16 Kasım 2009
Domuz gribi vakaları ve ölümler arttıkça, virüse karşı etkili oseltamir etken maddeli ilaca talep de artıyor. Eczanelerin de depolardan kısıtlı edinebildiği ilacın her domuz gribi vakasında gelişigüzel kullanılması başka bir tehlikenin kapısını aralıyor aslında. Zira gereksiz yere antiviral kullanımı nedeniyle domuz gribi virüsünün ilaca direnç geliştirmesinden ve etkisini kaybetmesinden endişe ediliyor.
Sağlık Bakanlığı domuz gribi vaka yönetim şemasına göre, hastalıkları ağır seyretmese bile risk gruplarındaki kişilerin ayakta antiviral tedavisine derhal başlanması isteniyor. Solunum güçlüğü, göğüs ağrısı, bilinç bulanıklığı, kusma, genel durumda kötülüşme, üç günden uzun süren ateş gibi ciddi hastalık belirtileri bulunanların da hastaneye yatırılması ve antiviral tedaviye başlanması gerekiyor. Ancak bakanlık son aldığı kararla ilacın kullanımında inisiyatifi doktorlara bıraktı. Dolasıyla size önerimiz, kafanıza göre değil, doktor kontrolünde ilacı kullanmanız.
AYAKTA GEÇİRENLERDE ANTİVİRALE GEREK YOK
Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Haluk Eraksoy’un verdiği bilgiye göre, hastalarda tablo birdenbire bozulmuyor. Ateşi ilaçla düşürebiliyor ve hasta kendini rahat hissediyorsa hastalığın seyri kötüye gitmez. Prof. Eraksoy, “Hasta birdenbire ertesi sabah nefes darlığı ve yapay solunum gereksinimiyle uyanmaz. Ateşin düşmemesi, öksüğürün sürekli olması hastalığın kontrol altında olmadığını gösterir, derhal hastaneye gidilmeli. Öksürüğünün şiddetlenmesi, solunumunun bozulması, nefes darlığı gibi belirtiler hasta ve yakınları tarafından kolayca fark edilebilir. Boğazı ağrıyan, ateşi olan, keyifsiz, kırıklık hisseden herkes polikliniklere, hastanelere yığılırsa başa çıkılmaz. Kolay baş edecek hastalarla, gerçek hastaları ayırt etmek imkânsız hale geliyor. Hastalığı ayakta geçirebilenlerin antiviral almasının anlamı yok. Çünkü onlarda sadece 1-2 gün erken iyileşme sağlayabilir” diyor.
Buna karşılık hastalığı ağır seyredenlerde ilacın rolü belirginleşiyor ve vazgeçilmez oluyor. “İçine her kurt düşenin, H1N1 ile enfekte oldum diyenin antiviral yutmasını istemiyoruz. Gereksiz evham ve endişeler ilaç sarfiyatı, suistimal, daha kötüsü virüsün direnç geliştirmesine yol açabilir. Hastanaye yatan hastaya ilacı vermek gerekir. Hastaneye yatması gerekmeyen hasta zaten ilaçsız da iyi olabilecek anlamına geliyor. Ölümlerin bazıları ilaca başlanamadan hatta bazılarının enfekte olduğu anlaşılamadan gerçekleşti. Şu anda binlerce kişi hasta, bunların arasında ağır seyredenler olacaktır” diyor Prof. Dr. Eraksoy.
ZATÜRREE VAKALARINDA ACİL ÖNLEM ŞART
Hacettepe Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, “Ben çocuk enfeksiyon hastalıkları uzmanı olarak bugünlerde görülen bütün zatürreelerde tedavi için Tamiflu kullanımına başlanmasını öneriyorum. Zatürree (pnömokok) vakalarının altında domuz gribi olma ihtimali yüksek. Gribin salgın olduğu dönemlerde zatürree artıyor. Bu yüzden kendi hastalarıma zatürreeden kuşkulanıyorsam, test sonucunu beklemeden hemen Tamiflu’ya başlıyorum. Eğer test negatif gelirse de kesiyorum. Ama herkesin bu ilacı kullanması doğru değil, bir süre sonra ilacı işe yaramaz hale getirebilir” diyor.
Marmara Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Mustafa Bakır ise yurtdışındaki iki uygulamaya dikkat çekiyor: “Amerikan Hastalıklarla Mücadele ve Korunma Merkezi 2 yaşın, Dünya Sağlık Örgütü ise 5 yaşın altında domuz gribi olduğu düşünülen çocuklarda sağlıklı da olsalar antiviral tedaviye hemen başlanmasını öneriyor. Herkes birden ilaç kullanımına başlanırsa çok hızlı şekilde virüste direnç gelişebilir. Bu kez dirençli virüs hasta etmeye başlarsa hastaları tedavi edecek ilacımız kalmaz. İlaca başlarken titizlikle karar verilmeli. Risk grubu kimse onlarda başlanması gerekiyor. İki yaşın altındaki çocuklara ve altta yatan başka hastalığı bulunanlara hiç düşünmeden hemen ilaca başlanmalı.”
RİSK GRUBU
Sağlık Bakanlığı Pandemik A/H1N1 gribi vaka şemasına göre, ağır hastalık için risk grubunda gebeler, 2 yaşından küçükler, kronik akciğer hastalığı, kardiyovasküler hastalık (yüksek tansiyon hariç), kronik (böbrek, karaciğer, kan ve metabolik) hastalığı bulunanlar, kas ve sinir hastaları, bağışıklık sistemi baskılananlar, morbit obezler (vücut kitle indeksi 35’in üzerinde), 18 yaşından küçük olup Aspirin kullanması gerekenlerle 65 yaşından büyükler yer alıyor.
Yazının Devamını Oku 9 Kasım 2009
Bağışıklık sistemi zayıf kişilerde domuz gribine yakalanma ve hastalığı ağır geçirme riski daha yüksek. Çocuklar, yaşlılar, kalp, solunum yolları ve benzeri hastalıkları bulunanlarla hamileler domuz gribine daha çabuk yakalanabilir. Özellikle hamile kadınlarda hormon dengesinin değişmesi domuz gribine yakalanma riskini artırıyor. Anne adayında ayrıca astım, kalp gibi hastalıklar da varsa domuz gribi daha tehlikeli hale geliyor. Özellikle hamileliklerinin üçüncü ayından sonra yakalananlarda ağır seyrediyor. Dolayısıyla hamilelerin en azından salgın bitene kadar, çok zorda kalmadan seyahatlere çıkmaması ve kalabalıkla temas etmemesinde yarar var.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Senai Aksoy’un verdiği bilgiye göre, domuz gribinin tedavisinde etkili iki antiviral ilaç var. Ancak bunlar da hafif hastalarda değil, hastalığın daha ağır seyrettiği vakalarda veriliyor. Çünkü bu iki silaha karşı virüslerin direnç kazanmasından endişe ediliyor. Ancak bu ilaçların hamilelerde kullanılmasında fayda var. Anne adayı ve bebek üzerinde oluşabilecek ciddi ve ağır yan etkiler görülebileceğinden ilaçların mutlaka doktor denetiminde alınması gerekiyor. Anne adayının başka bir hastalığı mevcutsa aynı anda başka bir tedavinin uygulanması da gerekebilir.
Hamileliği süresince domuz gribine yakalandığından şüphe eden anne adayının en kısa sürede bir uzmana başvurması gerekir. Uzman denetimi olmadan ilaç alınmamalı.
KORUNMAK ÖNEMLİ
Hassas bağışıklık sistemleri nedeniyle hastalığı daha ağır geçiren hamileler için en iyi tedavi hastalıktan korunmak. Özellikle toplu yaşam alanlarında hızla yayılan domuz gribinden korunmak içinse en önemli koşul hijyen. Hamilelerin okul, alışveriş merkezi, restoran gibi ortamlarda hijyen koşullarına dikkat etmeleri ve kendilerini korumaları gerekir. Bunun dışında aşağıdakilere dikkat etmeliler:
Sık sık el yıkamak hastalığa yakalanma riskini azaltabilir.
Su ve sabun bulunmayan ortamlarda dezenfektan mendil ve sıvıları kullanmak mümkün.
Toplu tuvaletler mümkün olduğunca kullanılmamalı.
Dengeli beslenmeye dikkat etmek bağışıklık sisteminin zayıflamasını önler.
Hamilelerin sık dinlenmesi, uyku düzenlerine dikkat etmesi hastalara karşı dirençlerini artırır.
Anne adayları şüpheli kişilerden, gribe yakalananlardan uzak durmalı.
Sık görülen bulaşma yolları
Tüm grip hastalıklarında olduğu gibi domuz gribinin de başlıca bulaşma şekli insandan insana. Hasta 7 gün boyunca virüs saçar. Virüse yakalanan kişi henüz hastalanmadan hastalığı bulaştırabileceğinden çevresi için tehdit oluşturmaktadır.
En sık görülen bulaşma şekilleri şunlar:
Öksürük ve hapşırma
Hastayla el teması
Hastayla aynı çatal, kaşık, tabak, bardak kullanımı
Ortak kullanım alanlarındaki eşyalara (masa, sandalye, kapı kolu) temasla
Yazının Devamını Oku 2 Kasım 2009
Ne kadar geciktirilmeye çalışılsın, ne kadar kaçılırsa kaçılsın domuz gribi artık hayatımızda. Mevsimsel grip neredeyse hiç yok.
Laboratuvarlarda test edilen grip vakalarının yüzde 90’dan fazlası domuz gribi. Kolay bulaşan, ancak genellikle hafif seyirli olan bu hastalık düşük bir ihtimalle de olsa ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Uzmanlar, “Aman hastaneye koşun, test yaptırın” demiyor. Evde dinlenilmesini ve parasetamol ilaç alınmasını öneriyor. Hastalığın seyrinin bozulması halinde hastaneye gidilmesi tavsiye ediliyor. Enfeksiyon hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Meral Sönmezoğlu hangi durumların alarma geçirmesi gerektiğini anlattı.
EVDE DİNLENİN: Domuz gribinden her hastalanın öleceği sanılıyor. Hastalık ateş, öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı veya tıkanıklığı, vücut ağrıları, başağrısı, titreme, yorgunluk, ishal veya kusma gibi belirtilerle seyrediyor. Bunlar hafifse evde kalın. Çevrenizdeki kişilerden de onlara bulaştırmamak için uzak durun. Başkalarına bulaştırmamak için de ellerinizi sık yıkamalısınız. Dışarıya çıkmak zorunda kaldığınız durumlarda maske kullanmalısınız, öksürük ve hapşırık durumlarında ise ağzınızı mendille kapatmalısınız. Bol sıvı içmek, besleyici gıdalar tüketmek ve ateş düşürücü olarak parasetamol kullanmanızda yarar var.
KRİTİK DURUMDAKİLER TIBBİ YARDIM ALMALI: Ancak bazı özel durumlarda tıbbi danışmanlık ve yardım almak gerekiyor. Bu gruba girenler: 5 yaşın altı, özellikle 2 yaş altındaki çocuklar, 65 yaş üzeri yaşlılar, hamileler, kronik hastalığı olanlar, kanser, kan, KOAH, şeker, kalp, böbrek, karaciğer, AIDS gibi bağışıklık sistemi zayıflamış hastalar, nörolojik, kas-sinir bozuklukları sorunları bulunanlar.
ACİL DURUMLARDA HASTANEYE GİDİN: Çocuklarda, hızlı veya zorlu nefes alma, mavimsi cilt rengi, yeterli nefes alamama, halsizlik, huzursuzluk, saldırganlık ve davranış değişikliği, belirtilerin artması ve ateşle birlikte döküntülerin olması halinde acil hastaneye götürün.
Yetişkinlerde de solunum zorluğu veya nefes darlığı, göğüste ve karında ağrı ya da basınç hissi, ani baş dönmesi, sersemlik ve uyku hali, şiddetli ve sürekli kusma varsa hastaneye acil olarak gidilmeli.
ULUSAL SALGIN YÖNETİMİ AŞIYLA MÜMKÜN: Biz aşılanmıyoruz demek için bütün riskleri göze almamız lazım. Ben yaptırmak istemiyorum, ben güvenmiyorum diyerek aslında ulusal salgın yönetimine karşı çıkılmış oluyor. Çünkü bir kişinin hasta olması demek etrafındaki 20 kişiyi hasta etmesi ve bu zincirin de gitgide çoğalması demek. Bireysel değil, ulusal düşünmemiz gereken bir dönemdeyiz.
Bunları unutmayın:
? Akut başlayan belirtilerle birlikte hastalık yaklaşık 7 gün sürer,
Yazının Devamını Oku 26 Ekim 2009
Kışın solunum yolu enfeksiyonu, zatürree veya nezle olan hemen herkes, “Grip oldum” deyip işin içinden çıkıyordu. Daha griple, diğer enfeksiyonları ayırt etmeyi başaramadan hayatımıza bir de domuz gribi (influenza A-H1N1) girdi. Hepten kafalar karıştı. Bunca yıldır mevsimsel gribin ciddiyetini anlatmakta zorlanan tıp dünyası, domuz gribinin korkuttuğu kişileri bu kez sakinleştirmeye çalışıyor. Evet, domuz gribinin her hastalık gibi bazı riskleri var. Şimdiye kadar binlerce kişi hastalandı. Hastalıkla ilgili çok şey öğrenildi. Kolay bulaştığı kadar, öldürücü değil. Basitçe bir kıyas yapacak olursak, mevsimsel gripten daha tehlikeli de değil aslında...
Sık seyahat edenler solunum yoluyla bulaşan hastalıklar açısından daha riskli. Domuz gribi de malum Türkiye ve dünyanın hemen tüm çoğrafyalarında dolaşımda. “Seyahat etmeyi bırakın ya da azaltın” telkinleri gerçekçi değil. Ancak seyahat edenlere Sağlık Bakanlığı’nın bazı önerileri var:
Sağlık Bakanlığı Grip Bilgilendirme Sitesi’nden ve ilgili kaynaklardan (Dünya Sağlık Örgütü gibi) güncellemeleri takip edin.
Yanınızda alkol içeren el antiseptiği, kâğıt mendil bulundurun. Sağlık sigortanızın seyahat edeceğiniz ülkeyi kapsayıp kapsamadığını kontrol edin. Seyahat sırasında gittiğiniz ülkenin duyurularını takip edin ve tavsiyelerine uyun.
Yurtdışı veya yurtiçi seyahatleri farketmez. İlk kural hastalığın bulaşmasını önleyen hijyen kurallarını ihmal etmeyin.
Yüksek ateş yapmayabilir
Domuz gribi mutlaka yüksek ateş yapmıyor. Ama ateşiniz 38 dereceye çıkarsa, aşağıdaki belirtilerden birini görürseniz bir hekime başvurun:
Baş ağrısı
Öksürük
Boğaz ağrısı
Yaygın vücut ağrısı
Üşüme
Titreme
Yorgunluk hissi
Kusma
İshal
Yazının Devamını Oku 19 Ekim 2009
Kış sadece bedenleri değil, ruhu da üşütüyor! Özellikle de benim gibi güneş ışığı görmeden rahat edemeyenlerdenseniz... Yorgunluk, halsizlik, uyku hali de bastırıyorsa
kış depresyonuna giriyor ve girmiş olabilirsiniz. Bu elini kaldıramama ve hüzün hali günlük yaşamınızı, işinizi, gücünüzü dahi aksatmanıza yol açabilir.
Klinik Psikolog Ayşe Elif Orhon’un verdiği bilgiye göre, kış depresyonu olarak bilinen bu soruna uzmanlar mevsimsel duygu durum bozukluğu diyor. Kışın ruhumuzdaki etkilerinden biri de daha sık rastlanan ve daha hafif seyreden “kış hüznü”. Kış depresyonu, kış hüznünden daha yoğun belirtilerle seyrediyor.
GENÇLER MUAF, YAŞLA ARTIYOR
Kış depresyonunun görülme sıklığı ortalama yüzde 10. Kış hüznü daha sık görülüyor. 20 yaş altındakilerde mevsimsel duygu durum bozuklukları görülmüyor. Sorun yaşla birlikte artıyor. Bunun yanı sıra kadınlarda erkeklere oranla mevsimsel duygu durum bozukluklarına 4 kat daha sık rastlanıyor.
Eğer aşağıdaki belirtileri yaşıyorsanız mutlaka ruh ve sinir hastalıkları uzmanına başvurun:
Hemen her gün, günün büyük bir kısmında gözlenen çökkün bir duygu durumu,
Gün boyu çevreye ilgide ve etkinliklerden alınan zevkte azalma,
Kilo kaybı ya da alımı,
Uykusuzluk ya da aşırı uyku hali,
Olağan beyinsel ve vücutsal işlevsellik, hareketlilik halinde azalma ya da huzursuzluk halsizlik, yorgunluk hisleri, daha önceki günler kadar enerjik hissetmeme,
Kendini değersiz hissetme, küçük görme, kendini beğenmeme, suçlu ya da günahkâr hissetme hali,
Düşünme ya da konsantrasyon yeteneğinde azalma olması,
Tekrarlayan ölüm düşünceleri, intihar planları veya eylemlerinin varlığı.
BİRKAÇ ÖNERİ
Mümkünse açık havada, düzenli egzersiz yapın
Düzenli, dengeli ve sağlıklı beslenin
Değişen günlük ritme mümkün olduğu kadar uyum sağlayacak etkin zaman planlaması yapın
Sosyal aktivitelere yönelin
Düzenli uyuyun
Belirlenen uyku saatini aşmayın
Mümkün olduğu kadar sabah gün ışığından yararlanın
Gün ışığından azami düzeyde yararlanılacak faaliyetlere yönelin
Mevsime uygun hobi ve ilgi alanları geliştirin
Yazının Devamını Oku 12 Ekim 2009
Yılda yaklaşık 80 milyon kişi gelişmiş ülkelerden, gelişmekte olan ülkelere seyahat ediyor. Bunların yüzde 22-64’ünde seyahatle ilişkili hastalık görülüyor. Yüzde 10’u seyahat sırası ve sonrasında doktora başvuruyor. Yine başvuruların yüzde 1’inin hastaneye yatması gerekir. Tüm bu rakamların özetle anlattığı, seyahat öncesi, sırası ve sonrasında önlem almayı ihmal etmemeniz.
Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Aylin İzat Liceoğlu, artık “seyahat hekimliği” hizmetinin verildiğini hatırlatıyor. Branşın amacı, seyahatle ilişkili hastalıkların önlenmesi için seyahat edecek kişilere seyahat öncesi danışmanlık hizmeti vermek. Seyahat danışmanlığı sırasında seyahatin kişiye getireceği riskler değerlendiriliyor. Riskler kişinin yaşına, cinsiyetine, sağlık durumuna veya seyahatin yapılacağı yere, amacına, süresine bağlı olarak değişiyor.
RİSK GRUBUNDA MISINIZ?
Bebekler, çocuklar, yaşlılar, gebeler veya kronik hastalığı olan kişiler seyahatle ilgili riskler açısından özel olarak değerlendiriliyor. Özellikle aşılama, ilaç kullanımı, hava yolu seyahatinin riskleri, kronik hastalıklarda kullanılan ilaçların doz ayarlamaları gibi pek çok durum gözden geçiriliyor.
ENFEKSİYON BÖLGELERİ
Dünya Sağlık Örgütü, Orta ve Uzak Doğu, Afrika ve Latin Amerika’yı seyahat enfeksiyonları açısından en riskli bölgeler olarak tanımlıyor. Ülkemiz düşük riskli bölgeler arasında. Bununla birlikte, seyahatin amacına göre gelişmiş bir ülkenin bile bazı bölgeleri riskli olabilir. Ya da Afrika’ya iş için gitmekle, safariye gitmenin riski aynı değil.
EN UYGUN ZAMAN
Diğer bir önemli nokta da seyahatin yapılacağı zaman. Örneğin grip mevsimi kuzey yarımküre için kasım-mart, güney yarımküre için nisan-eylül arasında. Seyahat edenler genellikle kalabalık taşıtlarla yolculuk yaptıkları ve kalabalık yerleri gezdikleri için grip açısından risk altında. Bir küçük hatırlatma, domuz gribi artık Türkiye dahil heryerde... Ellerinizi sık sık yıkayın, kalabalık ve havasız ortamlardan uzak durun.
DÖNÜŞTE UZMANA GÖRÜNÜN
Seyahatten sağlıklı dönseniz bile özellikle enfeksiyon riskinin yüksek olduğu bölgelerden geliyorsanız mutlaka enfeksiyon hastalıkları uzmanına görünün. En ufak bir sağlık sorunu yaşarsanız doktorunuza seyahat yaptığınız coğrafyayı hatırlatın. Bazı hastalıklar seyahatten sonra ortaya çıkabilir.
Yazının Devamını Oku 28 Eylül 2009
Sonbahar ve kış, mikrobik hastalıkların en çok görüldüğü mevsimler. Sonbaharla birlikte soğuk algınlığı, nezle, grip, bademcik iltihabı, farenjit, larenjit, sinüzit, ortakulak iltihabı, bronşit ve zatürree sıklığında artış oluyor. Hastalanıp, işiniz, gücünüz, seyahatinizden uzak kalmak istemiyorsanız biraz daha fazla dikkat!
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Bülent Yardımcı’nın verdiği bilgiye göre, soğuk algınlığı, nezle ve grip, virüs ismi verdiğimiz çok küçük mikroplarla oluşan hastalıklar. Bunlar, halsizlik, ateş, boğazda yanma, burun tıkanıklığı veya akması, kas ağrılarına yol açıyor. Bakteri denilen, antibiyotikle tedavi edilebilen mikrobik hastalıklardan bademcik iltihabı, farenjit, larenjit gibi enfeksiyonlarda ise şiddetli ateş ve boğaz ağrısı, ses kısıklığı, gıcık tarzında öksürük ve kırgınlık oluşuyor. Ortakulak iltihabında en belirgin özellik şiddetli kulak ağrısı. Akut sinüzitte baş ağrısı burun tıkanıklığı başın ön kısmı ve elmacık kemikleri üzerinde dolgunluk hissi yapıyor. Akut bronşit ve zatürreede öksürük, kirli renkte balgam, nefes darlığı, göğüs ağrıları tabloya ekleniyor.
Virüslerle oluşan enfeksiyonlar antibiyotiğe ihtiyaç göstermeden iyileşir. İstirahat, bol sıvı alımı, vitaminler, ağrı kesiciler ve halk arasında antigribal adı ile bilinen dekonjestan- antihistaminik ilaçlarla iyileşir. Yalnızca gripte (influenza) özel virüs ilaçları kullanılır.
Basit enfeksiyonlarda belirtiler 2-3 günde hafifler ve geriler. Daha çok bakterilerle olan tonsillit, farenjit, sinüzit ve ortakulak iltihabı gibi enfeksiyonlarda ise antibiyotik gerekebilir. Bu nedenle doktora başvurmak lazım. Dr. Yardımcı, “2-3 günde gerilemeyen belirtiler sözkonusu ise bir sağlık kuruluşuna başvurulmalı. Özellikle grip (influenza) ve bakteriyel enfeksiyonlarlar tedavi edilmezse enfeksiyonların ilerlemesi sonucu ölüme kadar giden komplikasyonlara yol açabilir” diyor.
VÜCUT DİRENCİNİ SAĞLAM TUTUN
Grip bu hastalıklar arasında aşıyla korunulabilen en önemli hastalık. Yayılmasını önlemek ve risk grubu olarak adlandırılan kişileri korumak için her yıl grip aşısı yaptırılması öneriliyor.
Sonbaharda artan bu hastalıklardan korunmak için vücut direncini artırın. İyi beslenme, vitamin destekleri, düzenli uyku, spor ve mevsim şartlarına uygun giyinmek basit, bilinen ama etkili yollar. Enfeksiyonu olan kişilerin solunum yolu temasının engellenmesi (maske kullanmak, evde istirahat ederek kalabalık ortamlardan uzaklaşılması, hapşırma sırasında ağız ve burunun kâğıt mendille kapatılması) ve ellerin sık yıkanması en önemli korunma yolu.
Hastalıklar neden daha sık görülüyor?
Sonbaharda havanın soğuması, hava kirliliğinin artması, toplu ve sıkışık ortamlarda yaşam, okulların açılması bu hastalıkların oranını artırıyor. Vücudumuzun direncini kıran birçok değişiklik de bu artışa katkıda bulunuyor. Bu sezonda, güneş ışınlarından daha az yararlanırız, fiziksel stres sıcak havalara göre daha fazla, cilt soğuğa bağlı olarak kurur ve bütünlüğü kolayca bozularak enfeksiyon ve alerjik reaksiyonlara eğilimi artar. Burun ve ağız içini döşeyen mukoza denilen dokuların soğukla kuruması ve koruyucu mekanizmaların iyi çalışamaması mikropların vücuda kolayca girişine neden olur. Beslenmede daha ağır ve sağlıksız besinlere yönelinir. Hareketsizlik artar ve metabolizma kötü yönde etkilenir.
Yazının Devamını Oku 21 Eylül 2009
Domuz gribi hayatımıza gireli 6 ay oldu. Başta çok korktuğumuz bu hastalıkla ilgili bilinmeyenlerin büyük bölümü çözüldü. Solunum yoluyla bulaşan her hastalıkta olduğu gibi domuz gribinden korunmak zor. Ama olanaksız değil. Alacağınız kişisel önlemler, mevsimsel grip ve aynı yolla bulaşan başka hastalıklardan da korunmanızı sağlar. Yine mevsimsel grip gibi domuz gribinde de seyahat edenler risk grubunda sayılıyor.
Salgının başlamasından bu yana Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri, domuz gribi nedeniyle seyahatin ya da ticaretin kısıtlanması gerekmediğini bildirdi. Kişisel olarak alabileceğiniz bazı önlemler var elbette. Bunlar:
· Kişisel temizliğinize dikkat edin. En etkili önlem el yıkama. Sık sık, sabunla yıkayın.
· Kalabalık ve havasız ortamlardan mümkün olduğunca kaçının.
· Öksürürken ya da hapşırırken ağız ve burnunuzu tek kullanımlık mendil ile kapatın ve mendili atın. Özellikle hapşırma ya da öksürme sonrasında ellerinizi su ve sabunla yıkayın. Alkol bazlı el dezenfektanları kullanılabilir. Böylece başkalarını da korursunuz.
· Hapşırma, öksürme gibi yollarla bulaştığından hasta kişilerle temastan kaçının. Ziyaret etmeyin.
· Vücudunuzu sağlıklı tutun. Yani yeterli uyku uyuyun, stresten uzak kalın, düzenli ve sağlıklı beslenin. Bol sıvı alın.
Aşısı henüz piyasada değil
Hastalık artık her yerde. Dünyada ve Türkiye’de domuz gribi hastaları izole edilmiyor, ciddi komplikasyonlar gelişmemişse hastaneye yatırılmıyor. Öksürük, boğaz ağrısı, vücutta ağrı, yorgunluk/ kırgınlık, yüksek ateş, baş ağrısı, üşüme, kusma ve ishal gibi belirtiler domuz gribi olabilir. Tedavide ilk seneçek parasatemol ve aspirin oldu. Doktor uygun görürse anti viral ilaçlara geçiliyor. Aşısının kasımdan önce yetişmesi zor. İlk üretilen aşılar zaten belirlenen riskli gruplara öncelikli yapılacak. Ancak mevsimsel grip aşısı yaptırabilirsiniz. Domuz gribinden ölümler yüzde 0.5 iken, mevsim gribinde bu oran yüzde 1’lere çıkıyor.
Yazının Devamını Oku