25 Nisan 2005
<b>ANKARAGÜCÜ </B>karşısında verilecek sınavın Trabzonspor’un lig hedefleri açısından önemi, <B>‘tamam ya da devam’ </B>kararının ifadesiydi.. G.Saray kupa yarı finalini kendisinin de inanamadığı biçimde penaltılarla yitiren, beraberinde moral değerlerinde ciddi yıpranma yaşayan bordo mavililer, ‘yaşama savaşı veren’ rakipleri karşısında Adem Koçak’ın olağanüstü performansıyla üç puanı buldu.
Adem Koçak, eski takımına karşı müthiş bir oyun sergilerken, hem attığı iki gol, hem de insanüstü çabasıyla alkış topladı. Adem Koçak’ın performansı, teknik kadroya ‘ben sadece Gökdeniz’in yokluğunda değil, bu takımda her zaman oynamayı hak ediyorum’ şeklinde idi.
Avni Aker’de Trabzonspor adına alkış alanlar arasında her zamanki isimler, yani Hüseyin Cimşir, Celalettin, Szymkowiak da vardı.
Fatih Tekke durgundu
Savunmanın göbeği, alışılagelenin aksine çok hata yaptı. Kaptan Fatih çok durgun, isteksiz ve etkisizdi.. Bunda Ankaragücü’nün genç yeteneği stoper Emre’nin üst düzey performansının etkisi de büyüktü.Trabzonspor takımı, zorlu Fenerbahçe maçı öncesi, ‘zirvede her zaman varım’ mesajını verdi. Önümüzdeki cumartesi akşamı, Şükrü Saracoğlu Stadı’nda bir futbol karnavalı yaşanacağı sinyallerini de..
Ankaragücü ise bir hafta öncekinden çok farklı. Sakarya’dan 7, Beşiktaş’tan 4, BB.Ankara’dan 5 gol yiyen takım gitmiş, dimdik ayakta duran, yenilirken bile eğilmeyen bir ekip olmuş sarı lacivertliler. Bunun, gencecik bir teknik direktör olan Adnan Şentürk’ün mucizesi mi yoksa anlık bir diriliş mi olduğunu önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.
Sahanın bir başka iyisi de hakem Fırat Aydınus idi. Maçı tüm oyuncularıyla birlikte eksiksiz bitirmek, kuralları ayrıcalık yapmadan uygulamak, oyununun güzelliğine katkıda bulunmak için yoğun bir çaba gösterdi ve alkışı hak etti.. İşin doğrusu, futbol adına her şey güzeldi dün Avni Aker’de..
Yazının Devamını Oku 21 Nisan 2005
<B>BİNLERCE </B>kez tekrarlanmış tanımıyla telafisi ve rövanşı olmayan bir karşılaşma idi G.Saray-Trabzonspor maçı. Trabzonspor, 10 gün önce müthiş performans gösterip bileğinin hakkıyla yendiği G.Saray’a çok şey öğretmişti besbelli. O karşılaşmadaki orta alan baskısı, savunmadaki hatasız oyun, bu karşılaşmada yerini daha tedbirli, hata yapmanın ürkekliği ile uzun topların uçuştuğu bir müsabaka haline getirdi Ali Sami Yen’deki oyunu...
Aslında Trabzonspor, Fatih’in kendi golüne asist yapıp, Conceiçao’ya attırdığıyla 1-0’lık avantajı yakalamış, G.Saray’ın, Karadeniz ekibine uygun oynamasını sağlamıştı. Hasan Şaş’ın girişiyle canlanan ve saha içi aksiyonu zirve yapan sarı kırmızılılar daha akılcı, Trabzon’u hata yapmaya zorlayan biçimde oynamaya başladılar.
Kırılma noktası
Maçın kırılma noktası 86. dakikada Celalettin’in kaçırdığı mutlak goldü. Orta sahadan aldı, bomboş gitti, yetişen Yattara’ya vermek yerine kendi kahraman olmak isteyince takımını finalden etti. Bu pozisyon gol olsa, Trabzonspor 2-0’ı yakalayacak ve üst üste 3. kez finale adını yazdıracaktı. Ancak o top döndü, Hasan Şaş’ın ortasından Kabze’nin kafasından, Necati’nin ayağından 3’lü bir katkıyla G.Saray golü olarak Trabzonspor filelerine gitti.
1-1 sonrası her iki takım da atmaktan çok yememek üzerine kurulu bir gergin futbol düzenine girdi. Trabzonspor’un Yattara’nın ayağından direkte patlayan uzatma şanssızlığı penaltılarda ne olacağının da habercisi gibiydi.
Penaltıların kahramnı hiç şüphesiz G.Saray kalecisi Mondragon idi. Mehmet Yılmaz ve Szymkowiak’ın vuruşlarında golü önleyen Kolombiyalı kaleci, hem adını bu maçın zirvesine, hem de G.Saray’ın adını finale yazdırıyordu.
Yazının Devamını Oku 16 Nisan 2005
<B>BİR </B>hafta önceki Trabzonspor’u düşünün... Hani o Galatasaray’ı dağıtan, Ali Sami Yen’de her Galatasaraylı’ya 2 hatta 3 bordo mavili düşüren takımı göz önünüze getirin, bir de dün akşamki takıma akıl erdirin. Değil gibi gözükse de penaltıydı. Sinan Demircioğlu’nun, Gökdeniz’e yaptığına tereddütsüz beyaz noktayı göstermek doğrusu yürek işiydi. Mustafa Çulcu, bunu korkmadan yaptı. Hoş, maçın sonlarında Göksel’e yapılanın avantaj kuralı uygulamasını da yapıp, Yunus ofsayttan golü atınca, kıyamet koptu, koltuklar sahaya uçtu. Ama o, doğru bildiğinden şaşmadı. Dün akşamın gerçeği, Trabzonspor’un her zaman iyi rakibe ihtiyaç duyduğu. Çünkü Karadeniz ekibi, iyi ve güçlü rakibe iyi, zayıf takıma da kötü oynuyor. Trabzonspor yönetimi, borsadan gelen paranın bir kısmıyla vasat rakiplerine birer iyi oyuncu hediye etmeli. Yoksa ne tadı var ne tuzu.
Gökdeniz’e yakışmadı
Diyarbakır’daki gerilimli karşılaşmanın en iyisi Trabzonspor savunmasının göbeğindeki Tolga idi. Bir-iki gözardı edilir hata dışında, mükemmel oynadı. Kendi işini yaptığı gibi D’Haene’nin kaçırdıklarıyla boğuştu. İyiler arasında Hüseyin ve Celalettin de öne çıktı.
Yaşama mücadelesi veren ve galibiyeti, tehlikeli bölgeden çıkış aracı gören Diyarbakırspor, karşılaşmanın ikinci yarısında Trabzonspor’a yoğun bir baskı kurdu. Ama ya savunmaya takıldılar ya da Petkovic’in şansından topu akıl almaz biçimde dışarı vurdular.
Trabzonspor ligdeki en zor, son yaşanan olaylar nedeniyle de gerilim kat sayısı en yüksek maçında, tek penaltı golüyle altın değerinde bir 3 puan alıp, zirve yarışındaki iddiasını sürdürdü. Gökdeniz’in son dakikalardaki anlamsız, yersiz ve gereksiz kırmızı kartına rağmen 4 gün sonra oynayacağı Galatasaray kupa maçı için psikolojik destek sağladı. Özcesi, kısa gecenin karı Trabzonspor hanesine yazıldı.
Yazının Devamını Oku 11 Nisan 2005
<B>GEÇTİĞİMİZ </B>günlerde bir dergide gözüme takılmıştı. Şöyle diyordu: ‘Geçtiğimiz yazın kurutulmuş üzümü ile bu kışın portakalı aynı tencere içinde buluştuğunda, bunlara eklenebilecek nohut, kuru fasulye ve buğdayınız varsa, aşureniz olmuş, bahar da gelmiş demektir’. Trabzonspor’un son dönemdeki üzümleri kurumuş, portakalı da aşure olacak hale gelmişti. Karadeniz’in değerli takımı, el üstünde tutulmaktan tartışılır hale düşmüştü yitirilen maçlar ve puanlarla birlikte...
Aslında sahaya çıkarken Trabzon’un öyle bir düşüncesi yoktu ama oyunun gelişimi, geçen sezonki maçın rövanşına dönüşüverdi. Hani şu Trabzonspor’un şampiyonluk rüyası gördüğü dönemde, bitime iki hafta kala hiçbir iddiası olmayan Galatasaray’a evinde yenilip, hayallerine elveda dediği maç... Bu kez 100. yılında şampiyonluk rüyası gören Galatasaray, onun bu hayallerine son veren de Trabzonspor’du. Son 4 haftayı neredeyse boş geçiren, şampiyonluk trenini kaçıran Trabzonspor, dün akşam Ali Sami Yen’de savunması ve orta sahasının müthiş mücadelesiyle çok önemli 3 puan kazandı.
Güneş’ten akıllı hamle
Küçük maçların büyük, büyük maçların küçük kalecisi Petkoviç neredeyse sıfır hatayla oynadı. İlk 45 dakikada, futbol oyununda adına ‘Gol pozisyonu’ denilenlerden sadece 2-3 tane vardı. Onlara dahil olmayan 22. dakikadaki taç atışını Szymkowiak müthiş bir biçimde gol yaptı. 1-0 sonrası Galatasaray’ın oyun tarzı, tam Trabzonspor’un istediği gibiydi. Şenol Güneş böylesine ısmarlasa Hagi, ‘Rica ederim. Olur mu öyle şey?’ derdi ama Rumen, Trabzonspor’un istediğini yaptı.
İkinci bölüme Hagi’nin Hasan Şaş hamlesine, Şenol Güneş dün rakip için tehdit olmaktan başka işe yaramayan Yattara’yı yanına alıp, savaşçı Adem’i sahaya sürerek yanıt verdi.
İkinci hamleyi Hasan Kabze, üçüncüsünü de Sabri ile kullanan Hagi’nin satrancı, Şenol Güneş kadar bilmediği ortaya çıktı. Trabzonspor’da savunma iyiydi, orta sahada Szymkowiak, Hüseyin ve Lee Yong çok iyi mücadele etti. Fatih ile Gökdeniz yapması gerekenden daha azıyla yetindi. Zaten onlar çok iyi olsa, sonuç da çok farklı olurdu. Trabzonspor, Galatasaray’ı yenerek hem Şampiyonlar Ligi yolunda çok önemli bir adım attı, hem de lider Fenerbahçe’nin önünü açtı.
Yazının Devamını Oku 4 Nisan 2005
LİGE verilen milli maç arası, Beşiktaş sendromunu onarmıştır diye umuyorduk, yanılmışız.. Gerçek şu ki, Trabzon takımındaki bahar düşüşü devam ediyor.Gaziantep ve Beşiktaş kayıplarının ardından dünkü Ankaraspor beraberliği, düşüş grafiğinin son bölümü oldu. Son dört maçta iki yenilgi, bir beraberlik ve bir galibiyet iyi performans olmadığı gibi, üçüncülüğü de tehlikeye sokan bir eğri oldu.Aslında maçın özeti, Trabzonspor takımının doğruları yaptığı anlarda, akılalmaz yanlışları inanılmaz biçimde birbiri ardına sıralamasıydı. Örneğin, özellikle ikinci yarıda uygun pozisyonlarda sahanın en iyisi kaleci Jevriç öylesine direndi ki, G.Saray maçında kendisine "bu mantar kaleciyi de nereden buldular?" diyenlere Avni Aker'den cevap verdi. İş baştan eğri büğrü gitti Trabzonspor için.. Konuk takım kaptanı Şenol’un Szymkowiak’a yaptığı hareketi, hakem Hakan Sivriselvi tarafından biraz abartılı biçimde kırmızı kartla cezalandırılmasa, konuk ekip böylesine motive olmayacaktı belki de.. Ve eğer Trabzonlu oyuncular, 13. dakikada sol çaprazdan pas olarak kullanmaya hazırlandığı frikiğe itiraz etmese, cepheye alınan atışta bir-iki kişilik baraj kurulsa ve Petkoviç uyumasa, 35 metreden filelere giden ilk gol olmayacaktı. Ve de ilk golden ders alıp 5 kişilik baraj kurdurduğu ikinci frikikte oyuncular açılmasa top defanstan sekmeyecek, ikinci gol de gerçekleşmeyecekti. Bunların hepsi birden olup, topu tüfeğiyle rakibinin üzerine giden Trabzonspor golü başaramayınca ilk yarı skoru da 2-0 oldu.Seyir zevki vardıAslında gerek hesapta olamayan iki gol, gerek rakibin Yattara, Gökdeniz ve Fatih’i teslim alması ve gerekse üst düzeydeki futbol direnci Trabzon’un keyfini kaçırdı. Buna reğmen seyir zevki zirve yapan bir ikinci 45 dakika izledik. Maçın bu bölümünün Ankaraspor yarı alanında oynaması, çok sayıda gol pozisyonu bulunması ve direncin son 15 dakikada kırılabilmesi dikkat çekiciydi.. Szymkowiak’ın attığı golle hareketlenen bordo mavililier, Fatih’in beraberlik golüyle bitkisel yaşamdan çıktılar. Ancak, kendilerine hayat verecek galibiyet golünü bulamadılar. Trabzon’un yaşadığı, denizi geçip su birikintisinde boğulmaktı.
button
Yazının Devamını Oku 7 Mart 2005
<B>TRABZONSPOR</B> için Gaziantep deplasmanının 3 gün önceki kupa maçında olduğu gibi kolay olmayacağı bir gerçekti. Ama doğrusu böylesine zorlu ve sıkıntılı skoru kimse beklemiyordu. Bordo mavililerin alışılagelmiş düzenindeki en önemli iki oyuncusu yoktu. Hüseyin ve Lee'nin Trabzonspor açısından önemini dün Gaziantep'te herkes acı bir yenilgiyle öğrenmiş oldu. Ve 7 maçlık büyü bozuldu.
İşin doğrusu perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Trabzonspor son dönemde kazanıyor, ama sıkça hata yapıp, birçok zaman da ciddiyetten uzak bir ofansif anlayışla oynuyordu. Özellikle Gökdeniz'in son iki karşılaşmada takım kazanırken kaynayıp giden kişisel verimsizliği, dün net bir fotoğraf olarak ortaya çıktı. Bu oyuncunun aklını başına alması, kazanmak için arkadaşları gibi bir şeyler yapması gerektiğini, çevresindeki birileri ona anlatmalı.
Pimi çekilmiş bombalar
Trabzonspor'un dünkü yenilgisindeki tek etken ciddiyetten uzaklaşmış olması değildi. Gaziantepspor'un çok istekli oluşu, çabuk adamlarını iyi kullanışı, kalecisinin de her zamanki gibi iyi oynayışı Gaziantepspor'un kazanması, Trabzonspor'un da kaybetmesi için yeterli bir etkendi. Özellikle ağır Trabzon defansının arasına atılan her top, bordo mavililerin kabusu oldu.
Bu takımda zaten pimi çekilmiş el bombası gibi gezen iki oyuncu var. Biri D'Haene, diğeri ise kaleci Petkoviç. Ne zaman, ne yapacaklarını kendileri bile bilmiyor. Bir bakıyorsunuz çok iyiler, bir hafta sonra tel tel dökülüyorlar.
Gaziantepspor'a iki maçta 5 puan kaybeden Trabzonspor'da kötüler gibi iyiler de vardı. Kötüler takımının en iyisi Polonyalı Szymkowiak'tı. Gerçek bir profesyonel gibi işini ciddiye alıp, sonuna kadar ciddiyetini yitirmedi.
Aslında bu takımda Szymkowiak'ı örnek alması gereken çok oyuncu var. Yattara kendisini ezberlemiş Barış'a üç pozisyon dışında teslim olurken, Celaleddin ve Tolga mücadele eden isimler arasında yer aldı. Hakem Papila ise hala 5 kırmızı kartın şöhretiyle idare ediyor. Üstüne koyduğu tek tuğla yok.
Yazının Devamını Oku 3 Mart 2005
<B>CİDDİ </B>bir sürprizdi ilk 10 dakikada yaşananlar.. G.Antepspor, diğerleri gibi sinip kabuğuna çekilmiyor, tam tersine üzerine üzerine gidiyordu Trabzonspor'un. Bordo mavililer bu bölümü "bunlar ne yapıyor?" sorusuna yanıt arayarak geçirdi. Bu arada Erdinç'in ceza alanında Lazarov'un forma kalitesini kontrolü aşan bir penaltısı ile Gökdeniz'in attığı buz gibi gole geçit vermeyen yardımcı hakem bayrağı vardı.
Ve de maçın belirli bölümlerinde vites yükseltip tempo yapan Trabzonspor'un Yattara şovunu izledik Avni Aker'de. Attı-tuttu, verdi-kaçtı ama hep geçti Gineli karşısındaki Barış'ı. Genç oyuncuyu da sıkıntı bastı. Aslında Trabzonspor yönetimi bu Yattara için ayrı bilet kesmeli. Onun yaptığı, futbolun ötesinde bir şey. Şov mu, artistik sanatların futbol versiyonu mu, yoksa balenin Afrika uyarlaması mı dersiniz Yattara'nın yaptıklarına. Adı ne olursa olsun seyri de güzel, tadı da.
Abartılı fantazi
Karşılaşmanın ilk yarısını Özgür'ün kafasıyla üstün kapadı Karadeniz ekibi. Topu-tüfeği ile saldıran, gol bulma hevesine kapılan Gaziantep'e gecenin en iyisi kaleci Petkoviç'le direnen Trabzonspor, Gökdeniz ile bulduğu ikinci golden sonra anlamsız bir rahatlama içine girdi. Kalan dakikalar Antep forvetleri ile Petkoviç arasında geçti. Bu arada Gökdeniz, Fatih ve Yattara'nın abartılı fantazi hevesleriyle kaçırdıkları inanılmaz goller de ikinci bölümün kenar süsleriydi.
Sonuçta Trabzonspor, iki sezondur müzesine götürdüğü Türkiye Kupası finali öncesi Galatasaray'a 20 Nisan randevusu verdi.
Yazının Devamını Oku 28 Şubat 2005
<B>G.SARAY'</B>ın Samsun kazasının ardından Avni Aker'deki ilk 30 dakikayı seyredince, ister istemez <B>"Denizlispor için bu işin sonu kötü" </B>diye yorumlanabilirdi olan biten... Gerçekten de bu dönemde Trabzonspor fırtına gibiydi. Szymkowiak'ın organize ettiği bordo mavililer, ligin saygıdeğer takımı Denizlispor karşısıda iki gol buldular.
Fatih, turnikelerdeki arıza nedeniyle içeri girmeleri 20 dakikayı bulan taraftarlarını bekleyip, golü attı. Ardından Mustafa Keçeli ile "kaçmaca-tutmaca" oynayan Yattara'nın, sarı saçlarından hissettiği Szymkowiak'ın kafasına yaptığı ortayı Polonyalı filelere yollayıp, skoru 2-0'a taşıdı.
Evet, Polonyalı demişken, Trabzonspor, Szymkowiak'ı anlamaya bu oyuncu da bordo mavilileri tanımaya başlıyor. Böylece Karadeniz'de yeni bir aşk doğuyor.
Anlaşılmaz fren
Her şey iyi giderken, 2-0'ı yeterli gören Trabzonspor, ikinci yarıda anlaşılmaz bir fren yaptı. Bunu görüp saldıran Denizlispor'a karşı Szymkowiak ve Hüseyin dahil ilginç bir savunma mantığı oluştu. Herkes geri çekildi. Sadece ileride Fatih "yalnız adam" olup çıktı. Düşünün ki, 3-0 kazanan Trabzonspor'un en iyi isimleri iki gol atan Fatih'ten sonra stoperler Tolga ve Erdinç idi.
Son dönemin parlayan yıldızı Gökdeniz dün zorla oynatılıyormuş gibi bir görüntü verip, "Şenol Güneş nasıl dayanıyor?" denirken, tek olumlu hareketini 88. dakikada Fatih'in golü öncesi asistle yaptı. Trabzonspor iyi yolda. Her şeye rağmen koşar adım zirveye yol alıyor.
Yazının Devamını Oku