29 Temmuz 2007
GÖZÜNÜ açmadan bir gol atıp, panikletmek farz olmuştu Rumenleri... Farz değilse bile UEFA gerekliliğiydi... Tabii, sonra abuk sabuk işler yaparak kaybetmemek koşuluyla... Hani ilk maçta Yattara’nın ve son dakikada Çağdaş’ın yaptığı türden...
Tur için kazanmak amacıyla sahaya ikisi golcü, forvet özellikli dört oyuncuyla çıkan Ziya Doğan, bol savunmacılı alışkanlığını bir maçlık kenara bırakmıştı.
Maçın 8. dakikasında Gökdeniz’in asistiyle Ceyhun’un attığı gol umut verdi. Ancak, savunmayı sadece defansta oynayanların yapması gerektiği türünden yanlış bir inanca sahip olan, buna rağmen 8 savunmacıyla bile oynarken gol yiyen Trabzonspor, 4 dakika sonra bağıra çağıra gelen Szekely’nin golüne engel olamadı. Bu gol, rakibi paylaşmayı bilmemenin, hücumu karşılarken geri kaçmanın eseriydi.
Grybauskas’ı kahraman yaptılar
İlk bölümde yaptığı iki ataktan birini gol yapan Rumenler, geri çekilince topu tüfeğiyle saldıran bordo mavililer, rakibi resmen dövdü. Ancak, Trabzon forveti, tüm topları kaleciye vurup, Grybauskas’ı kahraman yaptı. Gökdeniz, Ersen Martin, Umut ve Ceyhun ile akla zarar goller kaçırdı Karadeniz ekibi..
İkinci yarı da Rumenlerin yarı alanında geçti. Gökdeniz’in direkten dönen topu, umutların yıkıldığı an idi.
Kazanma şansı, tümüyle yıldızlarının günlük performansına bağlı bir takımın, şansı da sırt çevirince, bir hüsran daha kaçınılmaz oldu.
Famagusta Faciası’nın baş aktörleri, yine sahnedeydi.. Yattara, Galati Hüsranı’nın da baş aktörüydü. Trabzonspor, futbolcu kalitesi olarak yarısı etmeyen ancak futbolun ciddiyetini hazmetmiş bir takıma yenilerek elendi.
Futbol, sadece "kar-zarar hesaplarının yapıldığı" bir ticarethane değildi. Bire aldığını üçe satarak, sahada kazanılmıyordu.
İyi takım olmak, iyi teknik adam, iyi futbolcularla mümkün olabilirdi.
Elbette bir de iyi yönetim gerekiyordu, iyi bir kulüp için... Olmayınca, işte böyle oluyordu...
Yazının Devamını Oku 22 Temmuz 2007
UEFA önceki son durakta, ilk randevu idi Romanya’daki.. Alınacak bir galibiyet ya da bir beraberlik ve hatta atılacak her gol, UEFA anahtarıydı Trabzonspor için.. İlk turda Arnavutlar karşısında 10 golle kazanılan tur, moral verici ancak bir o kadar da aldatıcı idi..
Rumenlerin şakası yoktu. En azından Vllaznia’dan daha iyi takım oldukları kesindi.
Bir başka gerçek ise Trabzonspor oyuncularının Galati’dekilerden daha iyi olduğu; Rumenlerin takım oyununu daha iyi ve disiplinli oynadığı idi.
Disiplin sorunu, Trabzonspor’un yediği golde Ayman’ın laubali pası, savunma oyuncularının rakibe müdahale yerine yardımcı hakeme ofsayt itirazı yapmasıyla ilk sinyalini verdi. Defanstakiler el kadıracağına, topu izlese Rumenler, direkten dönen topu gol yapamazdı.
Ve hemen bunun iki dakika sonrasında, Yattara’nın bilindik kaşıntıları, maçı mükemmel yöneten İspanyol hakemin kırmızı kartıyla sonuçlandı. Gineli, takımını 60 dakika 10 kişi bıraktı. Bu, en azından 40 derecede mücadele eden, hakemin üç kez su molası verdiği zor koşullardaki arkadaşlarına karşı saygısızlıktı. Tıpkı bitime saniyeler kala, anlamsız bir kırmızı kart gören Çağdaş’ınki gibi.
Hamle sonuç verdi
İkinci yarıda Ceyhun’un girişiyle hareketlenen Trabzonspor, biraz açılınca kalesinde ucuz atlatılan tehlikeler yaşamaya başladı. Hücumda çoğalamadığı için pozisyon da bulamadı. Umut’un çırpınışı, Gökdeniz’in çabası gol için yeterli olmadı. Son 10 dakikada Ziya Doğan’ın yaptığı Ersen Martin hamlesi sonuç verdi. Bay Gol’ün kafası, Trabzon’a umut ışığını yaktı.
Bitime 4 dakika kala Rumenlerin galibiyet golü, tümüyle konsantrasyon kaybı örneğiydi. Maçın bittiğini sanmanın, faturasıydı bir başka deyimle..
Trabzonspor, işi ciddiye almak, disiplinli olmak zorunda..
İkinci maçta kazanmak için her şeyini ortaya koymalı..
Yoksa UEFA, tatlı bir hayal olarak kalır..
Yazının Devamını Oku 15 Temmuz 2007
TRABZONSPOR, 6-0’ın rahatlığıyla Vllaznia rövanşında ilginç denemelere kalkışmıştı... Mesela "Yattara’dan Ceyhun olur mu"yu test etti Ziya Doğan... 25 dakika denedi baktı, olmadı "Sağ kanada marş marş" çekti Yattara’ya... İyi de yaptı. İkinci yarı başında kanat işinin doğruluğu, Umut’un attığı kafa golündeki asist ile ortaya çıktı. Bunun üstüne bir de şık Yattara golüyle maça imzasını attı Gineli...
İşin doğrusu Yattara’nın canının futbol istemesi, herkesin keyfini yerine getiriyor. Trabzonspor’un, Trabzonlunun, teknik kadronun, takım arkadaşlarının ve elbette yöneticilerinin...
Nasıl kabartılacak Ginelinin futbol iştahı, nasıl aşka getirilecek, bunu da Ziya Doğan bilecek. Rakip zayıftı belki... Belki iki maçta 10 gol atan Trabzonspor’a ancak antrenman verecek kapasitedeydi... Ancak ortada çok açık bir gerçek var ki, Trabzonspor, ufak tefek eksiklerine karşın, çok iyi takım olma yolunda... Oyuncu kalitesi çok iyi. Şu takımda bir de Fatih Tekke olsa, seyrine doyum olmayacak aslında... Ama ne yazık ki yok...
Fatih yok belki ama çok nitelikli oyuncular var...
Öncelikle Serkan çok iyi uyum sağlamış. Adnan nitelikli bir isim.
Umut, Ersen, Ayman, Ceyhun, Gökdeniz’i zaten herkes biliyor. Kaleci Tolga çok yakın gelecekte Milli Takım’ın değişmez ismi olacak. Risp, Erdinç, Stepanov, Tayfun, Çağdaş da mevkilerinin iyileri...
Bir de genç var Trabzon takımında.. Eğer şımarmaz ise yakın gelecekte çok büyük futbolcu olacak. Dün akşam attığı gol için değil, iki maçta sergilediği futbol zerafeti için... Yusuf, Beşiktaş’ın unutulmaz ismi Yusuf Tunaoğlu’nun veliahtı gibi. Akıllı olursa hem kendisi kazanır, hem de Türk futbolu...
Sözün özü, teknik direktör Ziya Doğan’ın bu sezon işi zor. Bunca iyi oyuncudan kimin oynayacağı kimin yedek kalacağı ve kimin tribüne çıkacağı, içinden çıkılması gerçekten zor bir iş... Hem de çok zor...
Yazının Devamını Oku 9 Temmuz 2007
HERKES susamıştı futbola... Intertoto maçı da olsa, sezonun açılış karşılaşmasıydı Karadeniz Fırtınası için... Hedefi kazanmaktı Trabzonspor’un... Hem de gol yemeden, en az iki farkla... Arnavut rakip zayıf görünse de iki sezon önce yaşanan Rum Anorthosis Famagusta faciası hala akıllardaydı. Üstelik bir Hırvat takımını eleyen Vllaznia’yı ciddiye almak gerekiyordu.
İlk 12 dakikadaki üç kaydadeğer ataktan, sonuncusu golle sonuçlandı. Ceyhun’un uzun tacı, Ersen’in kafasından Trabzonspor’un yeni sezondaki ilk resmi golü olarak kayıtlara geçti.
Turun habercisiydi
Gol sonrası, biraz hareketlendi Vllaznia... Trabzon kendi yarı alanına çekilip rakibi bekledi. "Üzerime gelsin de biraz defans çalışayım" diye. Arnavutlar, gol hevesiyle saldırırken Ceyhun’dan müthiş güzel bir gol geldi. 33. dakikada bir sağa bir sola çekti, üzerinden aşan topun filelere gidişini en yakından izleyen biletsiz seyirci, kaleci Grimaj idi. 39. dakikada Çağdaş’ın 30 metreden attığı frikik golü, turun habercisi gibiydi.
İlk yarıyı 3-0 önde kapatan Trabzonspor, gecenin yıldızı Ceyhun’un 50. dakikadaki mükemmel asistine yeni transfer Serkan’ın plasesiyle 4-0’ı yakaladı. 57. dakikada Ceyhun üçüncü asistini yaparken, Ersen’den klas golüyle 5’ledi. Bitime iki dakika kala Ömer Rıza, sağ çaprazdan final golünü atıp, skoru yarım düzineye tamamladı.
Belki rakip, pek zorlu değildi. Belki tur, zor gibi görünüp ilk maçta kolay bitti.
Ve belki aradaki klas farkı, zaten sahadaki farka yeterdi... Ancak kesin bir gerçek vardı ki, Trabzonlu artık ciddi bir başarı istiyordu. Bu başarı, 24 yaşına gelen genç insanların hiç yaşamadığı şampiyonluktu. Ve başarı için biraz daha çaba, çokça da sevgi gerekiyordu...
Yazının Devamını Oku 21 Mayıs 2007
BİTMİŞ ligin futbol keyifsizliğinde bir umut diye düşündük. Öyle ya, ne sahaya koltuk atmak için neden vardı, ne de küfür gerekçesi.. Trabzonspor, Bursaspor karşısında kazanıp, Intertoto’yu garantiye almak hem de ilk yarıdaki maçta kendisine uygun görülen "küme düşme" söylemine sahada yanıt vermek istiyordu. 24 yıllık şampiyonsuzluk ve ilk yarıdaki başarısızlık, herkesin istediği gibi konuşmasına izin veriyordu. Oysa güçlü olan için kimse cesaret edemezdi buna..
Ne sakatlık bahane olmalıydı ne de talihsizlik.. Kazandığı maçı yitirmenin ardına sığınacak bir gerekçesi olmamalıydı. Zaten başarı, bahanelerin ardına saklanmadan kazanmak değil miydi?
Evet.. Ligin keyfi, aslında çoktan kaçmıştı. Rakip takımlarınkini bırakıp, kendi başkanlarını bile statlardan kaçıran bir sosyal tepkilenme moda olmuştu. Bedava umut satanlar, "her dikimin, bir ekimi olduğunu da" hesaplamalıydı. Futboldan beslenenler, futbolla beslenenleri tüketmeye başlamış; canavarlar, yaratıcılarını yutar olmuştu.
Teselli ikramiyesi
Bağıranlar susmuş, susanlar bağırır hale gelmişti, çok bağıranların haklı sanıldığı bu ülkede.. Ve avazı çıktığı kadar bağırmak, çirkin bir moda olmuştu ne yazık ki.. Korku tünelleri açılmıştı, ülkenin futbol alanlarında.. Girilen ve çıkılmayan zifiri karanlık tüneller..
Evet, bu ligde dün akşam Hüseyin Avni Aker Stadı’nda bir maç oynandı. Trabzonspor ile Bursaspor arasında.. Sahada kavga yoktu.. Türkiye’nin en çok itham edilen tribünlerinde de..
Çoğu zaman olduğu gibi "Albayrak istifa" dediler.. Peşinden Ziya Doğan’ı da lafla gönderdiler.. Trabzon takımı, eksiklerine rağmen Çağdaş, Umut ve Mustafa’nın golleriyle yendi Bursaspor’u.. Sinan’ın 50 metre taşıyıp attığı golü, takım olarak sahadan izleyerek.
Ve şampiyonluk hedefiyle sezona başlayan Karadeniz Fırtınası, Intertoto teselli ikramiyesiyle final yaptı.
Hem hayırlı olsun, hem de uğurlu..
Yazının Devamını Oku 14 Mayıs 2007
TRABZONSPOR açısından maçın önemi, Kayseri’nin puan kaybı halinde İntertoto şansının yakalanmasıydı. Beşiktaş’ın lig sonundaki üçüncülüğü de UEFA’yı getirebilirdi. Bir de iki sezon önce Şükrü Saracoğlu Stadı’nda tartışmalı biçimde yitirilen şampiyonluğun hesabının kesilmesi olabilirdi. Bu şartlarda başlayan maçta Fenerbahçe sol kanadının hatası Trabzonspor’un attığı ilk golün çıkış noktasıydı. Gökdeniz’in sağdan ortasında Hüseyin’in kafa vuruşu, kaleci Serdar’ın altından filelere giderken, Edu ile Lugano, nereden çıktığını anlamaya çalışıyorlardı. İki dakika sonrasında Tuncay, Celaleddin’e, vals yaptırırcasına, bir sağa, bir sola yatırıp, Tolga’nın altında filelerle buluşturdu topu.
Deivid mirasyedi gibiydi
4’üncü dakikadaki 1-1’lik skor herkese "Bu maç dörde beşe gider" dedirtmişti. Sonra Bursa’dan gelen gol haberi yumuşattı Fenerbahçe’yi. Trabzon daha akıllı top kullanmaya, Umut’u defansın arasına sokmaya başladı. Ancak sahadaki iki fiyasko yardımcı hakem Fenerbahçe savunmasından daha çabuktu. Direksiyonsuz taş kamyonu gibi önüne geleni yıkan Lugano ile, 40 yılda bir bulduğu pozisyonu zengin mirasyedi gibi harcayan Deivid’in yaptıkları hevese getirdi Trabzon takımını. Erdinç’in sakatlanmasıyla zorunlu stoperlik görevini devralan Hüseyin’in geriden başlattığı ataklarda kontrollü saldıran bordo mavililer, Tümer ve Ümit’in denetimindeki "zorla evlendirilmiş yeni gelin gibi" sahada gezinen Yattara’nın kafa golüyle bir daha sevindi.
İkinci yarıda Fenerbaheç’nin etkisiz baskısı, Trabzon’un da sonuçsuz kontratakları vardı. 74’üncü dakikadaki abartılı Abitoğlu penaltısı, Alex’in ayağından gökyüzüne gitti. Maçın bittiği yanılgısına kapılan Trabzonspor, pek ciddiye almadığı Deivid’i bir saniye için unutunca, beraberlik golünü kalesinde gördü. İşte bu gol Trabzonspor’a bir puan, Fenerbahçe’ye de 100. yıl şampiyonluğunu getirdi.
Yazının Devamını Oku 13 Mayıs 2007
BU köşede zaman zaman yazıyoruz, "Türkiye’de güzel şeyler de oluyor" diye.. Futbolcular, güzel değerlendirmeler yapıyor, teknik adamlar saygı duyulacak işlere imza atıyor, tribünler alkışlanacak tutum sergiliyor. Hatta yöneticiler içinde bile takdir edilecek işler yapan oluyor.
Geçtiğimiz hafta oynanan maçların sonunda iki oyuncu demeci vardı. Aynı maçtan, farklı iki değerlendirme..
Kayseri Erciyesli Cenk, kendi takımının rakibe saygı duymamasından yakınıyor ve "Gol atıp öne geçtikten sonra, iki penaltı kaçırır, rakibin iki oyuncusu atıldıktan sonra yan pas yapıp, tribünlere ’oley’ çektirirseniz, son saniyede golü yer oturursunuz. Önce kendinize sonra da rakibe saygı duymak zorundasınız" diyordu. İnanılmaz güzel bir açıklamaydı. Ardından Zafer Biryol geldi ekrana ve dedi ki:
"Rakibimiz bizden çok daha iyi oynadı. Golü attılar, penaltılarda şanssızlardı. Biz son dakika şansını, iyi kullandık ve bir puan aldık. Galibiyet, onların hakkıydı"
Bu maçın sonunda üzülen Erciyesli futbolcuları teselli eden Çaykur Rizeli takımının oyuncularından Zafer’in söyledikleriydi bunlar.. Sakın yanlış anlamayın, Rize takımı 48 veya 55 puanda, rahat bir ekip değil.. Önemli olan, yaşam mücadelesi verirken, bunları söyleyebilmek.
Zaten, ne de olsa "adam, her yerde adamdır."
Futbolumuzdaki Cenk, Zafer Biryol ve benzeri oyuncuların sayısı arttıkça, bunlar başkan ve yöneticilere örnek oldukça, toplumsal futbol kültürümüz gelişecek ve de "futbol ve toplum zararlıları" yok olup gidecektir. Hiç şüpheniz olmasın..
Dostların ihaneti
GEÇTİĞİMİZ hafta tatsız şeyler yaşandı Ankara’da.. Önce bir meslektaşımız saldırıya uğradı, sonra tribünlerden küçük bir grup, Ankaragücü-Sakarya maçında medyaya hadlerini aşan hakaretler savurdu.
Yönlendirilmişlerdi besbelli. Bu çirkinlikleri, aklı selim sahibi kimse yapamazdı.
Peki ne yapmıştı medya?
Mesela, Ankaragücü’ne gelen 15 kişiyle, gönderilen 17 kişinin yarattığı transfer skandalı, medyanın tasarrufu muydu?
Sarı lacivertli takımın en önemli iki oyuncusu Umut Bulut ile Ceyhun Eriş’i de medya mı sattırmıştı?
Bir önceki sezonun mucize kurtarıcısı Hikmet Karaman’ı kulüpten kaçıran, takımı acemi teknik adam Bozinoski’ye teslim eden ve 5. haftada zoru görünce Avustralyalıyı kovup, Karaman’ı apar topar Beştepe’ye buyur eden de medya mıydı?
Devre arasında herkes takımını ileriye dönük birkaç oyuncuyla takviye ederken, 30-33 yaş grubu oyuncuları alarak, günü kurtarma telaşına düşen de medya değildi herhalde?
Yıllık ortalama geliri, 8-10 milyon dolar arasında olan Ankaragücü kulübünü, kötü yönetip, ekonomik sıkıntı içine sokan, bankalardan kredi alarak suni solunum yaptıran da medya mıydı?
İşler kötü gidince, suçlu arama telaşıyla, tribündekilere, "Bunlar üç beş çapulcu.. Rantı paylaşamadılar da ondan bağırıyorlar bana" diyen de medya mıydı acaba?
Son yıllarda sıkça sorulan, "Ne olacak Ankaragücü’nün hali?" sorusunun sebebi de medya olmalıydı bazılarına göre.
Türkiye’de her alanda, siyasette, ekonomide, hukukta ve elbette sporda her zaman olduğu gibi, suçun kolayca yıkılabileceği bir kurum vardı, medya gibi.
Yapamayacaksınız, beceremeyeceksiniz, yönetemeyeceksiniz, bu nedenle insanlara acı çektireceksiniz ve bunların sorumlusu medya olacak. İşin garibi, buna inanmasalar da, inanmış gözüküp bağıranlar çıkacak.
Bakınız, ben son 3-4 yıldır çok iyi bir yöntem buldum kendime. Sizlere de öneriyorum, iç rahatlatıyor. "Kim bana ne söylerse, 10 katı ona olsun.. İyisi de kötüsü de.." deyip çıkıyorum.
Kızıp öfkelenmedim, nedenini bildiğim için. Ama üzüldüm son yaşananlara. Dost sandığım insanların, ihanetine uğrama duygusunu hissettim.
Ve herkes insan olmayı öğrenene kadar, Ankaragücü sevgimi bir kenara bıraktım.
Teşekkür hepinize..
ANKARA’daki Spor Sorumluları olarak, yaşanan Ozan Tuna olayının ardından bir araya gelip, "Bize verilen değer ve gösterilen saygıya karşılık verme" kararı almıştık. Tüm gazete ve televizyonlar, takdir edilecek büyük bir disiplinle karara uydu.
Bu tavrın, ne Ankaragücü taraftarı ne de kulübe emek verip alın teri akıtan, başarılı olmak için çalışan futbolcu ve teknik adamlarla ilgisi yoktu.
Bu, bir arkadaşımıza yönelik saldırının tepkisiydi.
Biz gazeteciler olarak, görevimizi yapmaya devam edeceğiz.
Yıllardır olduğu gibi, bugün ve yarınlarda hep olacağı gibi.
Ankaralıların ve Ankaragüçlülerin bu süreçte, gösterdiği HASSASİYET ve verdiği SAYGIDEĞER DESTEK için hepinize teşekkür ediyoruz.
Yazının Devamını Oku 29 Nisan 2007
HADİ Trabzonspor kupa yorgunuydu, peki ya Antalya? Olsa olsa bahar ya da lig yorgunu... Koca bir 45 dakika, bir buçuk pozisyon ile geçtiğine göre "bıkkın" iki takımın, can sıkıcı mücadelesinin başka ne gibi bir anlatımı olabilirdi. Şampiyonluk iddiasıyla lige başlayıp, bir kademe düşen "Kupa da yeter" diyen anlı şanlı Trabzonspor, bir sürü yanlışla İntertoto’ya razı hale gelmişti ne yazık ki!
Bu nedenle yenmek zorundaydı Karadeniz ekibi... Yoksa korkulacak bir şey yoktu... Öyle ya, küme düşme barajı, aşılmıştı! Kötü ilk yarının üç yıldızlık tek pozisyonu, İlyas’ın 40 metreden çıkardığı müthiş şuta, Tolga’nın olağanüstü refleksiyle cevap vermesiydi. Bir iki yalancı pozisyonla bitti gitti ilk bölüm. "İkinci yarı da ayrı terane" derken Trabzonspor’un, Umut golü geldi. Antalya biraz kıpırdarken, Erciyes kupa maçında "yan gelip yatan" Yattara’nın yerine oyuna giren Ömer Rıza, Gökdeniz’e ikinciyi attırdı. Yani Trabzonspor, savunmacıları ile orta alan savunmacıları dışında kendini fazla sıkmadan iki farkı buldu.
Sonra Beşiktaş maçının ikinci yarısındakini andıran ancak daha cılız bir tempoyla saldırdı Antalyaspor. Trabzon ise bu sezon birçok maçta olduğu gibi savunmaya çekildi. Ve tabi birçok kez olduğu gibi golü de yedi. Sonra iyice çekildiler Tolga’nın önüne kadar. Direndiler ve kazandılar!
Hakem Bünyamin Gezer, zor bir maçı asgari hata ile yönetti. Futbolun oynanmasına izin verip, mücadeleye hoşgörüyle baktı. Tek hatası, Antalyalı Dziewicki’nin anlamsız sertliğine rağmen maçı kartsız bitirmesiydi. Antalya’da kazanan Trabzon’un en iyileri, kaleci Tolga ile iki stoper Erdinç ve Çağdaş idi... Varın anlayın, siz gerisini...
Yazının Devamını Oku