Paylaş
Haydarpaşa Numune Hastanesi üroloji uzmanlarından Prof. Dr. Karaman, Ülke TV’de pazar akşamları 23.30’da dört yıldır kelimenin tam anlamıyla tabuları yıkıyor. Kah kadınların orgazm sorunlarını konuşuyor, kah yanında getirdiği penil protezlerinin (mutluluk çubuğu) nasıl çalıştığını anlatıyor. Kah fantazilerin evlilikleri canlı tuttuğundan söz ediyor. Birikimini sadece kliniği ve ekranlarda değil, kimi zor girilen farklı ortamlarda (cami yaşatma derneklerinin toplantıları gibi) sunumlar yaparak da paylaşıyor. Karaman tüm bu deneyimlerini daha kalıcı ve ulaşılabilir yapmak için ‘Cinsel Sağlıktan Mutlu Aile’ye kitabını kaleme aldı. Çok yakında yine cinsellik üzerine yeni kitaplar gelecek.
CAMİADA ELEŞTİREN VAR
Prof. Dr. Karaman için muhafazakar camiada “elini taşın altına koydu” desek yanılmış olmayız. Nitekim Karaman da “Başka işi mi kalmadı, koca profesör cinsel sağlık yazıyor” diye eleştirenler olduğunu gizlemiyor. Buna karşılık dinin aslında aile içinde sağlıklı cinsellik yaşanmasının önünde engel olmadığını anlatıyor:
“Aslında başka işlerim de var tabii ki. Ama cinsel sağlık sadece eşler arasındaki cinsel temasa odaklı bir kavram değil. Toplumumuzdaki bu yanlış algının aksine, daha bebeklik çağlarından ileri yaşlara kadar karşılaşılan birçok sağlık sorunu, kişilerin cinsel sağlık ve mutluluğunu derinden etkiler. Yatak ıslattığı için evlenmekten kaçınan gençleri, idrar kaçırdığı için eşiyle cinsel birliktelikten uzak duran, hatta ne yazık ki ters ilişkiyi tercih eden kadınları, prostat iltihabı belirtilerini kafasına takıp sertleşme bozukluğu yaşayan delikanlıları, zamanında tedavi edilmemiş yumurta hastalıkları yüzünden kısırlık çeken çiftleri, tabularla korkutulduğu için ilk gecelerde ve bazen ilk yıllarda cinsel ilişki kuramayan genç kızları, cinsel fantezileri günah zannedip monoton ve mutsuz bir aile hayatıyla bir ömür tüketen eşleri, başvuran hastalardan biliyoruz.”
İLAHİYATÇI BABA DESTEK VERİYOR
İlahiyat başkanlarının ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hocası Prof. Dr. Hayreddin Karaman da, oğlunun kitabına desteğini önsözünü yazarak gösterdi. Baba Karaman da, cinselliğin tabu olarak görülmesini yanlış bulduğunu söylüyor: “Evliliğin cinsel alanıyla ilgili bilgilenme ihtiyacı, bazı kimseler tarafından istismar edilmiş ya da ahlaksızlık ve sapıklığın meşrulaştırılması veya ceplerin doldurulması için kullanılmış. Bu kötü gidişe zemin hazırlayan nedenlerden biri de toplumumuzun bu konuyu bir tabu, bir ayıp, bir sır telakki etmesi olmuş. Evet, bu konuların bazı başlıkları uluorta, dinleyenlerin yaşı ve başı göz önüne alınmadan konuşulmamalı ama bu gerekliliğin yanında bir başka gereklilik daha var ki; o da zamanında ve yerinde ihtiyaç duyulan sağlık ve yeterli bilginin verilmesi” diyor.
HEPİMİZ AYNI HAMURDANIZ
“Muhafazakar kesimin sorunları daha mı farklı?” sorusuna karşılık Prof. Dr. Karaman, “Aslında değil. Aynı kültürün, hamurun insanlarıyız” diyor. Her iki kesimde de aynı sorunlar görülüyor. Erkeklerde en sık, erken boşalma, sertleşme bozukluğu ve cinsel istek azlığı, kadınlardaysa orgazm olamama, cinsel isteksizlik ve vajinismus. Karaman, “Aslında din ve ahlak kuralları değil, yerel kültürler, ataerkil otorite cinselliğin konuşulmasının önünde engel” diyor.
Karaman, sağlıklı bir toplum için sadece ebeveynler değil çocuklara da doğru cinsel bilgilerler ve davranışlar kazandırılması gerektiğini söylüyor: “Uzay boşluk kabul etmez. Ebeveyn görevini yapmıyorsa birileri bu boşluğu dolduruyor. Çocuk kafasında bir cevap buluyor, bazen de bu yanlış oluyor. İkincisi, arkadaşlarından duydukları. Daha da önemlisi medyadan, internetten gördükleri, duyduklarıyla bu bilgilenme ihtiyaçlarını karşılıyor. Ebeveynler kendi görevlerini yapmalı. Cinsel eğitim ebeveynlerin yapması gereken bir görev. Bu görevi kimseye devredemez” diyor. Karaman’ın ailelere önerisi, çocuğun yaşına uygun doğru yanıtlar vermeleri...
KADIN DA AKTİF OLABİLİR
Karaman cinselliğin ilkbaharı, yazı ve sonbaharı olduğunu ancak kışı bulunmadığını anlatıyor. Hem kadın hem de erkeğin ileri yaşlarda da cinsel hayatlarının sürebileceğini de... “Eşlere bu konuda iş düşüyor. Karşılıklı anlayış ve cesaretlendirme, gerekirse tıbbi yardımla cinsellik ömür boyu sürebilir. Ayrıca cinsellik sadece birleşme değil; el ele, göz göze yürümek de ruhsal, duygusal haz verir” diyor:
“Toplumun erkeğe yüklendiği ve erkeğin de bunu zevkle kabullendiği aktif ve önde olma, yönetme, işi idare etme rolü ortaya çıkınca kadın doğal olarak baskılanıyor. Kadın kendisini geri alıp, eşinin belli davranışlar sergilemesini bekliyor. Kendisi edilgen duruma düşüyor. Cinsel ilişki iki kişinin beraber ortaya koyduğu bir aile bağı. Bu aile bağının güçlülüğü ailenin bütün olarak mutluluğuyla çok yakından ilişkili. Bunu tesis etmek için de eşlerin birbirine karşı kullanabildikleri bütün yolları kullanmaları gerek. Tamamen monoton bir hayat süren eşlerin, sadece odada belli değişiklikler yapması bile bir iletişim aracı olabilir. Işığı, mumu, renkleri kullanması gibi... Ama en doğrusu sözle açık bir şekilde ifade edebilmesi.”
FANTEZİ KORKULACAK BİR ŞEY DEĞİL
Kitabın ilginç bölümlerinden biri de ‘Cinsel Fanteziler’. Karaman, cinsel fantezinin insanda seksüel coşku ve heyecanı artıran, uygulandığı zaman da fiziksel hazzı artıran hayaller bütünü olduğunu söylüyor. Ve korkulmaması gerektiğini de: “Eşinizle yapacağınız cinselliği daha çekici ve renkli hale getirmek için fantezi kurmak, abartı ve sapma düzeyine varmadıkça sağlıklı ve yararlı. Özellikle kadın ve erkekte cinsel istek ve performansı bozan bazı aksamalar, sorunlar varsa, cinsel hayatı canlandırmak ve ailenin mutluluğunu artırmak için cinsel fantezi kurmak ve uygulamak bir tedavi biçimi olarak da kabul edilebilir.”
ÇOCUKLAR DA DÜŞÜNÜLMÜŞ
Prof. Dr. İhsan Karaman Yeryüzü Doktorları Türkiye’nin Başkanı olarak birçok az gelişmiş ülkede gönüllü doktorluk da yapıyor. Kitapsa; genel konular, erkekler için, kadınlar için ve çocuklar için şeklinde dört bölümden oluşuyor. Programına konuk olan 17 psikiyatri, üroloji, genel cerrahi, kadın hastalıkları ve doğum, genel cerrahi uzmanıyla yaptığı söyleşileri de kitaba eklemiş.
Cilt lekelerini açan kokteyl
TAMAMLAYICI TIP
Fitoterapi, aromaterapi, doğal kozmetik ve şifalı bitkiler üzerinde çalışan ve kitabı olan Seda Sakacı’dan cilt lekelerini gideren bir formül... 30 ml buğday yağı, birer tatlı kaşığı limon suyu, elma sirkesi ve elma suyunu karıştırın. Koyu renkli cam şişeye alın. Her gece leke olan bölgelere sürün. Hazırladığınız sıvıyı buzdolabında iki hafta saklayabilirsiniz ancak üç ay sürmek lazım.
Çocuk büyütmek kolay mı
ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Doç. Dr. Yasemin Işık Taner ‘Ah Bir Büyüse’ kitabıyla çocuk büyütürken olabildiğince az hata yapmak isteyen anne-babalara yol gösteriyor. Doğan Kitap, 18 lira.
Özlem Tekin (şarkıcı)
SAĞLIĞIM İÇİN
* MUTLAKA YAPARIM: Her sabah mutlaka bir saat koşup, bir saat de antrenman yapıyorum. Kilo vermek amacıyla başladığım bu program vazgeçilmez oldu. 12 kilo vermekle kalmayıp, çok daha sağlıklı da beslenmeye başlamış oldum.
* ASLA YAPMAM: Birkaç aydır detoks amacıyla yumurta, peynir ve bal dahil hiçbir hayvansal ürün ve paketlenmiş gıdaları tüketmiyorum. Sağlığıma çok iyi geldi, sürdürebildiğim kadar sürdürmeyi hedefliyorum.
* MUTLAKA YAPACAĞIM: Yukarıdaki alışkanlıklarımı sürdürmek ve sigarayı bırakmak.
UZUN LAFIN KISASI
YANLIŞ: Bahar geldi, şok diyetlerin tam zamanı. Biraz dişimi sıkar, şok diyetimi yaparım. Fazlam olan beş-altı kilodan kurtulurum.
DOĞRU: Şok diyetler kısa sürede kilo verdirir. Ancak hızlı kaybedilen ağırlık yağdan değil, yağsız kitleden oluşur. Eski beslenme alışkanlığına dönünce de kaybedilen ağırlıktan da fazlası alınır.
Bunlar da kanser survivor’ları
Fotoğrafta gördüğünüz Canan As, Fatih Yıldız, Nail Şen, Zeynel Abidin Özcan, Hayriye Geyik, Sevda Koç, Mahmut Çavuş, Sedat Dener ve Selda Elmas kolon kanserini yenerek en az beş yılı geride bırakan hastalardan sadece dokuzu. İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü savaştan galip çıkan bu hastaları birer plaketle ödüllendirdi.
Enstitü öğretim üyesi Prof. Dr. Faruk Aykan onlara ‘kanser survivor’ları diyor. Kimi sadece ameliyat kimi de kemoterapi ve radyoterapinin de eklenmesiyle kanserin üstesinden geldi. Prof. Dr. Aykan, kanser tedavisinden sonraki ilk beş yılın çok önemli olduğunu söylüyor. Beş yılı aşanlarda tekrarlama riski yüzde 1, yedi yılı aşanlarınsa herkesle aynı...
Türkiye’de erkeklerde akciğer, prostat ve mesane kanserinden sonra dördüncü, kadınlardaysa meme kanserinden sonra ikinci sıklıkta görülen kolon kanseri tarama testlerinin uygulanmasıyla önlenebiliyor. Her yıl 6 bin kişi kolon kanserine yakalanıyor. Onkoloji Enstitüsü Başkanı Ahmet Kizir, öğretim üyesi Prof. Dr. Ethem Oral ve genel cerrah Prof. Dr. Oktay Asoğlu’nun tavsiyeleri şunlar:
* İlk kolonoskopinizi 50 yaşında yaptırın. Birinci dereceden akrabanızda varsa, onda ortaya çıktığı yaştan 10 yaş daha erken kolonoskopiyle bağırsaklarınıza baktırın.
* Yılda bir dışkıda gizli kan testi yaptırın.
* 10 yılda bir tam kolonoskopi ya da beş yılda bir kısmi kolonoskopi yaptırın.
* Kolonoskopi esnasında polip saptanırsa bunların aynı sırada alınması ve kanser riskinin önemli oranda düşürülmesi mümkün.
* Uzun süren şüpheli karın ağrısı, dışkılama alışkanlığında değişiklik, dışkıda kan görülmesi, giderek artan halsizlik, yorgunluk ve kansızlık gibi belirtilere dikkat edin, tetkik ettirin.
* Yüksek lifli, düşük yağ içerikli besinlerin tercih edin.
* Hareketsiz yaşam, şişmanlık, kalsiyum eksikliği, yetersiz lifli gıda tüketimi kolon kanseri riskini artırır. Sigara ve alkolden uzak durun.
Tuz = Yüksek Tansiyon = İnme
Tuzu sofraların baş tacı etmekten vazgeçmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Tuzun azaltılması yönündeki telkinler giderek artıyor. Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği ile Türk Nefroloji Derneği’nin ortak toplantılarında tuz, hipertansiyon ve nihayet inmenin (felç) birbiriyle doğrudan ilişkili olduğu vurgulandı. Tuz tansiyonu yükselterek inmeye neden oluyor. Ayrıca inme riskini tansiyondan bağımsız olarak da doğrudan artırıyor. Prof. Dr. Şahsuvar Ertürk, Prof. Dr. Şerefnur Öztürk ve Prof. Dr. Mustafa Arıcı’nın konuyla ilgili anlattıkları çarpıcı:
* Dünyada her yıl 3 milyon kadın ve 2.5 milyon erkek inme geçirerek hayatını kaybediyor.
* Günlük tuz tüketiminin 1 gram bile azaltılması, inmeye bağlı ölümleri yüzde 5, kalp krizine bağlı ölümleri yüzde 3 azaltıyor. Biraz daha fedakarlık yapıp 6 gram azaltırsanız, inmeye bağlı ölümler yüzde 23, kalp krizine bağlı ölümler yüzde 16 azalıyor.
* Türkiye’de günde ortalama 18 gram tuz tüketiliyor. İdeali en fazla günde 6 gram almak. Yediğiniz hiçbir şeye ek tuz atmanıza gerek yok. Birçok gıdada sodyum (tuz) zaten bulunuyor. Bu bile vücudun ihtiyacını karşılamaya yeter.
Paylaş