5 Aralık 2004
<B>NE</B> acıdır ki, iki hafta ve öncesi <B>‘Adam gibi adam, Ziya Doğan’</B> sloganıyla inleyen Avni Aker, dün az sayıdaki Trabzon taraftarının yeni bestesine sahne oluyordu. Tribünler bu kez, ‘Bu nasıl istifa, yakıştı mı sana, adam gibi adam değilmişsin Ziya’ nakaratıyla çınlıyordu. Garip biçimde çekip giden ‘sevgili hocalarına’ yönelik son sitemdi bu.
Trabzonspor takımı, İhsan Derelioğlu yönetiminde çıktığı Rize maçında bir yerlere mesaj vermek istercesine, zincirinden boşanmışçasına atak ve saldırgandı. Fatih-Gökdeniz-Yattara forvet üçlüsüne, sağdan Emrah ve Adem, soldan ise Volkan ve Celalettin bindirmelerle destek veriyor, zaman zaman Erdinç bile oyun içinde atağa kalkıyordu.
Trabzonspor takımının ilk 45 dakika röntgeniydi bu. Gökdeniz’in küfürü asla haketmeyen kötü görüntüsü, Yattara’nın etkisizliği, Hüseyin’in alışılagelenin aksine kötü oyununun etkisi ikinci yarıda ortaya çıkıyor, Rize son yarım saatte Trabzon yarı alanına yerleşiyordu. Koray, Okan, Fahri ve Zafer gibi önemli oyunculara sahip Karadeniz ekibi ya hücum çıkışlarında top kaybediyor, ya da son vuruşlarda etkisiz kalıyordu. Trabzon’da ise Emrah, Hasan başarılı oyunlarıyla göz dolduruyordu. Fatih ise kaçırdığı penaltı vuruşu dışında başarılı oyunuyla alkışlanıyordu.
Yazının Devamını Oku 28 Kasım 2004
<B>TAM</B> 7 ay önceydi. Trabzonspor, İstanbul Olimpiyat Stadı’nda Türkiye Kupası’nı Gençlerbirliği’ni yenerek alıyor ve Karadeniz kenti anlatılmaz bir mutlulukla coşuyordu. O günün kahramanları futbolcular ve teknik direktör Ziya Doğan idi. Hepsi baş tacı edilmiş, sonsuz bir sevgi ile sarıp sarmalanmıştı.
Sıradan bir oyuncular grubunu, takım haline getirmek yolundaki geçen sezonun ilk temelini Samet Aybaba atmıştı. Onun oluşturduğu ekip ligin ikinci yarısında Ziya Doğan yönetiminde zirve yapıyor, şampiyonluğu son iki haftada kaybediyor ve Türkiye Kupası ile teselli buluyordu.
O zaman alkışlananlar gün geldi eleştirilir oldu. Başkan Atay Aktuğ, teknik direktör Ziya Doğan ve elbette futbolcular. Yere göğe sığdırılamayanlar insanların bir gece kahraman, bir dakikada ise hain olabildiği Türkiye’de yerden yere vurulmaya başlandılar.
Devlere yenilmenin bedeli
Aslında bu tüm dünyada farklı değildi. Orta sıra takımlarını yenip, G.Saray ve F.Bahçe gibi şampiyonluktaki rakiplerine yenilmenin elbette bir bedeli olacaktı. Eleştirilecek, hatalar ortaya konulacak, tartışılacak ve alkış aldığın gibi tersini de yaşayacaktı.
Konya’da sıradan bir mücadele sergileyip, 1-1’lik hiçte hoşa gitmeyen bir sonuç alan Trabzonspor’un teknik direktörü Ziya Doğan’nın istifa tepkisi bu nedenle abartılıydı. Yaşamın beyazı olduğu gibi elbette grisi ve siyahı olacaktı. Aklarla yüzünde güller açanlar, kara günlerde karalar bağlayıp ‘Ben küstüm’ dememeliydi. İstifa tek taraflı müessese, elbette yönetim ile Ziya Doğan’ın bileceği iş. Ancak yaşamla kazananlar, savaş alanından kaçmayıp sonuna kadar çarpışanlardır. Bunu 7 ay öncesinin kahramanı Ziya Doğan’ın bugünün şartlarında daha dikkatli düşünüp konuşmasının da zamanıdır.
Yazının Devamını Oku 21 Kasım 2004
<B>TRİBÜNDEKİ </B>Teknik Direktör <B>Ziya Doğan, </B>saha kenarında olduğundan farksızdı. Yine 8 savunma özellikli oyuncuyu sahaya sürmüş, hücum özellikli <B>Celalettin’</B>den solbek yaratmış,<B> Mehmet Yılmaz </B>ve <B>Yattara’</B>yı kulübede tutmuştu. Bu görüntü, ‘Kaybedilmiş maçın’ yeterli sinyalleriydi. Tıpkı birkaç hafta öncesindeki Galatasaray karşılaşmasında olduğu gibi, sinik ve silikti Trabzonspor. ‘Atarsam atarım, atamazsam kaybetmeyeyim’ mantığı buram buramdı.
Geçmiş yıllara oranla ‘Gazı hayli alınmış’ bir maçtı dün akşamki. Gerilim kat sayısı düşük, Fenerbahçe seyircisinin olmadığı Avni Aker’deki futbol mücadelesinde sonucu, kaleci Petkovic’in akıl almaz hatası belirledi. Yanındaki iki savunmacıyla birlikte aut çizgisine yollanan Nobre’yi düşürüp, penaltı yapmayı, ancak Petkovic başarabilirdi. Nitekim, gitti, vurdu ve indirdi. Penaltıyı yapıp, kaybedilen maçın mimarı oldu Avustralyalı kaleci. Peki, kazandırması gerekenler ne yaptı dün akşam? İşin doğrusu Fatih dışında tek çaba gösteren de yoktu. Mehmet Yılmaz ile Yattara yedekliğinin düş kırıklığını sahada kaldıkları sürece üzerlerinde atamadılar. Gökdeniz sağa, sola anlamsız boş koşular atarken, her zaman iyi olan Hüseyin ve Adem Koçak bile kötüydü.
Rüştü’ye takıldılar
Trabzon 37. dakikada, üç saniye içinde iki sarı kart görüp, atılma ilginçliğini gösteren Nobre’nin yokluğunda tam 53 dakika 10 kişi oynayan rakibi karşısında anlık kıpırdanmalar dışında hiçbir şey yapamadı. Yapmaya kalktığında da karşısında kapı gibi Rüştü’yü buldu. Ve doğal olarak da kaybetti.
Dün akşamki yenilginin sorumlusu, oyuncu seçiminde ve oyun kurgusunda cesur olamayan Ziya Doğan ile böylesine önemli bir maçı yönetici ve hocaların demeçlerine kanıp, ‘Sıradan bir lig maçı’ sanan Trabzonsporlu oyuncularda. Ve bu yenilgiyle hem kendilerine hem de kendilerine umut bağlayan binlerce Trabzonlu’ya yazık ettiler. Hem de çok yazık...
Yazının Devamını Oku 8 Kasım 2004
<B>TAYFUN Cora’</B>nın faullüğü bile tartışılır ikinci sarı kartının ardından kırmızı kartla oyun dışı kalması, onun <B>Lucescu’</B>yu andırır biçimde sahanın tam orta yerine dalmasını gerektirmiyordu. Elbette tepki gösterecekti ama yakın geçmişte bir maçta üç kez sahanın ortasına gidip gelen Lucescu’yla farkı, birinin ‘atılabilir’ diğerinin de ‘atılamaz’ oluşundaydı. Ziya Doğan, yıllarca top koşturduğu, 19 Mayıs Stadı’nın telleri ardında teknik adam olarak işte bu farkı öğreniyordu.
Hakem Ersoy, öncelikle maçı kötü yönetti. Her iki takımın teknik adam, seyirci ve yöneticilerinin tepkisi, bunun göstergesiydi. Zaman zaman sertlik boyutları zirve yapan oyunda kaybolup, etkisini yitirmek ve havada eriyip gitmek gibi bir yanlışın içindeydi..Kısacası dün vardı ama yoktu Erol Ersoy..
Tatsız-tuzsuz, futbolsuz
Karadeniz ekibi, henüz 2. dakikada Gökdeniz’le bulduğu golün, 6 eksikli Ankaragücü karşısında fark getireceğini sanmakla yanıldı. Gevşeme, Başkent ekibinin direncini arttırdı, cesaretini geliştirdi. Seyircisi dışında kimsesi kalmamış, en iyi oyuncuları yok pahasına satılmış, giderek karanlığa sürüklenen Ankaragücü, onca yoklukta 4 pozisyon buldu, Trabzon’un 3 gol girişimine karşı..
Petkoviç ile Erdinç’in yıldızlaştığı, sarı lacivertli ekipten de Baidoo ile genç Onur’un pozitif değerler ürettiği maçın ikinci yarısı tam bir kördövüşüydü. Anlayacağınız, tatsız-tuzsuz ve de futbolsuzdu 19 Mayıs.. Oysa Mehmet Yılmaz’ı oynatabilir, Celalettin’i ofansa yönelik kullanabilir, soldan Volkan’la daha etkili gelebilirdi Ziya Doğan.. Yattara’nın gece performansının, saha performansına olumsuz etkisini, usandırıcı yakın markajla çözebilirdi.
Trabzon kenti açısından, bayramın ardından oynanacak Fenerbahçe maçı, çok önemli bir sınav.. Ve bu maç, hata yapma lüksünün olmadığı bir karşılaşma Trabzonspor için..
Yazının Devamını Oku 30 Ekim 2004
Öylesine müthiş bir çaba içindeydi ki.. Bir ön liberonun yapması gerekenlerin çok ötesine gitmişti.Hüseyin Cimşir, bir sezon önce, ‘sahayı terk etmesini isteyenlerin’ ayakta alkışları arasında, başı dimdik Avni Aker’in ortasındaydı.
Böylesine insan üstü çaba bir de gol getirmese, top hüngür hüngür ağlardı. Hüseyin golü attı, topu ağlatmadı.
Teknik direktör Ziya Doğan, Mehmet Yılmaz, Fatih, Gökdeniz ve Yattara ile çıktığı Diyarbakır karşılaşmasında gol atmayı ve kazanmayı istediğini açık seçik ilan ediyordu. Takımın beyni ve kalbi olan Hüseyin-Adem Koçak ikilisi orta alanda hiç durmadan çalıştı.
Avni Aker gerçeği
Celalettin de sahanın en iyilerindendi. Üçüncü golü yiyene kadar kendi yarı alanında kalmayı tercih eden Diyarbakır’ı, Yattara’nın penaltısıyla açıp, Hüseyin, Gökdeniz ve yine Yattara’nın şık golleriyle farka koştu Trabzonspor. Gecenin kahramanı Hüseyin, şov yıldızı ise İbrahim Yattara’ydı.
Dün akşamın Avni Aker gerçeği, Trabzonspor’da yükün artık sadece Fatih ile Gökdeniz’in sırtında olmadığı, hücumun en iyi savunma olduğu ve iyi bir Yattara’nın futbolun damak tadı olduğu idi.
Yazının Devamını Oku 24 Ekim 2004
<B>TRABZONSPOR</B> cephesinde geçtiğimiz sezon şampiyonluğa 90 kala acı bir çelme yediği G.Saray ile hesaplaşma maçıydı. Üstelik, bir hafta önce beklemediği Ankaraspor beraberliğinin 2 puan telafisi, şampiyonluk iddiasının devamı açısından da bir G.Saray galibiyeti çok önemliydi.
Bu nedenle Mehmet Yılmaz, Fatih, Gökdeniz cesaret üçlüsü baştan bir aradaydı. Takımın kuruluşu cesur, ancak futbolu aynı oranda değildi. Henüz 2’nci dakikada, kaleci Petkovic’in Hasan Şaş’a altı pasta yaptığı kontrolsüz harekete hakem Serdar Tatlı penaltıyı çalsa her şey çok farklı olacaktı. Ancak bunu çalamayan Tatlı, aklının bir köşesine yerleşen şüpheyle kendisine yakışmayan bir çok karar verdi. Faulleri çalamadı, elini cebine cesurca götüremedi.
Savunmacılar bile açıldı
Dün akşam Avni Aker’deki önemli bir özellik, Türkiye’nin en iyi golcülerinin bir arada olmasıydı. Fatih, Gökdeniz, Hakan Şükür, Necati ve Mehmet Yılmaz... Bu kadar çok kalite golcüden, maçı seyreden herkes futbol panayırında gol yağmuru bekledi, ancak bu nafile bir çabaydı. Herkes onlara bakarken o ana kadar sahada gezen, ‘Hagi bunu niye tutar ki?’ diye tartışılan Baliç golü attı.
70’inci dakikaya kadar kayda değer hücum etkinliği gösteremeyen Trabzonspor, son 20 dakika savunmacılarını bile G.Saray yarı alanına gönderdi. Golün ardından oyuna giren Yattara’nın yan toplardan G.Saray ceza alanına gönderdiği ortalarda Trabzonsporlular, gol için yapılmaması gereken her şeyi yaptı. Altı pastan topu ya dışarı attı ya da kaleciye vurdu. Böyle olunca bordo mavililerin puan için hiçbir şansı kalmadı. Erken form tutup, durgunluk dönemine giren Trabzonspor, bu çok önemli karşılaşmada Galatasaray’a 3 puanı teslim ederken, zirvenin biraz daha gerisine düştü.
Yazının Devamını Oku 18 Ekim 2004
TIPKI bir satranç maçı gibiydi Ankaraspor ile Trabzonspor arasındaki futbol mücadelesi. <B>Ziya Doğan</B> ile <B>Samet Aybaba</B> hep bir sonraki hamlenin hesabıyla hareket ettiler 90 dakika boyunca. Ankaraspor’un Tita ve Jaba ile başlayacağını düşünen Ziya Doğan orta alanda Thijs, D’Hane ve Adem Koçak gibi savunma yönü güçlü 3 oyuncunun yanısıra iki kanatta Emrah ve Celalettin ile çifte kontrol mekanizması kurgulamıştı. D’Hane, karşısında Jaba ve Tita’yı bulmayınca biraz Yusuf’a takıldı onda da iş olmadığını anlayınca çıktı gitti.
Aybaba ise Hüseyin Kartal ile tek santrfor oynarken Jaba ile Tita ikilisini ikinci bölüme saklamış, 8 hafta sandıkta unuttuğu Savaş’ı, Gökdeniz kaygısıyla hatırlamıştı. Fatih tehlikesi ise İsmail-Ramazan ikilisiyle bertaraf edilmeye çalışıldı.
İtile kakıla
İlk 45 dakikayı pozisyonsuz geçiren Trabzonspor ikinci bölümde Mehmet Yılmaz ile bulduğu gole tam sevinemeden Jaba’nın ofsayt kokan beraberlik golü geldi. İşte bu iki gol maça tempo ve pozisyon getirdi. Aslında kısa dönemde yarar sağlayacağı umulan Yattara kozunu da oynayan Doğan, siyahi futbolcudan umduğunu bulamadı. Gökdeniz ve Fatih de Ankaraspor’un 5 kişilik savunma bloğu içinde itile kakıla, vurula düşürüle kaybolup giderken en büyük yitik, şampiyonluk adayı Trabzonspor’un Ankara’da bıraktığı iki puan oldu. Hakemliğin aileden gelen özel bir yetenek olmadığı dün akşamki Cüneyt Çakır’ın yorumdan uzak kötü düdükleriyle bir kez daha ortaya çıktı.
Yazının Devamını Oku 4 Ekim 2004
Bir gecede kahraman, bir dakikada ise vatan haini olunan bir ülkede Ziya Doğan’ın korkusu ‘ya kaybedersem’ idi. Bir hafta öncesinde Del Bosque’nin gideceği dedikoduları uçuşurken, kendisini arayan Beşiktaş yöneticilerinin yaptığının bedelini bir yenilgide kendisinin ödeyeceğini biliyordu. İşte bu nedenle yenilmemek zorunda olduğu Beşiktaş’a karşı bir fazla forvet oynatamadı. Mehmet Yılmaz’ı yanında oturttu. Hoş, tonton suratlı, ağır yaralı Del Bosque’nin de Ziya Doğan’dan pek farkı yoktu. O, kendini kurtarmak için biraz daha fazla risk alıp kazanmak istiyordu.
Ancak, her ikisinde ortak olan Lucescu kafası idi. Yani, ‘Gol yemeyeyim, bir tane atabilirsem kazanayım. Yeter ki, yenilmeyeyim’ mantığı..
Bu düşüncenin ışığı altında ağır bir orta alan çatışması halinde geçti Trabzonspor-Beşiktaş karşılaşması.
Ortaklar yine sahnede
Sekiz kişinin topu kapıp bir şekilde Fatih-Gökdeniz ikilisine iletmek için çabaladığı Trabzonspor, ilk bölümde tek pozisyona girip, bir gol atarak bunu başardı. Erdinç ve Tolga’nın, Carew’le girdiği amansız mücadelede başarılı oluşu, Sergen’in önünün kesilişi, konuk ekibe gol şansı tanımadı.
Karşılaşmanın ikinci bölümünde Avni Aker’deki futbol güreşi sürdü. Çağdaş’ın iki dakika içinde gördüğü iki sarı kartın ardından kızarması, Beşiktaş’ın çöküntüsü oldu. Bu dakikadan sonra Gökdeniz, Fatih Tekke ve Yattara ile en az dört net pozsiyon yakalayan bordo mavililer, son vuruştaki yetersizlik sonucu tarihi farkı kaçırdılar.
Müftüoğlu eyyam yaptı
Maçın hakemi ise cesaretten nasibini almamış, işi iyice eyyama dökmüş Kuddusi Müftüoğlu idi. Öylesine berbat bir yönetim gösterdi ki, çaldığı düdükler bir hakem seminerine tek parçalık uzun eğitim filmi olurdu. Avni Aker’deki yaşamsal futbol mücadelesini Trabzon canını dişine takarak kazandı. Bir başka deyimle, ‘Laz Ziya’ kazandı, ‘Tonton Bosque’ kaybetti.
Yazının Devamını Oku