SAHAYI halı gibi görünce maçı da "Halı saha maçı" sanmıştı Trabzonsporlu oyuncular.. Oysa bunu hakeden, haftalardır 19 Mayıs patates tarlasında oynamak zorunda bırakılan Ankaragücü futbolcularıydı...
Hem Hikmet Karaman, hem de oyuncuları, işlerini iyi birer profesyonel gibi ciddiye alıyorlardı. İlk 45 dakikadaki görüntü bu idi... İyi bir rakiple mücadele ettiklerini düşünüp, zor bir maçı kazanmayı istiyorlardı. Trabzonspor açısından lig, yitirilen Galatasaray maçıyla sona ermiş gibiydi. Yattara zorla oynatılıyormuş gibi isteksiz, arkadaşları hedefsizdi... Düşünün, bir takım 45 dakikada binlerce hata yapıyorsa bu nasıl açıklanabilir ciddiyetsizlik dışında. Ceyhun yine alışıldığı üzere 70’li dakikalarda duşa gönderildi.
Erdinç’in 14. dakikadaki hatasına Celaleddin’in katkısıyla Mustafa Özkan’ın golü geldi. Çünkü Ankaragücü ciddiydi... Kazanmak için sonuna kadar mücadele etmenin gereğini biliyordu. Ve hakedilmiş galibiyetin ne anlama geldiğini, çok iyi biliyordu.
Yattara isteksizdi
Bu nedenle rakibi önde karşıladı, Gökdeniz’in önünü kapattı. İsteksiz Yattara’nın tüm hevesini kırdı. Ersen’i de bir Emre, bir de Sedat ile kapatınca işin yarısını çözdü. Bebbe ile topu ileride tutup, rakibin üç savunmacısının çıkmasını önledi. Yani kazanmak için Karaman imzalı kitabın tümünü harfiyen uyguladı.
Anasının ak sütü gibi haketti, Trabzonspor taraftarının alkışlarıyla aldı gitti, helal üç puanı... Trabzonspor ise çoktan bitirdiği ligin, uzatmalarını oynuyordu.
İkinci 45 dakikada sadece topu şişirdiler. Hem de patlatacak kadar abarttılar.
Düşünün koca 90 dakika boyunca "vay canına bu nasıl kaçtı?" diyebileceğiniz gol pozisyonu yoktu bordo mavililerin... Ve koca maçı, zorlama bir buçuk pozisyonla bitirdiler. Aslında Trabzon takımını bitiren, G.Saray maçının öncesinde teknik direktörünce yersiz, zamansız ve anlamsızca edilen "şampiyon olabiliriz" cümlesi idi. Psikolojisini, konsantrasyonunu, hevesini, motivasyonunu eritti, bitirdi takımın... Çünkü inandırıcılığı yoktu... Sonuç olarak, Trabzon’da Umut yoktu dün... Gerçekten hem Umut’u yoktu, hem de umudu...