şekersiz meyve ve bitki çayları da sıvı ihtiyacını gidermede destek olabilir. Su oranımızda yüzde 3’lük bir kayıp bile konsantrasyonda düşmeye ve performans kaybına yol açar. Oran yüzde 10 olduğunda hayati tehlike başlar. Oysa vücudumuzdaki karbonhidrat ve yağın tümünü, proteinin ise yarısını kaybettiğimiz zaman hayati tehlike söz konusudur. Bu kayıp yüzde 20’ye ulaştığında ise sonuç ölüm! Su ihtiyacınızı bardak bardak, fincan fincan çay ya da kahve içerek karşıladığınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Tam tersine bunların idrar sökücü etkisi var.
Yazının Devamını Oku 7 Aralık 2009
Uzun süren yolculuklarda hep aynı pozisyonda oturmak bel, sırt ve boyun ağrılarını tetikler. Hem yolculuk hem de vardığınız yerde hayatı zehir etmeye bile yetebilir bu ağrılar. Halbuki uçak, otobüs veya araba yolculuklarında aralıklı yapılacak basit esneme hareketleri bile kaslarınızı rahatlatmaya, ağrıların önüne geçmeye yetebilir.
Yolculuk sırasında yapılabilecek altı basit esneme hareketi
Boynunuzu gevşetmek için başınızı sola çevirin ve yaklaşık beş saniye süreyle bu konumda tutun. Başınızı yeniden öne çevirin; daha sonra sağa çevirin ve beş saniye bu şekilde tutun. Beş kez tekrarlayın.
Omuzlarınızı ve boynunuzu gevşetmek için, kollarınızı vücudunuzu kenarında tutarken omuzlarınızı yukarı kaldırıp bu pozisyonda yaklaşık beş saniye durun ve daha sonra istirahat pozisyonuna dönün. Beş kez tekrarlayın.
Dik ve oturur konumdan öne doğru eğilerek gövdenizi yavaşça dizlerinize yaklaştırın. Kollarınızı yana bırakın ve daha sonra kollarınızla bacaklarınızı sarın. Derin nefes alıp verirken bu pozisyonda 20 saniye durun, daha sonra normal oturur pozisyona dönün. Beş kez tekrarlayın.
Ayakta dururken ellerinizi sırtınızın alt kısmına koyun ve belinizi geriye doğru yavaşça esnetin. 10 saniye bekleyin, gevşeyin ve vücudunuzu dik duruma getirin. Beş kez tekrarlayın.
Ellerinizi kalçalarınızın üzerine koyun ve vücudunuzu sola bükün. Bu pozisyonda 5 saniye süreyle bekleyin. Dik pozisyona geri dönün, sağa esneyin ve beş saniye bekleyin. Beş kez tekrarlayın.
Oturur durumda iken ayaklarınızı, parmak uçlarınız yerle temas halindeyken topuklarınız üzerinde yükseltin. 10 saniye süreyle bu pozisyonda bekleyin. Topuklarınızı tekrar yere değdirin ve 10 kez tekrarlayın. Bu gerçek bir baldır gerdirme egzersizi olsa da tüm belinizin esnediğini hissedeceksiniz.
Uzun yolculuklarda bunları unutmayın
Otobüsler oldukça konforlu. Yeme-içme, yastık-battaniye gibi ihtiyaçlar da karşılanıyor. Ancak siz yine de seyahatten önce kendi ihtiyaç listenizi yapın. Yanınıza alacağınız çantanıza ilk koyacağınız şey ilaçlarınız olmalı. Kronik hastalığınız var ve sürekli ilaç alıyorsanız daha da dikkatli olun. “Bugün de içmeyivereyim” demeyin. Yolda da olsanız düzenli almayı sürdürün.
Diyabet, kan şekerinin düşmesi gibi sağlık sorununuz varsa, doktorunuzun daha önce önerdiği uygun yiyecekleri yanınıza almanızda yarar var.
Yola çıkmadan, hareketsizliğe bağlı damarların pıhtı atması ihtimalini en aza indirmek için doktor tavsiyesiyle aspirin içebilirsiniz.
Yolculuk boyunca bol bol su için. Fazla kahve tüketmeyin.
Yolda dar giysiler giymekten kaçının. Uzun süre hareketsiz kalmak, ayaklarınızda ve vücudunuzda şişlik yapabilir. Ayakkabı tercihi yaparken de bunu gözardı etmeyin.
Yaz aylarında seyahat ediyorsanız, klimalara dikkat. Battaniyeleri otobüsten edinebilirsiniz. Ancak ayaklarınızda sandalet, terlik varsa üşüyebilirsiniz. Çantaya atılacak bir çorap böyle bir sorunda kriz çözecektir.
Yolculuk sırasında verilen molalardan yararlanın. Molalar ihtiyaç gidermenin yanısıra, ufak yürüyüşler için de iyi bir fırsat. Yürümeniz kan dolaşımını düzene sokar. Atıştırmaya niyetliyseniz, hafif gıdaları tercih edin. Çok yağlı, ağır, diğer yolcuları rahatsız edebilecek kadar kokan yiyeceklerden uzak durun. Temizliğinden eminseniz yiyin.
Yazının Devamını Oku 30 Kasım 2009
HIV (+)’liler için geliştirilen oldukça etkili ilaçlar var. AIDS/HIV (+) hastaları tedavilerini düzenli yaptırdıkları sürece yıllarca yaşıyor. Hastalık öldürücü olmaktan çıktı, kronikleşti. Ancak bu rehavete kapılmamız için bir gerekçe değil tabii ki. Çünkü HIV bütün hızıyla bulaşmaya devam ediyor... Pozitif Yaşam Derneği’nin verdiği bilgiye göre, HIV ile yaşayanların sayısı dünyanın her bölgesinde artıyor. En çok da Doğu Asya, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da. HIV’li kadınlar küresel bir soruna dönüştü. HIV’le yaşayan kadınların oranı şimdiye kadar hiç görülmedik düzeye ulaştı. Örneğin 2006 verilerine göre, Sahra-Altı Afrika’da tüm yaş gruplarından HIV ile yaşayanların yüzde 59’u kadın. Karayip, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Okyanusya’da HIV ile yaşayan her iki yetişkinden biri yine kadın. Öte yandan Asya, Doğu Avrupa ve Latin Amerika’daki birçok ülkede HIV taşıyan kadınların oranları artmaya devam ediyor.
KORUNMASIZ CİNSEL İLİŞKİYE DİKKAT
AIDS’den korunmanın yolları açık ve basit. Enjeksiyon gerektiren madde kullanımı, korunmadan yapılan paralı cinsel ilişki ve korunmadan yapılan erkekler arası cinsel ilişki yüksek riskli davranışlar. Örneğin, güney ve güney-doğu Asya’da yayılan HIV enfeksiyonlarının büyük oranı paralı cinsel ilişki ve enjeksiyon gerektiren madde kullanımıyla ilgili.
HIV öyle grip gibi kolayca bulaşan bir virüs değil. Ancak korunma önlemlerinin alınması şart. HIV virüsü yaşamak için bir korunağa ihtiyaç duyar. Açık hava şartlarında uzun süre canlı kalamaz. Oksijenle temasta kısa sürede ölür. Standart sterilizasyon uygulamaları virüse karşı korunmada yeterli. Virüsün temel bulaşma yolu vücut sıvıları (kan, meni gibi). Ancak tükürük, ter, gözyaşı, idrar gibi vücut sıvıları virüs taşımıyor. Bu nedenle öpüşmekle, tokalaşmakla, ortak duş-banyo alanlarını ve tuvaletleri kullanmakla bulaşmaz.
PREZERVATİFSİZ OLMAZ!
Virüsün üç büyük bulaşma yolu var: Korunmasız cinsel ilişki, kan alışverişi ve anneden bebeğine. Cinsel ilişki yoluyla HIV bulaşması cinsel sıvıların cinsel organlara, anüse ağza ya da açık yaralara temasıyla oluyor. Cinsel ilişki yoluyla HIV riskini azaltmak için, cinsel etkinliğin başlama yaşı olabildiğince geciktirilmeli ki korunmayla ilgili bilinç gelmişsin. Gençler, HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklara daha duyarlı. Ayrıca hastalık bulaşma riski, yaşam boyu edinilen eş sayısıyla doğru orantılı olarak artıyor. En iyi korunma yöntemlerinden biri kuşkusuz cinsel ilişki esnasında prezertavif kullanmak. Seyahatte cinsel ilişki kurma gibi bir niyetiniz varsa, cüzdanınıza mutlaka prezervatif de koyun. Cinsel ilişkinin her çeşidinde (vajinal, anal, oral) doğru prezervatif kullanılması halinde koruyuculuk oranı yüzde 100’e yaklaşıyor. Bununla birlikte sperm öldürücü krem ve kayganlaştırıcı (su bazlı) kullanılması da öneriler arasında.
DÖVME, PİERCİNG YAPTIRMAK RİSKLİ
Türkiye’de nakledilen tüm kanların test edilmesi yasal zorunluluk. Ama özellikle az gelişmiş, gelişmemiş ülkelerde kan almanız gerekiyorsa dikkat.
Şırınga, iğne, diş hekimliği ve dövme aletleri, akupunktur ve kulak delme iğneleri gibi kesici ve delici aletler kullanıldıktan sonra yeniden kullanılmadan önce mutlaka dezenfekte edilmelidir veya tek kullanımlık materyaller tercih edilmeli.
Damar içi uyuşturucu madde bağımlıları yine şırınga paylaşımı nedeniyle risk altında. Madde etkisinde bulunan bağımlı kendisini ve çevresindeki insanları koruyamaz. Bu nedenle madde kullanımı HIV yayılımında son derece önemli bir yere sahip.
HIV virüsü taşıyan anne adayları, hamileliklerinde alacakları antiretroviral ilaçlar yoluyla, bebeklerine virüs geçişini yüzde 1’lere kadar indirebiliyor. Ayrıca doğum sonrasında da emzirme yoluyla bulaşmanın önlenmesi için annenin bebeğini emzirmek yerine mama yoluyla beslemesi öneriliyor.
Yazının Devamını Oku 23 Kasım 2009
Baskıya karşı koyamadım, 11 yaşındaki kızıma en azından “şimdilik” domuz gribi aşısı yaptırmıyorum. Aşının güvenliğiyle ilgili hiçbir kuşkum yok aslında. Ancak kızım aşılanacağı için büyük panik yaşadı. İki gün durmadan ağladı, fikrimi değiştirmem için baskı yaptı. “Beni ölüme yolluyorsun, bu sorumluluğu nasıl üzerine alıyorsun, ya sakat kalırsam, yan etkileri berbatmış” diye baskı yaptı. Anlattığına göre arkadaşları da aşılanma kararımıza şaşırıyordu. 38 kişilik sınıfta sadece üç çocuğun ailesi aşıya evet demişti. Belli ki hayırcılar, evetçilere bir bakıma baskı yapıyordu. Anladım ki aşılanmak kızımda travma etkisi yapacaktı. Dayanamadım, kararımı geri çektim. Kafaları bu kadar karıştıranları Tanrı’ya havale ediyorum ve umuyorum ki bir gün hepimize hesap vermek zorunda kalmasınlar... Domuz gribi aşısıyla ilgili efsaneleri ve doğrusunu hatırlatmayı ise kendime görev biliyorum.
BİZİ KOBAY YAPTILAR
Doğrusu: Aralarında ABD, Kanada, Fransa, Almanya, Hollanda, İngiltere, Japonya’nın da olduğu 18 ülke tüm nüfusları için yeterli miktarda aşı alımı için anlaşma yaptı. Bunlardan ABD, Avustralya, İsveç, Danimarka, Fransa, Japonya, İngiltere, Macaristan, Çin gibi birçok ülke domuz gribi aşısını kullanmaya başladı. Aşı piyasaya sürülmeden önce, güvenliğini kontrol için faz 1-2 ve 3 deney aşamaları tamamlandıktan sonra ruhsat aldı. Diğer aşılar ve ilaçlarda olduğu gibi faz 4 aşaması klinikte yapılır. Yani faz 4 zaten ruhsat alınıp, pazara verildikten sonra yapılan gözlemlerden oluşur. Çünkü çok sayıda insana ancak piyasaya verildikten sonra uygulanır. O güne kadar fark edilmeyen etkileri varsa saptanır.
YAN ETKİLERİ AĞIR
Doğrusu: Aynen mevsimsel grip aşısında olduğu gibi, domuz gribi aşısı sonrasında aşılama yerinde kızarıklık, ağrı, şişlik, hafif bir ateş, enfeksiyon, hafif kırıklık hissi, üst solunum yolu enfeksiyonu benzeri şikayetler, bulantı, kusma olabilir. Ama bunların hepsi 24-48 saat içinde kendiliğinden geçer.
ADJUVAN ÇOK TEHLİKELİ
Doğrusu: Türkiye’nin üç farklı firmadan satın aldığı tüm aşılarda adjuvan var. Advujanlı aşı kötü, advujansız aşı iyidir diye bir kural yok. Adjuvan daha az antijenle, daha fazla sayıda kişinin aşılanmasını sağlayan bir katkı maddesi. Aşılardaki skualen denen adjuvan yeni değil. 1997’den beri Novartis firmasının mevsimsel grip aşısında kullanılıyor, bugüne kadar 40 milyon doz yapıldı. Bildirilen ciddi bir yan etki yok. Tiomersal çoklu aşılarda kullanılan bir madde. Aşıya birden fazla enjeksiyon gireceği için dışarıdan mikrop bulaşmasını önlemek için kullanılıyor. Dünya Sağlık Örgütü Aşı Güvenliği Genel Komitesi (GACVS), Avrupa İlaç Ajansı (EMEA), Patentli Tıbbi Ürünler Kurulu (CPMP), Amerikan Bağımsız Sivil Ulusal Bilim Akademisi (NAS) ile İlaç Enstitüsü’nün (IOM) raporunda thiomersal içeren aşılarla yapılan aşılama ile özel nörolojik gelişim bozuklukları arasında ilişki saptanmadı.
ABD’Lİ ADJUVANSIZ AŞIYLA AŞILANIYOR
Evet, ama ABD’de adjuvanlı grip aşıları ruhsatlı değil. Domuz gribi salgını için ruhsat prosedürünün yeterince hızlı tamamlanamayacağı anlaşılınca firmalar ABD için adjuvansız aşı üretti. AB ülkelerinde ise adjuvanlı aşılar kuş gribi salgını sırasında ruhsatlandırılmıştı. Bu nedenle AB ülkeleri advujansız aşı alımında bir sakınca görmedi. ABD de Sanofi Pasteur, Novartis ve Medlmmun’dan (burundan yapılan) aşı aldı. ABD’de de çoklu doz aşılarda thiomersal kullanılıyor.
AŞI NÖROLOJİK HASTALIK YAPIYORMUŞ
Toplu aşılamalardan sonra nörolojik bir sorun olan Guillain Barre Sendromu’nun daha sık görüldüğü iddia ediliyor. Oysa bu zaten toplumda görülen bir hastalık. Yüzbin kişiden 1-2 kişi, aşılansa da aşılanmasa da bu hastalığa yakalanıyor. Etkeni de tam olarak bilinmiyor ancak çeşitli enfeksiyonlardan sonra gelişebiliyor. Grip aşısı uygulananlarda ise görülme sıklığı milyonda bir. Yani normal popülasyondan çok daha az. Üstelik ikisi arasında kanıtlanmış bir ilişki yok.
Aşılar hangi firmalardan alındı?
Belçika’da üretilen GlaxoSmithKline, Fransa’da üretilen Sanofi Pasteur ve İtalya’da üretilen Novartis firmalarından toplam 43 milyon doz alındı. Bunların tümü AB’nin resmi kuruluşu olan EMEA İlaç Ajansı’ndan ruhsatlı.
Neden aşı yaptıralım
Dünya Sağlık Örgütü’nün Stratejik Uzmanlar Komitesi 30 Eylül’de, domuz gribinden hastanede tedavi edilmesi gerekenlerin büyük çoğunluğunun ergenler, küçük çocuklar ve gebeler olduğunu açıkladı. Hastaneye yatanların yüzde 10-25’i yoğun bakım ünitesine alınıyor ve yüzde 2-9’u hayatını kaybediyor. Hastanede tedavi girenlerin yüzde 7-10’u gebeliğin ikinci ve üçüncü üç ayında. Aşılamanın amacı, öğrencileri koruma altına alıp hastalığın büyük kitlelere hızla yayılmasını engellemek. Risk gruplarını korumak, salgını ve ölümleri engellemek. Biliyoruz ki çocuk ve gençler normal gribe oranla domuz gribine daha sık yakalanıyor.
Yazının Devamını Oku