Mesude Erşan

Çocuğunuzu arı sokarsa en yakın sağlık kuruluşuna götürün

29 Ağustos 2010
Şehirle, kırsalda, deniz kıyısında hemen her yerde arıyla karşılaşabilirsiniz. Arı iğnesi genellikle zehirlemez. İnsanın zehirlenmesi için en az 50 eşek arısınca sokulması gerekiyor. Asıl tehlike, arının iğnesinin üzerindeki çiçek polenleri. Bu polenlere karşı vücutta ölümcül olabilen alerjik tepki gelişebiliyor. “Çocuğunuzu Tehdit Eden Zehirler” kitabında Dr. Yusuf Cem Kaplan ile Dr. Ömer Demir, arı sokmasıyla ilgili uyarılarda bulunuyor.

Arı sokması çok hafif atlatılacağı gibi, ödem, halsizlik, ishal, kusma, bilinç kaybı, nöbet hatta böbrek yetmezliği gibi tablolara neden olabilir. Bazen de geç dönemde kanama bozuklukları görülebilir. Arı boyun bölgesinden soktuysa, burada meydana gelen bölgesel şişlik (ödem) solunum yolunun tıkanmasına neden olabilir.

İLK YARIM SAAT ÇOK DİKKATLİ OLUN

Çocuklar her türlü ısırma ve sokma etkenine karşı yetişkinlere göre daha hassas. Çocuğunuzu arı sokarsa hemen en yakın sağlık kuruluşuna başvurun. Eğer olanağınız varsa ısırılma yeri sabunlu suyla yıkanabilir. Ciddi alerjik durumların genellikle ilk 30 dakikada çıkacağını aklınızdan çıkarmayın. Hastanede hastanın yaşamsal bulguları değerlendirilerek gerekli destek tedavileri uygulanır. Gerektiği taktirde tetanos aşısı uygulanabilir. Ortaya çıkmış belirti ve bulguların şiddetine göre çocuğunuz uzun süre gözlem altına tutulabilir.

BUNLARDAN KAÇININ

Arının soktuğu yeri: * Kesmeyin * Emmeyin * Kalbe yakın kısmından sıkıca sarmayın, (turnike uygulamayın) * Soğuk ya da sıcak uygulama yapmayın * Amonyak sürmeyin

ÇOCUĞUNUZU KORUMAK İÇİN

* Otların üzerinde açık ayakkabı ve çıplak ayakla yürümeyin, çocukları yürütmeyin,* Pikniğe, çocuk bahçesine giderken parlak renkli, kol ve bacağı açıkta bırakan giysiler giydirmeyin,* Yakında uçuşan arı görüldüğünde panik yaratıp, kaçması için saldırıya geçmeyin. Yaban arıları kendilerine saldırıldığında sokarlar. * Ağzı açık kalmış tatlı içecekleri yeniden içmeyin. Tenekelerin ağzını kapalı tutun. * Yiyeceklerin paketlerini sıkıca kapatın. Uzun süre ağzı açık bırakmayın. * Pikniğe, parka giderken tatlı ve bitki kokulu parfümler sıkmayın.

Yazının Devamını Oku

Tatili ertelemeyin, ama dikkat edin

23 Ağustos 2010
Sıcak yaz günleri herkesi zorluyor. Ama yaşlılar, çocuklar, kronik hastalıkları bulunanlar, hamilelerin daha fazla etkilendiği de malum. Hamileyseniz ve seyahat planlıyorsanız, bazı detaylara dikkat etmeniz hem sizin hem de bebeğinizin sağlığı için elzem. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Do. Dr. Tolga Ergin, hamilelere tatil önerilerinde bulundu.

* GÜN ORTASI SAATLERİNDE DIŞARIYA ÇIKMAYIN: Yaşamın diğer dönemlerindeki gibi gebelikte de saat 11.00-15.00 arasında dışarıya çıkmayın. Yüksek koruma faktörlü koruyucu kremleri kullanmanız gebeliğe zarar vermez, aksine koruyucu etkileri rahatlatır. Güneşe çıkmadan en az 20 dakika önce UVA ve UVB’ye karşı etkili koruyucu kremlerinizi sürün. Gebelikte genellikle PABA ve diğer kimyasal bariyer içermeyen, titanyum dioksit veya megzoril gibi fiziksel engel oluşturan güneş losyonlarını tercih edin.
* BESİN ZEHİRLENMESİ ARTIYOR DİKKAT: Aşırı sıcaklarda gebelerin dikkat etmesi gereken bir diğer önemli konu da besin zehirlenmeleri. Özellikle yaz aylarında yiyecekler hızla bozularak, toksin ve bakteri oluşumuna neden olur. Açık yerlerde satılan ve temiz izlenimi vermeyen gıdaların tüketmeyin. Bol miktarda sıvı gıda alın. Terlemeyle vücuttan eksilen tuz ve su muhakkak yerine konmalı. Yağlı gıdalardan kaçının. Kaybedilen sıvının yerine konması anne adayı ve bebek için çok önemli. Günde en az 2,5 litre sıvı alın. Hazır meyve suları, asitli içecekler ve kola, raf ömrünü uzatmak için eklenen çeşitli kimyasal maddeler nedeniyle gelişmekte olan bebek zarar görebilir, uzak durun. Su, taze sıkılmış meyve suları, süt ve süt ürünleri sıvı ihtiyacının karşılanmasında ideal.
* SIK SIK DUŞ ALIN: Deride birçok bölge nemli kalacağı için, terlemeye bağlı mantar enfeksiyonlarına yaz aylarında daha sık rastlanır. Bu nedenle özellikle vücudun kıvrımlı bölgeleri kuru tutulmaya çalışılmalı. Sık sık ılık duşlar yapılmalı. Dışarı çıkarken çantanızda spreyli su şişesi bulundurun. Rahatsızlık hissettiğinizde yüzünüz ve boynunuza uygulamak rahatlatır. Bileklerinizi yaklaşık 30 saniye soğuk suya tutmak da serinleme hissi verir ve şişlikleri azaltır.
* YÜZME VE YÜRÜYÜŞ İDEAL AKTİVİTELER: Yürüyüş ve yüzme hamileler için en ideal sporlar. Yüzme esnasında kol, bacak ve karın bölgesindeki bütün kas grupları çalıştırılır. Kalp atım hızı ve alınan oksijen miktarı arttığı için bebeğe giden oksijende de artış olur. Gebelik öncesinde düzenli yüzen kadınlar, daha önceki programlarına devam edebilir. Ancak gebe kaldıktan sonra ilk kez denize girecekler biraz daha dikkatli olmak zorunda. Başlangıçta yavaş yüzmek ve dozu yavaş yavaş arttırmak gerekir. Haftada 3-4 gün yarım saat süresince yüzmek yeterli ve faydalı. Aşırı yorulmaktan, uzun süre nefes tutmaktan kaçınmak gerekir. Ayrıca çabuk yorulma ve bacak krampları olma ihtimali nedeni ile boyu geçmeyen derinlikte yüzülmeli ve mutlaka yüzerken yanında birisinin olması tercih edilmeli. Özellikle denizde yüzerken kesinlikle yalnız yüzülmemeli. Herhangi bir yüzme stilini kullanabilirsiniz, kendinizi en rahat hissettiğiniz stili tercih etmeniz uygun olacaktır. Gebeliğinin ilk 3 ayındakiler için günde 20 dakika yüzmek yeterli. Yine bu dönemde sabah erken saatlerde yüzmek gebeliğe bağlı bulantı ve kusmaları azaltabilir ve günün geri kalan kısmının daha rahat geçirilmesine yardımcı olabilir. İkinci 3 aylık dönemde ise su eklem ve bağları destekleyerek bel ve sırt ağrılarının azalmasına yardımcı olur. Bu dönemde daha önceki yüzme alışkanlıkları aynen devam edebilir. Son dönemlerde ise yüzmeye devam etmekte herhangi bir sakınca yok. Deniz suyu havuza göre çok daha güvenli. Ancak koli basili oranı yüksek, kirli, üzeri köpüklü, görünümü rahatsız eden denizlere girilmemesi gerekiyor.
* TEMİZLİĞİNDEN EMİN OLDUĞUNUZ HAVUZLARA GİRİN: Gebelik havuza girmek için engel değil. Ancak temiz olduğundan emin olun. Birkaç yıl önce yapılan bir araştırmaya göre çok fazla klorlanan havuz suyunda ortaya çıkan bazı maddeler erken doğum, düşük gibi bazı problemlere yol açabiliyor. Klor artıkları yutmayla değil, cilt temasıyla vücuda giriyor. Çok iyi duş alındığı takdirde bu risk de ortadan kalkıyor. Yüzme havuzunda normal klor seviyesi 0,8 mg/lt düzeyinde olmalı ve çok iyi çalışan bir filtreleme sistemi bulunmalı. Bir küçük hatırlatma, havuzdan sonra mantar enfeksiyonları daha sık görülebilir. Ama bunlar başkasında bulunan mantarın havuz suyuyla geçmesiyle olmuyor. Vajinanın kendi florasında yer alan mantar hücrelerinin aktif hale gelmesiyle enfeksiyon gelişiyor.

TÜPLÜ DALIŞ YAPMAYIN
Hamile ya da hamile kalmayı planlıyorsanız tüplü dalış kesinlikle sakıncalı. Dalış sırasında kanda meydana gelen minik gaz kabarcıkları erişkin bir insanda sorun yaratmazken akciğerlerini kullanamayan anne karnındaki bir bebek için hayati tehlike yaratabilir. Hamilelikte hareket yeteneğinin azalması, solunum fonksiyonlarının olumsuz etkilenmesi gibi nedenler de gebelik sırasında tüplü dalış yapılmasının karşısında engel oluşturur. Benzer şekilde yaşanan basınç değişiklikleri de gebelik üzerinde olumsuz etki yaratabilir.

UV ANNE KARNINDAKİ BEBEĞİ ETKİLER Mİ
UV ışınları UVA, UVB ve UVC olmak üzere üç tip. UVC yeryüzüne kadar ulaşmaz. UVA deri kanserine yol açabilse de UVB kadar tehlikeli değil. UVB bulutlu bir havada bile cilt hasarı yapabilir. UV ışınların deneysel olarak kan folat (folik asit) seviyesini de azalttığı gösterildi. Halen gebeliğin erken evrelerinde UV ışınlarına fazla maruz kalmanın bebekte gelişme anormalliklerine yol açıp açmadığı araştırılıyor.
Yazının Devamını Oku

Gözlerinizi havuza, denize güneşe teslim etmeyin

16 Ağustos 2010
Gözler, dış koşullardan en fazla etkilenen organlardan. Yaz klasikleri deniz, havuz, güneşten yararlanırken gözlerinizi ihmal etmeyin. Gerekli önlemleri alın. Yeditepe Üniversitesi Göz Hastalıkları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nden Yrd. Doç. Dr. Muhsin Altunsoy önerilerde bulundu. KONJOKTİVİTLER ARTIYOR: Yazın özellikle alerjik ve kimyasal konjoktivitlerde artış olur. Havuz suyu kaynaklı mikrobik göz hastalıklarına karşı dikkatli olunmalı. Klima kullanımının yaygınlaşmasıyla göz kuruluğu şikayetlerinde artış görülebilir. Göz ve çevresini korumak için güneş gözlüğü ve şapka kullanımı faydalı. Konjoktivit gözün yüzeyini örten zar tabakanın enflamasyonudur. Alerjik konjoktivit ise aşırı duyarlılık reaksiyonu. Her mevsimde görülebilir. Bahar ve yazda polenlerin etkisiyle alerjik konjoktivit artar. Göz kapaklarında şişlik, gözlerde kızarıklık ve kaşıntı ile kendini belli eder. İpliksi göz akıntıları olabilir. Alerjik konjoktivitler çok şiddetli değilse ilaç kullanmadan göz kapağı üzerine soğuk uygulama yaparak, güneş gözlüğü ve güneş korumalı şapka kullanarak şiddeti azaltılabilir. Ancak şiddetli ve dirençli konjoktivitlerde damla tedavisi gerekir. Alerjik konjoktiviti olan kişiler gözlerini ovmamalı. Ovma halinde alerjik reaksiyon şiddeti artacağı gibi göz kapağı ya da gözün ön yüzeyindeki kornea zedelenebilir, kalıcı görme problemleri oluşabilir.

HAVUZ RİSKLİ: Havuza atılan klor ve benzeri dezenfeksiyon malzemelerine bağlı kimyasal konjoktivit gelişebilir. En temel belirtisi gözlerde kızarıklık ve yanmadır. Genelde çok şiddetli olmaz ve kendiliğinden geçebilir. Mikrobik konjoktivitler ve keratitler de kızarıklık nedeni olabilir. Mutlaka tedavi edilmeleri gerekir. Havuzlarda dezenfektanların kullanılmaması da bazen ciddi göz enfeksiyonlarına zemin hazırlar. En tehlikeli olanlardan biri “Akontomoeba” isimli parazit. Havuz suyu ve nehir gibi tatlı sularda ve toprakta yoğun olarak bulunur. Bulaşması durumunda gözün saydam tabakasında çok ciddi enfeksiyona neden olur. Bu hastalığın tedavisi aylarca sürebilir. Bazen gözün saydam tabakasının nakille değiştirilmesi gerekir.

SUYLA TEMAS EDECEKSENİZ, GÜNLÜK KONTAKT LENSLERİNİ TERCİH EDİN: Kontakt lens kullanımında Akontomoeba paraziti ve mikrobik sorunların görülme sıklığı katlanarak artar. Kontakt lens takıyorsanız havuzda takmayın. Ya da su geçirmeyen gözlükler kullanın. Kontakt lens solüsyonu olarak temizleyici solüsyonlar hariç hiçbir şekilde içme suyu veya benzeri sıvılar kullanılmamalı. Lenslerin saklandığı kaplar lensler gözdeyken kuru bırakılmalı. Suyla temas etme ihtimali olduğunda ya da lens solüsyonu ve kabının taşınması ihmal edildiğinde, “günlük kullan at” lensler göreceli daha sağlıklı.

KLİMALAR GÖZÜ KURUTUYOR: Klimaların etkisiyle göz yüzeyinde kuruluk artışı olabilir. Özellikle kontakt lens kullanıcılarında durum daha da belirginleşir. Gözlerin sık kırpıştırılması ve araçlarda fanın direkt olarak gözlere gelmesinden kaçınılmalı.

GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ KATARAKT OLUŞUMUNU YAVAŞLATIR

Güneşli günlerde güneş gözlüğü kullanmak, ışık yansımalarını ve kamaşmaların yanı sıra yüksek miktarda ışığın göz yüzeyinde olan zar tabakasında yapısal değişiklikler oluşturması ihtimalini azaltır. Ayrıca katarakt ve sarı nokta hastalığını yavaşlatma gibi faydaları da var. Aydınlıktan karanlığa geçişler güneş gözlüğü kullanımı durumunda daha hızlı ve rahattır. İyi bir güneş gözlüğü göze gelen ultraviyoleyi tamamen, ışığı ise yüzde 75 -85 oranında azaltmalı. İyi güneş gözlüğü marka gözlük demek değildir. Uluslararası güvenlik sertifikalarının olması yeterli. Güneş gözlüğünün, görüntüler ve renklerin doğru algılanmasını bozmaması gerekir. Gölgelikli şapka kullanımı da faydalıdır.
Yazının Devamını Oku

Çocukları yaz hastalıklarından koruyun

2 Ağustos 2010
Çocukların yazın tadını çıkarmasını engelleyen sağlık sorunlarıyla başetmek mümkün. Kirli su içilmesi, açıkta satılan gıdalar ve kişisel temizlik kurallarına dikkat edilmesiyle birçok sorunun önüne geçmek mümkün. Yedipetepe Üniversitesi Hastanesi Pediatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reha Cengizlier, çocuklarda yazın rastlanan hastalıklarla başetmenin yollarını anlattı.

Çocuklardaki yaz hastalıkları arasında güneş çarpması, ishal ve kusmayla seyreden bağırsak enfeksiyonları, hepatit A, havuz enfeksiyonları, dış ve orta kulak enfeksiyonu, idrar yolu, üst solunum yolu enfeksiyonları, deride mantar, böcek sokmaları, alerjik reaksiyonlar ve kırık çıkık gibi travmaları sayabiliriz.
* Kulak enfeksiyonları: Kulağa dışardan giren mantar, bakteri, virüs gibi mikroplar, önce kaşıntı, ardından iltihaplı, pis kokulu akıntılara neden olabilir. Kulakta normal olarak salgılanan sarı-kahverengi buşon kirli suyu çeker, şişer, içindeki mikrobun hastalık yapmasını kolaylaştırır. Pis kokulu, beyaz, sarı, yeşil akıntı olursa hemen doktora görünüp gerekli ve doğru ilaç tedavisi uygulanmalı.
* Solunum yolu enfeksiyonları: Damlacık enfeksiyonu olarak nefes yoluyla vücuda giren mikroplar, üst solunum yolu, boğaz enfeksiyonu yapabilir. Ateş, kırgınlık, halsizlik, boğaz ağrısıyla başlar. Çok daha ağır tablolara dönüşebilir. Ayrıca suya dalma, boğazdaki potansiyel hastalık mikroplarının daha derinlere taşınmasına ve sinüzit oluşmasına yol açabilir.
* İdrar yolu enfeksiyonu: Kız çocuklarda daha sık görülür. Islak mayoyla bekleme, kirli suya girme veya su kenarında oturarak oynama, mikropların vücuda girişini kolaylaştırır. İdrar yolu enfeksiyonu, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, karın ağrısı, ateş veya kusma gibi belirtilerle ortaya çıkabilir. Bazen bunların birçoğu birlikte olur. Erken tanı ve tedavi, ilerde oluşabilecek daha ciddi ve kalıcı rahatsızlıkları önler.
* Güneş çarpması: Çocuk uzun süre etkili güneş altında kalırsa, kaybettiği suyu yerine koymazsa, bir süre sonra ateş, halsizlik gibi belirtiler başlar. Sodyum, potasyum gibi elementlerin eksilmesi de belirtileri şiddetlendirir. Şoka kadar varan tablolar oluşabilir. Sık sık su, ayran verilmesi, çocuğun öğlen güneşinde oyuna bırakılmamasıyla güneş çarpması önlenebilir. Ortaya çıktığında, hemen değişik içerikli sıvılardan bol bol verilmeli, çocuk alamıyorsa veya kusuyorsa, hemen sağlık kurumuna götürüp gerekiyorsa damardan sıvı verilmesi gerekir.
* Güneş yanığı: Bu dönemde en sık görülen rahatsızlık güneş yanığı. Korunmak önemli. Güneş ışınları 45 dereceden daha dik iken güneşlenmemek gerekir. Suyun içindeyken de güneş yakar. Hem direkt, hem de sudan yansıyan ışık yakar. Bu nedenle çocuklarda, 30 faktör civarındaki koruyucu güneş kremleri kullanılması uygundur. Kremler güneşe çıkmadan yarım saat önce sürüli, her 3 saatte bir tekrarlanmalı. Yüz geniş kenarlı şapkayla korunmalı.
* Sinek-böcek sokmaları: Sinek böcek sokmaları da kaşıntıya, ardından deride iltihaplı yaraya neden olabilir. Geceleri cibinlik kullanmalı. Özellikle bebeklerde ciltten emilim çok olacağı için cilde sık sık kimyasal sinek kovucu sürmek doğru değil. Yaz akşamlarında uzun kollu, ince, hava alan pamuklu giysilerle sineğin sokacağı alanı azaltmak gerekir. Sinek, böcek sokmasında antihistaminik ve ek ilaçlar içeren lokal kaşıntı önleyici krem, merhem, losyonlar kullanılabilir.
* Mantar: Mantar bulaşıcı bir deri hastalığıdır. Islak mayo zemin hazırlar. Genel kullanıma açık, yeterince temizlenmeyen havuz kenarı, banyo, tuvalet gibi ortamlardan, hastaların kullandığı terlik, havlu gibi eşyaları kullanmakla bulaşabilir. Kaşıntılı, bazen kızarık, bazen beyaz kabuklu görünümdedir. Mutlaka doktor kontrolünde uygun mantar ilacının uygun süre kullanımı gerekir.
* Yaz ishalleri: Virüs, bakteri, parazit veya toksinlere bağlı olabilir. Havuz veya deniz suyunun yutulması hem mikrobik hem de havuz suyundaki klora bağlı ishal yapabilir. Ateş, halsizlik, aşırı su ve mineral kaybına bağlı şok tablosuna kadar gidebilen tablolar görülebilir. Kirli su, kirli suyla yıkanan, açıkta satılan, sinek, böcekle temas eden, bekleyerek veya uygun koşulda saklanmadan bozulmuş gıdalar tüketilmemeli. Yemekten önce, tuvalete gittikten sonra el yıkamayı, kirli elle, kirli gıda veya objeleri ağzına sokmamayı öğretmekle ishaller büyük oranda önlenebilir. İshal 10 günden uzun sürmedikçe, özel diyete gerek yok. Sıvı kaybını yerine koymak en önemlisi.
* Sarılık: Hepatit A denilen bulaşıcı sarılık türü, özel bir virüsün bulaşmasıyla olur. Kirli su, gıda, kirli el en önemli bulaşma araçlarıdır. Basit bir enfeksiyon gibi halsizlik, ateş şikayetleriyle başlayıp, kusma, karın ağrısı eklenebilir. İdrar renginde portakal kabuğu gibi koyu sararma, göz akında sararma ile belirginleşir. Bulaşıcıdır, iyileşmesi uzun zaman alabilir. Artık çocuklar aşıyla bu hastalıktan korunabiliyor. 1 yaşından itibaren yapılabilen, 6 ay ara ile 2 doz aşı korumada önemli rol oynar.
Yazının Devamını Oku

Sığ suya balıklama atlamak felç riski içerir

26 Temmuz 2010
Yaz aylarında boyun travmalarında belirgin bir artış gözleniyor. Nedeni, havuz ve denize balıklama atlamak. Su sığsa, omurilik yaralanması ve buna bağlı felçler gelişebiliyor. Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon, derinliği fazla olmayan sulara “balıklama” atlayışlar yüzünden çok sayıda omurilik felci vakasıyla karşılaştıklarını söylüyor.

Omurilik yaralanmasını neden önemli olduğunu anlamak için, sistemin nasıl çalıştığını hatırlatmakta yarar var.
Omurilik adı verilen sinirler yumağı beynimizin uzantısıdır ve ense kökünden başlayarak kurşun kalem kalınlığındaki bir demet şeklinde bel hizasına kadar uzanır, sonra da at kuyruğu şeklindeki sinir lifleriyle kuyruk sokumuna kadar devam eder.

GERİ DÖNÜLEMEZ HASAR VERİYOR

Omurilik, kollarımızı, bacaklarımızı, kısacası tüm gövdemizi hareket ettiren ve duyularını sağlayan sinirlerin çıkış yeridir. Beyinden gelen hareket komutlarını kaslara ileten sinir yollarını içerir. Boyun bölgesindeki omurilik, bu sinirsel ileti yollarıyla beraber kollarımızın ve ellerimizin hareketini sağlayan sinirleri de... Göğüs bölgesindeki omurilikten ise gövdemizi, karnımızı, sırtımızı ve kaburgalar bölgesinin hareketini ve duyularını sağlayan sinirler çıkar. Bacaklarımıza giden sinirlerin çıktığı omurilik bölgesi bel hizasında.
Derinliği fazla olmayan sulara balıklama atlama sırasında alnını yere çarpan kişilerde boyun omurgası aniden geriye doğru zorlanarak hasar görüyor. Prof. Dr. Kalyon, “Ancak buradaki zedelenme yalnızca omurgada kalmaz. Boyun bölgesindeki omurilik de zedelenir ve buradaki milyonlarca sinir hücresi o anda ölür. Bunun sonucunda, omurilikteki sinir hücrelerinin fonksiyonları bir daha geri gelmeyecek şekilde kayba uğrar ve maalesef boyundan aşağı vücut kısımlarında yani hem kollarda hem de bacaklarda felç gelişir. Duyu ve hareket kaybının yanı sıra iç organ fonksiyonlarında da bozulmalar olabilir” diyor.

TAŞIRKEN YENİDEN BOYNU ZEDELEMEYİN

Böyle bir kazayla karşı karşıya gelindiğinde ilk yapılacak iş hastayı sudan çıkarıp, hastaneye nakletmek. Ancak bunu yaparken boynun öne ve arkaya doğru fazla gerilmemesine dikkat edilmeli. Boyunluk takarak boyun omurgasının hareketini engellemek gerekir. Akut dönemde gerekli tedaviler yapıldıktan sonra hasta, donanımlı bir rehabilitasyon merkezine nakledilerek kapsamlı rehabilitasyon programına başlanmalı.
Yazının Devamını Oku

Yanıkla başa çıkma rehberi

19 Temmuz 2010
Öncelikli önerim, güneş yanığına fırsat tanımamanız. Saat 11.00-16.00 arasında güneşten sakınmanız, uygun koruyucular kullanmanız. Şu veya bu nedenle ihmal ettiyseniz, vücudunuzda güneş yanıkları meydana gelmişse soğuk suyla duş alın. Soğuk suyla ıslatılmış çarşaf ve bezleri yanıkların üzerine koymak da iyi gelecektir.

Aile Hekimi Dr. Ulvi Can Kayabal’ın verdiği bilgiye göre, güneş yanığının ilk belirtileri, ışığa maruz kalmanın üzerinden birkaç saat geçtikten sonra gözlenir. Güneş yanığının bütün etkileriyse ancak 24 saat veya daha uzun süre sonra ortaya çıkar.
Kızarmış, hassaslaşmış deri, saatler, hatta günler sonra, sıvı dolu kabarcıklar oluşması, ateş, titreme, bulantı, döküntü gibi şiddetli reaksiyonlar ve yanık bölgelerde derinin günler sonra soyulup dökülmesi güneş yanığının belirtileri arasında yer alıyor.
Yanığa müdahalede eğer su keseleri patlamışsa enfeksiyon riskini önlemek için kuru bandajla kapamak gerekiyor. Su toplanmamışsa, ciltteki rahatsızlığı azaltmak için nemlendirici kremler kullanabilirsiniz. Dr. Kayabal, “Eğer yanık mağduru çocuksa ve ateşi varsa kesinlikle aspirin vermeyin” diyor.

BU BELİRTİLER VARSA DURUM CİDDİ

Güneş yanığıyla birlikte yüksek ateş, şok, baygınlık, aşırı bitkinlik, ağız kuruluğu, susuzluk belirtileri, aşırı susama, idrar çıkışının durması, gözlerin yuvalarına çökmesi, deride solukluk, soğukluk, bulantı, ateş, titreme, döküntü, gözlerde kızarıklık, yanma, ışığa duyarlılık ve şiddetli ağrılı su toplama belirtileri görüldüğünde doktora başvurulmalı.

GÜNEŞ YAŞLANDIRIR KANSERİ KIŞKIRTIR

Güneşlenmeyle oluşan bronzlaşmayı hemen herkes seviyor. Ancak uzun zamandır bronz deriyi sağlıklı bulan yok. Dr. Kayabal, “Sağlıklı bronzlaşma diye bir kavram yok. Korumasız olarak güneş ışınlarına maruz kalmak, cildin erken yaşlanmasına neden olur. Güneşte kalmak birinci veya ikinci derecede yanıklara yol açabilir. Deri kanserleri genellikle erişkin yaşlarda ortaya çıkar. Yani deri kanserlerinden korunmanın yolu, kendinizin ve çocuğunuzun zararlı güneş ışınlarından sakınmasıdır” diyor.

KORUYUCU EN AZ 30 FAKTÖR OLMALI

Her yıl milyonlarca kişide, güneş yanığına bağlı geçici iş göremezlik oluşabiliyor. Açık tenli, sarışınlarda cilt güneşe daha duyarlı. Güneş yanığı oluşması için öğle sıcağında 15 dakikadan az bir süre kalınması bile yeterli olabilir. Esmer, koyu tenli kişilerde ise aynı etki için saatler geçmesi gerekir. Malum, bebek ve çocukların cildi daha hassas. Doktorlar 30 SPF (güneşten koruyucu faktör) ve üzeri kuvvetteki kremlerin bolca sürülmesini öneriyor.
Yazının Devamını Oku

Gıda zehirlenmesini ciddiye alın

12 Temmuz 2010
Yaz aylarında gıda zehirlenmesi vakalarında artış gözleniyor. Sıcak, besinlerin bozulmasını kolaylaştırıyor. Buna ihmal edilen hijyen de eklenince, beslenmek yerine zehirlenmek kaçınılmaz. Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Meral Sönmezoğlu, uyarıyor: “Özellikle küçük çocuklar ve yaşlılar besin zehirlenmesine karşı daha duyarlıdır.” Kortizon kullananlar ve kanser hastaları gibi bağışıklık sistemi zayıflamış kişiler de besin zehirlenmesini şiddetli yaşayabilir.

Sıcaklık artışıyla beraber, uygun koşullarda saklanmayan, hijyenik şartlarda hazırlanmayan yiyeceklerin üzerinde çoğalan bakterilerin ürettikleri toksinler gıda zehirlenmelerine yol açar. Besinler, üstü örtülmeden açıkta iki saatten fazla kaldıysa bakteri ve toksin üretmesi olağan. Açıkta satılan ve önceden pişirilmiş besinlerin hepsinin riskli olduğunu bilmek ve ayırım yapmadan açıkta satılan hiçbir besini tüketmemek gerekir.
Doç. Dr. Sönmezoğlu, “Bir besin alındıktan kısa süre sonra şiddetli bulantı, kusma, karın ağrıları ve ishalle varsa zehirlenme akla geliyor. Ayrıca şiddetli bir karın ağrısı ve fışkırır tarzda kusma da belirtilerinden. Kusmak son derece iyidir. Çünkü kusma, midenin bağırsaklara geçmesine izin vermediği toksin yüklü besinin dışarı atılması demektir. Ama kusma az olursa toksinlerin bir kısmı da bağırsaklara geçecektir. Bağırsaklarda bir süre sonra enfeksiyon ortaya çıkacak ve arkasından burkulur tarzda şiddetli karın ağrılarıyla ishal başlayacaktır” diyor.

İSHALİ, KUSMAYI DURDURMAYA ÇALIŞMAYIN

Besin zehirlenmesinde yapılan en büyük hata ishali durdurucu, kusmayı engelleyici ilaç almak. Bu son derece sakıncalı. Doç. Dr. Sönmezoğlu, “Çünkü biz toksinlerin vücuttan atılmasını isteriz. Tabii bakteriler vücuttan atılırken elektrolit de kaybederiz. Onun için besin zehirlenmeleri ve tüm yaz ishallerinde ilk kural dinlenmek ve bol su içmek. Kaybedilen suyun ve elektrolitin muhakkak yerine konulması gerekir. İshal olan kişilerin bağırsakların çok daha kolay sindirebileceği ve emilim yapabileceği, pişmiş ve bol sulu gıdalar alması gerekir. Normal zamanlarda ne kadar tam tahıllı ekmek ve çiğ sebze önerirsek, ishallerde tam tersi, pişmiş sebze ve beyaz ekmek öneririz” diyor.
Besin zehirlenmesinde hemen bir hastaneye başvurulmalı. Yine hasta hiçbir şey yiyemiyor, her yediğini çıkartıyorsa hastaneye yatışı gerekir. Çünkü hastanın ağzından yutabildiği, midesinde tutabildiği süreç başlayıncaya kadar damardan beslenmesi gerekir. Dikkatli olmakta yarar var. Çok basit gibi görünen besin zehirlenmeleri ve ishaller ölüme neden olabilir.
Doç. Dr. Sönmezoğlu, “Bütün besin zehirlenmelerinde ve yaz ishallerinde temel prensip şudur: Kaybettiği suyu ve elektroliti yerine koymak, gereğinde hastanede damar yoluyla sıvı tedavisi uygulamak” diyor.

EL TEMİZLİĞİ ÇOK ÖNEMLİ

Besin zehirlenmelerinden korunmak için bunları unutmayın:
* Açıkta satılan hiçbir yiyeceği asla yemeyin,
* Yiyecekler hazırlanırken hijyen koşullarına dikkat edilmeli, eller mutlaka yıkanmalı,
* Özellikle tavuk ürünleri mutlaka 70 derece üzerinde iyice pişirilmeli,
* Derin dondurucudan çıkarılan besinler çözülsün diye oda sıcaklığına bırakılmamalı, buzluk altındaki bölmede beklenmeli,
* Her yemek pişirildikten sonra sadece bir kez ısıtılmalı ve sadece bir kez dondurulmalı,
* Son kullanma tarihi geçmemiş olsa bile üzerinde bozulma emaresi görülen gıdanın tamamı atılmalı,
* Son kullanma tarihi geçtiği halde kokusu ve görüntüsü iyi olsa bile ürün mutlaka atılmalı,
* Buzdolabına koyduğumuz ürünlerde bakteri oluşuyorsa, dolabın içi bakterilerden arındırılmalı, dolap düzenli aralıklarla dezenfekte edilmeli. Ayrıca dolabın içi asla tıka basa doldurulmamalı, hava dolaşımı engellenmemeli,
* Buzdolabında sulu gıdalar muhakkak ağzı kapalı olarak muhafaza edilmeli,
* Yumurtaların yıkanarak saklanması doğru değil. Bunun yerine kapalı yumurtalıklarda saklanmalı, asla yıkanmamalıdır.

SAFRA KESENİZ TEHLİKEDE

Besin zehirlenmesi, tedavisi çok daha uzun süren hastalıklara yol açabilir. Çok çeşitli bakteriler besin zehirlenmesine yol açabiliyor. Bu bakterilerin bir kısmı vücuttan hızla atılırken, bazıları safra kesesinde kalıyor. Bir süre sonra safra kesesinin alınması gerekebiliyor. Zehirlenme su ve elektrolit kaybına yol açtığı için en sağlıklı kişinin bile genel durumunu işine, okuluna iki üç gün gidemeyecek kadar bozabilir.
Yazının Devamını Oku

Kulaklarınızı nemli bırakmayın

5 Temmuz 2010
Dış ve orta kulak ihtilabı, buna bağlı ağrılar, kıymetli yaz tatilinizi zehir etmeye yeter. Yaza özgü koşullar, kulak iltihabı sıklığını artırıyor. Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Süreyya Şeneldir, kulakta başlayan ve kısa zamanda büyüyen ağrının günlük aktiviteleri yapamayacak kadar kişiyi etkileyebileceğini belirtiyor.

Op. Dr. Şeneldir’in verdiği bilgiye göre, dış kulak yolunda kalan su, cildi yumuşatıp kaşıntı yapıyor. Suyla beraber bazı mikroorganizmalar (bakteri ve mantarlar) da kulağa girebiliyor. Kulak ıslansa da su sterilse sorun olmaz. Özellikle havuzların temizliği üzerinde titizlikle durulmalı. Bakımı ve temizliği iyi olmayan yüzme havuzları, deniz suyuna göre daha çok enfeksiyon oluşturur. Op. Dr. Şeneldir, “Özellikle klor kulak iç çeperindeki koruyucu tabakada bulunan keratinin parçalanmasını hızlandırıyor. İltihap yapan üçüncü faktör, dış kulak yolundaki nem. Dördüncü faktörse uygun ısının mevcut olması. Yaz aylarında sıcak ve nem oranlarındaki artışlar zaten bunu sağlıyor. Tüm bu faktörlere kulağın dışarıdan herhangi bir yabancı cisimle kurcalanması (genellikle pamuklu kulak çöpleri) enfeksiyonun oluşmasında son ve en önemli katkıyı sağlıyor” diyor.

KULAK TIKACI KULLANIN

* Dış kulak yolu için özel olarak tasarlanmış kulak tıkaçlarından yararlanın. Orta kulak probleminiz varsa bu tıkaçları kullanmanız şart.
* Duştan veya yüzmeden sonra kulağınızda kalan suyu başınızı sağa ve sola sallayarak çıkarmaya çalışın.
* Duştan veya yüzmeden sonra kulağınıza koruyucu amaçlı düşük yoğunluklu alkol (yüzde 25), mineral yağı damlatabilirsiniz.
* Saç kurutma makinesini ılığa ayarlayıp kulağınızı kurutabilirsiniz.
* Kulak kanalınızın giriş kısmını pamuklu çubukla aşırıya kaçmadan nazikçe temizleyin.
* Girilmesi sakıncalı görülen sahil ve hijyeni kötü yüzme havuzlarına girmeyin.
Yazının Devamını Oku