Aklar ve karalar

TAM 7 ay önceydi. Trabzonspor, İstanbul Olimpiyat Stadı’nda Türkiye Kupası’nı Gençlerbirliği’ni yenerek alıyor ve Karadeniz kenti anlatılmaz bir mutlulukla coşuyordu.

O günün kahramanları futbolcular ve teknik direktör Ziya Doğan idi. Hepsi baş tacı edilmiş, sonsuz bir sevgi ile sarıp sarmalanmıştı.

Sıradan bir oyuncular grubunu, takım haline getirmek yolundaki geçen sezonun ilk temelini Samet Aybaba atmıştı. Onun oluşturduğu ekip ligin ikinci yarısında Ziya Doğan yönetiminde zirve yapıyor, şampiyonluğu son iki haftada kaybediyor ve Türkiye Kupası ile teselli buluyordu.

O zaman alkışlananlar gün geldi eleştirilir oldu. Başkan Atay Aktuğ, teknik direktör Ziya Doğan ve elbette futbolcular. Yere göğe sığdırılamayanlar insanların bir gece kahraman, bir dakikada ise hain olabildiği Türkiye’de yerden yere vurulmaya başlandılar.

Devlere yenilmenin bedeli

Aslında bu tüm dünyada farklı değildi. Orta sıra takımlarını yenip, G.Saray ve F.Bahçe gibi şampiyonluktaki rakiplerine yenilmenin elbette bir bedeli olacaktı. Eleştirilecek, hatalar ortaya konulacak, tartışılacak ve alkış aldığın gibi tersini de yaşayacaktı.

Konya’da sıradan bir mücadele sergileyip, 1-1’lik hiçte hoşa gitmeyen bir sonuç alan Trabzonspor’un teknik direktörü Ziya Doğan’nın istifa tepkisi bu nedenle abartılıydı. Yaşamın beyazı olduğu gibi elbette grisi ve siyahı olacaktı. Aklarla yüzünde güller açanlar, kara günlerde karalar bağlayıp ‘Ben küstüm’ dememeliydi. İstifa tek taraflı müessese, elbette yönetim ile Ziya Doğan’ın bileceği iş. Ancak yaşamla kazananlar, savaş alanından kaçmayıp sonuna kadar çarpışanlardır. Bunu 7 ay öncesinin kahramanı Ziya Doğan’ın bugünün şartlarında daha dikkatli düşünüp konuşmasının da zamanıdır.
Yazarın Tüm Yazıları