Meriç Enercan

Onur mücadelesi

26 Nisan 2007
İLK buluşmada yakaladığını sandığı balık, elinden kayıp gitmişti... Üstelik onu da takadan düşürüp sırılsıklam olmasına neden olmuştu. "Şampiyonluk" parolasıyla başladığı, sezon hedefini, "Kupa finalinde final oynamak" olarak revize eden bordo mavililer için, son şansını iyi kullanmak, yaşamsal bir zorunluluk haline gelmişti. Hem futbolcular hem de teknik kadro için "onur mücadelesi" olan kupa, yönetim için de çok şey ifade ediyordu.

Trabzonspor, kupa ilk ayağında gafil avladığı Kayseri Erciyes karşısına "ideal kadrosu" ile çıkmıştı. Umut, Gökdeniz, Yattara ve Ceyhun’dan oluşan ofansif dörtlü, "kazanma arzusunun" işareti idi... Hoş kazanmaktan başka çıkar yolu da yoktu Karadeniz ekibinin...

Bu nedenle topuyla tüfeğiyle saldırdı. Umut, Gökdeniz, Ceyhun ile üç net gol şansı buldu ama başaramadı. Bu bölümde Yattara, sağlıklı yaşam koşusundan başka bir şey yapmadı, yapamadı ve hatta yaptırmadılar.

Ceyhun’un gol vuruşundaki yetersizliği dışında etkili oyunu, diğer oyuncuların golüne etken olamadı. Umut, Yattara ve Gökdeniz’e geniş alan bırakmayan Erciyes, rakip kaleye gitmeye de gerek görmedi. Hakem Cüneyt Çakır’ın sertleşmesine izin vermediği ilk 45 dakikada gol de çıkmadı.

İkinci yarıda Trabzonspor’un futbol iştahı arttı. Topu yükseltmeden araya çabuk oynamaya başlayınca Erciyes savunması da çok hata yapmaya başladı. Bunlardan 61. dakikada Gökdeniz’in ara pasında Umut soldan ceza alanına girip, yerden sert vurdu ve takımını öne geçirip, tur eşitliğini sağladı. Sonra iş bitmişcesine çekildi kendi yarı alanına...

Sezona nokta koydu

Hatta abartıp, kaleci Tolga’nın önüne yığıldılar. Yüksek toplarla pozisyon arayan Erciyes’e "Çanakkale geçilmez" harekatı uyguladılar. Hüseyin ve Ayman’ın bile stoperleştiği bu süreçte, orta alanda bekleyen Ceyhun-Umut-Yattara üçlüsüne top geçirip, kontratak atmayı başaramadılar.

Ve uzatmaya kaldı, ilk finalistin belirlenmesi işlemi. İlk bölümde kora kor mücadele vardı. Ali Turan’ın gol atmak üzere olan sahanın en iyisi Gökdeniz’in indirip kırmızı kart görmesiyle 10 kişi kalan Erciyes’in dengesi bozulacağına Trabzon’a bir haller oldu. Saldıran Erciyes, savunan Trabzon idi. Ve de sonucu penaltılar belirledi. Penaltılarda Erciyes tarih yazarak finalist olurken Trabzonspor, sezonu kapattı.
Yazının Devamını Oku

Çifte kazanç

22 Nisan 2007
SEZON hedefi, umudu, yaşam nedeni, kısacası her şeyi Fortis Türkiye Kupası’nda finalist olabilmekti. Bu nedenle Sakarya’yı, Erciyes kupa maçının provası sanmıştık ama yanılmışız. Çünkü o maçta sahada olması beklenen, Gökdeniz, Umut, Ceyhun ile orta alan sigortası Ayman, dün Ziya Doğan’ın kulübesindeydi. Stepanov ise tribünde.

Belki bu sezon çok çektiği sakatlık korkusuydu, Ziya Doğan’a bunu yaptıran. Biraz da, asları dinlendirme düşüncesi. Ama Avrupa’da yedi günde üç maç oynayan takımları düşününce, bizimkilerin Avrupa kupalarında yerlerde sürünmesinin nedeni de ortaya çıkıyordu kendiliğinden.

Trabzonspor, dün yaptığıyla belki de Türk futbol tarihine geçti. 45 dakikada rakip kaleye 5 kez gidip, 4 gol bulmak, ender rastlanan bir olaydı. Yattara’nın olağanüstü performansı, farkı getirdi. İlk bölümdeki 4 golün ikisini attırıp bir de mükemmel gol attı. Gerek Çağdaş’a attırdığında, gerekse kendi golündeki şovu müthişti. Ve son 31 dakikada yerini Gökdeniz’e bıraktı. Bunun iki dakika sonrası, Ceyhun da "terleme odasına" alındı stoper Hüseyin’in yerine.

Gol yağmuruyla geçen ilk yarının ardından, ikinci 45 dakika küresel ısınmanın kuraklığını hatırlatıyordu. İddiasız bir çarşamba çift kalesi gibiydi. Ergin’in "defansa ihtar" golüyle, Gökdeniz’in arka direkteki Ömer Rıza’ya çarptırdığı final sayısı olmasa, sahadakinin futbol olduğuna kanıt istenecekti. Kısacası, ilk yarısı mümemmel, ikinci yarısı can sıkıcı bir karşılaşma idi.

Hakem Müftüoğlu, 3. dakikada Hüseyin’in Cangele’ye yaptığı harekette penaltı vermemek, 42. dakikada Martinez’in topu ceza alanı dışında tokatlamasına, kırmızı kart göstermemekle hata yaptı.

Hem üç puan hem de kupaya moral kazanmak için çıkmıştı Trabzonspor. Yitik sezonda, dünkü çifte kazançtı.
Yazının Devamını Oku

5 forvetle oynamak

16 Nisan 2007
MAÇ öncesi tribün saha diyaloglarına bakan, bunu "Sezon öncesi dostluk maçı" sanırdı. Futbolcular el ele tribünleri selamlıyor, Rizespor Başkanı Ekrem Cengiz, Trabzonspor atkısıyla şeref turu atıyordu.

Ziya Doğan, "kulübe muhabbeti sıkan" ikiliden Ceyhun’u sahaya sürmüş, Yattara’yı yine yanına almıştı. Umut’u tek forvet olarak görevlendirip, Mustafa Keçeli’yi solbek, Celaleddin’i sol kanada koymuştu. Ayman’ın yokluğunda, deplasmanda olmasına rağmen iki ön savunmacıyla oynarken, stoperde genç Ufukhan forma giyiyordu.

İlk 45 dakikada verilmeyen iki penaltı, kaçan üç gol şansı vardı. Hakem Kamil Abitoğlu, 6. dakikada Cem Baki’nin Celaleddin’e; 11. dakikada ise Ufukhan’ın Zafer Biryol’a yaptığı iki net penaltıyı çalamadı.

Trabzonspor, Umut ve Ferhat ile iki gol şansını kullanamazken, Rize Altan’ın kafasından mutlak gol şansını, Tolga’nın elllerinde bırakıyordu. Bu bölümde Ceyhun’un direkte patlayan şutu, Trabzon adına şanssızlıktı.

Yattara girince

İkinci yarıya Mustafa’nın yerine Yattara ile başladı Ziya Doğan... Ve Trabzon hemen golü buldu. Gökdeniz’in uzun topu, Yattara’nın klas ortası ve Umut’un kafasından filelere gitti. Trabzon yakaladığı avantajı, üç dakika sonra kaybetti. Bordo mavili defansın unuttuğu Anderson, kaleci Tolga’nın klasına yakışmayan hatasıyla Rize’ye beraberliği getirdi.

"Al gülüm ver gülüm" futbolu sürerken, tecrübeli Altan, Ferhat ile Ufukhan’ı silkeleyip ortaladı. Çağdaş topa bakarken, Zafer arkadan gelip kafayı vurdu ve Rize’yi öne geçirdi.

Sonra, geriye yaslanan Rize’ye karşı Yattara, bir kez daha ortaladı ve Umut Bulut, kafayla beraberliği getirdi.

Maç böyle bitecek diye düşünülürken Rizeli Anderson, onca Trabzonlunun bakışları arasında, bomboş durumda faturayı kesti.

Trabzonspor açısından kaleci ve savunma hatalarıyla dolu bir maçtı..

Teknik direktör Ziya Doğan da, "5 forvetle oynama hatasına" bir kez daha düşmüştü.
Yazının Devamını Oku

Tribüne şut atmak

12 Nisan 2007
CEYHUN ve Yattara gibi iki önemli silahını, belinde unutmuştu Ziya Doğan... Zaten dün tıpkı terbiye sınırlarını, fütursuzca zorlayan bir kovboy gibiydi... Tribünlerden gelen küfürü, basın tribünü üzerinden iade etti. Hırsını alamadı, yine medya tribününe top ile bir şut attı. Sonra eliyle usulen bir "pardon" yaptı ve onun tarafından iş bitti.

Allah’tan uyan çıkmadı da, bir kez daha "terbiyesiz medya" olmaktan kurtulduk... Yoksa çoğu zaman olduğu gibi haklı iken, haksız çıkacaktık... Aslında Ziya Doğan; böylesine garip, anlamsız ve yersiz işlerle uğraşacağına takımına biraz futbol oynatmaya uğraşsa, hem maç kazanacaktı hem de itibar... Ama alışkanlık işte... Boş işlerle uğraşmak, insanların çoğu zaman kolayına geliyordu... Tıpkı Ziya Doğan’ın olduğu gibi...

Kayseri Erciyes maçı, bir kupa karşılaşmasıydı... İki ayaklı eleminasyon maçıydı. Bu nedenle Trabzonspor, rakibini evinde özelllikle gol yemeden yenmeyi başarırsa, avantaj sağlayacaktı.

Alışılageldiği üzere, ilk yarı futbol oynamaktan çok, itiş kakışla geçti. Resmen bir çarpışmayı andırıyordu sahadaki. İki Gökdeniz bir de Ersen’in pozisyonuyla tamamlandı ilk yarı...

İstemek başka çabalamak başka

Doğan, 30. dakikada ısınmaya yolladığı Yattara ile başladı ikinci yarıya... Ancak Yattara ile sadece biraz kıpırdandı bordo mavililer...

Bir süre direndi Doğan, sonra seyircinin genel isteği üzerine Ceyhun Eriş’i 69. dakikada yolladı sahaya...

Ve 3-5-2’ye döndü Trabzon. Orta alanı kalabalık tutup, baskı yapacak ve gol arayacakken önce baskı sonra golü yediler. Topu bir türlü Ersen-Umut ikilisine doğru ve etkili biçimde indiremediler. İndirdiklerinde ise nerede ve nasıl duracağını ve daha önemlisi ne yapacağını bilmeyen iki forvet oyuncusunun garipliklerine tanık oldular.

Kazanmayı istemek başka, kazanmak için bir şey yapmak başkaydı..

Trabzonspor dün kazanmayı hak edecek ofansif hamleleri yapamazken, kontratak futbolunu akıllıca uygulayan Bülent Korkmaz’ın Erciyes’i, yedek kulübesinden gelen Lazarov’un akıllı vuruşuyla, belki de kendisine final getirecek golü atıyordu.

İki sezondur acı yaşamaktan bıkıp, teselli arayan Trabzonlunun bir kez daha boynunu bükmüştü bu yenilgi... Hayat, yaşadıkça insana çok şey öğretiyordu...

Tıpkı Ziya Doğan’ın dünkü "Futbol oyununda maçın, tribünlere şut atmakla değil, rakip kaleye gol atmakla kazanıldığını" öğrendiği gibi...
Yazının Devamını Oku

Yılın sabır odülü

8 Nisan 2007
TAM "Türk futbolundaki istikrarsızlık bu işte.. Bir hafta öncenin kahramanı kaleci Tolga, dün yokları oynadı" diyecektik ki, lafı ağzımıza tıkadı.. 90+1’de Erdinç’in yaptığı yersiz, gereksiz ve anlamsız penaltıda Okan’ın vuruşunu müthiş çıkarıp, takımını olası bir kaostan kurtardı. Hem de kupa yarı finalindeki çok önemli Kayseri Erciyes maçı öncesi..

Elbette aynı sorumluluk duygusu, Erdinç’e de gerekiyordu ama yoktu işte.. Hem o kabus gibi penaltıyı yaptı, hem de Tolga’nın kurtarışı sonrası, gidip hakeme sürtünüp, kırmızı kartı gördü.

Çok ilginç bir maçtı, penaltıları, golleri ve hatalarıyla..

Üç penaltı vardı. İkisi haklı, biri tartışmalı.. Ayman kaleden uzaklaşan Mehmet Çakır’ı tutup çekerken, günün penaltı açılışını yaptı. Bıraksa, sakin ve sessiz kendi sahasına dönecekti ama Ayman izin vermedi.

Gökdeniz’in aşırdığı topta sahanın en iyilerinden Mehmet Çakır’ın göğsünden sekene elle müdahelesindeki penaltı, "verilse de olur verilmese" türündendi, hakem Özkahya vermeyi tercih etti. Son penaltıda Erdinç, Okan ile ceza alanında abartılı bir samimiyetle sarmaş dolaş giderken yuvarlandı. Bu, penaltı idi. Erdinç, bu pozisyonun önü ve arkasındaki garip itirazıyla kırmızı kart görürken bir Kayseri maçını daha tribünde izleme hakkını kazanıyordu.

Bahar çiçeği gibi

Gol düellosunda Trabzonspor, Gençlerbirliği’ne tek farklı üstünlük sağlayıp, üç puanı kazandı. Ancak Gençlerbirliği’nin bahar çiçeği gibi açılıp saçıldığı ilk yarının son 15 dakikasında yedek Yattara’nın niye sahaya sürülmediğini herkes merak etti. Hoş bu Yattara, olsa olsa korku verir, rakibe zarar vermezdi ya..

Yedek Ceyhun da "küstüm" şovu sergiler gibiydi kenarda. Girdi, sahada devam etti aynı oyuna..

Gökdeniz ve Ersen’in kazanma iştahı, Hasan’ın alkışa değer çabasına karşın Trabzon defansı, sefilleri oynayıp, bir yandan da Kuğu Gölü balesini sergilerken, Engin gol bileti kesiyordu. Trabzonspor maçı kaybetse sorumlusu, hiç tartışmasız Ayman ile Erdinç olacaktı.. Ama kazandı, ikisi de kurtuldu. Sonuçta kazananın haklı olduğu bir oyunda Ziya Doğan, uygulamasıyla olmasa da sonuç itibariyle haklı hale geldi.

Yılların 6 şampiyonluk görmüş, anlı şanlı Trabzonspor’unun futbolu bilen seyircisi bu galibiyete bu kadar çok seviniyorsa, burada gerçekten üzülecek şeyler var demektir.

Zaten bu Trabzon’u izleyenlere de "Yılın Sabır Ödülü" verilmeli.
Yazının Devamını Oku

Sessizliğe aldanmayın

7 Nisan 2007
TÜRKİYE’de son dönemde popülaritesi, gün geçtikçe yükselen bir kavram var.<br><br>Bu, son dönemdeki moda deyimiyle "Kavga Kültürü" Yani uygun gördüğü herkesle kavga ederek, yaşamını sürdürmek de diyebiliriz buna..

Ankara’da bu işin, iki önemli temsilcisi var...

Biri Ankaraspor’un Onursal Başkanlığı görevini de yürüten Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, diğeri de Ankaragücü Başkanı Cemal Aydın...

İkisi karşı karşıya geldiğinde, biri diğerini susturuyor.

Saha tartışmasının ardından televizyonda Aydın, Gökçek’i bağıra çağıra susturdu; sonrasında Gökçek, Aydın’a yazılı yüklendi, cevap alamadı. Ankaraspor Dergisi’ndeki röportajda kullanılan kelimeler ve yöneltilen suçlamalar, aslında sessiz kalınacak cinsten değildi ama nedense hiç ses çıkmadı.

İşin doğrusu, medya da bu son tartışmayı, kavgaya dönüştürme konusunda bir şey yapmadı.

Yani Gökçek’in dergideki röportajında kullandığı ifadelere karşı Beştepe’den ses çıkmaması, "Aydın sus pus" veya "Aydın’dan ses yok" veya "Aydın sindi" türünden durum değerlendirmeleriyle sayfalara taşınabilirdi. Ama yapılmadı.

"Biraz bırakalım, kendi hallerine" dedik.İyi de ettik...

Ancak kavganın, çekişmenin bittiğini sanmasın kimse...

Şimdi soğuk savaş var. Eski SSCB ile Amerika’nın yakın geçmişte yaşadığı türden..

Sessiz ve derinden. İki taraf da darbeyi, hangi noktadan vuracağına ilişkin strateji belirliyor.

Bu nedenle sakın, bu sessizliğe aldanmayın..

Ortalık, hiç ummadığınız bir anda toz duman olabilir.

Muhtarlar dikkat!

GEÇTİĞİMİZ günlerde Ankaragücü’ne yakın bir isimle sohbet ediyorduk..

Dedi ki, "Yandı Muhtarlar Derneği.."

"Bir orası kaldı. Başkan, şimdi oraya dalacak" diye ekledi.

Haklıydı.. Kulüpler Birliği, Fenerbahçe, Galatasaray, Ankara milletvekilleri, MKE Genel Müdürü, medya, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, Vali, Ankara Emniyeti derken önüne gelen herkese giydiriyordu fırsat buldukça..

Televizyon kameralarını karşısında görünce, kendini tutamıyordu bir türlü. Bir de soru geldi mi, ağzına geleni, ölçüp biçmeden düşünmeden yolluyordu mikrofona.

Hatta olaylı Beşiktaş maçı sonrası, Ankara Valisi Önal’ı hedef alan açıklamaları nedeniyle bir "özür krizi" yaşanmış, yüksek gerilim nedeniyle iki günlük İzmir seyahatine çıktığı konuşulmuştu.

İşte böylesine bir tempo içindeyken, ABS frenini hatırlatırcasına hız kesti Aydın. Ve Galatasaray maçı sonrası, hedefteki muhtarları kurtardı.

Tabi şimdilik...


Diyadin’i kim gönderdi?

KAVGA, gürültü, patırdı Metin Diyadin, Gençlerbirliği Oftaş’ın Teknik Direktörlüğü görevinden ayrıldı. Yani gönderildi.. Ama kim gönderdi?

İlhan Cavcav’ın adını taşıyan tesislerde ağzına geleni söyledi ve dimdik, kimseye eğilmeden, onurlu biçimde gitti Diyadin.

Genç teknik adama göre, onu biraz Cem Onuk, çokca da İlhan Cavcav koparmıştı çocuklarından..

Onuk, "Benim ilgim yok. Tersine ben, kalmasını istedim" dedi.

Cavcav ise "Gönderme nedenlerini" kendi doğrularıyla açıkladı, gazeteci arkadaşlarımıza.

Gençlerbirliği Başkanı Cavcav’ın Oftaşspor ile ne ilgisi vardı?

Oftaş’ın resmi kayıtlarındaki başkanı Turgay Kalemci’ye göre yoktu.

Üstelik, "Başkan benim, Metin Diyadin’i de ben gönderdim" diye itiraz ediyordu. Ancak Cavcav, ona hiç laf bırakmıyor, ilk günden beri, tek başkan gibi konuşuyordu.

Ortada bir yanlış vardı, bir de doğru. Ve bir de soru:

"Metin Diyadin’i kim gönderdi?"
Yazının Devamını Oku

Gladyatör ruhu

3 Nisan 2007
OYUNCULARIN ruh hali, iki takımın puan durumundaki görüntüsünün sahaya yansımasıydı... Kayseri Erciyes’in yaşadığı düşme kabusu gerginliğin, Trabzon’un iki maçlık yenilgiye rağmen ligi bitirmiş hali, rahatlığının ana sebebiydi... Sadece Emre Toraman’ın abartılı hırsı, dikkat çekiciydi. Aslında onun yaptığına hırs değil, eski Roma’nın Gladyatör Ruhunu yaşatmak denilebilirdi. Karşısında gördüğü her bordo formalıya bastı tekmeyi... Acımasızca, ekmek parasını toptan kazandığını hiç düşünmeden... Ayman’ın da maçın belirli bölümlerinde Emre’ye özenmesi, inanılacak gibi değildi.

Suç onlarda değil, düdüğünü yutan, kartını cebinde unutan hakem İsmet Arzuman’da idi. Emre’yi maçın ilk 20 dakikasında iki sarıdan bir kırmızıyla duşa yollamamak, futbolun oyun kurallarına ihanet etmekti. Herkese tekme atan 5 sırt numaralı Emre, sarı kartı 40. dakikada gördü, Ferhat’ın dizine pike yaptığı pozisyon sonrası ve ikinci yarıda fair play’e aday olacak biçimde kibarlaştı, kırmızı kart korkusundan.

Tekme festivali

"Tekme festivalinin"
kurulduğu Kayseri Atatürk Stadı’nda ilk sarı kartı, topu düdük sonrası tekmeleyen Hasan Üçüncü gördü ne acı ki.. Tekme-tokat, itiş-kakış, sokak kavgasını andıran biçimde süren maçta en akıllı ve yararlı hareketi, 45. dakikada Ersen’in kafayla indirdiği pozisyonda topu Orkun’un sağından filelere gönderen Gökdeniz yaptı.

İkinci yarı başında Erciyes fırtınası, 15 dakika sürdü, sonra etkisiz melteme dönüştü. Gerek zorunlu stoper Hüseyin’in mükemmel oyunu, gerekse rakiplerinin Gökdeniz, Ceyhun ve Umut korkusu ve hepsinden önemlisi genç kaleci Tolga’nın harika kurtarışları, Karadeniz ekibine haklı galibiyeti getirdi. Arada bir oynatılan Çağdaş’ın dünkü direnci de alkışa değerdi.

Çok eksikli Trabzon’un önemli Erciyes galibiyetinde, tecrübeli Hüseyin ile genç Tolga, maçın kahramanlarıydı. Hüseyin hiçbir topu sektirmezken; Tolga, ikinci yarıda kritik anlarda yaptığı üç mükemmel kurtarışla maça imzasını attı. Sakat Ufukhan’ı tüm yalvarmasına karşın kenara almayan Ziya Doğan’ın yaptığını anlamak mümkün değildi.

Trabzonspor, Galatasaray ve Ankaragücü yenilgileri sonrası, çok sert geçen, psikolojik savaşı andıran maçı kazanırken, üç puan yanı sıra moral kazandı.

Sert futbolun iyi olduğuna inanırım da, ekmeğe tekmenin nedenini çözemedim.
Yazının Devamını Oku

Umut yok!

18 Mart 2007
SAHAYI halı gibi görünce maçı da "Halı saha maçı" sanmıştı Trabzonsporlu oyuncular.. Oysa bunu hakeden, haftalardır 19 Mayıs patates tarlasında oynamak zorunda bırakılan Ankaragücü futbolcularıydı... Hem Hikmet Karaman, hem de oyuncuları, işlerini iyi birer profesyonel gibi ciddiye alıyorlardı. İlk 45 dakikadaki görüntü bu idi... İyi bir rakiple mücadele ettiklerini düşünüp, zor bir maçı kazanmayı istiyorlardı. Trabzonspor açısından lig, yitirilen Galatasaray maçıyla sona ermiş gibiydi. Yattara zorla oynatılıyormuş gibi isteksiz, arkadaşları hedefsizdi... Düşünün, bir takım 45 dakikada binlerce hata yapıyorsa bu nasıl açıklanabilir ciddiyetsizlik dışında. Ceyhun yine alışıldığı üzere 70’li dakikalarda duşa gönderildi.

Erdinç’
in 14. dakikadaki hatasına Celaleddin’in katkısıyla Mustafa Özkan’ın golü geldi. Çünkü Ankaragücü ciddiydi... Kazanmak için sonuna kadar mücadele etmenin gereğini biliyordu. Ve hakedilmiş galibiyetin ne anlama geldiğini, çok iyi biliyordu.

Yattara isteksizdi

Bu nedenle rakibi önde karşıladı, Gökdeniz’in önünü kapattı. İsteksiz Yattara’nın tüm hevesini kırdı. Ersen’i de bir Emre, bir de Sedat ile kapatınca işin yarısını çözdü. Bebbe ile topu ileride tutup, rakibin üç savunmacısının çıkmasını önledi. Yani kazanmak için Karaman imzalı kitabın tümünü harfiyen uyguladı.

Anasının ak sütü gibi haketti, Trabzonspor taraftarının alkışlarıyla aldı gitti, helal üç puanı... Trabzonspor ise çoktan bitirdiği ligin, uzatmalarını oynuyordu.

İkinci 45 dakikada sadece topu şişirdiler. Hem de patlatacak kadar abarttılar.

Düşünün koca 90 dakika boyunca "vay canına bu nasıl kaçtı?" diyebileceğiniz gol pozisyonu yoktu bordo mavililerin... Ve koca maçı, zorlama bir buçuk pozisyonla bitirdiler. Aslında Trabzon takımını bitiren, G.Saray maçının öncesinde teknik direktörünce yersiz, zamansız ve anlamsızca edilen "şampiyon olabiliriz" cümlesi idi. Psikolojisini, konsantrasyonunu, hevesini, motivasyonunu eritti, bitirdi takımın... Çünkü inandırıcılığı yoktu... Sonuç olarak, Trabzon’da Umut yoktu dün... Gerçekten hem Umut’u yoktu, hem de umudu...
Yazının Devamını Oku