BU köşede zaman zaman yazıyoruz, "Türkiye’de güzel şeyler de oluyor" diye..
Futbolcular, güzel değerlendirmeler yapıyor, teknik adamlar saygı duyulacak işlere imza atıyor, tribünler alkışlanacak tutum sergiliyor. Hatta yöneticiler içinde bile takdir edilecek işler yapan oluyor.
Geçtiğimiz hafta oynanan maçların sonunda iki oyuncu demeci vardı. Aynı maçtan, farklı iki değerlendirme..
Kayseri Erciyesli Cenk, kendi takımının rakibe saygı duymamasından yakınıyor ve "Gol atıp öne geçtikten sonra, iki penaltı kaçırır, rakibin iki oyuncusu atıldıktan sonra yan pas yapıp, tribünlere ’oley’ çektirirseniz, son saniyede golü yer oturursunuz. Önce kendinize sonra da rakibe saygı duymak zorundasınız" diyordu. İnanılmaz güzel bir açıklamaydı. Ardından Zafer Biryol geldi ekrana ve dedi ki:
"Rakibimiz bizden çok daha iyi oynadı. Golü attılar, penaltılarda şanssızlardı. Biz son dakika şansını, iyi kullandık ve bir puan aldık. Galibiyet, onların hakkıydı"
Bu maçın sonunda üzülen Erciyesli futbolcuları teselli eden Çaykur Rizeli takımının oyuncularından Zafer’in söyledikleriydi bunlar.. Sakın yanlış anlamayın, Rize takımı 48 veya 55 puanda, rahat bir ekip değil.. Önemli olan, yaşam mücadelesi verirken, bunları söyleyebilmek.
Zaten, ne de olsa "adam, her yerde adamdır."
Futbolumuzdaki Cenk, Zafer Biryol ve benzeri oyuncuların sayısı arttıkça, bunlar başkan ve yöneticilere örnek oldukça, toplumsal futbol kültürümüz gelişecek ve de "futbol ve toplum zararlıları" yok olup gidecektir. Hiç şüpheniz olmasın..
Dostların ihaneti
GEÇTİĞİMİZ hafta tatsız şeyler yaşandı Ankara’da.. Önce bir meslektaşımız saldırıya uğradı, sonra tribünlerden küçük bir grup, Ankaragücü-Sakarya maçında medyaya hadlerini aşan hakaretler savurdu.
Yönlendirilmişlerdi besbelli. Bu çirkinlikleri, aklı selim sahibi kimse yapamazdı.
Peki ne yapmıştı medya?
Mesela, Ankaragücü’ne gelen 15 kişiyle, gönderilen 17 kişinin yarattığı transfer skandalı, medyanın tasarrufu muydu?
Sarı lacivertli takımın en önemli iki oyuncusu Umut Bulut ile Ceyhun Eriş’i de medya mı sattırmıştı?
Bir önceki sezonun mucize kurtarıcısı Hikmet Karaman’ı kulüpten kaçıran, takımı acemi teknik adam Bozinoski’ye teslim eden ve 5. haftada zoru görünce Avustralyalıyı kovup, Karaman’ı apar topar Beştepe’ye buyur eden de medya mıydı?
Devre arasında herkes takımını ileriye dönük birkaç oyuncuyla takviye ederken, 30-33 yaş grubu oyuncuları alarak, günü kurtarma telaşına düşen de medya değildi herhalde?
Yıllık ortalama geliri, 8-10 milyon dolar arasında olan Ankaragücü kulübünü, kötü yönetip, ekonomik sıkıntı içine sokan, bankalardan kredi alarak suni solunum yaptıran da medya mıydı?
İşler kötü gidince, suçlu arama telaşıyla, tribündekilere, "Bunlar üç beş çapulcu.. Rantı paylaşamadılar da ondan bağırıyorlar bana" diyen de medya mıydı acaba?
Son yıllarda sıkça sorulan, "Ne olacak Ankaragücü’nün hali?" sorusunun sebebi de medya olmalıydı bazılarına göre.
Türkiye’de her alanda, siyasette, ekonomide, hukukta ve elbette sporda her zaman olduğu gibi, suçun kolayca yıkılabileceği bir kurum vardı, medya gibi.
Yapamayacaksınız, beceremeyeceksiniz, yönetemeyeceksiniz, bu nedenle insanlara acı çektireceksiniz ve bunların sorumlusu medya olacak. İşin garibi, buna inanmasalar da, inanmış gözüküp bağıranlar çıkacak.
Bakınız, ben son 3-4 yıldır çok iyi bir yöntem buldum kendime. Sizlere de öneriyorum, iç rahatlatıyor. "Kim bana ne söylerse, 10 katı ona olsun.. İyisi de kötüsü de.." deyip çıkıyorum.
Kızıp öfkelenmedim, nedenini bildiğim için. Ama üzüldüm son yaşananlara. Dost sandığım insanların, ihanetine uğrama duygusunu hissettim.
Ve herkes insan olmayı öğrenene kadar, Ankaragücü sevgimi bir kenara bıraktım.
Teşekkür hepinize..
ANKARA’daki Spor Sorumluları olarak, yaşanan Ozan Tuna olayının ardından bir araya gelip, "Bize verilen değer ve gösterilen saygıya karşılık verme" kararı almıştık. Tüm gazete ve televizyonlar, takdir edilecek büyük bir disiplinle karara uydu.
Bu tavrın, ne Ankaragücü taraftarı ne de kulübe emek verip alın teri akıtan, başarılı olmak için çalışan futbolcu ve teknik adamlarla ilgisi yoktu.
Bu, bir arkadaşımıza yönelik saldırının tepkisiydi.
Biz gazeteciler olarak, görevimizi yapmaya devam edeceğiz.
Yıllardır olduğu gibi, bugün ve yarınlarda hep olacağı gibi.
Ankaralıların ve Ankaragüçlülerin bu süreçte, gösterdiği HASSASİYET ve verdiği SAYGIDEĞER DESTEK için hepinize teşekkür ediyoruz.