10 Aralık 2007
ERSUN Yanal ile Mesut Bakkal... İki eski ortak... Bir başka deyimle usta ile çırak... Hepsinden önemlisi "Futbolu, savaşarak oynama" ekolünün Türkiye’deki iki önemli temsilcisi... Futbol oyunun "teknik kapasitesi yüksek oyuncularla, yürüyerek değil, standart oyuncularla savaşarak" oynanacağı görüşünün iki savunucusu Yanal ile Bakkal. Biri Trabzonspor diğeri ise Gaziantepspor’un başındaki iki genç teknik direktör. Bakmayın işlerin kötü gittiğine, teknik direktör kalitesi olarak hem Yanal hem de Bakkal, iyi sınırını çoktan aşmış durumda.
Hoş ikisi de son haftalarda golcülüğü tartışılmaya başlanan Umut’un 14. saniyede "top takip etmenin ne gibi ödülleri olduğu" kanıtı olan golünü hiç hesap etmemişlerdi. Bu gol, oyun dengesini Trabzon lehine bozdu. Ardından Gökdeniz, dömi voleyle 2-0’lık avantajı getirdi.
Akılalmaz hata
İkinci yarıya iyi başlayan Trabzonspor, kaleci Ahmet Şahin’in futbol literatürüne geçecek akılalmaz hatasıyla Zurita’ya yaptığı penaltı, takımın 40 dakika 10 kişi oynamasına neden olurken, "Tanrı’nın Adaleti"nin gerçekleşmesini de sağladı. Ahmet Şahin’den çok daha iyi kaleci olmasına karşın yedekliğe mahkum Brezilyalı Jefferson, penaltıyı kurtararak, çok önemli bir iş yaptı. Şahin’in pozisyonunda çok doğru karar veren hakem Gezer, Bekir’in Gökdeniz’e yaptığında net penaltıyı kaçırdı ancak Umut’un düşürülmesini yakaladı. Penaltıyı gamsız Yattara’nın atması yanlıştı.
Bitime iki dakika kala Jabi’nin anlamsız faulü, De Nigris’in Tayfun ve Jabi’nin boş bakışları arasında kafa vuruşu, beraberlik şokunu getirdi. Ancak haftalardır yokları oynayan Gökdeniz, 14 saniye sonra golü atıp, gecenin yıldızı oldu ve tüm olumsuzların nedeni Ahmet Şahin’i kurtardı. Ve "hiç bitmesin" denilen maçta, üç puanı Trabzonspor’a yazdırdı.
Yazının Devamını Oku 1 Aralık 2007
DÖRT savunmacı, üç ön savunmacı, iki forvetimsi ve bir santrfor. Daha anlaşılır tanımıyla 7 defansif, üç ofansif oyuncuyla başladı Trabzonspor. Klasik Ziya Doğan sendromu idi sahadaki. Yani o cesur Ersun Yanal’a da bir haller olmuştu Trabzon’a geleli. Beş maçta bir galibiyet, dört yenilgi de bazı yanlışların göstergesiydi kuşkusuz. Hoş, onun daha 5-6 maç kredisi vardı. Ne de olsa onun kurduğu takım değildi bu. Doğan dönemiyle aradaki fark, oyunun ilk bölümde daha çok rakip sahada oynanıyor gözükmesiydi. Oyun Gençler sahasında pozisyonlar Trabzon kalesindeydi.
Can derdine düşmüş Gençler, Yattara, Gökdeniz ve Umut gibi çabuk oyunculara geniş alan bırakmadı. Topu olduğu bölgede çoğaldılar, savunmadan 4 oyuncuyu çıkarmadılar.
Yani boğdular Trabzon takımını. Hiç sevmediği şeyi yaptılar.
Ligin en çok gol yiyen savunmalarından biri olan Gençlerbirliği oluşumuna, tüm rakipleri teşekkür ederken, Trabzonspor Ankara’nın ayazında sadece iki pozisyona girip, sol bekiyle tek gol atabildi. Futbolcuya benzer, yıldız veya yıldız adayı tüm isimleri birer ikişer satınca, bu işler elbette kolay olmayacaktı elbette. Fatih Tekke, Sczmykowiak, Marcelinho, Stepanov, Ersen Martin, maliyetlerinin iki üç katı edip "İşbilir yöneticiler" tarafından satılınca, elde avuçta bunlar kaldı. Aslında bir de Gökdeniz ile Yattara’yı verseler, tam sıra takımı olacaktı Karadeniz ekibi..
Sezon başında alamadıkları Mehmet Çakır, tek başına yetti de arttı anlı şanlı Trabzon takımına. Çakır, kaçırdığı penaltı dışında sıfır hata ile oynadı. 61 sırt numaralı Kerem’in yüreği, bordo mavililerin hiç birinde yoktu. Kazanmak için zaten yürek gerekiyordu.
Ne demişler, "Kişinin dünyası, gördüğü kadarıdır." Bu yönetimin vizyonu da sadece bu kadar.. Galatasaray yenilgisiyle zarfı kapatılan mevcut yönetiminin, posta pulunu da dün akşam Gençlerbirliği yapıştırdı. Ve "güle güle" dedi arkasından el sallayarak.
Yazının Devamını Oku 26 Kasım 2007
BELKİ futbolcular farkında değildi, ama Trabzon takımının cezanın ardından seyircisinin önündeki ilk maçtı. Kongre derdine düşen, başkan adaylarıyla takımdan çok ilgilenen az konsantre kentte 5 maçlık unutkanlık, sanki alışkanlık olmuştu... Devre arasındaki tribünler arası koltuk savaşı da, bunun göstergesiydi. Yeni teknik direktör Ersun Yanal’ın galasıydı dün akşamki... Dönüş çok görkemli, coşkulu olmalıydı... Ancak ne yazık ki, değildi. Sanki sıradan bir lig maçı oynar gibiydi bordo mavili futbolcular. Topu G.Saray’a verdiler, onlardan alıp hücum etmeye çalıştılar.. Önde basmalı, rakibin alanını daraltmalı, çabuk hücum etmeliydiler... Ama olmadı. Daha etkin olan, akıllı hücum eden, pozisyon bulan, konuk ekipti.
Saldırı varsayımı
Hakan Şükür’ü emekli etmeye kararlı, Nonda, Linderoth, Ayhan ve Okan’ı sakat olan sarı kırmızılı takım, Serkan Çalık ile Arda’dan Lincoln destekli bir forvet hattı yaratmıştı... Çabuk ve ayağa oynayan bu oluşum, Trabzonspor’un saldıracağı varsayımına göre düzenlenmişti. Zaten aksi olsa, Ümit Karan sahada olurdu.
İlk bölümde iyi başlayıp, ardından uyutan ve son bölümde yine hareketlenen bir mücadele vardı. Trabzonspor’un üç haftadır anlaşılmaz biçimde "yokları oynayan" önemli oyuncusu Gökdeniz, bu konudaki istikrarını sürdürüp, Umut topa ve gole bakacağına Servet ile boğuşmayı tercih edip, Yattara, "Üç çalım bir penaltı, üç penaltı bir gol" oyunuyla avunup, Ceyhun da "Bunlara uymazsam, ayıp olur şimdi" deyince, gol çabaları, umutsuz vak’a haline geldi. İşin doğrusu, Trabzon’da, "Topun doğru yerde yanlış adamların ayağına gelişiydi."
Amerikan Güreşi
Ve bu, garip, itiş kakış içerikli didişme, bir futbol karşılaşmasından çok, Amerikan Güreşi’ni andırıyordu. İkinci yarıdaki "vay be" dedirten iki pozisyon Serkan Çalık’ın kaçırdığı kafa ile Umut’un dışarı vurduğu idi.
"Organize atak" Trabzon kentinde çoktan geçerliğini yitirmişti de Galatasaray’ın buna bu kadar çabuk uyum sağlaması garipti. Ancak Karadeniz’de gurbetçi hemşehrinin verdiği sinyal, alınamamıştı. İşte bu nedenle, karşılaşmanın en ilginç anı, "maç böyle biter" yanılgısına kapılan Trabzonspor’un, 61 sırt numaralı Serkan Çalık’ın ön savunmacılar Ayman ile Hüseyin’in boş bakışları arasında attığı gol idi.
Bu gol, Trabzonspor’da çok şeyi değiştirecekti. Çoktan değişmesi gereken, birçok şeyi..
Yazının Devamını Oku 10 Kasım 2007
YATTARA topu, doğru yere atamadı, Jabi arkasına hiç bakmadı, Gökdeniz her pozisyonda rakiplerine tosladı, Ceyhun hakemle itişmekten gerçek işini bir kenara attı, Umut Bulut gol umutsuzluğu yarattı. Bu arada savunma döküldü, Tayfun ile Tolga, stoper mevkiinde yapılmaması gereken her işi yaptı, kaleci Ahmet Şahin, 4 pastan golü yiyince, ceza alanındaki tüm toplara koştu, anlamsız işlerle uğraştı. Mustafa Keçeli ile Serkan, boşa koşmaktan başka birşey yapmadı.
Takımca Souleymanou’ya çarptı Trabzonspor.. Karadeniz ekibi, hem atamadı hem de yedi. Ve tabi kaybetti. Oysa, işini iyi yaparken, keyif alan bir grup olmak önemliydi. Önde basan, rakibi sahasından çıkarmayan, hataya zorlayıp golleri bulan. Bu arada kalesinde ve savunmasında olabildiğince az hata yapan... En azından böyle olmalıydı.. Bunların olmasını istiyordu herkes.. Trabzon kenti, bunu yaşamayı umut ediyordu Ersun Yanal ile birlikte.
Bunun olması, masa başındaki maçların da kazanılmasıyla 24 yıllık özlemin biteceği, şampiyonluğun geleceği herkesin malumuydu.. Güçlü başkan, güçlü yönetim, güçlü teknik kadro ile çok güçlü bir takım gerekliydi bunun için..
Ancak dün akşam bunların birçoğu yoktu.. Bordo mavililer, öyle bir ilk yarı oynadılar ki.. Savunma çok hata yaptı, adam kaçırdı. Kaleci Ahmet, direkten dönen iki topu izlediği gibi burnunun dibinden kafayla atılan Serhat’ın golünde çıkıp topu almak yerine, olanlara sadece baktı. İkinci yarıda kıpırdanır gibi oldular. Ceyhun’un dışarı giden, Serkan’ın direkten dönen topları, iyi sinyaller idi. Çaba olumlu, ancak sonuçsuzdu. Çeşitli yokluklar içinde mucize yaratmaya çalışan Güvenç Kurtar’ın oyuncuları, iyi kapanıp çabuk hücumlarla üzerine gitti Trabzonspor’un.
İkinci golü, halı saha maçındaki gibi elini kolunu sallaya sallaya atan gecenin yıldızı Yusuf’un önderliğinde doğruları yaptılar tüm iyi niyetleriyle. Ve sonuçta hakeden kazandı Denizli’de..
Yazının Devamını Oku 3 Kasım 2007
GECENİN Yanal sürprizi, kaleci Ahmet ile üç gün önce hastanelik olan Hüseyin’in sahada oluşu idi. Trabzonspor kazanmayı istedi ama bunun için uzun zamandır ne yapacağını unutmuştu. Ankaraspor puan sıralamasındaki yerine yakışmayan, iyi oyunculardan kurulu ancak takım olma sorunu yaşayan bir takımdı. Yağışın yumuşattığı ancak kayganlaştırmadığı Avni Aker zemininde ilk 45 dakika "orta alan çarpışması" halinde geçti.
İki takım da savunmasını ilerde kurup, "Sızma harekatı" peşindeydi. Orta alandan ileri sürülecek çabuk orta saha oyuncuyla işi bitirmekti niyetleri.
Ersun Yanal, Ankaraspor’un iki forveti Necati ve Mehmet Yılmaz’ı Tayfun ve Tolga ile "yapışık kardeş" misali marke ettiriyordu. Hikmet Karaman ile Umut’u Emre-Batak ikilisinin arasına sıkıştırmış, Yattara’yı Erhan; Gökdeniz’i de Hamilton ile bloke ediyordu.
Pozisyonsuz geçen ve bitecek sanılan ilk 45 dakikanın otuzdördüncüsünde Yattara sağdan ortaladı, Umut yüklenip kafayı vurdu. Trabzonspor’a 1-0 avantaj sağlayan bu gol, Ankaraspor’a da canlılık getirdi.
Ancak sadece Necati ile bulunan tek pozisyon, beraberliği getirmedi.
Ankaraspor’un yenilgiden kurtulma çabası, Trabzonspor’un kontratak hevesiyle birlikte ikinci yarıya kısmen keyif getirdi. Ankaraspor Tita ve Erhan ile iki net gol kaçırırken, yine bir Yattara asistinde Umut’un pas geçtiği topu, arka direkte Ceyhun plase ile filelere yolladı.
Her iki golde de tek anlaşılmaz şey, Yattara’nın durgunluğu idi.
Küstüm çiçeği gibiydi Gineli. Kime olduğu anlaşılamayan bir küslük vardı sanki. Kimbilir kendine küsmeliydi belkide, yaptıkları ve yapamadıkları için..
Avni Aker’de dün akşam kazanan Trabzonspor, bir Ersun Yanal takımı değildi..
Zaman ve sabır gerekti bunun için.. Belki bir kaç hafta belki de bir kaç ay..
Ve hepsinden önemlisi, zamanın doğru kullanılması gerekliydi.
Yazının Devamını Oku 31 Ekim 2007
TRABZONSPOR’un ilk 20 dakikadaki görüntüsü, umut verici idi. Alışıla gelenden farklıydı Karadeniz ekibi. Erdinç ile Tolga orta alanda geziyordu çoğunlukla... Tayfun sağaçık gibi yükleniyordu... Orta sahadaki Hüseyin, Ayman, Serkan üçlüsü, bir yandan defansa gelip, top çıkarırken, diğer taraftan Umut ile Gökdeniz’in gol bölgesine yardıma gidiyordu. Kısacası, defans daha ilerde kuruluyor, takım daha çok ileri bakıp, korkusuzca gidiyordu rakip alana.
Sırtı açık kaldı
Ziya Doğan’ın takımından fark, herkesin gözlerinin rakip alanda olmasıydı. Ancak geçmişin aksine "çok ileri yüklenmeye" başlamanın da sakıncası vardı. Sırtı açık kalıyordu bordo mavili ekibin. Ve sıkça kontratak yemek, pozisyon vermek sorunu, gündeme geliyordu kaçınılmaz biçimde... 25. dakikadan sonra çabuk hücumlarla çok etkili olmaya başladı Manisaspor. Karşılaşma Jefferson ile Holosko maçına döndü. Çürümek üzereyken, dolaptan çıkarılan Jefferson, 10 dakikada 3 mutlak golü önledi. İkinci yarı başındaki serbest atışta savunmacılar baktı, Umut saklambaç oynadı, stoper Borbiconi attığı golle "Sobe" dedi.
İstifa sesleri
Ve ardından bir uzun top, aşırtma kafa ve savunma faciasının devamında Güven’in 59. dakikadaki ikinci Manisa golü... Bir kova buz gibi su indi Trabzonspor’un tepesinden aşağı. Sonra tribünlerden, önce "Yönetim istifa" ardından da buna bağlı, "Ersun Yanal istifa" tepkileri...
Metin, Jefferson’un hatasıyla perdeyi kapatırken, Yanal’ın eski takımı, yeni takımını farklı yeniyordu. Oturmamış Yanal Sistemi bu idi... Zaten sistemin aslı, çarpışmak ve kazanmak üzerine kuruluydu...
Ve tabi bir de kaybetmek...
Yazının Devamını Oku 27 Ekim 2007
TRABZON takımı görücüye çıkmıştı. Tribündeki yeni Teknik Direktör Ersun Yanal’ın göreve başlaması, herkes için yeni bir başlangıç demekti.
Türkiye’deki "Kavgacı ofansif futbolu" en iyi uygulatan teknik adamın takımına girmek hiç kolay değildi. Bu nedenle eldeki avuçtakini sergileyip göze girmek için en iyi fırsattı Kayserispor maçı..
Yönetimin yaptığı bunca yanlışın ardından kan ter içinde bulunan Yanal Sistemi’nin değişmez parçası olmak, başarılı olmak milli takım demekti sahadakiler için..
İşte bu nedenle çok istekli, agresif ve hatta doğal yoldan motive idi, iki sezondur deplasmanda yenemediği rakibi karşısında..
El freni bırakılmış, gazına kuvvetle basılmış 150 beygirlik otomobil gibiydi Trabzonspor. Geçen haftanın hata rekortmeni Celalettin 85 dakika dışarda kaldı, Erdinç Trabzon’da bırakıldı, yerine tribünden Tolga Seyhan indirildi. Unutulan kaleci Jefferson da hatırlanmıştı. Karadeniz ekibi, rakibini önde karşılıyor, Gökdeniz ve Ceyhun yönetiminde hücuma çok çabuk çıkıyordu. Müthiş bir tempo yakalayıp, 20. dakikadan sonra inanılmaz keyifli ataklar geliştirdiler. Akıllı başlayan ancak sonuçsuz kalan... Zaten takımın da keyfi yerine gelmişti belli ki.. 45 dakikadaki görüntü, futbol iştahının yerine geldiği idi. Ancak ikinci yarıda daha çok isteyen, bunun için çaba gösteren ev sahibi Kayserispor idi. Trabon ise etkisiz kaldı. Yattara’nın iki abartılı sarı karttan haksız biçimde oyun dışı kalması, tüm dengeleri değiştirdi. Cangele’nin ortasına izin veren Celalettin kadar, üç hamlelik pozisyonu izlemekle yetinen iki stoperin, Kemal’in golüne doğrudan katkısı vardı.
Sonuç olarak bugünden itibaren çok şey değişecek Trabzon’da. Hem de çok şey...
Yazının Devamını Oku 21 Ekim 2007
İLK 6 dakika içinde 2-0 avantaj yakalamak, çok inandırıcı gelmemişti Trabzonspor’a... 38. saniyede Gökhan’ın pas hatasına Gökhan ve İbrahim Toraman’ın ortak hata katkısıyla 1-0 öne geçen Trabzonspor, Yatara’nın maç boyu yaptığı tek olumlu hareketiyle 6. dakikada 2-0’ı yakaladı.
Şok oldu Beşiktaş... Ve anlaşılmaz biçimde Trabzonspor. 4 forvet özellikli oyuncuyla, fark geleceğini zannedenler yanıldı. Bordo mavili oyuncular da maçın böyle biteceği yanılgısına düştü. İşin doğrusu, Trabzonspor kendi solbeki Celalettin’i bir türlü tutamadı. Yattara’yı kaçıramadı, Umut’u kullanamadı, Gökdeniz’e yol açamadı...
Kısacası, bu sezon birçok maçta olduğu gibi ne yaptığını bilemedi.
Rövanşı aldı
Sonra Celalettin nedenli iki hatadan 2-2’ye geldi skor. İlkinde baktı, ikincisinde Delgado’ya çaktı ve beraberlik kaçınılmaz oldu. Ve bu haliyle, tam 77 dakika sahada kaldı Celalettin.
İkinci yarıda attığı gol ile takımını öne geçiren Bobo, Rüştü’nün "ceza alanı dışında ellemediği top nedeniyle" o haksız kırmızı kartı görünce 78. dakikadan itibaren kaleci oynadı. Rakibi 10 kişi kalıp, kaleye santrfor geçince, panik yapan Trabzonspor, Ceyhun, Umut, Gökdeniz ve Ergin ile yakaladığı pozisyonları gol yapamayınca teslim oldu.
Kazanmayı daha çok isteyen, bunun için elinden gelen her şeyi yapan Beşiktaş kazanırken, geçen sezonun rövanşını Karadeniz ekibinden aynı şekilde alıyordu. Trabzon da zirveye ’elveda’ diyordu.
Yazının Devamını Oku