Kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı Op. Dr. Gökhan Güvener, iç ve dış ortamlarda karşılaşılan alerjenlere karşı burun mukozasının verdiği abartılı yanıtın yol açtığını söylüyor. Sorunun görülme sıklığı giderek artıyor. Bazı araştırmalar sıklığın yüzde 20-30 arasında değiştiğini söylüyor. Alerjik rinit bazı kişilerde yıl boyunca kalıyor. Bazen de mevsimsel olarak ortaya çıkıyor, aynen şimdi polen alerjisi şeklinde çıktığı gibi...
MEVSİMSEL ALERJİK RİNİTİN ADI ÇOK
Yıl boyu süren alerjik rinitten genellikle küfler, ev tozu akarları, böcekler ve hayvan tüyü gibi alerjenler sorumlu. Mevsimsel alerjik rinitte ise yabani ot, çimen ve ağaç polenleri gibi alerjenler zemin hazırlıyor. Yaşanan bölgeye göre değişmekle birlikte, ağaç polenleri genellikle ilkbaharda, çayır çimen polenleri ilkbahar ve yazda, yabani ot polenleriyse genellikle sonbahardaki mevsimsel rinitlerin sebebi. Mevsimsel alerjik rinit için saman nezlesi, bahar nezlesi, yaz nezlesi gibi isimler de kullanılıyor.
SOĞUK ALGINLIĞINDAN FARKI NE
Alerjik rinit genellikle burun tıkanıklığı ve akıntısı, hapşırık, burunda, bazen de damak ve boğazda kaşıntı; gözlerde kızarıklık, kaşıntı ve sulanma, göz altlarında şişlik ve morarmalar, sinüslerde basınç hissi ve yüz ağrısı, öksürük, koku ve tat bozuklukları gibi belirtilerle seyrediyor. Aynı belirtiler soğuk algınlığında da görülebilir. Ancak alerjik rinitte burun akıntısı daha sulu ve renksiz. Soğuk algınlığında daha koyu ve beyaz veya sarı renkte olabilir. Soğuk algınlığında belirtiler virüse maruz kaldıktan birkaç gün sonra görülür ve 5-7 günde hafifler. Alerjik rinitte alerjene maruz kalıştan hemen sonra ortaya çıkar ve bu temas devam ettikçe belirtiler sürer.
Ayrıca alerjik rinit herhangi bir yaşta başlayabilir. Ancak çocukluk ve gençlik dönemlerinde ortaya çıkışı daha sık görülen bir durum.
POLEN MEVSİMİNDE SEYAHAT EDİYORSANIZ CAMI KAPALI TUTUN
Haydarpaşa Numune Hastanesi üroloji uzmanlarından Prof. Dr. Karaman, Ülke TV’de pazar akşamları 23.30’da dört yıldır kelimenin tam anlamıyla tabuları yıkıyor. Kah kadınların orgazm sorunlarını konuşuyor, kah yanında getirdiği penil protezlerinin (mutluluk çubuğu) nasıl çalıştığını anlatıyor. Kah fantazilerin evlilikleri canlı tuttuğundan söz ediyor. Birikimini sadece kliniği ve ekranlarda değil, kimi zor girilen farklı ortamlarda (cami yaşatma derneklerinin toplantıları gibi) sunumlar yaparak da paylaşıyor. Karaman tüm bu deneyimlerini daha kalıcı ve ulaşılabilir yapmak için ‘Cinsel Sağlıktan Mutlu Aile’ye kitabını kaleme aldı. Çok yakında yine cinsellik üzerine yeni kitaplar gelecek.
CAMİADA ELEŞTİREN VAR
Prof. Dr. Karaman için muhafazakar camiada “elini taşın altına koydu” desek yanılmış olmayız. Nitekim Karaman da “Başka işi mi kalmadı, koca profesör cinsel sağlık yazıyor” diye eleştirenler olduğunu gizlemiyor. Buna karşılık dinin aslında aile içinde sağlıklı cinsellik yaşanmasının önünde engel olmadığını anlatıyor:
“Aslında başka işlerim de var tabii ki. Ama cinsel sağlık sadece eşler arasındaki cinsel temasa odaklı bir kavram değil. Toplumumuzdaki bu yanlış algının aksine, daha bebeklik çağlarından ileri yaşlara kadar karşılaşılan birçok sağlık sorunu, kişilerin cinsel sağlık ve mutluluğunu derinden etkiler. Yatak ıslattığı için evlenmekten kaçınan gençleri, idrar kaçırdığı için eşiyle cinsel birliktelikten uzak duran, hatta ne yazık ki ters ilişkiyi tercih eden kadınları, prostat iltihabı belirtilerini kafasına takıp sertleşme bozukluğu yaşayan delikanlıları, zamanında tedavi edilmemiş yumurta hastalıkları yüzünden kısırlık çeken çiftleri, tabularla korkutulduğu için ilk gecelerde ve bazen ilk yıllarda cinsel ilişki kuramayan genç kızları, cinsel fantezileri günah zannedip monoton ve mutsuz bir aile hayatıyla bir ömür tüketen eşleri, başvuran hastalardan biliyoruz.”
İLAHİYATÇI BABA DESTEK VERİYOR
İlahiyat başkanlarının ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hocası Prof. Dr. Hayreddin Karaman da, oğlunun kitabına desteğini önsözünü yazarak gösterdi. Baba Karaman da, cinselliğin tabu olarak görülmesini yanlış bulduğunu söylüyor: “Evliliğin cinsel alanıyla ilgili bilgilenme ihtiyacı, bazı kimseler tarafından istismar edilmiş ya da ahlaksızlık ve sapıklığın meşrulaştırılması veya ceplerin doldurulması için kullanılmış. Bu kötü gidişe zemin hazırlayan nedenlerden biri de toplumumuzun bu konuyu bir tabu, bir ayıp, bir sır telakki etmesi olmuş. Evet, bu konuların bazı başlıkları uluorta, dinleyenlerin yaşı ve başı göz önüne alınmadan konuşulmamalı ama bu gerekliliğin yanında bir başka gereklilik daha var ki; o da zamanında ve yerinde ihtiyaç duyulan sağlık ve yeterli bilginin verilmesi” diyor.
HEPİMİZ AYNI HAMURDANIZ
“Muhafazakar kesimin sorunları daha mı farklı?” sorusuna karşılık Prof. Dr. Karaman, “Aslında değil. Aynı kültürün, hamurun insanlarıyız” diyor. Her iki kesimde de aynı sorunlar görülüyor. Erkeklerde en sık, erken boşalma, sertleşme bozukluğu ve cinsel istek azlığı, kadınlardaysa orgazm olamama, cinsel isteksizlik ve vajinismus. Karaman, “Aslında din ve ahlak kuralları değil, yerel kültürler, ataerkil otorite cinselliğin konuşulmasının önünde engel” diyor.
Turistlerin 112 veya bilgi edinme ve şikâyetlerde 184 No’lu hattı araması halinde, hemen turist-doktor ve tercüman arasında telekonferans görüşmesi yaptırılıyor. Turistin hastaneye başvurması durumunda da yine telekonferans yöntemiyle 444 47 28 No’lu hat aracılığıyla hastanın derdini 4 dilde 7 gün 24 saat anlatmasına olanak sağlanıyor. Sağlık sorunu yaşayan bir turiste rastlarsanız aklınızda olsun...
Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü Sağlık Turizmi Daire Başkanı Dr. Dursun Aydın’ın verdiği bilgiye göre, geçen yıl başlatılan deneme uygulaması bu yıl daimi hale getirildi. “Almanca, İngilizce, Arapça ve Rusça dillerinde, 7 gün 24 saat tüm turistlerin hizmet alabileceği bir destek birimi mevcut artık” diyor. Uygulamayla tüm turistler, ihtiyaç anında sağlıkla ilgili tercümanlık hizmeti alabilecek. Şu anda bu hizmet için toplam 4 dilde vardiya usulu ile 20 tercüman görev yapıyor.
AMBULANS İÇİN ÜCRET ÖDÜYORLAR
2010 yılı ortalarında yayımlanan genelgeyle belli kamu hastaneleri, belli alanlarda turistlere sağlık hizmeti veriyor. Turistlerin çok geldiği sahil bölgeleri başta olmak üzere “turistin sağlığı” kapsamında acil sağlık hizmetleri sunuluyor. Türklere ücretsiz hizmet veren kara ve hava ambulansları yabancı uyruklu hastalara ücretli olarak hizmet sunmaya başladı.
Dr. Aydın, tedavi amacıyla Türkiye’ye gelenlerin “sağlık turizmi” kapsamında değerlendirildiğini, gezmek için gelen ancak acil sağlık problemiyle karşılaşan turistlerin ise “turistin sağlığı” kapsamında hizmet alacağını söylüyor. “Bunların seyahat sigortaları bulunur. Tedavi masraflarının yüzde 90’ını bu sigortalar öder. Ama sağlık turizminde hasta kendi tercih ettiği için genellikle kişinin kendi cebinden ödeme yapması söz konusu. Bazen de sigorta ya da devletler de bunu ödeyebilir. Bu özel hastane ya da kamu için fark etmez. Sonuç olarak,
Pek çok kadın biyolojik olarak en doğurgan olduğu yaşlarda eğitim ve kariyeri tercih ediyor. Ancak bu ertelemeler bazen ‘treni kaçırtıyor’. Gebelik kapasitesini bilmek, doğru planlama yapmanın da yolunu açıyor. “30 yaşına kadar bebek istemiyorum” diyen bir kadının AMH düzeyine bakarak, ona “üç yılın daha var, iki yıl korun sonra elini çabuk tut” demek mümkün.
AMH, son Üreme Tıbbı Derneği Kongresi’nin de oturum konularından biriydi. Üreme Tıbbı Derneği Başkanı Prof. Dr. Recai Pabuçcu’nun verdiği bilgiye göre, AMH’nin esas görevi yumurta gelişimini belli basamaklarda baskılamak. Aşırı yumurta gelişimini engelleyerek yumurta hacmini dengelemek.
Kadınlarda cinsel olgunluk dönemi (ergenlik) başladığında her iki yumurtalıkta ortalama 400 bin-500 bin adet yumurta hücresi bulunuyor. Her ay kabaca bin adedinin tükenmesiyle, ortalama 300-400 defa adet görerek de menopoza giriliyor. Bazı kadınlar genetik bozukluklar, doğumsal anomaliler, radyasyon veya kemoterapi gibi nedenlerle yumurtalıkların içindeki yumurta hücrelerinin beklenenden önce tükenmesi halinde erken menopoza giriyor. Prof. Dr. Pabuçcu, “AMH yumurtalık deposunun durumunu gösteren güvenilir gösterge. Bu hem doğal yolla gebelik şansı hem de tüp bebek tedavilerinin başarısını değerlendirmeye yarıyor” diyor.
HABERCİ HORMON
AMH’nin bir başka işlevi de, Türkiye’de sık rastlanan polikistik over sendromu tanısında ve bu hastalarda tüp bebek tedavisi sırasında gelişebilecek en önemli komplikasyon ovaryan hiperstimülasyon sendromunun öngörülmesi. Ayrıca bazı yumurtalık tümörlerinde de bir belirteç olarak kabul görüyor.
AHM ayrıca erkeklerde sperm yapımının gerçekleştiği sertoli hücrelerinin fonksiyonunun da göstergesi. Böylece kısırlık sorunu bulunan erkeklerde sperm yapımı hakkında bilgi verebiliyor. Pabuçcu, “Erkeklerde ergenlikten önce testosteron salınımı olmamasına rağmen, yüksek düzeyde AMH varlığı testis dokusunun önemli bir göstergesi. Androjen duyarsızlık sendromu gibi genital anomalilerin ayırıcı tanısında kullanılabiliyor” diyor.
ÖLÇMENİN AVANTAJLARI
* Adet döngüsü içinde herhangi bir gün bakılabilir.
Dahiliye uzmanı Prof. Dr. Birsel Kavaklı’nın verdiği bilgiye göre, mevsim geçiş dönemlerinde sürekli değişen hava şartları, insan sağlığı ve günlük hayat temposunu etkiliyor. Bahar aylarında havadaki pozitif ve negatif yüklü iyonların artması da insan biyoritminde olumlu ya da olumsuz etkilere neden oluyor. Pozitif iyonlar insanı daha zinde hissettiriyor. Negatif iyonların artmasıysa insanın kendini daha halsiz hissetmesinde ve yorgunluk belirtilerinin ortaya çıkmasında etkili oluyor.
Bu dönemde vücudun daha aktif olmasını sağlayacak hormonlar salgılanıyor. Ancak vitamin eksikliği ve beslenme bozukluğu sorunu bulunanlar bu değişimlere uyum gösteremiyor ve yorgunluk hissediyor. Bazen de bu tabloya, isteksizlik, eklem ağrıları, uyku isteği, yorgunluk gibi şikâyetler ekleniyor. Bazı uzmanlar bu duruma “bahar yorgunluğu” diyor.
Baharı herkes yorgun karşılamıyor. Kimimiz daha neşeli ve enerjik hissediyoruz. Bunu da hormonlara borçluyuz. Bazı hormonlar karanlık ortamlarda daha fazla salgılanırken, bazıları insan metabolizması gereği güneş ışığı gördüğünde daha fazla salgılanır, mutlu hissettirir.
YORGUNLUĞA KARŞI ÖNLEMLER
Yorgunlukla baş etmek istiyorsanız öncelikle enerjinizi doğru kullanmayı öğrenin. Çalışma ve dinlenme periyotlarınızı doğru ayarlayın. Kısa ve sık dinlenme aralıkları vererek yorgunluğun ortaya çıkmasını önleyebilirsiniz. Çalışırken vücut mekaniklerini doğru kullanarak kas ağrılarını engellemek mümkün. Çalışma ortamı iyi havalandırılmalı. Çok sıcak veya çok soğuk ortamlar vücutta ekstra bir stres yaratır. Vücudun çok hafif düzeyde susuz kalması dahi metabolizmayı yavaşlatır. Bu nedenle günde en az 8-10 bardak su içilmeli, kahve ile çaydan uzak durulmalı.
Yorgunluk, vücudumuzun fiziksel çalışmaya, psikolojik strese, uykusuzluğa verdiği fizyolojik bir cevaptır. Bazen hastalıkların ön belirtisi olarak da ortaya çıkabilir. Kronikleştiğinde altta yatan nedenlerin araştırılması gerekir.
BUNLARI UNUTMAYIN
B VİTAMİNİ VE ANTİOKSİDANLARI İHMAL ETMEYİN:
Toplam 2 bin 400 kadınla yapılan bir internet araştırması, kadınların yüzde 88’inin cinsellikten daha fazla keyif almak istediğini ancak bunun için önlerindeki en büyük engelin, cinsel isteksizlik olduğunu ortaya koydu. Aile Sağlığı Araştırma Derneği’nin araştırmasına göre, cinsel isteksizlik yaşayan kadınlar kendilerini mutsuz, hayal kırıklığına uğramış, yetersiz, kadınlığı azalmış, cinsel olarak başarısız ve eşlerini yarı yolda bırakmış hissediyor. Kadınların yüzde 92’si isteksizliğini psikolojik sorunlara bağlıyor. Yüzde 3’üyse hormonlar, şeker hastalığı gibi organik sebepleri suçlu buluyor. Derneğin Yönetim Kurul üyesi olan Dr. Ece Hattat, “Stres, kaygı, ve endişeyle depresif düşünceler yaratan her türlü sorun gerçekten de cinselliği etkiliyor. Kadın cinselliğinde duygusal ve düşüncesel faktörler cinsel cevap oluşturmada son derece önemli. Bu tür problemler hem isteği azaltabilir hem de uyarılma ve ağrı sorunlarına yol açabiliyor” diyor.
KADINLAR DAHA KARMAŞIK
Kadınların cinselliği erkeklere göre çok daha karmaşık. Ereksiyon sorununa ilaçlar geliştirilmesine karşın, kadınların cinsel sağlığına yönelik ilaç çalışmaları hayal kırıklığıyla sonuçlanıyor. Kadınlarda cinsel isteksizlik genellikle birden fazla faktörden kaynaklanıyor. Hormonal eksiklikler en başta gelen nedenlerden. Dr. Hattat, “Sağlıksız beslenme, hareketsiz hayat, sigara-alkol kullanımı, aşırı stres gibi faktörler cinsel isteği azaltabiliyor” diyor. Ayrıca depresyon, endişe-kaygı sorunu, şeker hastalığı, nörolojik hastalıklar, bazı ameliyat ve bazı ilaçlar cinsel isteği azaltabiliyor. Kadın cinselliğinde psiko-sosyal faktörler de çok önemli. Partnerine, kendi vücuduna bakışı cinselliğini etkileyebiliyor. Araştırmaya göre yüzde 28’i cinsellikten zevk alamama, orgazm, ağrıdan şikayet ediyor. Dr. Hattat, “Cinsel ilişkide ağrı yaşayan veya orgazm olamayan kadın bir süre sonra cinsel isteksizlik de yaşamaya başlıyor” diyor.
Kadınların yüzde 69’u partnerlerinin tatmini ve motivasyonunu, yüzde 47’si kendi özgüvenlerini arttırmak, yüzde 73’ü de evliliğin devamı için daha fazla cinsel istek duymak ve zevk almak istiyor. Kadınların yüzde 69’u partnerinde sertleşme problemi, erken boşalma, isteksizliğinden etkileniyor. Erkek cinsel sorun yaşadığında da kadın suçu kendinde arayabiliyor. İlişki sorunları, duygusallık, yakınlık, iletişimden uzak beraberlik cinsel sorunlara zemin hazırlayabiliyor.
EGZERSİZ TESTOSTERONU ARTIRIYOR
Doğru beslenme, egzersiz, stresten uzak kalmak, sigarayı bırakmak, alkolü abartmamak, hormonal dengeyi, damar ve sinir yapılarını dolasıyla da cinselliği olumlu etkiliyor. Testosteron kadında da cinsel isteği yönettiğinden bu anlamda egzersiz kadındaki istek üzerinde de etkili. Yağ oranı arttıkça testosteron düşüyor. Stresin arttırdığı stres hormonları (kortisol ve adrenalin gibi) egzersiz yapılmadığında vücutta birikiyor. Sonuçta da testosteronu düşürüyor.
KADINLAR 34 BEDEN İSTİYOR ERKEKLER 40 BEĞENİYOR
Vücutlarını beğenmeyen kadınlar özgüven eksikliği yaşıyor. Avrupa Cinsel Tıp Kongresi’ne sunulan bir araştırmaya göre kadınlarla erkeklerin ideal vücut beden ölçüsü farklı. Kadınlar 34-36 bedeni ideal bulurken, erkekler 38-40 beden kadını beğeniyor. Erkeklerin yüzde 75’i hijyen, yüzde 74’ü bakım, yüzde 72’si kokuya önem veriyor. Yüzde 74’ü de “kilo önemli” diyor.
Göğüs hastalıkları uzmanı Dr. İlkay Keskinel, “Alerji sorununuz varsa seçeceğiniz otel veya konutu gözden geçirin” diyor. Halılar ev tozu akarlarını barındırabildiklerinden otel odasının halı içermemesi ve mümkünse yüksek kalitede hava filtreleme sistemi olmasını tercih edin. Ayrıca sigara içilmeyen odaları isteyin. Eğer akar alerjiniz varsa, akar geçirmeyen yatak ve yastık kılıflarını yanınızda götürün. Kuş tüyü yastıklar da alerjik kişilerde soruna neden olabileceğinden tercih etmeyin. Hastanın evcil hayvan alerjisi varsa, evcil hayvan kabul etmeyen otel seçilmelidir. Çünkü hayvanlardan dökülen alerjen maddeler ortamda varlıklarını uzun süre sürdürebiliyor. Ve tabii ki gidilen bölgedeki polen örtüsü de önemli. Kişinin alerjik olduğu bitkilerin yoğun olduğu bölgeler, polen mevsiminde tatil için tercih edilmemeli. Polen alerjisine karşı doktorunuzun önerdiği ağızdan alınan ve burundan sıkılan spreyleri kullanmanız da hayli rahatlatıcı olacaktır.
TAŞITLARDA ÖNLEM ALABİLİRSİNİZ
Yolculukta da alerjenlerle karşılaşabilirsiniz. Otomobil, otobüs koltuk ve halıları, havalandırmaları, ev tozu akarları ve küflerin barınağı olabilir. Dış ortam alerjenlerine (polen gibi) maruz kalınmasını engellemek için araç camlarını açmak yerine “abartmadan” klimayı kullanın. Araca binilmeden camların açılarak 10 dakika boyunca klimanın çalıştırırsanız klima sistemindeki toz ve küfün boşaltılması açısından yararlı olur. Uçak yolculuklarında astım hastalarının kabin içi havasından olumsuz etkilenmesi mümkün. Fazlasıyla kuru hava kimi zaman burun kuruluğuna neden olabilir. Tuzlu su içeren burun spreyleri şikayetlerin önlenmesinde öneriliyor. Bu tür spreyler, uçuş boyunca saat başı tekrarlanması, burun mukozasının aşırı kurumasını engelliyor.
DENGELİ EGZERSİZ
Hareketsiz geçen kış aylarından sonra egzersize başlamak için iyi bir zaman. Dr. Keskinel, “Ancak açık havada aşırı egzersiz yapılması da alerji ve astım krizini tetikleyebilir. Yürüyüş de dahil olmak üzere tüm egzersizlerde nefes darlığı, hırıltı, öksürük, göğüste sıkışma hissi, kaşıntı, deri döküntüsü ve bayılma gibi belirtiler görülebilir. Bu tür alerjiden korunmak için yemek sonrası 4-6 saat boyunca egzersizden kaçınmak, egzersiz öncesi kimi ağrı kesicilerden uzak durmak ve adet dönemlerinde egzersiz yapmamak uygun olacaktır. Ayrıca, egzersize yavaş yavaş başlayıp ve aynı şekilde bitirmek de öneriliyor” diyor.
Kupa terapisi eski Mısır ve Çin medeniyetlerine dayanan 3 bin yıllık geleneksel bir tedavi yöntemi. Afrika ve Avrupa’ya eski Mısırlılardan geldi. İlk uygulamaları boynuzlarla yapılıyordu. Sonra toprak, seramik, bambu ve cam kupalar kullanılmaya başlandı. Araplar ve Osmanlılar da bu terapiye inandı ve uyguladı. 1940’lara kadar Amerika ve Avrupa’nın hastanelerinde kupa terapisi kullanılıyordu. Ancak antibiyotiğin keşfi ve yaygınlaşması kupa çekme yöntemine duyulan ihtiyacı azalttı. Çinli doktorlarsa, kupa terapisini akupunkturun bir parçası olarak bugüne kadar sürdürdü. Anadolu’da ‘hacamat’, ‘şişe-bardak çekme’ de denilen bu terapi, soğuk algınlığında uygulanıyor.
Kupa terapiyi dünyanın farklı yerlerindeki 2 bin kişiye öğreten önemli isimlerden biri de yaşamını İngiltere’de sürdüren KKTC’li İlkay Zihni Çıralı. Cupping Therapy adlı kitabı beş dilde basılan Çin tıbbı doktoru İlkay Zihni Çıralı da kupa çekmenin akupunktur noktalarına uygulandığı zaman daha etkili olduğunu söylüyor: “Bu tamamlayıcı tıp yöntemi olarak kabul ediliyor. Şimdiye kadar gerçekleştirilen bütün bilimsel araştırmalar kupa terapinin kan ve sıvı dolaşımını pozitif yönde etkilediğini, ESR değerlerini (erikrosit sedimantasyon hızı) düşürdüğünü ve anti-enflamatuar etkisi olduğunu gösterdi.”
Kupa terapinin yararları bundan ibaret değil. Çıralı’nın verdiği bilgiye göre, özellikle Çin tıbbında, soğuk algınlığı, adale ve kemik şikayetleri, spor sakatlanmaları, solunum, sindirim ve sinir sistemi, kan dolaşımı sorunlarında hatta menopoz ve kısırlık tedavisinde ve kozmetik amaçlı yaygın şekilde kullanılıyor.
TÜRKİYE’DE KAS VE EKLEM AĞRILARINDA BAŞVURULUYOR
Romatem Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi’nden Haris Egoviç, kupa terapisini Çıralı’dan öğrenen ve profesyonel anlamda ilk uygulayan fizyoterapistlerden. Egoviç, yöntemin hem tek başına hem de başka yöntemlerle birlikte kullanılabileceğini söylüyor: “Biz yöntemi kendimize göre modifiye ettik. Özellikle kas spazmı, kas ve eklem ağrıları, bel ve boyun fıtığı, siyatik, fibromiyalji (yumuşak doku romatizması), kan dolaşımını artırarak toksinlerin atılmasında kullanıyoruz. Fibromiyalji hastalarında çok iyi sonuçlar alıyoruz” diyor.
BU DURUMLARDA UYGULANMAZ
Kupa terapisinde, ilk adım kupanın içindeki oksijeni almak. Bunun için ya ispirto yakılıyor ya da vakumla çekiliyor. Kupa altındaki cildi emiyor. Böylece kan dolaşımını hızlandırıyor. Kan dolaşımının hızlanması bölgedeki iyileşmeyi hızlandırıyor. Kuru, masaj ve kanatma olmak üzere üç temel teknikle uygulanıyor. Hamilelik, kansızlık, aşırı yorgunluk, kanama, baygınlık, yanma, aşırı tok veya açlık durumlarında yapılmıyor.
Modern tıbba farklı bakışŞİFA KÜTÜPHANESİ